Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1288 E. 2021/1070 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1288
KARAR NO: 2021/1070
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/05/2019
NUMARASI: 2018/263 E. – 2019/400 K.
DAVANIN KONUSU:Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
Taraflar arasında görülen genel kurul kararının iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 29.12.2017 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısının 4 numaralı gündem maddesinin, esas sözleşmenin payların devri tadil tasarısının görüşülmesi ve onayına ilişkin olduğunu, maddenin yönetim kurulunca teklif edilen yeni şeklinin müvekkillerinin toplam 27.468,75 adet olumsuz oyuna karşılık diğer şirket ortaklarının 45.531,75 adet olumlu oyu ve oy çokluğu ile kabul edildiğini, müvekkillerinin alınan karara olumsuz oy kullanarak muhalefet şerhini toplantı tutanağına yazdıklarını, alınan kararın açıkça TTK’nın 421/3. maddesine aykırı olduğunu, bu hüküm uyarınca nama yazılı payların devrinin sınırlandırılmasına ilişkin esas sözleşme değişikliği kararlarının sermayenin en az %75’ini oluşturan pay sahiplerinin veya temsilcilerinin oyu ile alınabileceğini, bu tür bir kararın ancak yasada belirlenen özel nisapla alınabileceğini, şirketin paylarının nama yazılı olduğunu ve genel kurulda da nama yazılı payların devrine sınırlama getirildiğini, kararın yasanın açık hükmüne rağmen yaklaşık %60 oranındaki sermaye payıyla alındığını ileri sürerek, davalı şirketin 29.12.2017 tarihli toplantının 4 numaralı nama yazılı payların devrinin sınırlandırılmasına ilişkin kararın iptali ile TTK’nın 449. maddesi gereğince tedbiren yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin aile şirketi niteliğinde olduğunu ve şirket kurucusu …’ın ölümü ile beş ortaklı şirkete dönüştüğünü, şirket ortağı olan mirasçılar arasındaki husumet nedeniyle eldeki davanın açıldığını, genel kurulun ve alınan kararın usulüne uygun olduğunu, davacının şirket ortakları aleyhine açmış olduğu miras hukukundan kaynaklı davalar ile haksız şikayetleri bulunduğunu, davanın yegane amacının müvekkili şirkete zarar vermek olduğunu, davacının yıllar önce müteahhitliğini yapmış olduğu yerleri bile yönetim kurulu üyeliği sona erdikten sonra şikayet ettiğini, genel kurulda alınan kararların usulüne uygun olarak alındığını, davacının sözünü ettiği vasiyetin iptali davası sonucunda davacı lehine bir karar verilmediğini, vasiyetin açılıp okunması ile davasının da onanarak kesinleştiğini, ortada geçerli bir vasiyetname varken çoğunluk vasiyetname hükümleri nazara alınarak hesaplanması gerektiğini, kararla payların rakiplere devrinin önlenmesinin amaçlandığını, TTK’nın 492. maddesinde de nama yazılı payların devrinin sınırlandırılmasının istisnalarından olduğunu, buna göre uygulama ve doktrinde devrin şirketin rakiplerine yapılmasının sınırlandırılmasının hukuki olduğunu, böyle bir devrin şirketin ekonomik bağımsızlığını zedeleyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…TTK’nın 445. maddesine Genel Kurul Kararlarının iptali-iptal sebepleri başlığı altında; 446.madde de belirtilen kişilerin Kanun veya Esas Sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan Genel Kurul Kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde iptal davası açabileceği hüküm altına alınmış, anılan bu madde de atıf yapılan TTK 446/1.maddesi (a) bendinde de ‘Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten’ pay sahiplerinin iptal davası açabileceği hüküm altına alınmıştır. Belirtilen yasal düzenlemede de görüldüğü üzere pay sahibi tarafından Genel Kurul Kararlarının iptali davasını açabilmek için karara muhalif kalınması yeterli olunmayıp, ayrıca muhalefetin tutanağa geçirilmesi de şarttır. İptali talep olunan 4 nolu karar bakımından şirket ticari defter ve dayanak kayıtları üzerinde yaptırılan uzman bilirkişi incelemesi sonucu alınan rapor kapsamına göre; davacıların davalı şirketin %36,63 hisselerinin sahibi oldukları, dava konusu genel kurula davet edildikleri, davacıların