Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1576 E. 2022/55 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1576
KARAR NO: 2022/55
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/02/2019
NUMARASI: 2015/954 E. – 2019/181 K.
DAVANIN KONUSU:İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 2014 yılından bu yana davalıdan makine ve teçhizat satın aldığını, taraflar arasında yazılı şekilde düzenlenmiş bir sözleşme bulunmadığını, bu nedenle müvekkilinin satın almak istediği emtianın siparişini öneri olarak davalıya bildirerek, bazen sipariş bedelinin bir kısmını, bazen de tamamının davalının banka hesabına yatırıldığını, davalının siparişi kabul ettiğini bildirdiğinde sipariş tarihinden itibaren en geç 30 gün içerisinde emtianın hazırlanarak müvekkiline teslim edildiğini, taraflar arasındaki güven ilişkisi nedeniyle müvekkilinin bazen emtiayı teslim almadan önce tüm satım bedelini davalıya ödediğini, bu kapsamda müvekkilinin davalıya toplam 307.991,77 Euro ödemeye yaptığını, davalının ise bu ödemeye karşılık 184.135,11 Euro bedelinde emtiayı teslim ettiğini, bakiye 123.856,66 Euro ödeme karşılığı emtianın ise teslim edilmediğini, 25.12.2014 tarihli 39.854,11 TL bedelli faturaya ilişkin emtianın teslim edilmemesine rağmen emtia teslim edilmiş gibi fatura düzenlenerek müvekkiline tebliğ edildiğini ve faturanın müvekkilince iade edildiğini, davalının sipariş bedellerini almasına rağmen, siparişleri kabul ettiğine dair irade beyanında bulunmadığı gibi, siparişlerin hazırlandığına ilişkin bilgi de vermediğini, bu nedenle sipariş için ödenen 123.765,35 Euro’nun fiili ödeme tarihindeki Türk Lirası karşılığının tahsili amacıyla davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını, davalının takibe karşı, sipariş edilen bir kısım emtianın hazır olduğunu, bur kısmının ise hazırlanmadığını, müvekkilinin borcunu ödemesi halinde emtianın teslim edileceğini belirterek itirazda bulunduğunu, aradan geçen süreye rağmen emtianın teslim edilmediği gibi avans olarak alınan paranın iade edilmediğini ileri sürerek, itirazın iptaline ve %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı şirketin paravan bir şirket olduğunu ve müvekkili şirketin ihracat departmanında çalışan dava dışı … tarafından kurulduğunu veya kurdurulduğunu, bu şirketin kuruluş işlemleri, mal sevkiyatları, nakliye ve gümrükleme işlerinin adı geçen kişi tarafından mesai saatleri içerisinde, işvereni için harcaması gereken zamanın çalarak ve işverene ait bilgisayar kullanılarak yürütüldüğünü, …’in çalıştığı dönemde bu şirketi ve başka şirketleri kurarak kendi adına yönettiğini, müvekkiline ait müşterileri çevresinin ele geçirilerek davacı şirket üzerinden satışlar yaparak haksız rekabette bulunduğunu, anılan kişinin … unvanlı şahıs şirketini müvekkili şirkette çalışmaya başlamadan önce kurduğunu ve bu durumu müvekkilinden gizlediğini, davacı şirket ile dava dışı … Limited Şirketi’ni ise müvekkili şirkette çalışırken kurduğunu, müvekkilinin çalışanı ile davalı şirkete ait … Bankası Tuzla şubesindeki hesapların incelenmesi halinde, yasa dışı para trafiği ile organik bağın ortaya çıkacağını, müvekkilinin durumu öğrenmesi üzerine …’in savunma vermeden 27.03.2015 tarihli dilekçeyle istifa ettiğini ve iş akdinin müvekkilince haklı nedenlerle feshedildiğini, …’in yakınları adına kurdurduğu ve gizli ortağı olduğu davacı şirket üzerinden müvekkilinin müşterileriyle ticari ilişkiye girdiğini, bazı müşterilere satılan ürünleri gizli ortağı olduğu davacı şirket üzerinden yüksek indirimler uygulayarak sattığını, işten çıkarılan çalışanın halen davacı şirkette çalıştığını, işten ayrıldıktan sonra da elde ettiği müşteri bilgilerini kullanarak müvekkilinin müşterileriyle çalışmaya devam ettiğini, elde edilen bilgilerle müvekkiline ait markalı yedek