Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1415 E. 2021/1444 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1415
KARAR NO: 2021/1444
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
DAVA: Haksız Rekabet Nedeniyle Tazminat
DAVA TARİHİ: 23/11/2015
———————————————————————————————————–
BİRLEŞEN MAHKEMEMİZİN 2015/1097 ESAS SAYILI DOSYASI
DAVA: Haksız Rekabet Nedeniyle Tazminat
DAVA TARİHİ: 23/11/2015
————————————————————————————————————–
BİRLEŞEN MAHKEMEMİZİN 2015/1098 ESAS SAYILI DOSYASI
DAVA: Haksız Rekabet Nedeniyle Tazminat
DAVA TARİHİ: 23/11/2015
———————————————————————————————————–
BİRLEŞEN MAHKEMEMİZİN 2015/1107 ESAS SAYILI DOSYASI
DAVA: Haksız Rekabet Nedeniyle Tazminat
DAVA TARİHİ: 25/11/2015
Taraflar arasında görülen asıl ve birleşen tazminat davalarının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle asıl ve birleşen davaların kabulüne dair verilen hükme karşı, asıl ve birleşen davaların davalıları vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, asıl ve birleşen davalardaki dava dilekçelerinde özetle; müvekkili şirketin altmış yıldan beri inşaat ve iş makinaları sektöründe ticari faaliyet sürdürdüğünü; 2014 yılı başında müvekkilinin distiribütörlüğünü yaptığı …, … , … , … , … ve … firmalarının müvekkili şirket ile aralarında sözleşmeyi sona erdirdiklerine ilişkin ihtarnameler gönderdiklerini; davalıların davacı şirketle çeşitli görevlerle çalışan ve hizmet akti imzalamış bulunan kişiler olduğunu; şirketlerinde uzun süre hizmet verdiklerini; davalıların müvekkili şirketten istifa ettiklerini ve takiben müvekkili firma ile imzalamış oldukları iş akitlerinde mevcut rekabet etmeme yükümlülüğüne doğrudan aykırılık teşkil edecek şekilde müvekkili şirket ile aynı faaliyet ve hatta aynı markalara ilişkin faaliyet gösteren … A.Ş. isimli firmada işe başladıklarını; bununla da kalmayıp, müvekkili firmanın ticari sırlarını rakip olan bu firmaya taşıdıklarını; davalıların iş bu eylemlerinin diğer çalışan 66 kişi ile birlikte ve beraber toplu olarak gerçekleştirdiklerini; davacı nezdinde görev yaptığı süre içinde vakıf olduğu ticari sırları ve bilgileri davalıların rakip firma ile paylaştıklarını ve bu şekilde … A.Ş.’nin haksız rekabet eyleminde bulunmasına katkı verdiklerini; davalıların bu fiilleri ile davacı şirket arasında sözleşme gereği mevcut olan rekabet yasağına ilişkin düzenlemelere aykırı hareket ettiklerini belirterek, müvekkilinin zararına yol açtıkları ve taraflar arasındaki hizmet aktinin “Madde 4 diğer şartlar” bölümünde TTK ve TBK hüküm ve şartlarını içeren rekabet etmeme maddesine aykırı hareket ettiklerini belirterek, … Esas sayılı dosyada 3.000 USD cezai şartın, diğer dosyalarda ise fazlaya dair hakları saklı tutularak 10.000,00’er TL cezai şartın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; bilahare ıslah yoluyla … Esas sayılı dosyamda talebini 47.000,00 TL’ye, … Esas sayılı dosyamda 12.986,46 TL’ye, … Esas sayılı dosyada ise 16.130,00 TL’ye çıkartmış; ıslah harçlarınıda karşılamıştır. Davacı ıslah ettiği taleplerine ilişkin miktarların dava tarihlerinden itibaren tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili, asıl ve birleşen davalardaki savunmasında özetle; asıl ve birleşen davaları haksız olduğunu, taraflar arasında iş akti bulunduğunu, iş akti devam ederken gerçekleşecek rekabet yasağının ihlalinde iş mahkemesinin, iş akti sona erdikten sonra ihlallerin ise asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu; kaldı ki davacının mali ve finansal durumunun hızla kötüye gitmesi nedeniyle küçülmeye gittiğini, çok sayıda işçi çıkardığını, davacı firmanın kendisinin müvekkillerini de işten çıkmaya yönlendirdiğini; davacının kendi politik ve yönetimsel hataları nedeniyle müşterilerini yitirdiğini; müvekkillerinin bu sonuca herhangi bir katkılarının bulunmadığını; müvekkiller ile davacı şirket arasında