Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1567 E. 2021/1542 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1567
KARAR NO: 2021/1542
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/04/2019
NUMARASI: 2018/986 E. – 2019/432 K.
DAVANIN KONUSU:İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabul- kısmen reddine dair verilen hükme karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı borçlu şirketten takip konusu faturalardan kaynaklanan alacağının bulunduğunu, borcunu ödenmemesi üzerine Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu, yapılacak incelemede müvekkilinin alacağının belirleneceğini ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacının davalıya bir miktar gıda maddesi satıp teslim etmeyi taahhüt ettiğini, davacının satıp teslim ettiği ürünlerin faturalarının davalıya teslim edildiğini, davacının satmayı taahhüt ettiği ürünlerin bir kısımını daha önce müvekkiline teslim ettiğini ve teslim edilen ürünlerin bedelinin ödendiğini, ancak davaya konu ürünlerin davalıya teslim edilmemesi nedeniyle müvekkilinin haklı olarak kendisine teslim edilmeyen ürünler için davacıya herhangi bir ödeme yapmadığını, davacının düzenlediği faturalarla haksız kazanç temin etmek amacıyla takip başlatarak dava açtığını, takibe konu edilen emtia ve sevk irsaliyelerinin davalıya teslim edilmediğini, herhangi bir irsaliyeden bahsedilmemiş olmasının da irsaliye düzenlenmediğinin açık kanıtı olduğunu, davacının davalıya satıp teslim etmeyi taahhüt ettiği ancak teslim etmediği malların bedelinin tahsilini talep ettiğini, elinde hiçbir yasal delili bulunmayan davacının tanık deliline dayandığını, emtia tesliminin tanıkla ispatının mümkün olmadığını ve bu hususun ancak yazılı delille ispatlanabileceğini, davacının takip konusu emtiayı teslim ettiğini usulüne uygun düzenlenmiş belgelerle kanıtlaması gerektiğini, davacının cari hesaptan alacaklı olduğunu iddia etmesine rağmen bu güne kadar davalıya herhangi bir hesap kat ihtarnamesi göndermemesinin de davalının aslında borcunun bulunmadığını kanıtladığını savunarak, davanın reddine ve alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dosya kapsamı ve toplanan deliller hep birlikte değerlendirildiğinde, davacı tarafça 39.847,37 TL bedelli fatura alacağının tahsili amacıyla yürütülen takibe davalının itirazı üzerini iş bu davanın açıldığı, icra takibine konu faturaların her iki tarafın defterlerinde kayıtlı olduğu, taraflar arsındaki uyuşmazlığın davalının defterlerinde 01.10.2018 tarihli ’01/09/2018-1-Teslim Alınmayan Ürün. Muh. Kaydı’ açıklamalı 39.847,57 TL tutarlı kaydından kaynaklandığı, buna göre davalı tarafça takip konusu faturalar defterlerine kaydedilmiş ve söz konusu faturalara günlük süre içerisinde itiraz edilmemiş ise de, daha sonra yukarıdaki kayıtla fatura içeriklerini teslim edilmediği iddiasında bulunulmuştur. Bu durumda kendi defterlerinin aksini ispatlama yükümlülüğü davalıdadır. Kaldı ki toplam 50 adet irsaliyeli faturanın 44 adetinde teslim alan olarak davalı çalışanlarının isim ve imzası bulunmaktadır. Buna göre davalının savunmasının ispatlanamadığı ve yerinde olmadığı anlaşılmakla, asıl alacak yönünden ispatlanan davanın kabulüne, işlemiş faize ilişkin talebin davalının takipten önce temerrüte düşürülmediği anlaşılmakla alacakla reddine, alacak faturaya dayalı olup likit olmakla…” gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile davalının Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yönelik itirazının asıl alacak yönünden iptaline, takibin asıl alacak üzerinden devamına, işlemiş faize ilişkin talebin reddine, asıl alacağın % 20’si oranında hesaplanan 7.969,47 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dosyada alınan bilirkişi raporuna yönelik itirazlarının dikkate alınmadan verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemece itiraz edilmeyen fatura içeriği emtianın teslim alınmadığının ispatının davalıda olduğuna ilişkin gerekçenin hatalı olduğunu, taraflar arasında bir dönem ticari ilişki bulunduğunu ve müvekkilinin satın aldığı gıda maddelerinin bedelini ödediğini, ancak davacının sonraki dönemlerde keşide ettiği faturalara konu malların davalıya teslim etmediğini ve müvekkilinin de teslim almadığı emtia bedelini davacıya ödemediğini, TMK’nın 6. maddesi gereğince teslim olgusunun davacı tarafından usulüne uygun delillerle kanıtlanması gerektiğinden satım sözleşmesine konu emtianın davalıya teslim edildiğinin davacı tarafından kanıtlanması gerektiğini, davalının sadece teslim olgusunu inkarla yetinebileceğini, ayrıca emtianın kendisine teslim edilmediğini kanıtlaması gerekmediğini, olumsuz bir durumun