Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1392
KARAR NO: 2021/1314
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/02/2019
NUMARASI: 2017/714 E. – 2019/155 K.
DAVANIN KONUSU:Menfi Tespit
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket ile dava dışı … şirketi arasında düzenlenen kredi sözleşmesine müvekkilinin kefil olduğunu, borcun zamanında ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek asıl borçlu hakkında İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasından taşınır rehninin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığı gibi aynı alacak nedeniyle davacı hakkında da tahsilde tekürrür olmamamk kaydıyla İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında aynı tarihte takip başlatıldığını, asıl borçlu hakkında … İcra Müdürlüğünde başlatılan takipte rehinli araçların satışı ile dosya alacağının büyük oranda tahsil edildiğini, 20.03.2017 tarihnide dava dışı borçlunun hakkında, alacaklının talebi üzerine 24.446,11 TL bedelli rehin açığı belgesi düzenlendiğini, ancak bu hususun icra dosyasına bildirilmeyerek müvekkili aleyhine 146.664,00 TL borç nedeniyle haciz uygulandığını, yapılan tahsilatların kötü niyetli olarak davacının borçlu olduğu dosyaya bildirilmeyerek haciz uygulandığını ve davacının çalıştığı işyerine 25.05.2017 tarihli 146.664,00 TL bedelli haciz müzekkeresi gönderildiğini, davacının maaşının 1/4 ü ile ihbar ve kıdem tazminatlarının tümü üzerine haciz uygulandığını ileri sürerek, müvekkilinin takip dosyasında davalıya 122.198,33 TL borçlu olmadığının tespitine ve alacağın % 20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının haksız ve kötü niyetli olup reddi gerektiğini, İİK’nın 72/3. maddesi gereğince icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğini, dava dışı … ile müvekkili arasında 17.05.2016 tarihli, 60.750,00 TL limitli; 17.05.2016 tarihli, 50.990,00 TL limitli ve 17.05.2016 tarihli, 38.000,00 TL limitli üç adet ticari amaçlı taşıt kredisi ve rehin sözleşmesi düzenlendiğini, davacının da şirket yetkilisi olarak borca müteselsil kefil olduğunu, dava dışı asıl borçlu ve kefilin kredi borcunu ödememesi üzerine hesabın kat edilerek takip başlatıldığını, davacının müvekkiline 146.664,94 TL borcunun kesinleşen hesap kat ihtarı ve takip dosyası ile sabit olduğunu, davacı hakkında başlatılan takipte tahsilde tekerrür olmamak üzere notunun yazıldığını, takip dosyasında kesinleşen miktar için haciz talebinde bulunulduğunu ve icra müdürlüğünce sistemde kayıtlı olan takip miktarı için haciz yazısı yazıldığını, davacıdan fazla tahsilat yapılmadığını, davacının bakiye miktarı ödeyeceğini belirtmesi üzerine davadan bir gün sonra hacizlerin kaldırıldığını, buna rağmen menfi tespit davasının açılarak sürdürülmesinin kötü niyetli olduğunu, takip dosyasında yapılan tahsilatların belli olduğunu, davacının talep edilmeyen miktar yönünden menfi tespit davası açmasında hukuki yararı bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkememizce, uyuşmazlık konusu hakkında, yapılan açık duruşmalar ve yargılama sonunda; toplanan/sunulan deliller, bilirkişi raporu, İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ve İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyaları, davalı ile dava dışı … arasında yapılan taşıt kredi ve rehin sözleşmeleri ihtarnameler ile tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde davacının dava dışı şirket … asıl borçlu olduğu ticari amaçlı taşıt kredi ve rehin sözleşmelerine müteselsil kefil olduğu, davalı tarafından rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takiplerden asıl borçlu dava dışı … yapılan takip tarihinin 29/12/2016 ve yine davacı borçlu hakkında aynı sözleşmelerden kaynaklı olarak tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla başlatılan İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … sayılı takip dosyasının 29/12/2016 tarihinde yapıldığı, davacının dava dilekçesinde asıl borçlu hakkında yapılan takipte asıl borçlunun rehin açığı belgesinde belirtildiği gibi alacaklı görünen davacıya rehne konu araçların satışından elde edilen 146.237,29 TL nin ödendiği ve rehin açığı belgesinde bakiye borcun 24.466,11 TL olduğunun beyan edildiği ve dava dilekçesinin sonuç kısmında rehin açığı belgesi miktarı dışında kalan dava değeri borçtan dolayı borçlu olmadığının tespitine yönelik menfi tespit davası açtığı, dolayısıyla rehin sözleşmelerindeki müteselsil kefil olarak imzaladığı, rehin sözleşmelerindeki borcu kabul ettiği, ancak asıl borçluya karşı yapılan icra takip dosyasında asıl borçlu tarafından yapılan ödemeler nedeniyle ödenmeyen miktar dışında kalan tutar hariç ödenen kısım yönünden kendisi hakkında yapılan takipte 122.198,83 Tl borçlu olmadığının tespiti istediği sabit olup davacının rehin sözleşmelerine müteselsil kefil olduğunun sabit olduğu, icra takip dosyalarının incelenmesinde asıl borçluya karşı başlatılan İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında rehine konu araçların satıldığı, tahsil edilen miktarların davalı alacaklıya ödendiği, davalı cevap dilekçesinde her ne kadar kefil için başlatılan ilamsız takipte haciz işlemleri için talepte bulunulduğu tarihin rehin takibinde teminatların paraya çevrilmeden önceki tarih olduğunu, alacak miktarının o tarihte 146.664,94 TL olduğunu belirtmiş ise de, icra müdürlüğünde düzenlenen ve davalıya verilen 20/03/2017 tarihli rehin açığı belgesine göre bakiye borcun 24.466,11 TL olduğu, davacı adına aynı rehin sözleşmeden kaynaklı olarak yapılan icra takip dosyasında rehin açığı belgesinin verildiği tarihten yaklaşık iki ay sonra 25/05/2017 tarihinde davacının iş yerine borç miktarı 146.664 TL ( masraf ve faiz hariç olmak üzere ) maaş haciz müzekkeresi gönderildiği, davalının asıl borçlu yönünden yaptığı takipte 146.237,29 TL ödeme almış olmasına rağmen, yapılan ödemeleri asıl borçlu hakkında başlatılan takip dosyasına bildirmediği, huzurdaki davanın açılış tarihinin 04/07/2017 olduğu, davalı tarafından davalının işyerine gönderilen maaş haciz müzekkeresinin fekkinin 05/07/2017 tarihinde yani, dava tarihinden bir gün sonra istendiği anlaşılmış olup davacının dava tarihinde huzurdaki davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu, asıl borçlu tarafından rehnin paraya çevrilmesi yönünde yapılan takipte yapılan ödemenin müteselsil kefilin de borcunun toplam ödeme kadar sona erdireceği dolayısıyla davacının huzurdaki menfi tespit davasında asıl borçlu tarafından yapılan ödeme tutarı kadar borçlu olmadığının tespitini isteyebileceği, davalının rehin açığı belgesi verildikten sonra takip tutarı üzerinden maaş haciz müzekkeresi gönderilmesi davalının kötü niyetli olduğunu düşündürse de İİK 72. Maddesinde kötü niyet tazminatının takibin haksız ve kötü niyetli olduğunun anlaşılması halinde hükmedilebileceği, huzurdaki davada asıl borçluya ve davacı müteselsil kefile karşı yapılan icra takip tarihinde davalının asıl borçludan ve davacı kefilden alacaklı olduğu takip tarihinde borcun ödenmediği dolayısıyla takip tarihinde davalının icra takibi yapmakta haklı olduğu, bu nedenle kötü niyet tazminatı şartlarının