imzalanan sözleşmenin diğer şartları adı altındaki D bendinde rekabet yasağına dair düzenlemelerin yer aldığını; davalının görev, pozisyon ve unvanının tek başına yeterli olmayıp, görev ve yetkilerinin iş verenin önemli bir zararına sebep olması koşulununda arandığını; müvekkilinin davacı şirketteki görevinin şirketin sırlarını bilme, stratejik bilgilere ulaşması gibi bir durumu gerektirmediğini; gerek ürün satışları gerekse şirket faaliyetlerinin planlamasının müvekkilleri tarafından yapılmadığını; davacı şirket zarar ediyorsa kendi yetersiz yönetilmesi sebebiyle zarar ettiğini bildirerek, asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmesini istemiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkememizce taraf delilleri toplanmış, iddia ve savunmaları değerlendirilmiş olup; esasen dava dilekçesinde ve cevap dilekçesinde de belirtildiği gibi davacı şirketin aynı nedene dayalı olarak aralarında iş akti bulunan ve dosyamızın davalıları ile benzer konumda olan çok sayıda davalı aleyhine bu tür davayı açtığı; çok sayıda mahkeme tarafından karar verildiği; kararların İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf incelemelerinden geçtiği; Bölge Adliye Mahkemeleri kararlarından da anlaşıldığı üzere temel uyuşmazlık konusunun taraflar arasındaki iş sözleşmesinde ön görülen rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olup olmadığı, geçerli ise, sözleşmenin sona erdirilmesindeki kusur durumu bağlamında davacının sözleşmede ön görülen cezai şart tutarının davalı eski çalışanından talep edip edemeyeceği hususunda toplandığı; davacı şirkette çalışan davalıların kendi isteği ile istifa edip, işten ayrıldıklarının ihtilafsız olduğu; hizmet sözleşmesindeki rekabet yasağına aykırılık nedeniyle cezai şartın dayanağı olan sözleşme maddesinde, rekabet yasağının geçerli olduğu coğrafi alana ilişkin bir sınırlamanın bulunmadığı; her ne kadar rekabet yasağı yer sınırlaması getirilmeksizin tüm Türkiye’de uygulanabilir şekilde ön görülmüş ise de; TBK’nun 445/2 gereği sözleşmeye müdahale edilmek suretiyle sözleşmedeki coğrafi sınırın, davacının faaliyette bulunduğu vilayetler olarak yorumlanması ve sözleşmenin en azından davacı ile aynı il ve ilçe sınırları içindeki iş yerleri bakımından geçerli sayılacağının kabulünün gerektiği; TBK’nun 444. Maddesi uyarınca fiil ehliyetine sahip olan davalımızın, davacı iş verenine karşı sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletme ile başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınması gerektiği; davalının davacı yanında çalışmasını istifa ile sonlandırması sonrasında hemen davacı şirketle aynı işi yapan … şirketinde işe başladığı, bunun gerek dosyamız içindeki SGK kayıtlarından gerekse diğer mahkemelerde görülen bir çok dosyada tespit edilmesi nedeniyle sabit olduğu; davacı şirketin önceden kar ederken 2014 yılında toptan işten ayrılmalar nedeniyle zarara geçtiğininde diğer dosyalarda yapılan bilirkişi incelemeleri, o dosyaların kararları ve BAM kararlarından ortaya çıktığı; hal böyle olunca TBK’nun 445. Maddesi uyarınca rekabet yasağının işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve konu bakımından hakkaniyete uygun olmayan sınırlamalar içermesi halinde geçerli olmayacağı; ancak bu hususun dosyamız yönünden gerçekleşmediği, TBK’nun 445/2 maddesinde ise hakimin aşırı nitelikteki rekabet yasağının bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlendiği karşı edimide hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle kapsam ve süre bakımından sınırlandırabileceği değerlendirilmesi nazara alınarak; davacı şirketin ve…’ın İstanbul ilinde yer aldığı, aynı iş kolunda aynı sıfatla çalıştıkları; davalılarımızın sözleşmedeki rekabet yasağı kuralını ihlal ettikleri, davalılarımızın pozisyonu nedeniyle önceki iş verene önemli zarar verme ihtimalinin varlığı kabul edilerek davacı tarafın