ispat edilmesinin mümkün olmadığını, teslim olgusunun kesin delillerle kanıtlanması gerekirken davacının yazılı belge yerine karbon çıktı şeklindeki suretleri ibraz ettiğini ve ibraz edilen bu belgelerin yazılı belge olarak kabul edilemeyeceğini, ibraz edilen bir takım karbon çıktıları üzerindeki imzaların müvekkili şirket yetkilileri ve çalışanlarına ait olmadığını, irsaliyelerin bir kısmının ise imzasız olduğunu, ibraz edilen irsaliyelerin bir kısmının fotokopi olması nedeniyle de belge olarak kabul edilemeyeceğini, bu gibi suretlerin her zaman imal edilebileceğinden ıslak imzalı olmayan belgelerin delil olarak kabulünün usulsüz olduğunu, irsaliyelerin ıslak imzalı suretinin ibrazı halinde dahi imzaların müvekkili şirket yetkilisi ve çalışanlarına ait olup olmadığının belli olmadığını, imzaların irsaliyede ismi geçen şahıslara ait olmama ihtimalinin yüksek olduğunu, imzaların irsaliyede adı geçen kişilere ait olup olmadığının ayrıca bilirkişi aracılığıyla incelenmesi gerektiğini, belge asıllarının ibrazı halinde imzaların müvekkili şirket çalışanlarına ait olup olmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yapılmasının talep edildiğini, ancak mahkemece fotokopilerin asıl belge gibi değerlendirilerek imzaya yönelik itirazlarının dikkate alınmadan karar verildiğini, bir kısım fotokopi irsaliyelerde imza dahi bulunmadığını, adeta faturanın teslim alınmasıyla borcun doğduğunun kabul edildiğini, Mahkemece hatalı bilirkişi görüşünün esas alınarak karar verildiğini, faturaya itiraz edilmemesinin borcun doğumu için yeterli olmadığını, Yargıtayın yerleşmiş içtihatları gereğince faturaya itiraz etmemenin borç doğurmayacağını, fatura verenin ayrıca mal teslim ettiğini de kanıtlaması gerektiğini, alacaklının emtianın tesliminin ispatlayamaması nedeniyle faturaya dayanılarak borcun varlığının kabul edilemeyeceğini, buna rağmen mahkemece ispat yükünün müvekkiline yüklenerek, malın teslim alınmadığının ispatının davalıdan beklenmesinin hatalı olduğunu, İbraz edilen fotokopi belgelerin HGK’nın 2002/13-875 esas sayılı ilamı karşısında geçersiz olduğunu, Takip dayanağı belgelerin müvekkilinin avans hesabına kaydettiği faturalar olduğunu, emtianın teslim alınmadığının müvekkilince kayıtlarına işlendiğini, faturanın ancak münderecatı konusunda bir karine teşkil edebileceğini, taraflar arasındaki borç ve alacak ilişkisi konusunda karine oluşturmayacağını, fatura teslim alanın borçtan sorumlu olması için borç doğurucu bir işlemin bulunması gerektiğini, soyut olarak faturanın bulunması ile borcun doğmayacağını ve teslim ile ticari ilişkinin de usulüne uygun belgelerle kanıtlanması gerektiğini, Bilirkişinin yetkisini aşarak hukuki konularda görüş bildirdiğini, oysa hukuki konularda sadece mahkemenin yetkili olduğunu, bilirkişinin hesaplama yapmakla yetinmesi gerektiğini, raporda farklı ihtimallere göre hesap yapılarak takdirin mahkemeye bırakılması gerekirken tek ihtimalli rapor düzenlenmesinin hatalı olduğunu, İlk derece mahkemesince tahkikatın bitirilmesine ilişkin HMK’nın 184 ve 186. maddelerine aykırı işlem yapıldığını, henüz tahkikat bitirilmeden ve sözlü yargılama aşamasına geçilmeden gerekli savunma hakları kullandırılmadan, ikinci bilirkişi raporu tebliğ edilmeden, rapora karşı beyan ve itirazların sunulmasına izin verilmeden davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin usule aykırı olduğunu, Hesabın kat edilmemesi nedeniyle borcun likit olmadığını ve icra inkar tazminatına karar verilemeyeceğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararının kaldırılmasına ve dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine, neticede davcanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satımdan kaynaklı açık hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı yanca takip konusu fatura içeriği emtianın davalıya teslim edildiğini, ancak davalının fatura borucunu ödemediğini belirterek takip başlatılmış, itiraz üzerine eldeki itirazın iptali davası açılmıştır. Davalı yan ise taraflar arasında daha önce ticari ilişki bulunduğunu, davacı tarafından teslim edilen emtia bedelinin ödendiğini, dava konusu edilen faturalardaki emtianın davalı şirkete teslim edilmediğini, ibraz edilen sevk irsaliyelerinin suret olduğunu ve altındaki imzaların şirket yetkilileri veya çalışanlarına ait olmadığını, faturanın defterde kayıtlı olmasının tek başına borcun varlığı için yeterli olmadığını, satıcının kesin delillerle mal veya hizmet teslimini de kanıtlaması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından takibe ekli olan fatura bedelleri olan 39.847,37 TL asıl alacak ve 555,60 TL işlemiş faiz alacağının tahsili