oluşmadığı kaldı ki, davalı tarafından davacının iş yerine gönderilen maaş haciz müzekkeresinin dava tarihinden bir gün sonra davalı tarafından kaldırılmasının talep edildiği, dosya kapsamından davacının huzurdaki davanın açılması sebebiyle bir zarara da uğramadığı anlaşıldığından…” gerekçesiyle, davanın kabulü ile davacının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davalıya 122.198,83 TL borçlu olmadığnın tespitine, kötü niyet tazminatı talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarfından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını aynen tekrarla, müvekkilince dava dışı … A.Ş.’ye kullandırılan kredi borcunun ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek asıl borçlu hakkında rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip, davacı hakkında da tahsilde tekerrür olmamak üzere ilamsız takip başlatıldığını, davacı tarafça, müvekkiline verilen rehin açığı belgesi miktarı dışında kalan dava değeri kadar borçtan dolayı davacının borçlu olmadığının tespitine yönelik menfi tespit davası açıldığını ve mahkemece hatalı gerekçeyle davanın kabulüne karar verildiğini; davacının menfi tespit davası açmasında hukuki yararı bulunmadığını, kefil yönünden başlatılan takibin yasaya uygun olduğunu, takibin kesinleşmesinden sonra rehin takibindeki teminatlar henüz paraya çevrilmediğinden, o andaki borç miktarı olan 146.664,94 TL üzerinden icra müdürlüğünce maaş haczi gönderildiğini, bu durumun icra müdürlüğü sistemi ile ilgili olduğunu, talepte borç miktarının belirtilmediğini, davacıdan dava miktarınca fazla tahsilat yapılmadığını, bakiye borcun ödeneceğinin davacı tarafından beyan edilmesi üzerine henüz bu davadan haberdar olunmadan 05.07.2017 tarihinde hacizlerin fekkinin istenildiğini, yapılan tahsilatların icra müdürlüğüne bildirildiğini, fazladan tahsilat yapılmamasına rağmen menfi tespit davası açıldığını, oysa fazla tahsilat bulunması halinde dahi davaya gerek olmaksızın İİK’nın 361. maddesi gereğince işlem yapılması gerektiğini, yasal düzenleme ile koruma altına alınan bir husus için menfi tespit istenilmesinin davacının kötü niyetini gösterdiğini, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin benzer bir kararında bu tür durumlarda dava açılmasında hukuki yararın bulunmadığının kabul edildiğini, maaş haczinden kaynaklanan işlemin şikayet yoluyla ileri sürülmeden genel mahkemede menfi tespit davasına konu edilmesinin usulsüz olması nedeniyle mahkemece talebin usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, icra müdürünün yaptığı işleme karşı şikayet yoluna başvurulmadan açılan dava ile müvekkilinin haklarına zarar verildiğini, mahkemece taraflar arasındaki ticari ilişkininin değerlendirilmeden icra mahkemesinin yerine geçerek menfi tespit kararı verildiğini, ilk derece mahkemesince alınan rapora yönelik itirazların değerlendirilmediğini, usulsüz açılan dava sonucu müvekkilinin ciddi miktarda yargılama gideri ve vekalet ücreti ödemek zorunda kaldığını, davacının kötü niyetle davalıya zarar vermek amacıyla hareket ettiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı tarafından davacı aleyhine başlatılan takip nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespiti istemiyle İİK’nın 72. maddesi uyarınca açılmış bir menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş; karara karşı, yasal süresi içerisinde, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı ile dava dışı … A.