Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1575 E. 2021/1655 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1575
KARAR NO: 2021/1655
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/03/2019
NUMARASI: 2017/1045 E. – 2019/374 K.
DAVANIN KONUSU:Tazminat (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne- kısmen reddine dair verilen hükme karşı, taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin … markası ile bayan giyimi üzerine tekstil imalat ve satışı yaptıklarını, işletmenin vergi kaydının 2015 yılına kadar … adına, bu tarihten itibaren ise … adına olduğunu, müvekkillerinin 2010 ve sonraki yıllar için yeni ürünler oluşturmayı planlamaları nedeniyle, tasarımlarını hızlı bir şekilde üretmek için kalıp tasarım programına ihtiyaç duymaları nedeniyle davalıdan 13.000 Euro bedelle … isimli kalıp tasarım yazılım programını satın aldığını ve programın 2015 yılı Ağustos ayına kullandığını, programda ortaya çıkan aksaklık ve hatalardan dolayı dava dışı … Ltd. Şti’nden servis talebinde bulunduğunu, bu şirketin … Türkiye temsilcisi olduğunu, teknik servisin yaptığı incelemede, müvekkillerinin davalıdan satın almış olduğu yazılım programının sahte olduğunun tespit edildiğini, durumun ihbarına rağmen davalının cevap vermediğini, davalının bu şekilde bir çok şirkete sahte program sattığının belirlendiğini, satılan programın objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması sebebiyle ayıplı olduğunu, satıcının teslim ettiği üründe beklenen faydayı azaltan veya eksilten ayıplar bulunması halinde satıcının sorumlu olacağını, satıcının ağır kusurlu olması nedeniyle ayıp ihbarının süresinde yapılmasının zorunlu olmadığını, satılan programın Türkiye’deki tek yetkilisi olan davalının her türlü ayıptan sorumlu olduğunu, borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi halinde satıcının TBK’nın 112. maddesi gereğince sorumlu olduğunu, programın sahte olduğunun yetkili servisçe belirlenmesi üzerine bloke edildiğini ve müvekkilinin üretimini gerçekleştiremediğini, müvekkilinin yeni sezon tasarımlarını yapamaması nedeniyle büyük miktarda zarara uğradığını, üretim yapamadığı halde işçilerine maaş ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek müvekkilleri ile davalı şirket arasında yapılan sözleşmeden dönülerek, tasarım programı için ödenen 13.000 Euro’nun sözleşmenin kurulduğu tarihinden itibaren avans faizi ile iadesine, programın bloke edilmesi nedeniyle2015 ve 2016 sezonları için yeni model ürün üretilmemesinden kaynaklanan zararın tespiti ile şimdilik 5.000,00 TL nin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ürünün ticari işletmede kullanılmak üzere … tarafından satın alındığını, davacı …’ın sözleşmenin tarafı olmadığını ve bu davalı yönünden husumet ehliyetinin bulunmadığını, satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın TBK’nın 231.maddesinde belirlenen iki yıllık zamanaşımına uğradığını, davacılar tarafından yasal süresinde ürünün muayene edilerek ayıp ihbarında bulunulmadığını, satış ve teslim tarihinden itibaren garanti süresinin dolduğunu, garanti süresi içinde müvekkiline yapılmış bir ayıp ihbarı bulunmadığını, davacının fatura bedelinin tamamını talep ettiğini ancak fatura kapsamında programın yanı sıra bir çok ürünün de satıldığını ve program dışındaki ürünlerin dava konusu yapılmadığını, müvekkilinin 2009-2010 yılında … firmasının Türkiye Distribütörü olduğunu, davacının satın aldığı ürünün garanti süresi içinde sorunsuz kullandığını, ürünlerin ithalatçı şirket tarafından ithal edilerek teslim edilmesi nedeniyle sahte ürün satışının söz konusu olamayacağını, müvekkili