parça ve ürünlerin davacı şirket aracılığıyla satıldığını, müvekkiline ait marka, logo ve basılı ürünlerin kullanılarak müvekkilinin olumlu imajından yararlanarak satış yapıldığını, davacı şirketin tüm sermayesini emniyeti suistimal, dolandırıcılık ve haksız rekabet yoluyla müvekkili şirketten elde edilen paralardan ibaret olduğunu, dava konusu siparişlerin bir kısmının üretildiğini, gelinen aşamada artık siparişlerin iptalinin mümkün olmadığını, talep edilen alacağın muaccel olmadığını, özel olarak sipariş edilen ürünlerin üretimi için yeterli ve makul süre geçtikten sonra tesliminin talep edilebileceğini, müvekkilince keşide edilen fatura ve belgelerin itirazsız olarak kabul edilerek davacının defterlerine işlendiğini, özel olarak üretilmek üzere sipariş edilen ürünlerin üretiminin makul sürede başlanması nedeniyle artık siparişlerin iptal edilemeyeceğini, …’in şirketten ayrılmasıyla, davacı ile yapılan yazışmalara ulaşılamadığını, siparişlerin anılan çalışan tarafından yürütüldüğünü, davacı şirketin tek işinin müvekkilinin ürettiği ürünleri alarak başka kişilere satmaktan ibaret olduğunu ve şirketin bunun dışında bir faaliyetinin bulunmadığını tüm bu işlerin de … tarafından yüksek oranda indirimler yapılarak organize edildiğini, yapılan usulsüzlüklerin ortaya çıkmasından sonra siparişlerin iptal edilerek yükümlülüklerden kurtulmaya çalıştığını, oysa sipariş edilen emtianın satın alınması gerektiğini, haksız rekabet nedeniyle oluşan zararların tahsili için Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu gibi, İstanbul Anadolu Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2015/158 Esas sayılı dosyasında dava açıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalının sipariş edilen ürünleri teslim etmediği gibi bedellerini de iade etmediğini, cevap dilekçesinde davalının eski çalışanı ile ilgili ileri sürülen iddiaların dava konusu satım sözleşmesinden kaynaklanan alacak iddiasıyla ilgisinin bulunmadığı, müvekkilinin peşin para ile almak istediği ürünlerin halen teslim edilmediğini, ürünlerin makul teslim süresinin 10-15 gün olmasına rağmen, davalının ürünleri süresinde teslim etmediğini, ihtarda bulunsa bile ürünlerin teslim edilmeyeceğinin anlaşılması nedeniyle, ihtarın gereksiz olduğunu, üzerinden yaklaşık 10-11 ay geçmesine rağmen teslim edilmeyen ürünler yönünden artık davalının temerrütü için ihtarın gereksiz olduğunu belirterek davanın kabulünü istemiştir. Davalı vekili ikinci cevap dilekçesinde; şirketin eski çalışanının davacı şirket ve başka şirketlerle iş birliği yaparak müvekkili şirketin zararına işlemler yaptığını savunarak, anılan kişi hakkında yapılan suç duyurusu ve açılan davanın sonucunun beklenmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Dava; davacının sipariş yoluyla alışveriş yaptığı davalı şirkete ödemiş olduğu peşin tutar karşılığı emtianın kendilerine teslim edilmediği iddiası ile başlatılan takibe itirazın iptali davası olup, davalı taraf ise davacı şirket sahibinin kendilerinin çalışanı … olduğunu, çalıştığı dönemde bu şirketi kurarak kendilerinin müşterilerini ele geçirmek suretiyle davacı şirket üzerinden satışlar yaptığını, haksız rekabette bulunduğunu, bunu öğrenince …’i işten çıkardıklarını, kendilerinin markasını kullanan davacı şirkete fikri sınai haklar mahkemesinde dava açtıklarını, savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını, davacı şirketin paravan şirket olduğunu, sipariş edilen malları almakla yükümlü olduğunu iddia etmektedir. Davacının ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu, sahibi lehine delil niteliği taşıdığı, davacının kendi ticari defter ve kayıtlarına göre; 2014 ve 2015 yıllarında davalıya 306.156,31 Euro ödeme yaptığı, aynı dönem içinde davalıdan 198.493,13 Euro fatura aldığı ve davacının fazladan yapmış