Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1571 E. 2021/1376 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1571
KARAR NO: 2021/1376
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/03/2019
NUMARASI: 2016/166 E. – 2019/254 K.
DAVANIN KONUSU:Alacak (Vade Farkından Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında gerçekleşen deri halı satışından kaynaklı iki adet fatura düzenlendiğini, sözleşmeye esas 05.11.2014 tarihli proforma fatura düzenlendiğini, davalıya 08.12.2014 tarihli 28.308,09 USD ve 01.12.2014 tarihli 3.179,52.USD bedelli faturaların düzenlendiğini, düzenlenen faturalar karşılığı davalının 16.03.2015 vadeli 71.000 TL bedelli çekin keşide edildiğini, ancak o zamanki kur nazara alındığında kur farkı oluştuğunu ve müvekkili tarafından 16.03.2015 tarihli 10.901,69 TL bedelli kur farkı faturası düzenlenerek davalıya gönderildiğini, müvekkilinin yabancı para cinsinden alacağı bulunmasına rağmen kur farkı faturasının ödenmediğini, alacağın Bursa … Noterliğinin 21.04.2015 tarihli ihtarla istenilmesine rağmen ödenmediğini ileri sürerek, 10.901,69 TL kur farkı alacağının, dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte, davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında gerçekleşen deri halı satışı neticesinde yabancı para birimiyle tanzim edilmiş iki adet fatura karşılığında, faturada belirtilen dövizin yine faturada belirlenmiş Türk lirası karşılığındaki tutarı kapsayacak şekilde müvekkili şirketçe 71.000,00 TL bedelli çek verildiğini, davacının haksız şekilde çekin vade tarihinde faturada belirliten yabancı döviz tutarının, vade tarihindeki kur karşılığını hesaplayarak kur farkından kaynaklı alacağı olduğunu iddia ederek 10.961,69 TL bedelli faturayı noter vasıtası ile müvekkiline gönderdiğini, ancak müvekkilince faturaya itiraz edilerek iade edildiğini, faturaların Türk lirası cinsinden karşılığı olan 71.523,44 TL ve bakiye 523,44 TL’nin 14.04.2015 tarihinde ödendiğini, müvekkilinin faturalardan kaynaklı borcunun sona erdiğini, taraflar arasında düzenlenmiş bir satış sözleşmesi bulunmadığını, ticari ilişkide vade farkı faturasının ödeneceğine ilişkin teamül haline gelmiş bir uygulamanın bulunmadığını, müvekkilinin süresinde kur farkı faturasına itiraz ederek faturayı iade ettiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Dosyaya getirtilen yanlara ait tüm deliller, davacı-davalı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapor ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığı üzere; davacı davalı ile aralarında gerçekleşen deri halı satışı neticesinde düzenlenen USD faturaların TL cinsinden ödenmesi sebebiyle ortaya çıkan kur farkının davalı tarafından ödenmediği iddiası ile 10.901,69.-TL lik alacaklarının davalıdan tahsili talebine ilişkin alacak davası olduğu, Taraflar arasında akdedilmiş herhangi bir sözleşmeye dosyanın tetkikinde rastlanılmadığı, ayrıca davalı beyanının aksine davacı talebi Vade Farkı olmayıp Kur Farkı talep edildiği, davacının düzenlemiş olduğu iki adet USD faturayı ticari defterlerine yasal mevzuat gereği TL olarak kaydetmiş olduğu, her iki faturanında üzerinde bulunan TL tutarlarını ödeyerek hesabı kapatmış olduğu, davacının düzenlemiş olduğu takibe ve davaya konu 16/03/2015 tarihli … seri nolu 10.901,69.-TL bedelli kur farkı faturasının davalı ticari defterlerinde kaydına rastlanılmadığı, davalı defterlerinde takip tarihi itibariyle davacı hesabının -0- bakiye vermiş olduğu, buna göre davalının davacıya herhangi bir borç ve alacağının mevcut olmadığı, taraflar arasındaki ihtilaf, davacının davalıya düzenlemiş olduğu 16/03/2015 tarihli … seri nolu 10.901,69.-TL bedelli kur farkı faturasının davalı tarafından kabul edilmemesinden kaynaklandığı, davacı tarafından düzenlenen iki adet satış faturasının tutarlarının USD cinsinden olduğu, faturaların üzerinde TL tutarlarının da mevcut olduğu, davalı tarafından yapılan ödemeninde fatura üzerindeki TL tutarları kadar olduğu, tarafların ticari defterlerinden anlaşıldığı, dosyaya bakıldığında taraflar arasında herhangi bir sözleşmeye ve dolayısıyla kur farkı talep edilebileceğine ilişkin bir ibareye rastlanılmadığı, mevcut dosya durumuna göre dava konusu Kur Farkı faturasına dayanak olduğu anlaşılan iki adet satış faturasına bakıldığında, satışa konu edilen ürünlerin fiyatlarının USD cinsinden olduğu gayet net anlaşıldığı, buna göre ticari ilişkinin USD üzerinden gerçekleştiği kanaatine varıldığı, ancak, davalı tarafndan davacıya, 2 adet fatura bedelinin TL karşılığı kadar ileri vadeli çek verilmiş ve bakiye 523,44.-TL de nakit ödenerek hesap kapatıldığı, davacının ileri vadeli verdiği ( 16/3/2015 vadeli 71.000.