Ş. arasında düzenlenen 17.05.2016 tarihli üç ayrı kredi sözleşmesini, davacı müteselsil kefil olarak imzalamıştır. Kredi borcunun ödenmemesi üzerine davalı tarafından 26.12.2016 tarihli Beyoğlu … Noterliğinin … nolu ihtarlarıyla hesap kat edilerek borcun ödenmesi talep edilmiştir. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, 29.12.2016 tarihinde davalı tarafından dava dışı … A.Ş. aleyhine taşınır rehinin paraya çevrilmesi yoluyla 146.664,94 TL alacağın tahsilinin istenildiği, takip talebinde …, … ve … plakalı araçların menkul rehni nedeniyle satışının istenildiği, satış sonucu icra müdürlüğünce araçların satılarak dosya alacağının tahsil edildiği, bu dosyada bakiye 24.466,11 TL alacak miktarı kalması nedeniyle bakiye 24.466,11 TL yönünden 20.03.2017 tarihli rehin açığı belgesi verildiği anlaşılmıştır. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davalı tarafından davacı aleyhine 29.12.2016 tarihinde 146.664,94 TL alacağın tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla takip başlatıldığı anlaşılmıştır. Davalı tarafından asıl borçluya yönelik icra takibinde, rehinli araçların satışında elde edilen satış bedelinden dosya alacağının kısmen tahsil edilmesine rağmen bu alacağın davacı hakkında başlatılan takip dosyasının bildirilmediği, 25.05.2017 tarihinde davalı alacaklı vekilince, takip dosyası borçlusu olan davalının maaşının haczedilmesini talep ettiği görülmüştür. Davalı vekili tarafından icra dairesine sunulan haciz talebinde her hangi bir miktar yazılmamıştır. İcra müdürlüğünce bu takip dosyasında tahsilat bulunmadığı belirlendiğinden, 25.12.2017 tarihinde davacının çalıştığı … Ltd. Şti.’ne takipteki miktar olan 146.664 TL için haciz yazısı yazılmıştır. Davacı, 26.05.2017 tarihinde icra müdürlüğüne sunduğu yazı ile borcun miktarına itiraz etmiş, davalı vekilinin 05.07.2017 tarihli yazısında rehinli takip nedeniyle üç aracın satışının yapıldığı ancak alacağın borcu karşılamaya yetmediği, rehin açığı belgesi düzenlendiği ve takibin devam ettiği bildirilmiştir. Davalı vekili aynı tarihli yazıyla davacının maaşı üzerine konulan hacizlerin kaldırılmasını talep edilmiş, icra müdürlüğünce haczin kaldırılması için davacının çalıştığı iş yerine yazı yazılmıştır. Ancak davacı, haciz yazısından sonra 04.07.2017 tarihinde eldeki davayı açmıştır. İlk derece mahkemesince yapılan bilirkişi incelemesi sonucu, asıl borçluya ait takip dosyasında araçların satışı üzerine yapılan tahsilat miktarı ile 04.07.2017 tarihinde davacı tarafından yapılan 4.000 TL ödemeni n mahsubundan sonra davacının 122.198,83 TL borçlu olmadığının tespit edildiği görülmüştür. Taraflar arasındaki ticari ilişkide, davacının müteselsil kefil olarak sorumlu olduğu, asıl borç ve ferilerinin miktarları bakımından bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Borç miktarı ve yapılan tahsilatlar tarafların kabulünde olması nedeniyle, ilk derece mahkemesince ihtilafsız olan hususlarda delil toplanmaması ve yargılama yapılmamasında hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Davalı vekilinin bilirkişi raporuna yönelik itirazları hukuki nitelikte olup ilk derece mahkemesince gerekçeli kararda bu hususlar değerlendirilmiştir. Dosya kapsamındaki delillerin değerlendirilmesinde, davalı ile dava dışı şirket arasında düzenlenen ticari nitelikteki kredi sözleşmesine davacının kefil olarak yer aldığı, borcun süresinde ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek asıl borçlu yönünden İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında toplam 146.664,94 TL alacağın tahsili amacıyla rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığı, aynı tarihte ve aynı miktar borç için tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davacı yönünden de İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyada takip başlatıldığı anlaşılmıştır. Alacağın rehinle temin edilmeyen kısmı yönünden İİK’nın 45. maddesi gereğince kefil yönünden takip başlatılmasında kanuna aykırı bir yön bulunmamaktadır. Davalı tarafından asıl borçlu hakkında başlatılan takipte rehin konusu araçların satılarak, borçlu tarafından yapılan 146.233,29 TL ödemenin mahsubundan sonra bakiye 24.466,11 TL alacak bulunduğuna ilişkin 20.03.2017 tarihli rehin açığı belgesi düzenlenerek davalıya verilmiştir. Bu durumda, davalı tarafından farklı takip dosyalarından takip başlatılması ve davacı borçlu hakkında başlatılan takibin esas dosyada yapılan tahsilattan tekerrür oluşturmama kaydı bulunması nedeniyle yapılan tahsilatların icra müdürlüğüne bildirilmesi gerekir. Davalı vekilince yapılan kısmi tahsilat bildirilmeksizin 25.05.2017 tarihinde haciz talep edildiğinin icra müdürlüğünce dosyadaki takip alacağı miktarınca, davacının ücret geliri üzerine haciz yazısı yazılmıştır. Belirtmek gerekir ki, davalının talep şekli ve yapılan kısmi tahsilatın dosyaya bildirilmemesi nedeniyle icra müdürlüğüne atfedilebilecek hiçbir kusur bulunmadığından davanın açılmasına davalının sebebiyet verdiğianlaşılmaktadır. Davacının talebi aşkın haciz veya icra müdürlüğünce sehven yapılan fazla tahsilatına ilişkin olmadığından, bu talebin şikayet yoluyla ileri sürülmesi mümkün olmadığından, menfi tespit davası yoluyla ileri sürülmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Davalının takip konusu alacak nedeniyle 146.233,29 TL tahsilat yaptığı ve rehin açığı belgesinin düzenlendiği tarih itibariyle 24.466,11 TL davalı alacağının bulunduğu tarafların kabulündedir. Davalı vekili cevap dilekçesinde, açılan davayı kabul etmemiş, taraflar arasındaki ticari ilişkiyi anlatmakla yetinmiştir. Kesinleşen takip sonucu yapılan tahsilatın davalı tarafından icra müdürlüğüne bildirilmemesi nedeniyle, takip dosyasında icra müdürlüğüne iletilen haciz talebi sonucu icra müdürlüğünce takip alacağı miktarında mal varlığı için haciz yazısı yazmasında davacı veya icra müdürlüğüne yüklenebilecek her hangi bir kusur bulunmamaktadır. Her dava açıldığı tarihteki şartlara göre değerlendirileceğinden ve 146.664,94 TL’lik hacze ilişkin tek talebinin dava tarihinden bir gün sonra davalı vekilince icra müdürlüğüne iletilmesi nedeniyle davacının, menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmaktadır. İİK’nın 33/2 ve 71. maddeleri ile borçlunun, icra takibinin kesinleşmesinden sonraki evrede gerçekleşen itfa ve imhal iddialarıyla ilgili olarak icra hakimliğine başvurma yetkisinin bulunması, bu konuda genel mahkemede menfi tespit davası açılmasına engel değildir. Davacının, yarışan hukuki imkanlardan menfi tespit davası yolunu kullanmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamıştır. Davacının talebi haczin kaldırılması veya aşkın hacze ilişkin olmadığından, davalının talebiyle hacizlerin kaldırılmasıyla dava konusuz kalmamıştır. Davalının, davayı kabul yönünde açık veya örtülü bir beyanın bulunmaması nedeniyle ilk derece mahkemesince HMK’nın 314. maddesi ile Harçlar Kanunu ve AAÜT hükümlerine göre davalının yargılama giderlerinden tam olarak sorumlu tutulmasında hukuka aykırı bir yön bulunmadığından, davalı vekilinin tüm istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Bakiye 6.260,55 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 04.11.2021 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.