olduğu ödemelerden dolayı davalı şirketten 107.663,18 Euro bakiye alacaklı göründüğü tespit edilmiştir. Davalının incelenen ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu, davalının ticari defterlerindeki fatura ve ödeme hareketlerinin incelenmesinde; 2014 ve 2015 yılında davacı şirkete toplam 198.245,81 Euro fatura kestiği, davacıdan aynı dönem için toplam 306.156,31 Euro ödeme aldığı, bu durumda davalının ticari defterlerine göre davacıya 107.910,50 Euro borçlu göründüğü anlaşılmaktadır. Tarafların ticari defterlerinde bakiye davacı alacağı konusunda uyuşmazlık olmamakla birlikte, asıl uyuşmazlık; davacının siparişini yapıp ta henüz almadığı ve siparişin iptal ettirmediği malların henüz teslim edilmemiş olması iddiasından kaynaklanmakta olup, davalı tarafın takip tarihi itibariyle davacının peşin ödediği para için vermiş olduğu siparişleri üretiğini ve teslime hazır vaziyete getirildiğini ispat yükümlülüğü mevcuttur, davalı taraf delillerin arasında davacının ödemeleriyle örtüşen, faturası henüz kesilmemiş bir sipariş kaydı ile davalının sipariş edilen davacı mallarını üreterek davacı şirkete gönderdiğini belirten fatura veya teslim belgesini dosyaya sunmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca herhangi bir teslimat çizelgesi sunmamış, hazır olduğu iddia ettiği ürünleri de teslim etmemiştir. Davalının çalışanı hakkında davacı ve başka şirketlerle işbirliği yaparak davacı şirketin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet iddiaları ile hem Fikri Sınai Haklar hukuk mahkemesinde hem de Cumhuriyet Savcılığında soruşturma yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacının ve davalının usulüne uygun tutukları ticari defter ve kayıtlarına göre davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 107.663,18 Euro alacağı bulunduğu, bu miktarın davalı kayıtlarında biraz daha yüksek olmasına rağmen davacının kendi kayıtları aynı zamanda aleyhine de delil teşkil edebileceğinden davacı kayıtlarının nazara alınması gerektiği anlaşılmakla, bu miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne… ” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yönelik itirazının kısmen iptaline, takibin 107.663,18 Euro asıl alacak üzerinden devamına, takipten itibaren asıl alacağa 3095 sayılı yasının 4/a maddesi uyarınca faiz yürütülmesine, alacağın TL karşılığının %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinin 3. maddesinde belirtildiği üzere, davalının 25.12.2014 tarih ve … sayılı 39.854,11 TL bedelli faturaya konu emtiayı davacıya teslim etmediğini, bu nedenle Kartal … Noterliğinin 14.04.2015 tarih ve … sayılı ihtarı ile anılan faturanın, 13.04.2015 tarih ve 206463 sayılı 39.854,11 TL bedelli iade faturası ile davalıya iade edildiğini, iade faturasının icra takibine konu edildiği gibi dava dilekçesi ekinde de dosyaya sunulduğunu, fatura konusu emtianın tesliminin kanıtlanmaması nedeniyle mahkemece bu yöne ilişkin talibin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu; dosya kapsamında yapılan savunmalardan müvekkiline emtianın teslim edilmeyeceğini gösterdiğini, zira davacı savunmalarına göre müvekkilinin davalının çalışanları ile işbirliği içinde, davalıdan aldığı malları davalının müşterilerine satarak haksız kazanç elde ettiğini, davalının haksız şekilde yapılan avans ödemelerini iade etmemek üzere bu şekilde savunmalar yaptığını, TBK’nın 124. maddesi gereğince süre verilmesinin gerekmediği durumlarda borçluya ifa için süre verilmesine gerek bulunmadığını, davalının içinde bulunduğu durumda, kendisine süre verilse bile borcunu ifa etmeyeceği açık bir şekilde anlaşıldığını, takip ve dava tarihi itibariyle emtianın tesliminin müvekkili açısından bir öneminin kalmadığını, müvekkilinin satın almak istediği ürünler için öneri mahiyetinde sipariş formu