-TL.lik çek ) davalı tarafından davacıya herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürülmeden kabul edilmiş olduğu, davacı ile davalı arasında ticari ilişki olduğu, davacının, davalıya olan USD cinsinden borcunu o günkü kur üzerinden TL’ye çevirerek TL cinsinden düzenlenmiş çeklerle ileri tarihlerde ödediği, kur farkı talep edeceğine dair herhangi bir ihtirazi kayıt sunmadığı, bu konuda taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı, (Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 05/12/2011 tarih 2011/5235 Esas 2011/15234 karar, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 07/03/2016 tarih 2015/11007 Esas 2016/4155 karar sayılı ilamı) özellikle fatura bedellerinin çeklerle ödenmesi karşısında davacı tarafından artık kur farkı istenemeyeceği…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Taraflar arasında gerçekleştirilen deri halı satışı kaynaklı 05.11.2014 tarihli 29.155,20 USD bedelli proforma faturanın düzenlendiğini, müvekkilinin 08.12.2014 tarihli 28.308,09 USD ve 01.12.2014 tarihli 3.179,52 USD bedelli satım faturalarını düzenleyerek davalıya tebliğ ettiğini, fatura karşılığının davalı tarafından keşide edilen 16.03.2015 vadeli 71.000,00 TL bedelli çekle, o zamanki kur dikkate alınarak ödendiğini, ancak ödeme tarihine kadar oluşan kur farkı faturasının düzenlenerek tebliğine rağmen ödenmediğini, alınan bilirkişi raporlarında taraflar arasında sözleşme bulunmamasına rağmen faturaların USD cinsinden düzenlenmesi nedeniyle kur farkı alacağının bulunduğunun kabul edildiğini, cevap dilekçesinde de ticaretin USD cinsinden yapıldığının kabul edildiğini, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 11.09.2018 tarih 2017/3549 Esas, 2018/4033 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, malların döviz karşılığı satılması halinde davalının kur farkı alacağından sorumlu olduğunu, emsal kararda belirtildiği üzere yazılı sözleşme veya ödemenin çekincesiz kabul edilmesi şartının bulunmadığını, ticaretin USD para birimi üzerinden yapıldığının sabit olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki alım satım ilişkisinden kaynaklı kur farkı alacağının tahsili istemiyle açılmış bir alacak davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava, kur farkı nedeniyle cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki satım sözleşmesi ilişkisinde davacı yanca davalı adına iki adet USD cinsi fatura keşide edilmiştir. Davalı, fatura tarihlerindeki kurları esas alarak 71.000,00 TL bedelli 16.03.2015 keşide tarihli çeki keşide etmiş, çek bedeli davacı yanca tahsil olarak defterlerine işlenmiş ve neticede çek bedeli tahsil edilmiştir. Davacı, çekin teslim edildiği tarihte fatura bedellerinin Türk lirası karşılığı esas alınarak çek verildiğini, ancak çeklerin ileri tarihli olup tahsil tarihindeki kur değişikliği nedeniyle kur farkı alacağının doğduğunu ileri sürerek; dava konusu 16.03.2015 tarihli, 10.091,69 TL bedelli kur farkı faturasını düzenlemiş ve bu faturanın tahsili için eldeki davayı açmıştır. Somut olayda bilirkişi rapor içeriğinde gösterildiği üzere; davalı yanca ödeme için TL olarak verilen çekin davacı defterlerinde TL olarak kaydedildiği, davacı tarafından da çekin TL karşılığının kaydedildiği anlaşılmaktadır. Çek, bir ödeme vasıtası olup döviz üzerinden düzenlenmesi mümkün olduğu gibi, bedel hanesi verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek de doldurulabilir. Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Satım bedelinin tahsili amacıyla düzenlenen faturalar yabancı para cinsinden düzenlenmiş, faturalarda ürünlerin birim fiyatı ile düzenlenme tarihindeki döviz kuru yazılmıştır. Bu durumda sözleşmede kararlaştırılan bedel, yabancı para cinsindendir. Bu durumda kural olarak davacı alacağını yabanca para cinsinden talep edebilir. Ancak davacı, alacağının tahsili için davalı tarafından verilen ve TL cinsinden düzenlenen çeki teslim almış olmakla, çekin bir ödeme aracı olması nedeniyle çek üzerindeki bedel dışında herhangi bir kur farkı talep edemez. Davacı TL cinsinden düzenlenen ve teslim tarihindeki satım bedeli karşılığı olan çeki alırken yabancı para cinsinden oluşacak kur farkını saklı tutmadığı gibi, TL ile ödeme yapılmasına rağmen kur farkı alacağının bakiye kalacağına ilişkin bir sözleşme hükmü de bulunmamaktadır. Davacı tüm alacağının bu bedel üzerinden ödenmesini kabul etmiş bulunduğundan davanın reddinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır (Yargıtay 11. HD 2020/2682 E 2020/5731 K 08.12.2020 T. Emsal kararı). Bu nedenle davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, bakiye 14,90 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.18.11.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.