Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1416 E. 2021/1321 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1416
KARAR NO: 2021/1321
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/02/2019
NUMARASI: 2014/360 2019/162
DAVANIN KONUSU: Genel Kurul Kararının İptali- kar payı alacağının tahsili
Taraflar arasında görülen davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davasında özetle; müvekkilinin davalı şirkette babası …’nın 03/11/1999 tarihinden ölümünden sonra 2000 yılından itibaren pay sahibi olarak yer aldığını, davalı şirketin sermayesinin 250.000,00 TL olduğunu, ilkokul mezunu müvekkilinin notere götürmek suretiyle veya doğrudan okumasına müsaade edilmeden bir takım belgeler imzalatıldığını, müvekkilinin esasen imzaladığı belgelerin neler olduğu ve nerede olduğunu dahi tam bilmediğini, ancak davalı şirketin; 1999 yılı olağan genel kurul toplantısını 26/05/2000 yılında yapıldığını, bu toplantı tarih ve saatini müvekkiline bildirmediğini, müvekkilinin toplantıya iş bu nedenle katılamadığını; – 1999 yılı şirketin elde ettiği kârdan müvekkilinin payını almadığını, genel kurulda şirketin elde ettiği kâra ilişkin bir kararın da alınmadığını, -2000 yılının genel kurul toplantısının 27/04/2001 tarihinde yapıldığını, müvekkiline tarih ve saatinin bildirilmediğini, imzasının yokluğunda sahte olarak atıldığını, müvekkilinin kârdan payını alamadığını, şirketin elde ettiği kârın oy birliğiyle ihtiyaca ayrıldığını, – 2001 yılının olağan genel kurul toplantısının 29/04/2002 tarihinde yapıldığını, müvekkiline tarih ve saatinin bildirilmediğini, imzasının yokluğunda sahte olarak atıldığını, müvekkilinin kârdan payını alamadığını, şirketin elde ettiği kârın oy birliğiyle ihtiyaca ayrıldığını, -2002 yılının olağan genel kurul toplantısının 30/04/2003, tarihinde yapıldığını, müvekkiline tarih ve saatinin bildirilmediğini, imzasının yokluğunda sahte olarak atıldığını, müvekkilinin kârdan payını alamadığını, şirketin elde ettiği kârın oy birliğiyle ihtiyaca ayrıldığını, -17/06/2003 tarihinde olağanüstü genel kurulun toplandığını, bu toplantıda şirkete ait taşınmazın satışı ve sermaye artırımına karar verildiğini, ancak kararda müvekkiline ait imzanın sahte olarak taklit edildiğini, müvekkilinin toplantıya katılmadığını, -2003 yılının olağan toplantısının 22/03/2004 yılında yapıldığını, müvekkiline tarih ve saatinin bildirilmediğini, imzasının yokluğunda sahte olarak atıldığı, müvekkilinin kârdan payını alamadığını, şirketin elde ettiği kârın oy birliğiyle ihtiyaca ayrıldığını, -2004 yılının olağanüstü genel kurulunun 08/04/2005 yılında toplandığını, müvekkiline tarih ve saatinin bildirilmediğini, imzasının yokluğunda sahte olarak atıldığını, müvekkilinin kârdan payını alamadığını, şirketin elde ettiği kârın oy birliğiyle ihtiyaca ayrıldığını, -2005 yılının olağanüstü genel kurulunun 28/03/2006 yılında toplandığını, müvekkiline tarih ve saatinin bildirilmediğini, imzasının yokluğunda sahte olarak atıldığı, müvekkilinin kârdan payını alamadığını, şirketin elde ettiği kârın oy birliğiyle ihtiyaca ayrıldığı; -2006 yılının olağan genel kurulunun 30/03/2007 tarihinde yapıldığını, müvekkiline tarih ve saatinin bildirilmediğinini, imzasının yokluğunda sahte olarak atıldığı, müvekkilinin kârdan payını alamadığını, şirketin elde ettiği kârın