Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1551 E. 2021/1552 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1551
KARAR NO: 2021/1552
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/10/2018
NUMARASI: 2015/77 E. – 2018/1036 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabul- kısmen reddine dair verilen hükme karşı, taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından blok taşıyıcı sorumluluk poliçesi ile sigortalanan dava dışı … A.Ş.’ye ait motor emtiasının Slovakya’dan Türkiye’ye taşınması işinin alt taşıyıcı olarak davalı tarafından yapıldığını, taşımadaki akdi taşıyıcının … Taşımacılık ve Lojistik Şirketi olduğunu, emtianın 04.11.2013 tarihinde Slovakya’dan yüklenerek yola çıktığını, ancak Romanya’da meydana gelen tek yanlı trafik kazası sonucu emtianın hasarlandığını, Romanya polisi tarafından düzenlenen tutanakta, kazanının araç sürücüsünün uykusuz araç kullanmasından kaynaklandığının anlaşıldığını, 75.519,35 Euro hasar bedellerinin müvekkilince sigortalısına ödenerek haklarına halef olunduğunu, alacağın tahsili amacıyla Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, takibe yönelik itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %20’sinden az olmamak üzere hesaplanacak icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava hukuksal niteliği itibariyle, TTK’nın 1472 maddesi uyarınca hasar bedelinin rücuen tahsili için başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. Sigorta şirketinin düzenlediği poliçe, taşıyıcı sorumluluk poliçesine ilişkin olup, sigortalısına ödeme yaparak kanunen halefiyet hakkını kazandığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Öte yandan meydana gelen kaza yurtdışında Romanya’da meydana geldiği anlaşıldığından CMR konvansiyon hükümleri uygulanacaktır. Mahkememizce bilirkişi heyetince gerek ekspertiz raporu, gerekse hasar fotoğrafları değerlendirilerek yapılan ödemenin kadri maruf olup olmadığı irdelenmiştir. Öte yandan CMR 23/3 maddesi uyarınca SDR miktarı gözetilerek sınırlı sorumluluk limiti içerisinde davacının talep edebileceği gerçek zararı tespit edilmiştir. Davalı nakliyeci sadece gerçekten oluşan zarardan sorumlu olup somut olayda araç devrilmemiştir. Resimlerden de görüleceği üzere aracın sağ tarafındaki sekiz paletin yandan döküldüğü görülmektedir. Buna %50 oranında tolerans eklenmesi uygundur. Toplam emtia adetinin 3.720 olduğu dikkate alındığında dökülen eşyaların çok az olduğu bellidir. Dolayısıyla geri kalan paletlerin araç üzerinde kaldığı, istiflerin dahi kaymadığı, naylon ambalajlarının bile bozulmadığı sabittir. Buna göre de ambalajı bile yırtılmamış paletlerin hasarlı kabul edilmesi ve bunun da alacak kalemine dahil edilmesi mahkememizce gerçek zarar ilkesine uygun bulunmamıştır. Esasen davacının talebi ile bilirkişi raporlarında tespit edilen miktarlar arasındaki fark bundan kaynaklanmaktadır. Bilirkişi heyeti tarafından hukuka uygun olarak ve denetime elverişli olarak fotoğraflar ve raporlar irdelenip tartışılarak gerçek zarar miktarı tespit edilmiştir. Öte yandan CMR 17. maddesi uyarınca üçüncü şahsın zararı 38.059,45-Euro olarak tespit edilmiş ise de, bu miktarın 3.050,00 Euro’sunun poliçe gereğince düzenlenen muafiyet miktarı olduğu, esasında davacının nakliye sorumluluk poliçesi kapsamında 35.009,45-Euro ödeme yapması gerektiği, aralarındaki sözleşmeye nazaran muafiyet uygulaması yapılmaksızın yapılan ödemelerin hatır ödemesi olduğu anlaşılmakla gerçek zarar tutarına aşağıdaki gibi hükmetmek gerekmiştir…” gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile davalının Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yönelik itirazının 35.009,45 Euro yönünden iptaline, alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi uyarınca faiz uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine, alacak likit olmadığından davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesince davanın kısmen reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, mahkemece hükme esas alınan 29.12.2017 tarihli rapordaki tespit ve miktarlara itiraz edildiğini, bilirkişi raporu ve uzman görüşünde davalının alt taşıyıcı olarak taşımayı fiilen yapması nedeniyle oluşan zarardan sorumlu olduğunun belirlendiğini, mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmesine rağmen uzman görüşüne göre davanın tam olarak kabulü gerektiğini, davanın miktar itibariyle tamamının sınırlı sorumluluk içinde kalması nedeniyle tümden kabulü gerektiğini, muafiyetin düşürülmemesinin rücu haklarını etkilemediğinin uzman görüşünde belirtildiğini, sovtaj değerinin düşülmesinden sonra müvekkilince 75.345,95 Euro ödeme yapıldığını, ekspertiz raporunun aksine yapılan hesaplamaların hatalı olduğunu, eksper ve uzman görüşünde belirlenen zararın üst limitinin 177.837,17 SDR’yi aşmaması nedeniyle zararın tamamının tazmini gerektiğini, emtiadaki zararın tam olarak ispat edilmesine rağmen emtianın tamamında zarar bulunmadığına ilişkin bilirkişi görüşünün kabul edilemeyeceğini, taşıyıcının emitayı teslim aldığı tarihten teslim edileceği tarihe kadar gerçekleşen her türlü zarardan sorumlu olduğunu, taşıyıcının sorumluluğunun ters çevrilmiş bir kusur sorumluluğu olması nedeniyle hasardan ancak kendisinin sorumlu olmadığını kanıtlaması halinde tazminattan kurtulabileceğini, müvekkilince bu zararın tamamının ödendiğini, yapılan ödeme sonrası temlikname ile alacağın temlik alındığını, bu nedenle ödenen gerçek zarar bedelinin tamamının tahsili gerekirken davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, vekalet ücretinin güncel dava değeri üzerinden hesaplanması gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece 29.12.2017 tarihli bilirkişi heyet raporundaki tespitler dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, ancak eksik inceleme sonucu verilen kararın hatalı olduğunu, kök bilirkişi raporunda ifade edildiği üzere müvekkilinin ifa yardımcısı olduğunu, taşıtan ile asıl taşıyan arasında hazırlanan CMR taşıma belgesinde müvekkilinin alt taşıyıcı olarak yer almadığını, bu nedenle müvekkili şirketin söz konusu taşıma işinde ancak ifa yardımcısı sıfatına haiz olduğunu, navlun faturası karşılığını tahsil eden tarafın dava dışı … Taşımacılık ve Lojistik A.Ş. olması nedeniyle taşıyıcının bu şirket olduğunun kabulü gerektiğini, aynı raporda müvekkili ile dava dışı akdi taşıyıcı arasındaki ticari ilişkinin ifa yardımcısı olması nedeniyle müvekkiline karşı, taşımadan kaynaklı talebin yöneltilemeyeceğini, CMR belgesinde adı bulunmayan ve navlun ödemesi yapılmayan, fatura düzenlemeyen müvekkilinin taşıyan sıfatıyla sorumlu tutulamayacağını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava, nakliyat blok taşıyıcı sorumluluk sigorta poliçesi kapsamında davacı sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen hasar bedelinin, davalı taşıyandan rücuen tahsili amacıyla başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama onucunda, yukarıda yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, taraf vekilleri ayrı ayrı istinaf başvurusunda bulunmuşlardır. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede; ilk derece mahkemesi kararının davalıya TK’nın 35. maddesi uyarınca 26.04.2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafından iki haftalık yasal süre geçirildikten sonra 13.05.2019 tarihinde istinaf edildiği, bu haliyle istinaf başvurusunun süresinde olmadığı anlaşıldığından, HMK’nın 346. maddesi gereğince kesin karara yönelik istinaf başvurusu ile ilgili olarak ilk derece mahkemesince karar verilebileceği gibi, bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar oluşturulmadan istinaf incelemesine gönderilen dava dosyaları hakkında aynı Yasa’nın 352/1.b. maddesi gereğince istinaf mahkemesince de karar verilmesi mümkündür. Bu açıklamalar ışığında davalının süresinde olmayan istinaf başvurusunun HMK’nın 341/2, 346. maddeleri uyarınca reddine karar vermek gerekmiştir. Davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede; Dava dışı sigortalı … A.Ş.’ye ait Slovakya’dan Türkiye’ye gönderilen makina motor emtiasının, davalının fiili taşıyıcısı olduğu ve temin edilen dava dışı … firmasına ait … plakalı araçla taşındığı, emtia davacı tarafından nakliyat emtea sigorta poliçesiyle sigorta rizikolarına karşı sigorta örtüsü altına alındığı anlaşılmaktadır. Davacı yanca yapılan ekspertiz incelemesinde, davalının alt taşıyıcı olduğu, akdi taşıyıcının … Taşımacılık ve Lojistik A.Ş. olduğu, 04.11.2013 tarihinde tek taraflı kaza sonucu hasarın oluştuğu, toplam 9.219,15 Euro sovtaj bedeli ile 3050 Euro tenzili muafiyet sonrası hasarın 72.295,95 Euro olduğu, davacı sigorta şirketince tenzili muafiyet uygulanmayarak hasarın tam olarak ödendiği, 75.345,95 Euro hasar için ödenen tazminat nedeniyle ibraname alındığı ve sigortalının alacaklarını davacıya temlik ettiği anlaşılmıştır. Hasar sonucu sigortalıya ödeme Slovakya’dan Türkiye’ye yapılan taşımaya CMR Konvansiyonu hükümleri uygulanacaktır. Mahkemece yapılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan 02.02.2016 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde; dava dışı akdi taşıyıcının navlun faturasını düzenlediği, davalı şirketin akdi taşıyıcının ifa yardımcısı olduğu, akdi taşıyıcının ifa yardımcısının verdiği zararlardan da sorumlu olduğu, sorumluluğun üst sınırının 177.837,18 SDR olduğu belirlenmiştir. Rapor içeriğinde taşınan yükün brüt 7248 Kg olduğu, dosyadaki delillere göre akdi taşıyıcının gerçek zararının 25.988,40 Euro olduğu belirlenmiştir. Davacının itirazı üzerine alınan 25.07.2016 tarihli ek bilirkişi raporunda, aynı görüşler tekrar edilmiştir. 23.03.2016 tarihli uzman görüşünün incelenmesinde; CMR kapsamında yapılan taşımada akdi taşıyıcının, taşıyıcının sorumluluğunu ortadan kaldıran nedenleri ispat etmemesi nedeniyle meydana gelen zararlardan sorumlu olduğu, davalının CMR’nin üçüncü maddesi gereğince ifa yardımcısı olarak meydana gelen zarardan sorumlu olduğu, sigorta şirketini tenzili muafiyeti düşürmeden ödeme yapmasının halefiyete engel olmadığı, kazanın oluş şekline göre ambalaj içindeki emtiaların dahi hasarlanmış olabileceği dikkate alınarak, ekspertiz raporundaki hasara ilişkin açıklamaların dikkate alınması gerektiği bildirilmiştir. Ekspertiz raporunun “Saptamaların özeti” başlıklı kısmında, hasar sonucu emtianın başka bir araca yüklenerek sigortalının tesislerine getirildiği, bir kısım paletin araç üzerinde olduğu, dağılan paletlerdeki ürünlerinde toplanarak araca yüklendiği, bir kısım paletlerin daha iyi görünümde olduğu belirtilmiştir. Mahkemece farklı bir bilirkişi kurulundan alınan 29.12.2017 tarihli raporun incelenmesinde; davalının adının CMR belgesinde yazılı olmamasının, CMR’nin 