Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1477 E. 2021/1659 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1477
KARAR NO: 2021/1659
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/03/2019
NUMARASI: 2017/809 E. – 2019/318 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle;davacının müşterisi dava dışı … firmasına ait bir takım yüklerin taşınması için davalı ile anlaşıldığını, taşıma sırasında davalı çalışanı tarafından dava dışı … firmasına ait yükleme -boşaltma mahallinde depo kapısına zarar verildiğini, dava dışı … firmasının davacıya 6.112,78 TL zarar iddiası ile fatura düzenlendiği, fatura bedelinin davacı tarafından ödendiğini, davacının bedelini ödediği faturayı davalıya yansıtığını ancak davalının bunun üzerine iade faturası keşide ettiğini, müvekkili tarafından başlatılan takibe itirazın haksız olduğunu beyan ederek, itirazın iptali ile davanın kabulüne, yargılama giderlerinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, savunmasında özetle; zarar görenin davacı değil, dava dışı … firması olduğunu, davacının yaptığı ödemeye ilişkin rücu talebinde bulunabilmesi için davalı tarafın kusurunu, zararın varlığını, miktarını ve sorumluluk sebeplerini ortaya koyması gerektiğini, müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını belirterek, davanın reddine ve yargılama giderlerinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Davacı, dava dışı … isimli şirkete ait ürünlerin nakliyesi için davalı ile anlaştığını, taşıma sırasında davalı şirket personelinin dava dışı … isimli şirkete ait depo kapağına zarar verdiğini, bu sebeple meydana gelen zararın ödendiğini, buna ilişkin fatura düzenlenerek davalı şirkete gönderildiğini, davalı şirketin ise iade faturası düzenlediğini, alacağın tahsili için yürütülen takibe ise davalı tarafından itiraz edildiğini iddia etmiş olup diğer taraftan davalı ise icra takibine konu edilen faturanın kendirlerine gönderilmesinden sonra faturaya itiraz edilerek iade edildiğini, faturaya dayalı başlatılan takibe de itiraz edildiğini, kendi çalışanının olayda bir kusuru bulunmadığını, kusurun … isimli şirket çalışanlarına ait olduğunu, zira kapı kumanda ile açıldıktan sonra araç içeri girince kapının biraz daha aşağıya indirildiğini, kapının tam açılmaması sebebiyle aracın çıkarken çarptığını, kumandanın … isimli şirket çalışanlarında olduğunu, bu nedenle kendi personeline kusur yüklenemeyeceğini savunmuş olup buna göre somut olay değerlendirildiğinde; davacı ve davalının dava dışı … isimli şirkete ait ürünlerin nakliyesi konusunda anlaştıklarının sabit olduğu, bu noktada taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmayıp uyuşmazlık eşyanın yüklenmesi sırasında dava dışı … firmasına ait depo kapağının zarar görmesinde davalının çalışanlarının kusurunun bulunup bulunmadığına ilişkin olduğu, sunulan bilirkişi raporuna göre davalı çalışanına kusur izafe edilemeyeceği, depo girişinde açıklık bakımından kapı açıklığını korumayan ve kapının bir miktar kapandığı konusunda gerekli uyarıyı yapmayan depo görevlilerinin %100 kusurlu olduğunun değerlendirildiği, buna göre davalı çalışanının kusuru olmadan meydana gelen zarardan davalının sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı, bu haliyle davacının meydana gelen zarar sebebiyle dava dışı … firmasına yapmış olduğu ödemeyi davalıdan talep edemeyeceği sonuç ve kanaatine varılarak davanın reddine dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve bilirkişi raporuna karşı beyan ve itirazları doğrultusunda ilk derece mahkemesince dosyanın hukukçu bilirkişinin de bulunduğu, işinin ehli yeni bir bilirkişi heyetine tevdi ederek rapor alınmasını talep ettikleri halde, mahkemenin bu talep ve itirazları göz önünde bulundurmadığını, Söz konusu hasarın, davalı şirket personelinin, … firması yetkilisinin talimatını