oy birliğiyle ihtiyaca ayrıldığını, -2007 yılının olağan toplantısının 15/04/2008 tarihinde yapıldığını, müvekkiline tarih ve saatinin bildirilmediğini, imzasının yokluğunda sahte olarak atıldığını, müvekkilinin kârdan payını alamadığını, şirketin elde ettiği kârın oy birliğiyle ihtiyaca ayrıldığı; – 2008 yılının olağan toplantısının 12/06/2009 tarihinde yapıldığını, müvekkiline tarih ve saatinin bildirilmediğini, imzasının yokluğunda sahte olarak atıldığı, müvekkilinin kârdan payını alamadığını, şirketin elde ettiği kârın oy birliğiyle ihtiyaca ayrıldığını, -2009 yılının olağan toplantısının 04/03/2010 tarihinde yapıldığını, bu toplantının müvekkiline bildirilmediğini, müvekkilinin bulunmadığı bu toplantıda da kâr payının dağıtılmasına karar verilmeyip, fevkalade ihtiyaca ayrıldığı; -2010 yılının olağan toplantısının 25/04/2011 tarihinde yapıldığını, bu toplantının da müvekkiline bildirilmediğini, toplantının müvekkilinin yokluğunda yapıldığını, kâr payının dağıtılmasına karar verilmeyip ihtiyaca ayrıldığını; -2011 yılının olağan toplantısının 09/05/2012 tarihinde yapıldığını, müvekkiline herhangi bir çağrının ulaşmadığını, müvekkilinin yokluğunda şirketin kâr payı dağıtmama ve kâr payını fevkalade ihtiyaca oy birliğiyle ayırmaya karar verdiğini; Anonim şirketlerin genel kurul toplantısına, paydaşların TTK’ya göre usulüne uygun olarak toplantıya davet edilmesi gerektiğini, bu nedenle genel kurul toplantısının o tarihte yürürlükte olan TTK’nın 368. maddesi (yeni TTK m.414) gereğince yukarıda belirtilen tarihlerde yapılmış bulunan genel kurul kararlarının mutlak butlan nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini beyanla, müvekkilinin usulüne uygun olarak genel kurul toplantılarına çağrılmadığından ve de imzası yokluğunda sahte olarak atılmış olduğundan, yapılmış bulunan genel kurul kararlarının mutlak butlanla batıl olduklaırndan hükümsüz olduklarına karar verilerek iptallerine, alınmış olan tüm kararların geçersiz olduğuna karar verilmesini, müvekkilinin babasının ölümünden sonra 1999 – 2011 yılları arasında davalı şirketten kâr payı almadığından, fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak ve ileride arttırılmak üzere, şimdilik 1.000TL kâr payının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, yargılama giderlerinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; genel kurul toplantılarında alınan kararların iptali için dava açılabilmesi için, pay sahibinin genel kurula katılarak, karara karşı oy vermiş ve bu durumu toplantı tutanağına geçirterek muhalefet şerhini ve gerekçelerini yazdırmış olması gerektiğini, davacının yukarıdaki yasal zorunluluğu yerine getirmediği gibi davayı süresinde de açmadığını, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, mahkemede aksine kanaat oluşması halinde dahi müvekkili şirketin 1998 yılında davacının amcası …’nın önderliğinde ve davacının babasının da bulunduğu diğer beş kardeşi tarafından kurulduğunu, davacının beyan ve iddialarının aksine kâr payı dağılmamasında ana sözleşmeye aykırı bir durum bulunmadığını, ana sözleşmede kâr payı dağıtılacağı yazılı olsa dahi, genel kurul kâr payı dağıtılmamasına ve kârın şirket menfaatleri için yedek akçe olarak ayrılmasına karar verebileceğini, genel kurulun alacağı bu haklı kararda hukuka aykırılık bulunmadığından davacının