haksız rekabet yasağına dayalı tazminat talep edebileceği kabul edilmiş; ancak kesinleşen diğer mahkeme kararlarıda incelenmek suretiyle artık konunun bilirkişi incelemesini gerektirmediği, deceretten geçerek kesinleşen mahkeme kararlarında 1 yıllık aylıklarının %50’si alınarak ya da bir başka deyişle TBK’nun 445/2 maddesi gereğince taktiri indirim hakkı %50 kullanılmak suretiyle 6 aylık maaşları tutarında cezai şart her bir davalıya uygulanmak suretiyle hesaplama yapılmış; bu hesaplama basit hesaplama niteliğinde olduğu için teknik bilgiyi gerektirmediği;… Esas sayılı dosyamızda davalımızın …’ın aylık net maaşının 8.918,00 TL olduğu, istenebilecek 6 aylık ( veya 1 yıllık maaşının %50’si ) nin 53.508,00 TL olduğu ancak talebin 47.000,00 TL olduğu; …. Esas sayılı dosyamızda …’in aylık net ücretinin 2.689,00 TL olduğu, istenebilecek tazminatın aynı hesaplama ile 16.134,00 TL olduğu; fakat 16.130,00 TL istenmiş olduğu; … Esas sayılı dosyamızda …’nın aylık net ücretinin 2.168,44 TL olduğu; aynı hesaplama ile istenebilecek bedelin 12.986,46 TL olduğu ve bu miktarın istenmiş olduğu nazara alınarak; Taleple bağlı olmak üzere davanın kabulüne karar verilmiş; Mahkememizin … Esas sayılı dosyasında ise, sözleşmede kararlaştırılan 3.000 USD cezai şartın istendiği, mahkememizin kabulüne göre bunun yarısı olan 1.500 USD’ye karar verildiği nedeniyle kısmen kabul kararı verildiği nazara alınarak aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.” gerekçesiyle; … Esas sayılı davda, davanın kabulüne, 47.000,00 TL’nin 23/11/215 olan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine; Birleşen … Esas sayılı davada, davanın KISMEN KABULÜ ile 1.500,00 USD’nin 23/11/2015 olan dava tarihinden itibaren kamu bankalarının dolara uyguladığı faiz oranı ile davalı …’den tahsiline, davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine; birleşen … Esas sayılı davada, davanın kabulüne,16.130,00 TL’nin davalı …’den 23/11/2015 olan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline, davacıya verilmesine, birleşen… esas sayılı davada, davanın kabulüne,12.986,46 TL’nin dava tarihi 25/11/2015 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı … ‘dan tahsiline, davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, asıl ve birleşen davalarda davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl ve birleşen dosyalarda davalılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki savunmalarını tekrarlamış ve rekabet yasağına ilişkin getirilen sınırlamaların (yer, zaman ve tür) açık şekilde sözleşmede yer alması gerektiğini, davalıların iş sözleşmelerinin 4. maddesinde yer alan rekabet yasağı düzenlemesinin zorunlu unsur olan yer sınırlaması içermediğinden geçersiz olduğunu, bu nedenle rekabet yasağı maddesinin uygulama imkanı olmadığını ve bu nedenle de davanın reddi gerektiğini, İlk derece mahkemesi tarafından eksik değerlendirilen maddi vakıaların istinaf mahkemeleri tarafından ele alınıp değerlendirilmesi ve aşağıda tekrar delilleri ile ibraz ettikleri maddi vakaların da incelenmesi gerektiğini, Davalıların, davacının kusuru ile işten ayrılmak zorunda kaldıklarını, bu nedenle rekabet yasağı maddesinin uygulanmasının zaten mümkün olmadığını, Davacı şirketin yıllarca iş makineleri ve benzeri mallar ile ilgili yurtdışı firmaların distrübütörlüğünü yaparak faaliyette bulunduğunu, 2012 yılından sonra TMSF tarafından … Grubu’na el konulması nedeniyle, davacı … şirketinin banka hesaplarına bloke konulduğundan, bankalar nezdinde kredi imkanları ortadan kalktığını, bankaların akreditifleri geri çağırdığını, davacı şirkete ek kredi verilmediğini, davacı şirketin distribütör şirketlerin sözleşmelerini feshetmesinden sonra satışları ve karlılık oranları ciddi şekilde düştüğünü ve davacı şirketin zorunlu olarak küçülme yoluna gittiğini, neticede davacı şirketin hızla küçülme yoluna giderek çok sayıda personeli işten çıkardığını ve bir kısım personelin de gelecek kaygısıyla iş ayrıyışına girdiğini ve işten ayrıldığını, davacının iş bu dava ile birebir aynı konuda ikame ettiği İstanbul Anadolu … ATM … esas sayılı davasında, davacı tanığı …’un, “davacı şirketin distribütörlüklerinin kapanması ve iş alanının daralması üzerine davacı şirkette çalışan kişilerin kendilerine yeni iş aramaya başladığını” açıkça ifade ettiğini,… distribütörlüğünün 2013 yılında, … distribütörlüğünün 2014 yılında, …. distribütörlüğünün 23 Aralık 2013 tarihinde, …’ın 28.04. 