gönderdiğini, ancak davalının süresinde olumlu cevap vermemesi nedeniyle satım sözleşmesinin de geçerli şekilde kurulduğundan söz edilemeyeceğini, sözleşmenin sadece teslim edilen mallar yönünden kurulduğunu, teslim edilmeyen mallar yönünden sözleşmenin kurulmadığını, satım sözleşmenin ancak yazılı delille kanıtlanması gerekirken davalı yanca buna ilişkin bir delil sunulmadığını, takibe rağmen emtianın teslim edilmediğini, takiple temerrüdün oluştuğunu, müvekkilinin davalıya borçlu olmasının, sipariş edilen ve bedeli ödenen ürünlerin teslim edilmesine engel olmadığını belirterek, davalının istinaf başvurusunun reddine, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin davanın kısmen reddine ilişkin hükmünün kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Alacaklı görünen davacının başlattığı takibe yönelik itiraz üzerine açılan davada mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, gerekçeli kararda temerrüde ilişkin TBK’nın 117.maddesindeki “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.” düzenleme ile TBK’nın 123.maddesindeki” Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hâkimden isteyebilir.” düzenlemenin dikkate alınmadığını, sipariş üzerine üretilecek mallar için teslim süresi olup olmadığı, davacı tarafın davalıyı temerrüde düşürecek bir ihtarda bulunup bulunmadığının araştırılmadığını, davacının takip öncesinde keşide ettiği bir ihtar ile sipariş ettiği malların makul bir süre içinde teslimini talep etmediğini veya ihtarla siparişlerden vazgeçtiğine dair hiçbir bildirimde bulunmadığını, bu şekilde işlem yapılmadan doğrudan takip başlatılması nedeniyle takip tarihinde muaccel bir alacak bulunduğundan söz edilemeyeceğini, bu nedenle borçlunun temerrüttüne ilişkin koşullar oluşturulmadan verilen bedellerin iadesinin istenilmeyeceğini, zira davacının sipariş verdiği ve renk, kapasite, nitelik ve nicelik olarak özel üretim gerektiren malların, üretimi için yeterli ve makul süre geçtikten sonra, öncelikle sipariş ettiği malların tesliminin talep edilmesi, emtianın teslim edilmemesi halinde bedelinin tahsilinin istenilmesi gerektiğini, sipariş üzerine özel üretim konusu malların üretildiğini, siparişin üretime başlanmadan önce iptal edilmediğini, emtianın haklı çıkması halinde alıcısına teslim edilmek üzere Çorlu’da bulunan fabrika deposunda bekletildiğini, emtianın hazır olup olmadığı konusunda fabrikada bilirkişi incelemesi yapılmasına ilişkin talebin reddedildiğini, özel olarak üretilmek üzere sipariş edilen emtia yönünden ihtarla davalının temerrüde düşürülmeden tek yanlı irade ile siparişin iptal edilemeyeceğini, davacının malları teslim almayarak yükümülüklerinden kurtulmaya çalıştığını, davacı aleyhine bu davadan sonra ancak dava dilekçesinin tebliğinden önce İstanbul Anadolu 2. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2015/158 Eses sayılı dosyasında açılan davanın bekletici mesele yapılmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satım sözleşmesi kapsamında davalıya yapılan avans ödemesinin, satım konusu emtianın teslim edilmemesi nedeniyle istirdadı amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda davanın kısmen kabul- kısmen reddine karar verilmiş; bu karara karşı, taraf vekillerince, yasal süreleri içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından, davalı aleyhine, cari hesap alacağı olan 123.765,35 Euro’nun tahsili amacıyla takip başlatıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu, borca itiraz ve davanın süresinde olduğu anlaşılmıştır. Davalı taraf itirazında, davacı tarafından ödenmeyen satım bedeli alacağı bulunduğu, sipariş edilen ürünlerin bir kısmının üretildiği, bir kısmının üretimine devam edildiğini, siparişlerin davacı tarafından iptal edilmediğini ve bu aşamadan sonra iptalinin mümkün olmadığını, bu nedenle takip