aksi yöndeki iddialarının da dinlenmesinin mümkün olmadığını, müvekkili şirketin kâr dağıtacak kadar herhangi bir kazanç elde etmediğini, bu nedenle düşük miktarlı kazançların da yedek akçeye ayrıldığını, nitekim bu kararın haklılığının sonraki yıllara şirketin yaptığı araçlara doğalgaz satışı işi ile ilgili olarak Devletin bir gecede ÖTV oranlarını çok büyük oranda arttırması ve faaliyetin cazip olmaktan çıkması ile ortaya çıktığını, davacının 1999 – 2011 yılları arası tüm genel kurullara ait kararların iptalini talep etmesinin de son derece haksız ve kötü niyetli bir talep olduğunu, davacının dilekçesinde söz ettiği 2009 yılı olağan genel kurul toplantısına ilişkin olarak hissedarlardan sadece …’nın yönetime karşı bir muhalefet şerhinin bulunduğunu, ancak onun tarafından da daha sonra herhangi bir dava açılmadığını, ayrıca noter belgelerinden de görüleceği üzere davacının çok kısa zaman aralıkları ile çok farklı imzalar kullandığını, sabit bir imzasının olmadığını ve zaman zaman kendisini vekille temsil ettirdiğinin açıkça anlaşıldığını beyanla, 1999 – 2011 yıllarına ilişkin olarak yapılmış genel kurul kararlarının iptaline ilişkin davanın öncelikle süre yönünden reddine, davacının dava konusu taleplerinin haksız, mesnetsiz, usul ve yasaya aykırı olması sebebiyle davadaki tüm taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Her ne kadar davalı vekili davacının katılmadığı ve muhalefet şerhi kullanmadığı toplantılar için genel kurul kararının iptalini talep edemeyeceğini; iptal davası açması içinde sürenin geçtiğini bildirmişse de; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 16/01/2006 tarihli ve 2005/8391 – 2006/11756 Karar sayılı hükmünde de belirtildiği üzere ‘davacının bizzat katılarak oylamalarda oy kullanmış gibi ve oy kullanma görevini ifa etmiş gibi gösterilmesi halinde genel kurulun yok hükmündedir.’ bu nedenle, yoklukla butlan halinde hak düşürücü sürenin söz konusu olamayacağı aşikardır. Davacı, mahkememizin 2014/361 Esas ve 2014/362 Esas sayılı dosyalarında da benzer davaları açmış olup oradaki şirketler farklı şirketler olup, 2014/361 Esas sayılı dosyamızda davalı şirket … A.Ş. 2014/362 Esas sayılı dosyamızda ise … AŞ’dir. Bu şirketlere ilişkin farklı tarihlerde yapılan genel kurul toplantılarında da davacımızın sahte imza nedeniyle ve diğer nedenlerle genel kurul kararlarının iptalini talep ettiği; mahkememizce o dosyalarda da Adli Tıp Kurumundan ve bilirkişi heyetlerinden imza sahteciliği yönünden rapor alındığı; o dosyalarda da bazı genel kurul kararlarındaki imzanın davacı imzası olmadığı, sahte imza olduğu nedeniyle o genel kurul kararlarının iptaline hükmedilmiştir. Ancak dosyamız ile o dosyalar arasında bir fark bulunmaktadır. MK’nun 2. Maddesi gereğince hiç kimse hakkını kullanırken kötü niyetli davranamaz. Bu davada, davacının imzasının sahte olduğu tespit edilen genel kurul toplantılarında en son tarihli olan toplantı 12/06/2009 tarihli olup bu 2008 yılına ait genel kurul toplantısıdır. Bu toplantıdan sonra 2009 yılı 2010 yılı ve 2011 yılına ilişkin genel kurul kararlarınında iptali mahkememizce talep edilmiş olup, davacının bu toplantılara katılmadığı ancak şirketin her yıl için genel kurulunun toplantığını bilmemesinin mümkün bulunmadığı, zira kendisine ait olduğu belirlenen imzalardan da anlaşılaacağı