Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1478 E. 2021/1661 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1478
KARAR NO: 2021/1661
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/04/2019
NUMARASI: 2015/76 E. – 2019/427 K.
DAVANIN KONUSU: Şirket yönetim kurulu kararının butlanının tespiti
Taraflar arasında görülen davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; müvekkili …’un davalı şirketin kurucu ortaklarından olup, batıl olduğunun tespiti talep edilen yönetim kurulu kararının alındığı 2000 tarihinde de şirkette pay sahibi olduğunu, davalı şirkete ait 08/11/2000 tarih 2000/2 sayılı yönetim kurulu kararı ile şirket yönetim kurulu başkanı …’e üç yıl süre ile şirketi münferiden temsil ve ilzam etme yetkisi verildiğini, davalı şirketin esas sözleşmesinde bulunan çift imza kuralına aykırı bir şekilde, 2000/2 sayılı yönetim kurulu kararını aldığını, münferit imza ile batıl işlemler yapan davacı şirket yetkilisi …’in yapmış olduğu batıl işlemlerin baştan itibaren iptal edilmesi ve davacı tarafından davalı şirkete devredilen gayrimenkullerin yeniden davacı adına tapuda kayıt edilmesinin hukuken gerekli olduğunu belirterek, fazlaya dair tüm hakları saklı kalmak kaydıyla, davalı şirket yönetim kurulunun 08/11/2000 tarihli, 2000/2 sayılı kararının batıl olduğunun tespitine, yargılama giderlerinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, cevap dilekçesi sunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut olayda ibraz edilen delillerin incelenmesinde; davalı şirketin anasözleşme m.9 hükmünde, şirketin temsil ve ilzamının yönetim kurulu üyelerinden en az ikisinin müşterek imzası ile yapılacağının kabul edildiği, 08.11.2000 gün ve 2000/2 sayılı yönetim kurulu kararında ise yönetim kurulu üyelerinden …’e münferit imza ile temsil ve ilzam yetkisi verildiği, yönetim kurulu kararının ayrıca Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlandığı görülmüştür. Yönetim kurulu kararının alındığı tarihte yürürlükte bulunan TTK m.317’de ortaklığın temsilinin kural olarak yönetim kurulunda olduğu, madde 321/3’de ise A.Ş adına tanzim olunacak evrakın muteber olması için aksine anasözleşmede hüküm bulunmadıkça temsile yetkili olanlarının ikisinin imzasının yeterli olduğu kabul edilmiştir. Davalı şirket anasözleşmesinde, TTK m.321/3 hükmü tekrar edilmiş, yönetim kurulu üyelerinden ikisinin imzası ile şirketin temsil ve ilzam edileceği belirtilmiştir. Anasözleşme m.9 hükmü genel kurulda değiştirilmediği halde bu hükme aykırı olarak yönetim kurulu kararıyla yöneticilerden birisine temsil ve ilzam yetkisi verilmesi mahkememizce butlan hükmünde görülmüştür. Zira anasözleşme hükmünü değiştirme yetkisi genel kurula ait olup yönetim kurulu tarafından, anasözleşmede değişikliği yapacak şekilde yetki aşımı ile karar alınması mümkün değildir.Bu açıklamalar ışığında davacı tarafın davasının kabulü ile, İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun … numarasına kayıtlı davalı … A.Ş.’nin yönetim kurulunun …’i münferit imza ile şirketi temsile yetkili kılan 08/11/2000 tarih ve 2000/2 sayılı yönetim kurulu kararının butlan olduğunun tespitine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” gerekçesiyle; davanın kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun … numarasına kayıtlı davalı … A.Ş.’nin yönetim kurulunun …’i münferit imza ile şirketi temsile yetkili kılan 08/11/2000 tarih ve 2000/2 sayılı yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespitine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