tarihi itibariyle davacının muaccel bir alacağının bulunmadığını belirtmiştir. Taraflar arasında satım sözleşmesi ilişkisi bulunduğu ve sözleşme kapsamında davacı tarafından sipariş edilen ürünlerin bedelinin peşin ödendiği, davalının ödemeden sonra ürünleri hazırlayarak davacıya teslim ettiği, satım sözleşmesinin bu şekilde süre geldiği anlaşılmıştır. Davacı tarafından keşide edilen Kartal … Noterliğinin 14.04.2015 tarihli ihtarıyla, davacı tarafından düzenlenen 25.12.2014 tarih ve … sıra nolu 39.854,11 TL bedelli faturaya konu ürünlerin davacıya teslim edilmediği halde faturanın davacı kayıtlarına sehven işlendiği belirtilerek, fatura iade edilmiş ve 13.04.2015 tarihli aynı miktarda iade faturası düzenlenerek davalıya tebliğ edilmiştir. Davalı tarafından keşide edilen Kadıköy … Noterliğinin 17.04.2015 tarihli cevabi ihtarda davacı tarafından keşide edilen fatura iade edilmiştir. Sözleşme kapsamında davacı tarafından davalıya Euro cinsi havaleler yapılmış, havalelere ilişkin dekontlar takip dosyasına eklenmiştir. Davalı tarafından … hakkında yapılan suç duyurusu üzerine İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca şüphelinin, davalının marka ve logolarını kullanması nedeniyle TTK’nın 55/c.3 maddesi gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı anlaşılmıştır. … tarafından İstanbul Anadolu 1. İş Mahkemesinde davalı şirket aleyhine işçilik alacakları nedeniyle dava açıldığı, dosya kapsamındaki belgelerden anlaşılmaktadır. Davalı tarafça, davacı ile dava dışı … Ltd. Şti. hakkında kendi markasına yönelik tecavüzler nedeniyle elde edilen kazanç ile manevi tazminatın tahsili amacıyla İstanbul Anadolu 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2015/158 Esas sayılı dosyasında dava açtığı anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen 29.06.2018 tarihli raporun incelenmesinde; taraf defterlerinin usulüne uygun şekilde düzenlendiği, davacı şirketin defterlerine göre takip tarihi itibariyle davacının 107.663,18 Euro, davalı defterlerine göre ise 107.910,50 Euro alacak bulunduğu, 2014-2015 yılında davalının toplam 198.245,81 Euro fatura düzenlediği, bu dönemde davacının 306.156,31 Euro ödeme yaptığı belirlenmiştir. Bilirkişi raporundaki tespitlere göre davacının en son ödemesi 20.03.2015 tarihlidir. Davacı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde; taraflar arasındaki satım sözleşmesi ilişkisinde davacı tarafından sipariş edilen ürünlere ilişkin ürün bedellerinin peşin olarak ödendiği, ancak emtianın davalı tarafından daha sonra üretilerek veya temin edilerek davacıya teslim edildiği anlaşılmaktadır. Satım sözleşmesinin geçerliliği için yazılı şekilde yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Yazılı şekil şartı bu tür sözleşmelerde ispat açısından önem taşımaktadır. Davacı tarafından siparişin verilmesi ve ödeme yapılmasıyla, davalı tarafından da mal ve hizmet teslimine başlanmasıyla sözleşme ilişkisi kurulmuştur. Sözleşme kapsamında davalı tarafından 25.1.22014 tarihli 39.854 TL bedelli fatura konusu emtia davacıya teslim edilmiş, davacı faturayı ihtirazi kayıt olmaksızın kabul edilerek ticari defterlerine işlemiştir. Ancak daha sonra faturanın sehven işlendiği belirtilerek 13.04.2015 tarihli aynı miktar fatura düzenlenerek davalıya iade edilmiştir. Faturayla birlikte emtianın da teslim edildiği kural olarak kabul edilmelidir. Davacı, bu kabulün aksini kanıtlar herhangi bir belge sunmadığından ve borç konusunda taraf defterleri mutabık olduğundan davacının bu yöne ilişkin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Davalının istinaf başvurusunun incelenmesinde; davacı taraf sözleşme ilişkisini kabul etmektedir. Ancak, davalı şirketin eski çalışanı …’in, davacı şirketin gizli ortağı olduğunu, bu kişinin davalı şirkette çalıştığı sırada çalıştığı