2014 tarihinde,…’in 20.06.2014 tarihinde davacı şirketle olan sözleşmelerini feshettiklerini, davacının sektörde hızla küçüldüğünü ve yüksek sayıda personel azaltımı yoluna gittiğini, İstanbul Anadolu … İş Mahkemesinin … esas sayılı dosyada davacı şirketin, küçülme nedeniyle personel çıkardığını açıkça beyan ettiğini, müvekkil davalıların istifalarının ardındaki gerçek durum araştırıldığında, davacı şirkette yaşanan finansal sıkıntıların, davacı şirketin üzerindeki finansal baskının ve mali durumun kötüye gidişinin işyerinde çalışanlar arasında huzursuzluk yaratması ve güvenli çalışma ortamının yitirilmesi olduğunu, bu bağlamda müvekkillerinin haklı nedenlerle istifa etmek durumunda kaldıklarını, Müvekkillerinin davalı işverenin kusuru nedeniyle işten ayrılmak zorunda kaldıklarını, bu durumlarda rekabet yasağı sözleşmesinin sona erdiğinin TBK’nın 447/2.maddesinde ifade edildiğini, davalıların istifaları haklı sebeplere dayandığından ve bu durumda davalıların çalışma hürriyetleri kısıtlanamayacağından, yukarıda belirtilen sebepler de dikkate alındığında, davaya konu rekabet yasağı maddesinin uygulama imkanı bulunmadığını, Mahkeme kararında yer alan davacı şirketin toplu işten ayrılmalar nedeniyle zarar ettiği yönündeki değerlendirmesi tamamen yanlış ve dayanaksız olduğunu, mahkeme kararında ve bilirkişi raporunda işçilerin davacı şirketten ayrılması nedeniyle zarar ettiğine ilişkin tespitin de bulunmadığını, davacı vekilinin bu konudaki iddialarının kanıtlanmadığını, davalıların davacı şirketi zarara uğrattığı yönünde hukuki bir dayanak ve delil bulunmadığını, mahkemenin bu hususta altı boş cümleleri gerekçesinde belirtse de dayanak ve delil olmadığından sonucu zarar verme “tehlikesine” bağlamak zorunda kaldığını, mahkemenin kesinleşen diğer mahkeme kararlarını dayanak göstererek hiçbir hukuki dayanağı olmayan tespitleri gerekçe göstererek hüküm kurduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu asıl ve birleşen davalardaki kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Asıl ve birleşen davalar hukuki niteliği itibariyle, işçinin rekabet yasağını ihlal etmiş olması nedeniyle, sözleşmelerde yer alan ceza koşulu alacaklarının tahsili istemiyle TBK’nın 446. maddesi uyarınca açılmış birer alacak davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda asıl ve diğer birleşen davaların ıslah doğrultusunda kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, asıl ve birleşen davalarda davalılar vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Birleşen İstanbul Anadolu … ATM … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacının …, davalının … olduğu, davalının 04/04/2012 tarihinde davacı şirkette işe başladığı, sonrasında birçok çalışan ile birlikte işten ayrılıp rakip şirkete geçtiği, rakip şirketin müvekkilinin müşteri portföyü ve ticari sınırlarını da götürmüş olduğundan bahisle cezai şart talebinde bulunulmuştur. Taraflar arasındaki 04/04/2012 tarihli hizmet akdi mevcuttur. Sözleşmenin “diğer şartlar ” başlıklı 4. maddesinin incelenmesinde; personelin sır saklama yasağına ve rekabet yasağına ilişkin sözleşmedeki düzenlemelerin ihlali halinde iş verinin en son aylık net ücretinin 12 katının cezai şart olarak gayri kabili rücu ve gayri kabili tenkis olarak ödemeyi kabul edeceği yazılıdır. Söz