08.11.2000 tarih ve 2000/2 sayılı yönetim kurulu kararının geçersizliğinin kabulü mümkün ise de talebe ilişkin olarak dava açılabilmesi için davacının hukuki yararının bulunması da gerektiğini, davacı …’un müvekkili şirketin kurucu ortaklarından olduğunu, bu nedenle … A.Ş.’nin 06.11.1996 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilen Ana Sözleşmesinin 9. maddesinde “Şirket tarafından verilecek tüm belgelerin ve yapılacak sözleşmelerin geçerli olabilmesi için bunların, şirketi ilzama yetkili en az iki kişi tarafından, şirketin unvanı altında imzalanmış olması gerekir” şeklinde ifade edilen temsile ilişkin kuralı bilmediğini ileri süremeyeceğini, davacı …’un … ile ana sözleşmenin 9. maddesine aykırı olarak işlemler yaparak taşınmazlarını müvekkili şirkete satarak devretmiş olduğunu, bu işlemlere ne davacı ve ne de müvekkili şirketin diğer ortak ve yetkilileri tarafından itiraz edilmediğini ve tüm işlemlerin böylece geçerli hale geldiklerini, TBK’nın 46. maddesi uyarınca, temsil olunanın kabul ettiği işlemler bakımından, yetkisiz temsilci ile işlem yapan üçüncü kişinin işlemin geçersizliğini ileri sürebilmesinin mümkün olmadığını, …’in şirket adına 2001 yılında …’dan satın aldığı … ve … parsel sayılı taşınmazları, 2005 yılında diğer şirket ortaklarına haber ve bilgi vermeksizin yine tek imza ile bu kez …’un eşi … ve kızları … ve …’a hiçbir karşılık almaksızın muvazaalı işlemlerle devrettiğinin öğrenilmesinden sonra, yetkili yönetim kurulu üyesi… tarafından Datça Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/63 ve 64 E . sayılı dosyaları ile dava açılmış olduğunu, sözkonusu davada; …’in şirketi tek imza ile temsil etme yetkisinin bulunmadığının, şirket ortaklarının bilgisi bulunmaksızın gerçekleştirilen devir işlemine şirket ortaklarının onayının vermediğinin, ayrıca işlemlerin muvazaalı olduğunun belirtilerek tapu kayıtlarının iptaline karar verilmesinin talep edildiğini, davanın kabul edildiğini, buna göre … ile … ve …’un yetkisiz temsilci …’den zarar giderim talebinde bulunabilecekleri düşünülebilirse de davacı ile aynı koşullarda şirketin kurucu ortağı olan … ile davacının kızları olan … ve …’un …’in yetkisiz temsilci olduğunu bilmediklerini ileri sürmelerinin mümkün olmadığını, kaldı ki Datça Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/63-64 E sayılı dosyalarında verilen kararlarda da belirtildiği üzere, devirler yetkisiz temsilci tarafından gerçekleştirildiği gibi, aynı zamanda muvazaalı olduğunu, … tarafından devredilen taşınmazlar nedeniyle şirkete hiçbir ödeme yapılmadığını, bu nedenle gerek davacının gerekse …, … veya …’un herhangi bir zarar gördüklerini iddia edebilmeleri de mümkün olmadığını, Davacının … ile birlikte gerçekleştirdiği işlemle kendisine ait taşınmazları 2001 yılında bedeli karşılığında müvekkili şirkete satarak devretmiş olduğunu, bu işlemlerin müvekkili şirketin tüm yetkilileri ve ortakları tarafından onaylanmış olduğunu, taşınmazların satış işleminden yıllar sonra farklı amaçlarla ve muvazaalı veya inançlı sözleşmelerle bedel ödenmeksizin ve şirketin diğer ortaklarına ve yetkililerine bilgi verilmeksizin ve temsil yetkisi bulunmaksızın dava dışı üçüncü kişilere devredilmiş olmaları nedeniyle taraflarınca dava açılarak taşınmazların tapu kayıtlarının iptalinin talep edildiğini, davacının bu davalarda verilen kararları emsal göstererek, … tarafından gerçekleştirilen tüm tasarruf işlemlerinin iptali ile taşınmazların davacı adına tescilini talep edebilmesinin mümkün olmadığı, aksinin kabulünün hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırılık teşkil edeceğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı şirketin 08/11/2000 tarih 2000/2 sayılı yönetim kurulu kararının TTK’nın 391. maddesi gereğince batıl olduğunun tespiti talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Yönetim kurulu kararlarının batıl olduğu iddiası batıl yönetim kurulu kararı sebebiyle menfaati zedelenen herkes tarafından ileri sürülebilir. Başka bir ifadeyle yönetim kurulu kararlarının butlanı davasını kimlerin açabileceği konusunda TTK’nın 391. maddesinde açık bir düzenlemeye yer verilmemiş olup, bu kararlar sebebiyle menfaati zedelenen bütün ilgililer bu davayı açabilir (POROY/ TEKİNALP/ ÇAMOĞLU, Ortaklıklar Hukuku, C:I, s.379). Bu nedenle davacının eldeki davayı açmak konusunda aktif dava ehliyetinin bulunduğunun kabulü gerekir. Davacının daha sonradan açması ihtimal dahilinde olan tasarrufun iptali ve/veya tapu iptal tescil talepli davalarda haklı olup olmadığı hususu ise eldeki davanın konusu değildir. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 05.02.2018 tarihli cevaba yazısında görüleceği üzere; tasfiye halinde … Anonim Şirketi’nin yönetim kurulu üyelerinin …, .., … oldukları, şirket yetkililerinin tasfiye memuru sıfatıyla …, …, … oldukları, şirketin 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca 09.10.2014 tarihinde resen terkin edildiği, ancak Bakırköy 2. Asliye ticaret mahkemesinin 13.12.2017 tarih ve 2017/402 esas sayılı yazısı ile bildirilen 2017/402 esas 2017/593 karar sayılı 07.06.2017 tarihli ilamıyla şirketin ihyasına karar verildiği, ve bu hususun 02.01.2018 tarihinde resen tescil edildiği bilgileri yer almaktadır. Dosya içeresindeki 22 temmuz 2002 tarihli 5596 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi suretinin incelenmesinde; … İnşaat’ın sermayesinin her birini 5 milyon TL değerinde 1000 hisseye bölündüğü, 1000 hisseye bölünmüş 5.000.000.000 TL olduğu 280 hisseye tekabül eden 1.400.000.000 TL’nin … tarafından 30 hisseye tekabül eden 150.000.000 TL’Si … tarafından 70 hisseye tekabül eden 350.000.000 TL’si … tarafından 560 hisseye tekabül eden 2.800.000.000 TL’Si … tarafından, 60 hisseye tekabül eden 300.000.000 TL’si … tarafından taahhüt edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Şirketin 1996 tarihli kuruluş esas sözleşmesinin 9. maddesinin incelenmesinde; “Şirketin yönetim ve dışarıya karşı temsili yönetim kuruluna aittir şirket tarafından verilecek tüm belgeleri ve yapılacak sözleşmelerin geçerli olabilmesi için bunların şirketi izama yetkili en az iki kişi tarafından şirketin unvanı altında imzalanmış olması gerekir” şeklinde ibare bulunduğu, şirketin ilk yönetim kurulu üyesi olarak …, … ve …’in seçildikleri anlaşılmaktadır. Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 28 Kasım 2000 tarihli 5184 sayılı suretinin incelenmesinde; dava konnusu 08.11.2000 tarihli 2000/02 karar numaralı yönetim kurulu toplantısında yönetim kurulu başkanlığına …, yönetim kurulu başkan yardımcılığına …, yönetim kurulu üyeliğine …’un üç yıl süreyle seçildikleri, şirketi her konuda temsil ve izama üç yıl süreyle yönetim kurulu başkanı …’in şirket kaşesi veya unvan yazısı altında müferiden imzalamak suretiyle yetkili kılındığı anlaşılmaktadır. Yönetim kurulu kararlarının butlanı halleri, sınırlı sayı ilkesine tabi olmamak üzere düzenlemiştir. TTK’nın 391.maddesinin incelendiğinde, yönetim kurulu kararlarının butlanına yol açacak hukuka aykırılıkların örnekleme yoluyla belirlendiği görülmektedir. Anılan maddeye göre; eşit işlem ilkesine aykırı olan, anonim şirketin temel yapısına uymayan, sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin haklarını ihlal eden ya da bunların kullanılmasını güçleştiren veya kısıtlayan, diğer organların devredilmez yetkilerine giren konularda ya da bunların devrine ilişkin yönetim kurulu kararları batıldır. Bu anlamda, sözleşme özgürlüğünün genel sınırı niteliğindeki TBK’nın 27.maddesi de göz önünde bulundurularak hukuki değerlendirme yapılmalıdır (Aydın Alper YÜCE, Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Kararlarının Butlanı, Eylül 2013, Vedat Kitapçılık, s. 69 vd.) Esas sözleşmenin değiştirilmesi genel kurulun devredilemez yetkileri arasındadır. Bu nedenle yönetim kurulunun bu konuda alacağı herhangi bir karar butlan sonucunu doğurur. Somut olayda Şirketin 1996 tarihli kuruluş esas sözleşmesinin 9. maddesini değişterecek şekilde yönetim kurulu kararı alınarak şirketi temsil ve ilzamda müşterek imza zorunluluğu bulunmasına rağmen münferiden imzanın yeterli olacağı yönünde yönetim kurulu kararı alınmış olmakla, söz konusu karar mutlak butlanla batıl durumdadır. Davalı vekilinin ileri sürdüğü sebepler, ileride davacı tarafından taşınmazlarla ilgili bir dava açılması halinde tartışılacak hususlar olup eldeki davanın konusu olmadığından, davalı vekilinin tüm istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 14,90 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 02.12.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.