toplantıya katılarak pay devrinin sınırlandırılmasına ilişkin esas sözleşmenin değiştirilmesi kararına karşı olumsuz oy kullandıkları ve muhalefetlerini tutanağa yazdırdıkları, üç aylık süre içerisinde bu davayı açtıkları hususunda bir ihtilaf bulunmadığı, yokluk ve butlan hallerinin yanı sıra genel kurul kararlarının hükümsüzlük hallerinden birisinin de iptal edilebilirlik olduğu, genel kurul kararlarına karşı iptal davası açma hakkını düzenleyen TTK maddesi 446 hükmüne göre; a) Toplantıda hazır bulunup da karar olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, b)Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren paysahipleri … İptal davası açabilir. hükmünden anlaşıldığı üzere kural olarak paysahiplerinin iptal davası açabilmeleri için toplantıda hazır bulunmaları, iptali konu ettikleri karara karşı olumsuz oy kullanmaları ve bu muhaleetlerini tutanağa yazdırmaları gerektiği, yapılan davete rağmen toplantıya katılmayan ve muhalefet şerhini tutanağa yazdırmayan bir pay sahibinin ancak, usulüne uygun toplantı davetinin yapılmamış olması, gündemin gereği gibi ilan edilmemiş olması, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmemesi, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerin toplantıya katılıp oy kullanmaları, müktesep hakların ihlal edilmiş olması, hallerinden birin varlığı ve bu aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu kanıtlaması durumunda iptal davası açabilir. esas sözleşme değişikliklerinde toplantı ve karar nisaplarını düzenleyen TTK 421/3-c hükmüne göre ‘nama yazılı payların devrinin sınırlandırılması’na ilişkin esas sözleşme değişikliği kararlarının, ‘sermayenin en az yüzde yetmişbeşini (%75’ini) oluşturan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin olumlu oylarıyla’ alınması gerekir. Ancak iptali istenen genel kurul kararının hissedarların %67,37 ‘ni oluşturan payların olumlu oylarıyla alındığının anlaşıldığı ve bu durumda alınan genel kurul kararının kanuna (TTK madde 421/3-c hükmüne) açıkça ayrı olduğu … ” gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalı şirketin 29.12.2017 tarihli genel kurulunun 4 nolu kararının iptaline, kararın yürütmesinin TTK’nın 449. maddesi gereğince kararın kesinleşmesine kadar geri bırakılmasına, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, iptali istenen maddenin nama yazılı payların devrine ilşkin TTK’nın hükümlerine uyumlu olduğunu, davalı şirketin bir aile şirketi olup, şirketin kurucusu …’ın vefatından sonra 5 ortaklı bir şirkete dönüştüğünü, şirket ortaklarından üçünün kardeş birinin de anneleri olduğunu, tüzel kişi ortağın ise aynı ortakların bulunduğu aile şirketlerinden biri olduğunu, kardeşler arasında yargıya intikal eden bir çok husumetin bulunduğunu, eldeki davanın da hiç bir hukuki dayanağı olmaksızın açıldığını, kararla şirketin esas sözleşmesinin TTK’ya uyumlu hale getirildiğini, bu kapsamda nama yazılı payların devrin de yeni TTK’ya uyumlu olarak düzenlenerek, yapılan düzenleme ile pay devrinin haklı sebeplere bağlandığını, davacının sözünü ettiği vasiyetin iptali davası sonucunda davacı lehine bir karar verilmediğini, vasiyetin açılıp okunması davasının onanarak kesinleştiğini, geçerli bir vasiyetname varken çoğunluğun vasiyetname hükümlerine göre hesaplanması gerektiğini, TTK’nın 493/2. maddesinde önemli sebep kavramının, “pay sahipleri çevresinin bileşimine ilişkin esas sözleşme hükümleri, şirketin işletme konusu veya işletmenin ekonomik bağımsızlığı yönünden onayın reddini haklı gösteriyorsa, önemli sebep oluşturur” şeklinde açıklandığını, bu kapsamda şirket paylarının rakiplerin eline geçmesinin sınırlandırılmasının haklı neden olarak kabul edileceğini, davalıların miras hukukundan kaynaklı davaları ile haksız şikâyetleri bulunduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava, 29.12.2017 tarihinde gerçekleşen olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 4 nolu kararın TTK’nın 455 vd. maddeleri uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulü ile genel kurulun davaya konu kararının