şirketin işi bırakması nedeniyle personelini tasfiye ettiğini, sahte ürünün muhtemelen müvekkili şirketin eski çalışanlarının ürünün bakım ve programının sürümünün yükseltilmesi sırasında, orijinal programının sahtesiyle değiştirilmesi suretiyle yapıldığını, 2013 ve 2014 yıllarında bir kısım eski çalışanların benzer şekilde başka firmalara satılan programlar üzerinde değişiklikler yaptıklarının tespit edildiğini, ürünlerin satın alınmasından uzun süre sonra bu davanın açılmasının iyi niyetle bağdaşmayacağını, ürünlerin halen davacının elinde ve kullanımında olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava konusu yazılım programının davalıdan 05/04/2010 tarihli fatura ile satın alınıldığı, dava konusu ayıplı emtianın ‘… ‘ ürünü olduğu diğer ‘…’ ve ‘…’ ürünlerinin ayıplı olduğuna dair herhangi bir tespitin bulunmadığı ayıplı programın 4.613,64 TL bedelle davalıdan satın alınmış olduğu davacının sözleşmenin fesihi ile ödediğinin iadesini talep ettiği göz önüne alınarak bu miktar üzerinden davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Davacı programın ayıplı olmasından dolayı kullanılamadığından üretimin durduğunu bu nedenle zarara uğradığını iddia etmiş olup, davacının ticari belgeleri ve yıllık gelir vergisi beyannameleri incelendiğinde 2010 yılından itibaren yıl bazında yurt içi satışların düşmeler olduğu ancak davacının uğradığını iddia ettiği yıllar itibariyle olağan satış zararlarının dava konusu ayıplı … programı ile ilgili olduğu konusunda delil bulunmadığı anlaşıldığından bu konudaki taleplerinin reddine karar verilmiştir. Dava … ve … tarafından açılmış ise de fatura … adına düzenlenmiş olup fatura tarihinde işletmenin sahibinin … olduğu ancak dava tarihi itibariyle işletmenin …’a devredildiği anlaşıldığından ayıplı yazılım program bedelinin davalılardan tahsili ile davacılardan …’a verilmesine karar verilmiştir.” gerekçesiyle; 4.613,64 TL’nin 05.04.2010 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılardan …’a verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki beyanlarını aynen tekrar ederek, yazılım programı sahibi olan … Ltd.’nin İsrail merkezli bir şirket olduğunu, müvekkilinin yazılım programını satın aldığı tarihte sözü edilen programın tek satıcısı davalı şirket olması nedeniyle ayıptan kaynaklanan zarardan sorumlu olduğunu, müvekkilinin yazılım programında yaşanan aksaklıkların giderilmesi ve gerekli denetimlerin yapılması amacı ile … Ltd Şti’nin davalı şirketten sonraki distribütörü olan … Ltd. Şti. ‘nden servis talebinde bulunduğunu, ancak yazılım programının alınmasına rağmen kırık versiyonunun yüklendiğinin belirlendiğini ve orjinal program yüklenmemesi nedeniyle programa bloke konulduğunu, bu nedenle müvekkilinin iş yerinde üretimin durduğunu, tasarım programına sezonluk tüm çizimler, tasarımlar yüklenmemesi nedeniyle, bu program olmadan müvekkilinin üretimine devam etme olanağı kalmadığını, alınan 11.6.2018 tarihli bilirkişi heyet raporunda, yazılımın seri numarasının kırık olduğu, dongle cihazı takılı olmadan çalıştırıldığı, program seri numaraların örtüşmediği, programın lisanssız olarak kurulumun gerçekleştiği, dongle cihazının çalışmadığı, gizli ayıplı olduğunun tespit edildiğini, 08.02.2019 tarihli bilirkişi raporunda … pogramı ile ilgili ayıplı hizmetten kaynaklı alacağının 4.613,64 TL olduğu, 2010 yılından itibaren davacı satışlarının ciddi manada düştüğü ancak düşüşlerin bu program ile bağlantılı olup olmadığı yönünde kesin bir kanaate varılamadığının belirlendiğini, rapora yönelik itirazda bulunulmasına rağmen dikkate alınmadığını, oysa mahkemece bilirkişilere zararın tespiti için