beklemeden ve kapıyı kontrol etmeden aracı hareket ettirmesinden kaynaklı olarak kendi kusuru ile meydana geldiğini, olay tespit tutanağında da bu durumun açıkça tespit edildiğini, kaldı ki ilk derece mahkemesinin 30.11.2018 tarihli duruşmasında davalı şirket yetkilisinin de; “araç şoförü … garajdan çıkarken kapıya çarparak hasara sebebiyet vermiştir.” şeklinde yemin Etmiş olduğunu, ayrıca kamera kayıtlarına bakıldığında da bu durumun belli olduğunu, Davalı şirketin, bir taraftan hasarın kendi personelinin kusurundan kaynaklanmadığını iddia etmesi, ancak diğer taraftan hasarın tazmini için kendi sigorta şirketine başvurmasının son derece çelişkili olduğunu, bu durumun dahi davalı şirketinin söz konusu hasarın kendi personelinin kusurundan kaynaklandığını bildiğini ve kabul ettiğini açıkça gösterdiği, Davalı tarafın sigorta şirketi olan …’nın, 07.02.2017 tarihli yazısı ile; “…kaza evrakları tetkik edildiğinde söz konusu kazanın fabrika deposunda meydana gelmesi nedeniyle, tarafınıza herhangi bir tazminat ödemesinin mümkün olmadığını bilgilerinize sunarız.” şeklindeki ifade ile davalı tarafın talebini reddettiğini, davalı tarafın kendi personelinin vermiş olduğu zararı kendi sigorta şirketinden tazmin edemeyeceğini anlayınca davalıya karşı haksız olarak takip başlattığını, 30.11.2018 tarihli duruşmada, davalı şirket yetkilisi tarafından yemin edildiğini, ancak söz konusu yeminin son derece eksik olarak ifa edildiğini, şirket yetkilisinin yemini eda ederken yemin metninde yer alan tüm hususları yemine konu etmediğini, Yukarıda açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne, yargılama giderlerinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, fiili taşıyıcı davalının kusurundan kaynaklı olarak üçüncü şahsın malvarlığında meydana gelen zararın rücuen tahsili için akdi taşıyan tarafından başlatılan ilmasız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali davasıdır. İlk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davaya esas Bakırköy … İcra müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklının … Lojistik, borçlunun … Lojistik.., icraya konu toplam alacağın 6.829,73 TL, borç sebebinin … nolu 14.04.2016 tarihli 6.112,78 TL tutarında fatura olduğu, ve borç sebebinin açıklaması olarak da Bakırköy … Noterliğinin 23 Mart 2017 tarihli… yevmiyeli numaralı ihtarnamesinin gösterildiği, borçlu vekilinin icra dosyasına itirazında takip konusu olayda müvekkilinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını belirterek borca ve ferilere itiraz ettiği, takibin durduğu, davanın süresinde açıldığı anlaşılmıştır. Takibe ekli e-fatura suretinin incelenmesinde; keşidecisinin … Lojistik muhatabının …Lojistik …. Ltd. Şti. olduğu, mal hizmeti ibaresinin bulunduğu, ve toplam 6.112,78 TL tutarına ilişkin olduğu, fatura tarihinin 14.04.2016 olarak görüldüğü anlaşılmaktadır, Bakırköy… Noterliğinin 23 Mart 2017 tarihli … numaralı ihtarnamesinin incelenmesinde; ihtar edenin …, muhatabın … Ltd. Şti. olduğu, … Gıda’ya ait tekstil bölümünde bir kısım ürünlerin nakliyesi sırasında muhatap şirkete bağlı çalışan personelin depo kapısına zarar vermesi sebebiyle … şirketi tarafından hasar bedeli olarak 6.112,78 TL ‘nin ödendiği, sonrasında … şirketinin 14.04.2016 tarihli … numaralı 6.112,78 TL tutarındaki faturayı düzenleyerek …’a gönderdiği, … ‘ye ödenen bu miktarın ihtarnamenin tebliğinden itibaren üç gün içerisinde ödenmesi gereği ihtaren bildirilmiştir. İlk derece mahkemesince yargılama aşamasında dosyaya kazandırılan 27.08.2018 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde; davacının üst taşıyıcı sıfatı ile alt taşıyıcısının adamlarını haksız fiilinden sorumlu tutamayacağı, meydana gelen zararın taşınan yüke ilişkin olmadığı, sözleşmeye aykırılıktan kaynaklı bir durum var ise davacının sürücünün kusurunu ispatlaması