üzere 30/03/2007 tarihli toplantıya katıldığı gibi, sahte imzalı son toplantı tarihinden sonraki 27/04/2001 ve 29/04/2002 tarihli toplantılara da katılmıştır. Bu nedenle her yıl genel kurul toplantısı yapıldığını bilmektedir. Kendisinin sadece iki iptal sebebini ileriye sürdüğü; bunlardan birinin sahtelik, diğerinin kâr payı dağıtılmaması olduğu; bundan da davacının iptalini talep ettiği genel kurul kararlarından doğan memnuniyetsizliğinin esasen kâr payı alamamaktan kaynaklandığı; kendisinin sadece davalı şirkette 1,56 oranında çok küçük bir pay sahibi olduğu; söz konusu genel kurul kararlarında sadece kâr payı yönünden kararların bulunmadığı; bir çok hususta ve yönetim seçimi / ibrası gibi hususlarda kararın bulunduğu; mahkememizce şirketin ve tüm şirket ortaklarınında menfaat dengesinin gözetilmesi gerektiği; bu nedenle sahtelik nedeniyle iptale konu olabilecek genel kurul kararlarının muhteviyatı ve iptali halinde geriye dönük olarak ortaya çıkacak durumun yaratacağı zarar sebebiyle davacının sırf hazirun cetvelindeki imza sahteliği nedeniyle ve bundan sonraki iki genel kurula da katılmış olması, sonradan geçen zamanda hareketsiz kalması ve kâr payı alamaması üzerine bu davayı açması sebebiyle bu dosyaya mahsus bu haller nazara alınarak davacının iyi niyetli olmadığı, mahkemece de bu durumun korunamayacağı kanaatine varılarak sahtecilik yönünden iptale gidilmemiş; Diğer iptal sebebi olan kâr payı dağıtılmamasına ilişkin ve kâr paylarının yedek akçeye ayrılmasına ilişkin diğer iptal sebebi incelenmiş olup; bu iddianın genel kurul toplalntılarını yokluk ve / veya butlan yaptırımına tabii kılmayacağı; kâr payı dağıtmamanın genel kurul kararlarını yokluk veya butlanla malul etmeyeceği; bu yönde iptali için şirketin kâr etmesine rağmen ve yedek akçeye ihtiyacı olmamasına rağmen kâr payı dağıtmamakta ‘direnme hali’ içinde olması gerekeceği; davalımız olan şirketin bu direnme halinde olup olmadığı yönünde mahkememizce ek rapor alındığı; uzman bilirkişilerin vermiş bulundukları 31/12/2018 tarihli ek raporunda davacının 1,56 oranında pay sahibi olduğu, dava konusu genel kurullara katılmış olup muhalif olsa dahi iş bu kararların alınmasında toplantı nisabında ve karar nisabında herhangi bir etkisinin olmadığı, bu nedenle kâr payı dağıtılmamasına ilişkin kararların hukuken geçerli olduğu; tamamı oy birliğiyle alınmış bulunduğundan davacı katılsa dahi sonucun değişmeyeceği; dava konusu genel kurullarda esas sözleşmesi değişikliğinin söz konusu olmaması nedeniyle TTK’nun 385. Madde uyarınca bir değerlendirmeye de yer olmadığı; ayrıca kâr payı alma hakkının mutlak anlamda bir müktesep hak olmadığı, ekonomik şartlar çerçevesinde kâr dağıtımı için şartların oluşması halinde korunması gereken bir hak olduğu ve o takdirde genel kurulda oy çokluğuyla alınabilecek bir karar olduğu; şirketin finans ve kâr durumuna göre de, iptali talep edilen genel kurullarda mutlaka kâr payı dağıtmasını gerektirecek durumun bulunmadığı belirlendiğinden; bu yönden de iptali gerektirecek bir durumun bulunmadığı kabul edilmiş ve davanın reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin gerekçe olarak müvekkilimin her yıl genel kurul toplantısı yapıldığını bildiği hususunun gösterildiğini, oysaki müvekkilinin ilkokul mezunu olup, genel kurulların yapıldığı tarihleri