konusu sözleşmenin … tarafından imzalandığı görülmektedir. …’in satış temsilcisi olarak işe alındığı, taraflar arasındaki sözleşme …’in 19/09/2014 tarihi itibariyle istifa ettiğine ilişkin el yazısı ile yazdığı anlaşılan istifa dilekçesi ile sona ermiştir. Birleşen İstanbul Anadolu …ATM … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacının … , davalının … olduğu, davalının 07/01/2004 tarihinde davacı şirkette işe başladığı, sonrasında birçok çalışan ile birlikte işten ayrılıp rakip şirkete geçtiği, rakip şirketin müvekkilinin müşteri portföyü ve ticari sınırlarını da götürmüş olduğundan bahisle cezai şart talebinde bulunulmuştur. Taraflar arasındaki 09/01/2004 tarihli hizmet akdi mevcuttur. Sözleşmenin “diğer şartlar ” başlıklı 4. maddesinin incelenmesinde; personelin sır saklama yasağına ve rekabet yasağına ilişkin sözleşmedeki düzenlemelerin ihlali halinde iş verinin en son aylık net ücretinin 12 katının cezai şart olarak gayri kabili rücu ve gayri kabili tenkis olarak ödemeyi kabul edeceği yazılıdır. Söz konusu sözleşmenin … tarafından imzalandığı görülmektedir. …’in Ankara Bölge Yetkili İş Makineleri satış müdürü olarak işe alındığı, taraflar arasındaki sözleşmenin …’in 23/09/2014 tarihi itibariyle istifa ettiğine ilişkin el yazısı ile yazdığı anlaşılan istifa dilekçesi ile sona ermiş olduğu anlaşılmaktadır. Birleşen İstanbul Anadolu … ATM … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacının …. , davalının olduğu, davalının 20/05/2010 tarihinde davacı şirkette işe başladığı, sonrasında birçok çalışan ile birlikte işten ayrılıp rakip şirkete geçtiği, rakip şirketin müvekkilinin müşteri portföyü ve ticari sınırlarını da götürmüş olduğundan bahisle cezai şart talebinde bulunulmuştur. Taraflar arasındaki 20/05/2010 tarihli hizmet akdi mevcuttur. Sözleşmenin “diğer şartlar ” başlıklı 4.maddesinin incelenmesinde; personelin sır saklama yasağına ve rekabet yasağına ilişkin sözleşmedeki düzenlemelerin ihlali halinde iş verinin en son aylık net ücretinin 12 katının cezai şart olarak gayri kabili rücu ve gayri kabili tenkis olarak ödemeyi kabul edeceği yazılıdır. Söz konusu sözleşmenin … tarafından imzalandığı görülmektedir. …’nın satış asistanı olarak işe alındığı, taraflar arasındaki sözleşmenin …’nın 01/11/2014 tarihi itibariyle istifa ettiğine ilişkin el yazısı ile yazdığı anlaşılan istifa dilekçesi ile sona ermiş olduğu anlaşılmaktadır. …davada ise davacının … , davalının … olduğu, davalının 12/12/2011 tarihinde davacı şirkette işe başladığı, sonrasında birçok çalışan ile birlikte işten ayrılıp rakip şirkete geçtiği, rakip şirketin müvekkilinin müşteri portföyü ve ticari sınırlarını da götürmüş olduğundan bahisle cezai şart talebinde bulunulmuştur. Taraflar arasındaki 12/12/2011 tarihli hizmet akdi mevcuttur. Sözleşmenin “diğer şartlar ” başlıklı 4. maddesinin incelenmesinde; personelin sır saklama yasağına ve rekabet yasağına ilişkin sözleşmedeki düzenlemelerin ihlali halinde iş verinin en son aylık net ücretinin 12 katının cezai şart olarak gayri kabili rücu ve gayri kabili tenkis olarak ödemeyi kabul edeceği yazılıdır. Söz konusu sözleşmenin … tarafından imzalandığı görülmektedir. …’ın tedarik zincirleri müdürü olarak işe alındığı, taraflar arasındaki sözleşmenin …’ın 04/07/2014 tarihi itibariyle istifa ettiğine ilişkin el yazısı ile yazdığı anlaşılan istifa dilekçesi ile sona ermiş olduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki hizmet sözleşmelerinin yapıldığı tarihler itibariyle 818 sayılı BK yürürlüktedir. Ancak, davalılar 2014 yılında, yani 6098 sayılı TBK yürürlüğe girdikten sonra hizmet akdini istifa suretiyle sona erdirmişlerdir. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1.maddesi uyarınca, “Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükteyken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır”. Yine aynı Kanun’un 4. maddesi uyarınca, “Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce gerçekleşmiş olup da Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği sırada henüz herhangi bir hak doğurmamış fiil ve işlemlere Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır”. Taraflar arasında 818 sayılı BK yürürlükte olduğu dönemde akdedilen hizmet sözleşmesinde; işçinin, işten ayrıldığı takdirde iki yıl süreyle rekabet etmeme yükümlülüğü altına girdiği anlaşılmaktadır. Sözleşmenin bu hükmü, davalıların işten ayrıldığı 2014 yılında hüküm doğurmaya başlamıştır. Bu durumda, 6101 sayılı Yasa’nın 4. maddesindeki düzenleme dikkate alınarak dava konusu rekabet yasağı ve ceazi şarta ilişkin sözleşme hükmü konusunda Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanmalıdır (Yargıtay 11.H.D.’nin 2015/6975 E.- 2016/2969 K.sayılı, 16.03.2016 tarihli emsal kararı). Olaya uygulanması gereken TBK’nın 445/1. maddesi uyarınca, “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğine hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde, yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz”. Aynı maddenin 2. fıkrasına göre ise “Hakim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve iş verenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir”. Rekabet yasağı içeren sözleşmenin 818 sayılı BK döneminde imzalanmış olması nedeniyle, BK’nın 19/2. maddesi uyarınca sözleşmenin mutlak butlanla batıl olduğundan da söz edilemez. 818 sayılı BK’nın 349. maddesinde ve TBK’nın 445. maddesinde düzenlenen geçersizlik hali özel norm niteliğinde olup kesin hükümsüzlük olarak değerlendirilemez. Hakimin müdahalesi ile giderilebilecek bir hükümsüzlük hali olduğunun kabulü gerekir (Yargıtay 11.H.D.’nin 2015/12450 E – 2016/6672 K.sayılı, 16.06.2016 tarihli kararı). Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, davalı …’ın satış temsilcisi, davalı …’ın iş makineleri satış müdürü, davalı …’in satış asistanı ve davalı …’nın tedarik zincirleri müdürü olarak çalışmakta iken istifa sonucu işten ayrıldıkları, dava dışı …. İsimli şirkette çalışmaya başladıkları ihtilafsızdır. Davacının ve dava dışı … Şirketinin merkez adresleri İstanbul’dadır. Davalılar, davacı şirketin İstanbul’daki işyerinde çalışmış, buradan istifa suretiyle ayrıldıktan sonra dava dışı …’ye ait İstanbul’daki iş yerinde (Bu iş yeri davacının eski adresindedir) çalışmaya başlamıştır. Rekabet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için coğrafi sınırlama yapılması zorunlu olmakla birlikte eğer sınırlama yapılmamışsa coğrafi sınır tüm Türkiye’dir. Dava konusu sözleşme coğrafi sınır içermemesi nedeniyle tüm Türkiye’yi kapsadığından TBK’nın 445/2. maddesi uyarınca hakim tarafından kapsam olarak yani coğrafi sınır yönünden sınırlandırılmalıdır. Sınırlandırma yapılırken davalının davacı nezdinde çalıştığı il sınırlarının esas alınması hakkaniyete uygun görülmüştür. Davalılar, İstanbul’da davacının iş yerinde çalışırken, rekabet yasağı sözleşmesini imzaladıklarına göre, rekabet yasağı hükmünün İstanbul İli için geçerli olduğunun kabulü gerekir. Davalılar İstanbul’daki çalışması için rekabet etmeme taahhüdünde bulunduğuna ve işten ayrıldıktan sonra da İstanbul’da rakip bir firmada çalışmaya başladığına göre, rekabet yasağı hükmünün geçersiz olduğunun ileri sürülmesi aynı zamanda TMK.’nın 2.maddesine de aykırıdır. Tüm bu açıklamalara göre; taraflar arasındaki rekabet etmeme sözleşmesi iş dalı ve zaman sınırı içermekte olup bu yönlerden bir aşırılık içermemektedir. Coğrafi sınır Türkiye olmakla, bu yönden aşırı olan rekabet yasağı kapsamı TBK’nın 455/2. maddesi uyarınca Dairemizce sınırlandırılmış olup coğrafi sınır İstanbul ili olarak belirlenmiştir. Davalıların işten ayrıldıktan sonra, rekabet yasağı süresi içinde İstanbul’da, aynı faaliyet alanında çalışmaya başladıkları dosya kapsamı ile sabit olup işçinin rekabet