şirkete ayırması gereken emek ve mesailerle başka işler yaptığını, müvekkili şirketin marka, müşteri çevresi ve şirkete ait diğer bilgileri kullanarak müvekkiline ait emtianın düşük bedellerle davacı ve diğer şirketlere satışı yapıldıktan sonra bu şirketler üzerinden müvekkilinin müşterilerine emtia satılarak davalı şirketin zarara uğratıldığını savunmaktadır. Davalı vekili bu kapsamda eski çalışanı hakkında şikayette bulunduğunu ve davacı şirket hakkında marka haklarına yönelik tecavüz nedeniyle dava açtığını belirterek, açılan dava ve soruşturmanın sonucunun beklenmesini istemiştir. Davalı taraf, yargılama sırasında TBK’nın 139. maddesi kapsamında takas savunmasında bulunmamış, markaya yönelik tecavüz nedeniyle, tecavüzün önlenmesi ile maddi ve manevi zararların giderilmesi için ayrı bir dava açmıştır. Her iki davanın konuları farklı olduğundan, biri hakkında verilebilecek hükmün diğerini etkileme ihtimali bulunmadığından, davalar arasında herhangi bir bağlantı bulunmadığı, anılan davada verilecek karardaki muhtemel tazminat miktarının infaz aşamasında da takas ve mahsubunun istenebileceği sonucuna varılarak, davalı tarafından açılan tazminat davasının sonucunun beklenmeden karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Satım sözleşmesinde tarafların edimlerini kural olarak aynı anda ifa edecekleri TBK’nın 207. maddesinde düzenlenmiştir. Somut olayda ise davacının siparişle birlikte satım bedelini avans olarak ödediği, emtianın makul süre içerisinde davalı tarafından temin edilerek davacıya teslim edildiği anlaşılmıştır. Somut olayda, önceki ödeme ve teslim tarihleri dikkate alındığında, davalı tarafından uyuşmazlık konusu ürünlerin makul sürede temin edilerek davacıya teslim edildiği ya da ifanın teklif edildiği kabul edilemez. Yargılama sırasındaki davalı beyanları ve özellikle istinaf başvuru dilekçesindeki 5. maddesindeki açıklamalar dikkate alındığında, davalının ifayı kabul etmediği, yargılama sonucundaki haklılık durumuna göre bedelini tahsil ettiği ürünleri teslim edebileceğini belirttiği görülmektedir. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüte düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hakimden isteyebilir. Ancak, TBK’nın 124. maddesinde düzenlenen hallerde, süre verilmesine gerek bulunmamaktadır. Buna göre, borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumdan süre verilmesinin etkisiz olduğu anlaşılıyorsa veya borçlunun temerrüdü sonucunda borcun ifası, alacaklı için yararsız kalmışsa süre verilmez. Somut olayda, davalı tarafın dosyaya yansıyan tüm beyanlarından anlaşılacağı üzere, davacı şirketin satım sözleşmesinin bedeli olarak peşin olarak ödediği miktar kadar ürün teslim edilmediği, ürünlerin bir kısmının üretildiğinin belirtilmesine rağmen davalı tarafından ifanın teklif edilmediği veya bir tevdi mahalli tayini istenmediği, bu nedenle satıcının temerrüdünün oluştuğu anlaşılmıştır. Esasen davalı yargılama sırasındaki beyanlarıyla, taraflar arasındaki başka uyuşmazlıklar nedeniyle ürünleri davadaki haklılık sonucuna göre teslim edebileceğini belirtmekle temerrüde düşmüş olduğunu dolaylı olarak ifade etmiş olup ayrıca bir ihtara gerek bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Temerrüdün oluşması nedeniyle, alcının TBK’nın 125. maddesinde belirlenen seçimlik haklarını kullanarak teslim edilmeyen emtia nedeniyle ödediği sözleşme bedelini talep etmesi yerinde olup, davalı vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; bakiye 18.490,00 TL istinaf nispi karar harcın davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 4-Taraflarca istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendilerinin üzerinde bırakılmasına, 5-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20.01.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.