görev verilerek ayıp ortaya çıkmasından önceki tarihlerde ticari faaliyetleri ile ayıbın ortaya çıkmasından sonraki faaliyetlerin incelenmesinin istenildiğini, ibraz edilen son raporda ihtilafın teknik olarak izah edilemediğini, raporda sadece programın maliyeti hesaplandığını, sahte program nedeniyle uğranılan zararların hesaplanmadığını, oysa davada asıl istemin sahte programın kullanılamaması nedeniyle uğranılan zarar olduğunu, ayıp ortaya çıkınca sonraki sezona ilişkin üretim yapılamaması nedeniyle zarar oluştuğunu, teknik anlamda ürünün beyninin … olup, bu kısım bloke olmasıyla tüm programın, üretim makinelerinin çalışmayı durdurduğundan ürünün tümüyle ayıplı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulün karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilin satmış olduğu ürünlerin lisanslı olduğunu, müvekkilinin 2009-2010 yılında … firmasının Türkiye Distribütörü olduğunu, ürünlerin katalogdan sipariş edilerek satıldığını, ürünlerin gümrük beyannamesi ve faturalar ile ithal edilmesi nedeniyle İsrail’de bulunan üretici şirketçe kime satıldığının belli olduğunu, ürünlerin resmi olarak ithal edilmesine rağmen sahtesinin kurulmasında müvekkilinin yararının bulunmadığını; ürünlerin 06.04.2010 tarihinde yüklenerek 24.05.2010 tarihinde demo kurulduğunu, programın şirket çalışanlarınca kurulduğuna ilişkin dosyada delil bulunmadığını ve programın çalışma saatleri dışında kurulduğunu, firma çalışanlarının bu saatte kurulum yapabilmelerinin mümkün olmadığını, müvekkilinin sadece cihazı sattığını, kurulumu yapmadığını, programın halen kullanılıyor olmasının şifrelerinin kırıldığını gösterdiğini, yıllarca sorunsuz kullanılan ürünlerin iadesinin kabul edilemeyeceğini, davanın 16.000 Euro üzerinden açılmasına rağmen 5.000,00 TL harç üzerinden devamının hatalı olduğunu, mahkemece bir davacı yönünden kısmen kabul kararı verilmesine rağmen tam kabul gibi yargılama giderlerinin doğru şekilde hesaplanmadan ve vekalet ücretine hükmedilmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, faturaların … tarafından düzenlenmesine rağmen … hakkında karar verilmesinin hatalı olduğunu, ayrıca taraflardan biri hakkında kabul kararı verilirken diğeri yönünden ret kararı verilmesi gerekirken bu konuda karar verilmemesinin de yerinde olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satıma konu emtiadaki ayıp nedeniyle satım bedelinin ve alıcının uğradığı zararların, davalı satıcıdan tahsili istemiyle açılmış bir tazminat davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, satım faturasının … adına düzenlenmesine rağmen, ticari işletmenin sonradan …’a devir edilmesi nedeniyle 4.613,64 TL satım bedelinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; bu karara karşı, yasal süresi içerisinde, taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacılar vekili, 2010 yılında davacılardan … tarafından 13.000,00 Euro bedelle kalıp tasarım programı satın alındığını, işletme vergi kaydının daha sonra davacı …’a devri nedeniyle her iki davacı tarafından dava açıldığını, 2010 yılı Ağustos ayına kadar kullanılan programın, yetkili servisçe yapılan bakımında sahte olarak kurulduğunun belirlenerek bloke edildiğini belirterek, satım sözleşmesinin feshi ile ödenen 13.000,00 Euro satım bedelinin tahsiline ve programın arızalanması nedeniyle 2015-2016 döneminde üretim yapılamaması sonucu uğranılan zararın tespiti ile şimdilik 5.000,00 TL’sinin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili ise, müvekkilince satılan programın yurt dışından ithal edilerek kurulduğunu ve kurulan programın orijinal olduğunu, ayıp ihbar süresinin ve zamanaşımı