34. maddesi kapsamında sorumluluğunu kaldırmayacağı, davalı ile asıl taşıyıcı arasında alt taşınma ilişkisi kapsamında bir ticari ilişki kurulduğu, bu nedenle davalıya husumet yöneltilebileceği, emtianın sağlam şekilde fiili taşıyıcı olan davalıya teslim edildiği, zararın taşıyıcının uhdesindeyken meydana geldiği, davalının yükleme yapılan aracın işleticisi olduğu, kaza sonrası bir kısım emtianın araç dorsesi içinde kalması nedeniyle tam olarak hasarlandığının kabul edilemeyeceği, bu ürünlerde % 10 zarar bulunduğu var sayımı ile yapılan hesaplama sonucu, sigortalının 38.059,45 Euro zararının bulunduğu, davacının 3.050 Euro tenzili muafiyet uygulamadan ödeme yaptığı, bu nedenle alacağın 35.009,40 Euro olduğu görüşünün bildirildiği anlaşılmıştır.Davalı taşıyıcı teslim aldığı emtiayı, alıcıya teslim edinceye kadar emtiada meydana gelen hasardan CMR’nin 17/1. maddesi gereğince sorumludur. Davalı şirketin taşıması sırasında meydana gelen hasardan, taşıtanın her hangi bir kusuru bulunmadığı ve somut olayda CMR’nin 17. maddesinde belirlenen taşıyıcının sorumluluktan kurtulma veya sorumluluğunun azaltılmasına ilişkin her hangi bir durumun varlığının kanıtlanmamış olması nedeniyle, davalı taşıyıcının meydana gelen gerçek zarardan sorumlu olduğu açıktır. Dosyada bulunan ekspertiz raporunun “Saptamaların özeti” başlıklı kısmında, emtianın bir kısmının kaza sonrası halen araç üzerinde olduğu, dağılan paletlerdeki ürünlerinde toplanarak araca yüklendiği ve bir kısım paletin de daha iyi göründüğü belirlendikten sonra, üretici firma yetkililerinin meydana gelen kaza sonucunda tüm emtianın hasarlı olarak değerlendirildiği belirtilmiştir. Kaza sonucu taşınan emtiada hasar oluşması halinde bu hasarın gerçek miktarından, sorumluluk sınırları içinde taşıyıcının sorumlu olduğu tartışmasızdır. Bu durumda gerçek zararın belirlenmesi gerekir. Mahkemece hükme esas alınan 29.12.2017 tarihli bilirkişi raporunda, hasara uğrayan emtianın gerçek miktarının denetime elverişli şekilde belirlendiği ve hasara uğrayan emtia bedelinin 38.059,45 Euro olduğu belirlenmiştir. Bilirkişi raporunda, taşınan otuz bir palet emtianın bir kısmının kaza sonucu kayarak düştüğü, bir kısmının kazaya rağmen dorse üzerinde kaldığı, bu nedenle bu kısmında % 10 oranında hasarlı olduğu kabul edilerek hesaplama yapılmış olup, dosyadaki görseller, ekspertiz raporundaki açıklamalar ve bilirkişi raporuna göre tazmini gereken gerçek zararın 38.059,45 Euro olduğu anlaşılmıştır. Davacı tarafından gerçek zararı aşan miktarda ödeme yapılmış ise bu ödemenin taşıyandan istenilmesi mümkün değildir. Zira, sigortacı, sigortalının haklarına halef olarak eldeki davayı açtığından, bu taşıma nedeniyle sigortalının isteyebileceğinden daha fazla bir miktar talep edemez. Dosya kapsamındaki sigorta poliçesinde bulunan tenzili muafiyetin düşülmeden ödeme yapılması nedeniyle ilk derece mahkemesince bu kısma denk gelen 3.050 Euro’nun reddine karar verilmiştir. Ancak, davacı, hasar ödemesini yaparak, poliçe gereği sigortalının haklarına halef olduğu gibi dosyaya sunulan ibraname, mutabakatname ve tazminat makbuzu ile 75.345,95 TL hasar bedelini ödeyerek sigortalının haklarını temlik almıştır. TBK’nın 184. maddesi gereğince yazılı şekilde yapılan alacağın devri sözleşmesi geçerli olduğundan, davacı sigorta tarafından muafiyet uygulanmadan yapılan ödeme alacağın devri sözleşmesi ile devir alındığından, bu miktar yönünden de devir sözleşmesi kapsamında sigortalının haklarına halef olmuştur. Bu nedenle, mahkemece davanın 38.059,45 Euro üzerinden kabulü