iptaline karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. TTK’nın 445. maddesi uyarınca, ”446 ıncı maddede belirtilen kişiler, kanun ve esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürtüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde iptal davası açabilirler.” TTK’nın 446. maddesinde de iptal davası açabilecek kişiler sayılmış olup buna göre, toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, toplantıda hazır bulunsun ya da bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın, çağrının usulüne uygun yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına veya oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, yönetim kurulu ve yönetim kurulu üyelerinden her birinin iptal davası açabileceği belirtilmiştir. Davanın, iptal davası için aranan üç aylık hak düşürücü süre içinde açıldığı, yokluk hali için davanın süreye tabi olmadığı anlaşılmaktadır. Davacıların ortağı olduğu şirketin 29.12.2017 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulunun 4 nolu gündem maddesi ile ana sözleşmenin pay devrine ilişkin 7. maddesinin tadilinin görüşüldüğü ve şirketin nama yazılı paylarının rakiplere satılması, payların aile dışında kişilere satılmasının yönetim kurulunun onayına tabi tutulduğu anlaşılmaktadır. Ana sözleşme değişikliği davacıların 27.468,75 adet olumsuz oyuna karşı, 47.531,25 oyla alınmıştır. TTK’nın esas sözleşme değişikliklerinde toplantı ve karar nisapları başlıklı 421. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, kanunda veya esas sözleşmede aksine hüküm bulunmadığı takdirde, esas sözleşmeyi değiştiren kararlar, şirket sermayesinin en az yarısının temsil edildiği genel kurulda, toplantıda mevcut bulunan oyların çoğunluğu ile alınacağı, ilk toplantıda öngörülen toplantı nisabı elde edilemediği takdirde, en geç bir ay içinde ikinci bir toplantı yapılabileceği, ikinci toplantı için toplantı nisabının, şirket sermayesinin en az üçte birinin toplantıda temsil edilmesi olduğu, bu fıkrada öngörülen nisapları düşüren veya nispî çoğunluğu öngören esas sözleşme hükümleri geçersiz olduğu belirtildikten sonra; maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında, bazı kararlar için ağırlaştırılmış nisap öngörmüş olup bu kapsamda, maddenin üçüncü fıkrasında, nama yazılı payların devrinin sınırlandırılması konusunda alınacak genel kurul kararlarının, sermayenin en az yüzde yetmişbeşini oluşturan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin olumlu oylarıyla alınacağı hükme bağlanmıştır. Görüldüğü gibi Kanun’un 421/3.c maddesinde nama yazılı payların devrinin sınırlandırılması kararları, şirket sermayesinin yüzde yetmişbeşini oluşturan pay sahiplerince alınabilir. Diğer yandan nama yazılı payların devrine ilişkin sınırlandırmalar konusunda TTK’nın 491 ve devamı maddelerinde de düzenleme yer almaktadır. TTK’nın 492. maddesinde esas sözleşmeyle yapılabilecek sınırlamalar düzenlenmiş olup, esas sözleşmede pay devrinin şirketin onayı ile yapılabileceğine ilişkin düzenleme yapılabileceği kabul edilmiştir. TTK’nın 493. maddesinde ret sebepleri açıklanmış olup, maddenin ikinci fıkrasında ise “Pay sahipleri çevresinin bilişimine ilişkin esas sözleşme hükümleri, şirketin işletme konusu veya işletmenin ekonomik bağımsızlığı yönünden onayın reddini haklı görüyorsa, önemli bir sebep sayılır” düzenlemesi bulunmaktadır. Somut olayda uyumazlık, devredilen nama yazılı payların şirket tarafından kabul edilmemesi değildir. Uyuşmazlık, nama yazılı payların devrinin sınırlandırılmasına ilişkin esas sözleşme değişikliğinin yasada öngörülen nisapla alınıp alınmadığıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alının bilirkişi raporuna göre, kararın %63,37 olumlu oya karşılık %36.63 ret oyuyla alındığı ve nama yazılı payların devri için yasada öngörülen asgari nisabın gerçekleşmemesi nedeniyle alınan kararın yoklukla malül olduğu anlaşılmıştır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 26.09.2019 tarih ve 2018/835 Esas- 2019/5861 Karar, 2018/2183 Esas- 2019/6811 Karar ve özellikle 2018/535 Esas- 2019/2685 Karar sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02.04.2014 tarih, 2013/11-1048 E.