amacıyla, 28.09.2018 tarihinde ilamsız takip başlatıldığı, ödeme emrinini tebliği üzerine süresinde itiraz edildiği, itiraz ve davanın süresinde olduğu anlaşılmıştır. Tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucu ibraz edilen raporun incelenmesinde; tarafların ticari defterlerinin usulüne uygun düzenlendiği, takip konusu edilen faturaların tamamının davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, ancak davalının 01.10.2018 tarihinde düzenlediği “01.09.2018 -1 teslim alınmayan ürün Muh.Kaydı ” açıklamalı 39.847,57 TL bedelli iade faturasının davacı defterlerinde kayıtlı bulunmaması nedeniyle farklılığın oluştuğu, dosyaya ibraz edilen elli adet faturanın kırk dört adetinde teslim alan imzası bulunduğu, 7.081,91 TL’lik beş adet faturada imza bulunmadığı, 731,63 TL’lik faturanın ise sevk irsaliyesinin bulunmadığı, fatura tebliğden itibaren sekiz günlük süre içerisinde itiraz edilmediği, sevk irsaliyesinde ismi bulunan … ve …’ın davalı şirketin çalışanı olduğu belirlenmiştir. Davalı vekili bilirkişi raporuna itiraz etmiş, ancak son oturumda mahkemece rapora yönelik itirazlarının reddine karar verilerek davanın miktarına göre sözlü yargılama yapılmıştır. Mahkemece basit usule göre tahkikatın bitirilerek sözlü yargılamaya geçildiği, davalı vekilince yargılama usulüne ilişkin bir itirazda bulunulmadığı, sözlü yargılamanın başka bir güne ertelenmesinin talep edilmediği, belirtilen işlemlerin tekrarlanmasının yargılamaya bir katkı sağlanamayacağı anlaşılmakla, davalı vekilinin hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiğine dair istinafı yerinde görülmemiştir. Davalı tarafından ileri sürülen itiraz nedenlerinin, fatura ve sevk irsaliyelerinin niteliği, teslim olgusunun ne şekilde ispatlanacağına ilişkin olması nedeniyle, çözümünün hâkimlik mesleği bilgileriyle mümkün olması karşısında, ek bilirkişi raporu alınmadan itiraz nedenlerinin gerekçeli kararda mahkemece değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bilirkişi raporunda, faturaların taraf defterlerinde kayıtlı olması, teslim alanların davalı ile olan ilişkileri, taraf defterleri arasında uyumsuzluğun nedeni belirlenmiş olup, teknik açıklamalar dışında hukuki bir konuda rapor düzenlenmediği görülmüştür. HMK’nun 187. maddesi gereğince ispatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Aynı Kanun’un 190. maddesinde ise ispat yükü düzenlenmiş olup, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir. ” düzenlemesi bulunmaktadır. Satım sözleşmesinde, satım konusu emtianın usulüne uygun şekilde alıcıya teslim edildiğini kanıtlama yükümlülüğü davacı/satıcıya aittir. Satıcı bu yükümlülüğünü yerine getirdiğini kesin delillerle kanıtlamalıdır. Bu kapsamda, malın alıcıya teslimine ilişkin sevk irsaliyeleri sunulmuştur. Sevk irsaliyelerinin aslı sunulmamış olsa da satım sözleşmesine konu tüm faturaların davalı defterlerinde davacı alacağı olarak kayıtlı olduğu tarafların kabulündedir. Kural olarak emtia faturasıyla teslim edilir. Takip konusu elli adet faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olması karşısında sözleşme konusu emtianın faturayla birlikte davalıya teslim edildiği kanıtlanmış durumdadır. Bu nedenle sevk irsaliyelerinin asıllarının ibrazı ve üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Emtianın teslim edilerek sözleşmenin yerine getirildiği davalı defterlerinden anlaşılmıştır. Takip tarihinden sonra davalı tarafından, defterlerine kayıt edilen teslim faturaları miktarınca iade faturasının düzenlenmiş olması sonucu değiştirmez. Davlının fatura konusu malları iade ettiğine dair bir savunması da yoktur. Davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda sunulan Yargıtay kararları somut olaya uygun olmayıp, faturalırın davalı defterlerinde kayıtlı olmaması halinde fatura içeriği emtianın davacı tarafından davalıya tesliminin kanıtlanması gerektiğine ilişkindir. Faturanın düzenlenmesi tek başına davalıyı borçlu yapmaz ise de bu faturanın kabul edilerek davalının ticari defterlerine davacının alacağı olarak kayıt edilmiş olması, sözleşme ilişkisinin kurulduğu ve emtianın da davalı tarafından sözleşmede belirtilen koşullarda teslim alındığını gösterir. Bu nedenle davalı vekilinin tüm istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Alınması gereken 2.721,27 TL nispi istinaf karar harcından başvuru sırasında yatırılan 756,00 TL peşin karar harcın mahsubu ile bakiye 1.065,27 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 6-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 7-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.09.12.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.