bilmemekle birlikte davalı şirket yetkilileri tarafından toplantının tarih ve saati ile yapılacağı yerin de müvekkilime tebliğ edilmediğini, zira davalı tarafın da aksini ispatlayacak hiçbir belge sunamadığını, ilk derece mahkemesinin bizzat belirttiği üzere, davalı şirketin ve ortaklarının menfaatlerini koruduğunu, 1,56 ortanında pay sahibi olan müvekkilinin sahip olduğu küçük pay oranına rağmen dava açtığı için kötüniyetli sayılması gerektiği yönünde kanaat bildirdiğini, müvekkilinin ortakları aynı olan ve yine kendi ailesine ait olan iki şirket aleyhine aynı taleplerle (sahte imza nedeniyle genel kurulların iptali ve kâr payı talepli) İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/361 Esas ve 2014/362 Esas sayılı dosyaları ile görüldüğünü, bu davalarda ATK raporları doğrultusunda müvekkilinin imzalarının sahte atıldığı sonucuna ulaşılarak davaların kabul edildiğini, eldeki dava dosyasında verilen davanın reddi yönündeki kararla ilk derece mahkemesinin önceki karraları ile çelişkiye düştüğünü, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı şirketin davaya konu kararlarının davacı çağrılmadan ve imzaları taklit edilmek suretiyle yapıldığı iddiasıyla, genel kurul kararlarının mutlak butlanla batıl, geçersiz karralar olduğunun tespiti ve kâr payı alacağının tahsili taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda gösterilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya içerisindeki Adli Tıp Kurumu başkanlığının 05/09/2014 tarihli raporunun incelenmesinde; 30/03/2007, 29/04/2002 ve 27/04/2002 tarihlerinde yapılan Kapet İnş… Olağan genel kurul toplantısına ait hazirun cetvellerinde …na atfen atılmış imzaların … eli ürünü olduğu, 12/06/2009, 15/04/2008, 28/03/2006, 08/04/2005 22/03/2004, 17/06/2003, 30/04/2003 tarihlerinde yapılan … İnşaata ilişkin olağan genel kurul toplantılarındaki hazirun cetvellerinde …’na atfen atılmış imzaların … eli ürünü olmadığı yönünde kanaate varıldığı görülmüştür. Bilirkişi raporunda, 26/05/2000 , 30/03/2013, 09/05/2012, 25/04/2011, 04/03/2010 tarihlerinde yapılan olağan genel kurul toplantısına ait hazirun cetvellerinde zaten …’na atfen atılan bir imzanın tespit edilemediği görülmüştür. İlk derece mahkemesinin yaptığı yargılama aşamasında 08/06/2015 tarihinde grofoloji ve sahtecilik uzmanı bilirkişilerce hazırlanan raporda yapılan değerlendirme neticesi 30/03/2007 tarihinde yapılan 2006 yılına ait olağan genel kurul toplantısına ilişkin hazirun cetveli aslı, 29/04/2002 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısına ait hazirun cetveli aslı, 27/04/2001 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısına ait hazirun cetveli aslındaki Asiye Tavukçu adına atılan imzaların …’nun elinin mahsulü olduğu, 12/06/2009 tarihinde yapılan 2008 yılına ait tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısına ait hazirun cetveli aslı, 15/08/2008 tarihinde yapılan 2007 yılına ait, 28/03/2006 tarihinde yapılan 2005 yılına ait, 08/04/2005 tarihinde yapılan 2004 yılına ait, 22/03/2004 tarihinde yapılan 2003 yılına ait, 30/04/2003 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısına ait hazirun cetveli aslı, 17/06/2003 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısına ait hazirun cetvelindeki atılı imzaların … eli mahsülü olmadığı, 30/03/2013 tarihinde yapılan 2012 