- 2014/430 K. sayılı ilamında açıklandığı üzere anonim şirket genel kurul kararlarının hükümsüzlük halleri, iptal, yokluk ve butlan olarak iki alt kategoride ele alınabilir. Genel kurul kararlarının iptali talebinde bulunabilmek için 6102 sayılı TTK’nın 445 ve 446. maddelerindeki sebep ve prosedürlerin varlığı dikkate alınır. Anonim şirket genel kurul kararlarının butlan sebepleri ise Kanun’un 446. maddesinde örnekseme yöntemiyle sayılmıştır. Buna karşın, anonim şirket genel kurul kararlarının yokluğu müessesesi TTK’da düzenlenmemekle birlikte, Yokluk; bir hukuki işlemin doğabilmesi için öngörülen kurucu veya şekli nitelikte olan emredici hükümlere aykırılık halidir (Mehmet BAHTİYAR, Ortaklıklar Hukuku, s.196). Bu aykırılık, işlemin unsurlarında eksikliğe yol açar ve işlemi “yokluk” ile sakat hale getirir. Yok sayılan işlem, şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluk, bunu ileri sürme konusunda hukuki menfaati bulunan herkes tarafından her zaman ileri sürülebilir ve tespit ettirilebilir; hâkim tarafından da re’sen dikkate alınır. Mahkemenin vereceği tespit hükmü, bu durumu açıklayıcı niteliktedir. Yokluk ve butlan hallerinin varlığı halinde bu hususun mahkemelerce re’sen göz önünde bulundurulacağı ve herkesin bu geçersizliği, mülga 6762 Sayılı TTK’nın 381. maddesinde (6102 S. TTK 445-446) düzenlenen koşullara tabi olmaksızın ileri sürebileceği Hukuk Genel Kurulu’nun 12.3.2008 gün ve 2008/11-246 E., 2008/239 K. sayılı ilamında da benimsenmiştir. Bu hukuki açıklamalara göre, davalı şirketin iptali istenen 29.12.2017 tarihli genel kurulunda nama yazılı pay senetlerinin devrinin sınırlandırıldığı, ancak alınan kararın yasada belirlenen nisaplarla alınmadığı anlaşıldığından alınan kararlar yoklukla sakat kararlardır. İlk derece mahkemesince yoklukla malul olan kararın yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken iptaline karar verilmesi yerinde değildir. Açıklanan gerekçelerle davalı vekilinin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemekle birlikte kararın resen düzeltilmesi gerekmektedir. Açıklanan bu gerekçelerle, davalı vekilinin istinaf başvuru sebepleri yerinde görülmemekle birlikte, HMK’nın 33 ve 355. maddeleri uyarınca kararın resen düzeltilmesi gerektiğinden, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının düzeltilmek üzere kaldırılmasına ve davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda yazıldığı üzere; Davalı vekilinin istinaf başvuru sebepleri yerinde görülmemekle birlikte, HMK’nın 33 ve 355. maddeleri uyarınca kararın resen düzeltilmesi gerektiğinden, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının resen düzeltilmek üzere kaldırılmasına ve davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda; 1-Davanın kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlğünün … sicil numarasına kayıtlı … A.Ş.’nin 29.12.2017 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında alınan 4 nolu kararın yok hükmünde olduğunun tespitine, 2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,3-Davacının peşin olarak yatırdığı 35,90 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 2.725,00 TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, 5-Davacının yaptığı ilk masraf 41,10 TL posta gideri+vekalet harcı+vekalet pulu gideri 31,60 TL olmak üzere toplam 72,70 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, 6-Taraflarca yatırılan gider avansının hüküm kesinleştiğinde taraflara iadesine, 7-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden; a)Davalı tarafça yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; istinaf peşin karar karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince davalı tarafa iadesine, b)Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 8-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 33, 355 ve 353/1.b.2. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 17.09.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.