yasağını ihlal ettikleri sonucuna varılmıştır. Davalılar, istifa dilekçesi vermek suretiyle kendi özgür iradeleriyle iş akdine son vermişlerdir. Davalılar, davacının ekonomik küçülmeye girdiğini, ekonomik sıkıntılar nedeniyle işçilik haklarını ödemekte güçlük yaşadığını, bu nedenle işten ayrılmak zorunda kaldıklarını savunmuşsa da dosyada alınan bilirkişi raporu içeriğine göre, davalıların çalıştığı dönemde davacı şirketin ekonomik darboğazda olmadığı, bilançosunun iyi durumda olduğu, davalılara maaş ödemelerinin tam olarak ve zamanında yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacının başka işçileri işten çıkarması, davalıların istifa etmesi için haklı sebep oluşturmaz. Davalılar, davacıdan kaynaklanan haklı sebeplerle işten ayrıldıklarına dair savunmasını kanıtlayamamışlardır. Az yukarı da davalıların her birinin davacı şirkette hangi pozisyonlarda çalıştığı yazılmıştır. Davalılar, davacıyla aynı faaliyet kolundaki, aynı müşteri portföyü ile iş yapan … Şirketinde benzer pozisyonda çalışmakla rekabet yasağını ihlal etmiş durumdadırlar. Davalıların her birinin davacı şirketteki pozisyonları göz önünde bulundurulduğunda, davacı şirketteki müşteri portföyünü çok iyi bildikleri dikkate alındığında, TBK’nın 444/2. maddesi uyarınca davalıların bu eylemleri, davacıya önemli bir zarar verebilecek nitelikte olup davacının cezai şart talebi yerindedir. İş yerindeki pozisyonları dikkate alındığında, davalıların davacıya ait sırları bilmediği yönündeki savunmasına değer verilemez (Yargıtay 11. H.D.’nin 2015/8396 E. – 2016/3470 K. sayılı, 30.03.2016 tarihli emsal kararı). Davacının cezai şart talep etme hakkı bulunmakla birlikte TBK’nın 182/son maddesi uyarınca, hâkim, fahiş bulduğu cezai şartı resen terkin edebilir. Davaya konu olayda, davalının rekabet yasağını ihlal etmesi halinde 12 aylık net maaşı cezai şart olarak kararlaştırılmıştır. Bu cezai şart karşılığında davacı işveren herhangi bir yükümlülük üstlenmemiş olup 12 aylık ücret tutarının fahiş olduğu kanaatine varılmıştır. İlk derece mahkemesince her bir davalının aylık net ücretine ilişkin belgeler göz önünde bulundurularak kesinleşen mahkeme kararlarında 1 yıllık aylıklarının %50’si alınarak ya da bir başka deyişle TBK’nın 445/2. maddesi gereğince taktiri indirim hakkı %50 kullanılmak suretiyle altı aylık maaşları tutarında cezai şart her bir davalıya uygulanmak suretiyle hesaplama yapılmış olduğu anlaşılmakla, davalılar vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak ilk derece mahkemesince her bir davalının ayrı ayrı aylık brüt maaşının yarısı alınarak altı ile çarpılması neticesi davacının her bir davalı açısından talep edebileceği cezai şart miktarı belirlenmiş olmakla ilk derece mahkemesi kararı isabetli bulunduğundan, davalı vekilinin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalılar vekilinin asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur. HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalılar vekilinin asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı … tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irad kaydına; bakiye 95,12 TL istinaf karar harcının davalı …’den tahsiline, 3-Davalı … tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irad kaydına, bakiye 826,34 TL istinaf karar harcının davalı …’den tahsiline, 4-Davalı … tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irad kaydına, bakiye 665.10 TL istinaf karar harcının davalı … ‘dan tahsiline, 5-Davalı … tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, bakiye 2.935,07 TL istinaf karar harcının davalı …’dan tahsiline, 6-Davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendilerinin üzerinde bırakılmasına, 7-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 8-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.25/11/2021
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.