yılına ait 09/05/2012 tarihinde yapılan 2011 yılına ait , 25/04/2011 tarihinde yapılan 2010 yılına ait, 04/03/2010 yılında yapılan 2009 yılına ait, 26/05/2010 yılında yapılan olağan genel kurul toplantısına ait hazirun cetvelinde zaten … adına atılı herhangi bir imza olmadığı yönünde değerlendirme yapılmıştır. İlk derece mahkemesindeki yargılamada önceki bilirkişiler eliyle hazırlanan 17/07/2016 tarihli ek raporda ; kök rapordan ayrılmasını gerektirir bir durum olmadığı yönünde sonuca varılmıştır. İlk derece mahkemesince 03/11/2016 tarihli ara kararda 1999 yılından başlayan ve 2011 yılında biten toplam 13 adet genel kurul kararının irdelenmesi suretiyle söz konusu genel kurul kararlarının iptalini gerektirir bir durum olup olmadığının irdelenmesi için yeni oluşturulan bilirkişi heyetinden rapor alınması yoluna gidilmiştir. Bu bağlamda dosyaya ibraz edilen 15/02/2017 tarihli bilirkişi raporu dosya içerisindeki grafolojik rapordaki değerlendirmeler de nazara alınarak hazırlanmıştır. Söz konusu raporda ; 12/06/2009, 15/04/2008, 28/03/2006, 08/04/2005, 22/03/2004, 17/06/2003, 30/04/2003 tarihlerindeki genel kurullara ait hazirun cetvellerindeki davacı adına atfen atılmış imzaların sahte olduğu tespit edilmiş olması sebebiyle kararların yoklukla maul olduğu, 30/03/2007 tarihli genel kurulda alınan kararlara ilişkin yokluk ve veya butlan yaptırımla tabi tutulabilecek bir durumun bulunmadığı, 29/04/2002, 27/04/2001, 25/04/2011, 04/03/2010, 26/05/2000 tarihlerine ilişkin genel kurullardaki kararlarda yalnızca ilgili yılllara ilişkin kârın olağanüstü yedeklere ayrılmasına dair kararın, kâr dağıtmamak için haklı bir sebebin bulunduğu yönünde davalı şirket üzerinde ispat yükü olduğu, ancak dosya kapsamında davalı şirketin bu yükümlülüğü yerine getirmediği, davalı yanın bu yöndeki eksikliği inkar etmesi halinde yeniden değerlendirme gerekeceği hususunda rapor düzenlenmiştir. İlk derece mahkemesinin 13/04/2017 tarihli ara kararı uyarınca, az yukarıda bahsi geçen bilirkişi raporunun eki mahiyetinde olan 12/07/2017 tarihli bilirkişi raporu dosya içerisine sunulmuştur. Söz konusu raporda davacının talep edebileceği kâr payı miktarının tespiti açısından davalı şirketin ticari defterlerinin incelenmesi gerekmekte olup ek raporun tevdiinde ticari defterlere ilişkin bir evrakın teslim edilmediği, dolayısıyla inceleme yapılmadığı, 27/04/2001, 29/04/2001 ve 30/03/2007 tarihli genel kurullarda alınan kararlara karşı herhangi bir yokluk veya iptal talebinde bulunulamayacağı, 04/03/2010, 25/04/2011, 09/05/2012, 30/03/2013 tarihli genel kurullarda kar payı dağıtılmayıp olağanüstü yedek akçelere ayrılması dışındaki kararlara karşı yokluk/iptal talebinde bulunulamayacağı, bu yıllarda alınan kâr payının dağıtılmayıp olağanüstü yedek akçelere ayrılması kararının ise butlan ve malul olduğu hususları tespit edilmiştir. Davalı vekili 26/09/2017 tarihli dilekçesinde yapmış olduğu itirazlarında, davacı yanın tüm toplantılara katılmış olması halinde dahi %1,56 lık pay oranı itibariyle alınan kararlara bir etkisinin olamayacağı, davacının iptali talep edilen tüm genel kurul toplantıları için dava açma süresinin geçirdiği, 11/02/2003 den önceki genel kurul toplantılarına ilişkin iddiaların incelenmesinin mümkün olmadığı, davacının davadan önceki 2012, 2011, 2010 tarihlerinde yapılan