süresinin geçtiğini belirterek davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesince yazılı gerekçeyle davacılardan …’ın davasının kısmen kabulü ile 4.613,64 TL satım bedelinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Mahkemece diğer davacı hakkındaki dava hakkında ve satım bedelinin bakiye kısımı yönünden hüküm kurulmamıştır. Davacılar vekili, satılan programın ayıplı olması nedeniyle kullanılmadığını belirterek satım bedelinin iadesini istemişlerdir. Bu kapsamda mahkemece, satım sözleşmesinin tarafının belirlenerek bir karar verilmesi gerekmektedir. Diğer yandan davacı vekili son bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ayıplı olarak değerlendirilen ve bedelinin tahsiline karar verilen …’nin programın beyni olduğunu bu nedenle diğer program üretim makinelerinin bu program olmaksızın çalışamayacağını beyan etmiştir. Davacılardan … ile davalı arasındaki satım sözleşmesi uyarınca 05.04.2010 tarihli ve … nolu fatura kapsamında ürün satışı yapılarak, satılan programın kurulumunun yapıldığı sabittir. Davacı, satılan programı 2015 yılı Ağustos ayına kadar da kullanmıştır. Ancak, belirtilen tarihte teknik servisçe yapılan denetimde, programın sahte olduğu belirlenerek çalışmasının engellendiği belirtilmiştir. Davacı yanca satın alınan fatura konusu emtianın iktisadi veya teknik bir bütünlük içerdiğine ilişkin davacı vekilinin itirazlarına karşılar nitelikte bilirkişi raporu alınmadığı gibi bu konuda gerekçeli kararda da bir değerlendirme yapılmamıştır. İade edilecek sözleşme bedelinin belirlenmesinde, bedeli iade edelen …’nin bulunmaması halinde, diğer satılan emitaların kullanılmasının mümkün olup olmadığı değerlendirilerek karar verilmelidir. Zira, satılan ürünlerin niteliği itibariyle teknik olarak birlikte kullanılması zorunlu ise artık bir tanesinin kullanılamaması sonucu diğerlerinin de kullanılamayacağı kabul edilmelidir. Teknik yöne ilişkin davacılar vekilinin bu itirzalarının değerlendirilmemesi doğru görülmemiştir. Diğer yandan davacının ayıp nedeniyle ürünü kullanmaması sonucu, üretim kaybı nedeniyle uğradığını iddia ettiği zarar yönünden ilk derece mahkemesince hüküm oluşturulmamıştır. Birden fazla davacı bulunmasına rağmen bir davacı yönünden dava kısmen kabul edilmiş, ancak diğer davacı yönünden bir hüküm kurulmamıştır. Dosyadaki mevcut durumda davanın kısmen kabul edildiği açık olmasına rağmen, davacıların diğer talepleri ile ilgili bir hüküm kurulmadan davanın tam kabul edilmiş gibi yargılama gideri ve vekalet ücreti takdir edilmiş ve buna ilişkin bir gerekçe gösterilmemiştir. HMK’nın 297. maddesi uyarınca hükümde, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, uyuşmazlık noktaları, deliller, delilerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalar ile bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin, taleplerden her biri hakkında verilen hükmün ve taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların açıkça gösterilmesi gerekir. Bu yasal zorunluluğa rağmen ilk derece mahkemesince yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan hususlarda eksik ve usule aykırı karar verdiği anlaşıldığnıdan, lk derece mahkemesinin kararının bu haliyle istinaf incelemesine uygun olmadığı kanaatine varılmıştır. Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinaf konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyasının kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf peşin harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıranlara iadesine, 4-Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.23.12.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.