halinde ancak o durumda yaptığı ödemeyi davalıya yansıtabileceği, somut olayda davalı taşıyıcı şirkete ait sürücüsünün kusursuz olduğu, depo girişinde açıklık bakımından kapı açıklığını koruyamayan ve kapının bir miktar kapandığı konusunda gerekli uyarıyı yapmayan depo görevlilerinin %100 kusurlu olduğu, sonuç olarak dava konusunun kusur zarar tazminat sorumluluğu açısından yargılamayı gerektirdiği yönünde kanaat bildirilmiştir. İlk derece mahkemesince 03.10.2018 tarihli celsenin 1 nolu ara kararı gereğince; davacı vekiline yemin teklifinde bulunup bulunmayacağı hususunda beyanda bulunma ve davetiye esas yemin metnini ibraz etmek üzere bir haftalık kesin süre verildiği, davacı vekilinin 09.10.2018 tarihli dilekçesiyle yemin metnini sunduğu, ilk derece mahkemesinin 30.11.2018 tarihli celsesinde davalı şirket yetkilisi “…araç şoförü …’ın garajdan çıkarken kapıya çarparak hasara sebebiyet verdiği aracın girerken de aynı kapıdan girdiği ancak giriş esnasında herhangi bir çarpma yaşanmadığı…” şeklindeki ifadelerle yemini eda ettiği anlaşılmıştır. HMK’nın 225. maddesi uyarınca yemin, sadece yemin edecek kişiden sadır olan bir vaka için veya bir vakanın bilgisi hakkında teklif edilebilir. Her ne kadar davalı vekili, yemin metninde belirtilen tüm konularda mahkemece yeminin eda ettirilmediğini istinaf başvurusu olarak öne sürmüş olsa da; davalı şirket yetkilisinin dava dışı şöförün somut olayda gerekli dikkat ve özeni gösterip göstermediğine ilişkin olarak kusura delalet eder nitelikte yemin deliline müracaat edilmesi mümkün bulunmadığından, yemin delilinin bu davada kesin delil niteliği yoktur. Davalı şirketin kendi sigorta şirketine neden başvurmadığı hususunda davalı şirkette şöför olarak çalışan kişiye yemin teklif edilmesi de benzer sebeple HMK’nın 225. maddesi uyarınca mümkün değildir. Karara esas olan az yukarıda bahsi geçen bilirkişi raporunda olay yeri tespit tutanağı irdelenerek değerlendirme yapılmıştır. Bilirkişi raporunda; dava dışı depo yetkililerince tutulan 10.03.2016 tarihli olay yeri tespit tutanağında şöförün, firma yetkililerinin “çıkabilirsin” demesini beklemeden ve depo kapısının tam olarak açık olup olmadığını kontrol etmeden hareket etmiş olduğunun yazıldığını, ancak taşımacılık uygulamasında yüklemesi tamamlanan ve kapısı kapatılan aracın harekete geçmesinin olağan olduğunu, beklenenin harekete izin almak değil hareketin engellenmesi olduğundan bu noktada dava dışı … Firmasının çalışanlarının kusuruna işaret edildiği anlaşılmaktadır. Ancak somut olayda davalı şirketin çalışanı olan sürücü yüklemesi tamamlanmış TIR ile dava dışı şirkete ait depodan çıkarken hemen önündeki depo kapısının bu aracın geçişine uygun bulunup bulunmadığını öngörebilecek durumda olup olmadığının, tedbirli bir sürücü gibi davranıp davranmadığının, hadisenin bu şekilde gelişmesinde müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının ve varsa kusur oranlarının denetime elverişle bir şekilde ortaya konulması gerekir. Bu konuda, olay sonrası düzenlenen ve davalının çalışanı olan sürücünün imzaladığı tutanaktaki açıklamalar da dikkate alınara bir sonuca gidilmelidir. Ayrıca bilirkişi kök raporunda talep edilen zararın kadri marufunda olup olmadığı yönünde de hiç bir değerlendirme yapılmamıştır. İlk derece mahkemesince, aynı bilirkişilerden ek rapor alınması suretiyle kök rapora karşı yapılan itirazları karşılar nitelikte ve az önce bahsedildiği gibi müterafik kusur oranı ile yine takipte talep edilen miktarın kadri marufunda bulunup bulunmadığına yönelik hususları karşılayacak mahiyette gerekçeli ve denetime elverişli ek rapor alınarak uyuşmazlığın çözülmesi gerekir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, esasa dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4- Davacı vekili tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.