toplantılara da katılmadığı, davanın genel kurul kararlarının iptaline ilişkin olduğu, kâr payı dağıtıma ilişkin kararların ayrı bir dava konusu olduğu yönünde itirazda bulunmuştur. Bunun üzerine ilk derece mahkemesince alınan 31/12/2018 tarihli ikinci ek bilirkişi raporunda davacının %1,56 oranında pay sahibi olduğu, dolayısıyla genel kurullara katılıp kararlara muhalif olsa dahi toplantı nisabında da karar nisabında da durumun herhangi bir etkisinin olamayacağı, dava konusu genel kurullarda esas sözleşme değişikliğine gidilmemesi sebebiyle 6762 sayılı TTK’nın 385. maddesi uyarınca bir değerlendirme gerekmediği, kâr dağıtım kararının ekonomik şartların varlığı halinde genel kurulda oy çokluğu ile alınan bir karar olduğu yönünde tespit yapılmıştır. Anonim şirketlerin temel karar organlarından olan genel kurulun görevleri ve toplantıya çağrılma usulleri TTK’nın 407 vd maddelerinde (ETK 360 vd. ) düzenlenmiş olup, usulüne uygun şekilde toplantıya çağrılan ortağın, genel kurulda alınan kararların iptalini talep edebilmesi için toplantıya katılarak olumsuz oy kullanması ve muhalefet şerhinin tutanağa geçirilmesi gerekir. Ancak yokluk gibi durumlar ile TTK’nın 446. maddesinde belirlenen nedenler aranmaksızın ve üç aylık hak düşürücü süreye bağlı olmaksızın her zaman genel kurul kararlarının yoklukla malul olduğunun tespiti istenilebilir. Genel kurulun tüm ortaklar bulunmaksızın çağrısız şekilde toplanamayacağı, tüm ortakların eksiksiz şekilde katılmaması nedeniyle toplantının TTK’nın 416. (ETK 370.) maddesi gereğince çağrısız genel kurul olarak da değerlendirilemeyeceği bilinmektedir (Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 09.05.2016 tarih 2015/15391 E. 2016/5230 K. Sayılı ilamı). Dava dilekçesinde, 2000 ve 2012 yılları da dahil olmak üzere bu tarihler arasında yapılmış bazı genel kurul kararlarının yokluğu talep edilmekle; eldeki davanın açılış tarihi 06.03.2013 tarihidir. Somut olayda davacı ortağın usulüne uygun şekilde çağrılmadığı, buna rağmen kararlara katılmış gibi imzasının sahte olarak atıldığı iddia edilmekle, ilk derece mahkemesince daav konusu genel kurulların çağrı işlemleriyle ilgili olarak bir araştırma yapılmadığı, dava konusu genel kurul toplantı tarihlerinin ortaklara ne şekilde bildirildiği hususuna yönelik bir araştırma yapılmadığı, toplantı gün ve saatini bildirir ilanların, varsa bu hususta davacı adına yapılan tebliğlere ilişkin belgelerin dosyaya kazandırılmadığı, dava dilekçesine konu edilen genel kurul toplantılarının çağrısız genel kurul şeklinde de gerçekleşmiş olabileceği ihtimali dahi tartışılmadan ve eğer çağrısız genel kurul söz konusu ise davacının katılmamasının hukuki sonuçlarının her bir toplantı açısından ne olduğu, yokluk halinin bulunup bulunmadığı, üzerinde hiç durulmadan, sadece hazirun cetvelinde davacı adına atılan imzanın toplantı ve karar nisabını etkileyecek bir durum teşkil edip etmediğinin ve kâr payı dağıtılmamasının somut olayda koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi suretiyle eksik gerekçe ile sonuca ulaşıldığı anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davalı tarafın savunma gerekçesi ve delilleri tartışılarak yeniden karar verilmek üzere, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair;
HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.