gerekirken, yazılı devir sözleşmesine itibar edilmeksizin daha azına karar verilmesi doğru görülmediğinden bu yöne ilişkin davacının istinaf başvurusu yerinde görülmüştür. Bilirkişi raporuyla belirlenen zararın gerçek zarar olduğu, sovtaj bedelinin mahsubu sonrası sigortalı emtiada meydana gelen gerçek zararın ödenerek, bu zarar yönünden sigorta sözleşmesi, ödeme ve alacağın devri sözleşmesi ile sigortalının haklarına halef olunduğu, gerçek zarar üzerindeki ödemeden sigortalının sorumlu tutulamayacağı, vekalet ücretinin dava tarihine göre belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinin süresinde olmaması nedeniyle HMK’nın 352/1.c ve 346. maddeleri uyarınca reddine; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda yazıldığı üzere; A-Davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden: 1-Davalının süresinde olmayan istinaf başvuru dilekçesinin HMK’nın 346 ve 352/1.c maddeleri uyarınca reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine, 3-Davalı tarafından sarf edilen istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, B-Davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kısmen kabulüyle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda;1-Davanın İİK’nın 67/1.maddesi uyarınca kısmen kabulü ile davalının Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı ilamsız icra takibine yönelik itirazının 38.059,45 Euro asıl alacak üzerinden kısmen iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi uyarınca temerrüt faizi uygulanmak suretiyle ve takipteki diğer koşullarla takibin devamına, fazlayi ilişkin istemin reddine, 2-Alacağın likit olmaması nedeniyle icra inkar tazminatı talebinin reddine, 3-Alınması gereken 7.384,58 TL harçtan, dava ve takipte peşin alınan 3.663,22 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.721,36 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından sarfedilen 2.588,92 TL peşin harç gideri, 27,70 TL başvuru harcı gideri ve 4,10 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 2.620,72 TL harç giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden, iş bu hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 14.266,73 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, 6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca reddedilen tutar üzerinden hesaplanan 14.011,66 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, 7-Davacı tarafından harcanan 4.400,00 TL bilirkişi ücreti, 200,50 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 4.600,50 TL yargılama giderinin, tarafların haklılık durumu gözetilerek takdiren belirlenen 2.300,00 TL’lik bölümünün davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye tutarın davacı üzerinde bırakılmasına, 8-Gider avansından kullanılmayan kısmının, kararın kesinleşmesi ile birlikte yatıran tarafa iadesine, 9-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davacı vekili tarafından istinaf başvurusu için yatırılan 121,30 TL harcın Hazineye gelir kaydına; davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, b-Davacı tarafından istinaf aşamasında harcanan 121,30 TL başvuru harcı gideri, ayrıntısı UYAP’ta kayıtlı olmak üzere 14,50 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere, toplam 135,80 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 10-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 11-Kararın kesinleşmesinden sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 09.12.2021 tarihinde, oy birliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK.’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.