Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/127 E. 2021/62 K. 21.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/127
KARAR NO : 2021/62
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 14.Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 15/02/2018
NUMARASI : 2015/53 Esas – 2018/201 Karar
DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne yönelik verilen hükme karşı her iki taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı …’de genel müdür pozisyonunda çalıştığını, aynı zamanda davalı şirketin %40 oranında hissedarı olduğunu, genel müdürlük görevini sürdürmekteyken, davalı şirket Beyoğlu …. Noterliğinin 18.09.2014 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesiyle, yönetim kurulunun 05.09.2014 tarih ve 2014/14 sayılı kararı nedeniyle genel müdürlük görevine son verildiğinin bildirildiğini, haksız ve hukuka aykırı olarak işten çıkarıldığını, müvekkilinin genel müdürlük görevindeyken mesai mefhumu olmadan çalıştığını, bu nedenle çalışma süresi 4857 sayılı İş Kanunu’nda belirtilen haftalık 45 saatlik çalışma süresinin çok üzerinde olduğunu belirterek, 21.01.2014 – 05.09.2014 tarihleri arasında işlemiş aylık ücretler ve belirli süreli iş akdinin sona erdiği tarihe kadar olan aylık ücret alacağı toplamının 900.000 TL ve müvekkilinin milli ve dini bayram, hafta sonu tatil günleri, yıllık izinler ücreti 1.000 TL olmak üzere toplam 901.000 TL’nin davalı şirketten alınarak ödenmesini talep etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; davacının, müvekkili şirketin hali hazırda %40 oranında hisselerinin sahibi olduğunu, davacı … ve …’nın, hisselerinin tamamına sahibi oldukları … A.Ş. hisselerinin %60’ını 24 Aralık 2013 tarihinde dava dışı … A.Ş. (…)’ye devrettiklerini, akabinde müvekkili şirketin ticaret unvanının “… Anonim Şirketi” (… veya Şirket) olarak değiştirildiğini, müvekkili şirketin halihazırda hisselerinin %40’ı davacıya, %55’i dava dışı ….Medikale, %5’lik kısmı ise Hollanda menşeli …. Şirketine ait olduğunu, hisse devri aşamasında davacının, hisseleri devralan … Medikal’e Şirket’in malvarlığı ve mali durumu hakkında verdiği taahhütlerin gerçeğe uymadığının ve ayrıca davacının genel müdürlük ve yönetim kurulu üyeliğinden doğan yetkilerini kötüye kullandığının tespit edildiğini, davacı ile müvekkili şirket ve yine davacı ile diğer hissedarlar arasındaki çok sayıda ihtilaf bulunduğunu, davacının işbu davaya konu ettiği haksız ve mesnetsiz taleplerinin davacının, şirket’in faaliyetlerini sekteye uğratma çabasının bir uzantısı olduğunu, davacının, davalı şirkette 30.04.2014 ile 05.09.2014 tarihleri arasında genel müdürlük yaptığını, davacının 22.01.2014 tarihinden itibaren müvekkil şirkette genel müdürlük görevini ifa ettiğini belirtmesinin yanlış olup mahkemeyi yanıltmaya çalıştığını, davacı …’nın, müvekkili şirket yönetim kurulunun 2014/4 sayılı ve 30.04.2014 tarihli kararı ile şirket yönetim kurulunun 2014/4 sayılı ve 30.04.2014 tarihli kararı ile genel müdürlüğe seçildiğini, davacının genel müdürlükten doğan yetkilerini kötüye kullanarak müvekkili şirkete ve pay sahiplerine zarar verdiğinin tespiti üzerine de genel müdürlük görevine son verildiğini, davacının üç yıllık ücret talep ettiğini, davacının ücret talebini dayandırdığı Hissedarlar Sözleşmesine davalı şirketin taraf olmadığını, davacıya genel müdür olarak görev yaptığı 4 ay 5 günlük süre içinde ücrete mukabil yapılan ödemeler, müvekkili şirketin ticari kayıtlarının ve davacının avans ve borç hesaplarının incelenmesi sonucu tespit edilebileceğini, davacının azilden sonraki dönemi de kapsayacak şekilde 36 aylık ücret talebinin ise hiçbir hukuk kuralı ve teamül ile örtüşmeyen mesnetsiz bir talep olduğunu ve reddedilmesi gerektiğini, davacının önce şirketin feshini talep etmesi, ardından ise azilden sonraki dönem için ileriye dönük olarak 3 yıllık ücret alacağı talep etmesinin kötü niyetli olduğunu gösterdiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı, davalı iddiaları, ticaret sicil kayıtarı, davacının dosyaya sunmuş olduğu hissedarlık sözleşmesi, dosya içeriğine uygun ve hüküm kurmaya yeterli bulunan bilirkişi kurulu raporu ve tüm dosya kapsamından; Davalı şirketin, süre ve ücretin belirlendiği iddia olunan 22/01/2014 tarihli sözleşmede taraf olmadığı bu nedenle sözleşmenin ücret alacağına esas alınamayacağı Mahkememizce kabul edilmekle davacının 30/04/2014 tarihli yönetim kurulu kararı ile davacının genel müdür olarak seçildiği, ücret kararlaştırılmadığı, 15/09/2014 tarihinde yönetim kurulu kararı ile görevine son verildiği, davacının toplam olarak 4 ay 5 gün davalı şirkette görevde bulunduğu, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere kıyaslanmaya emsal ücret bulunmadığı ancak genel müdür ücretlerinin 15.000 TL – 50.000 TL arasında değişken ücretler ödendiği ve 25.000 TL ücretin dosya kapsamı itibariyle uygun olduğu kabul edilerek … ” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 104.166,70 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin ve sair istemlerin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Davacının, müvekkili şirketin hali hazırda %35 oranında hisselerinin sahibi olduğunu, usulüne uygun olarak alınan kararlarla genel müdürlük ve yönetim kurulu üyeliği görevinden azledilmiş olup hiç bir hak ve alacağı olmadığını, Davacı … ve …, hisselerinin tamamına sahibi oldukları …Anonim Şirketi hisselerinin %60’ını 24 Aralık 2013 tarihinde dava dışı …A.Ş.’ye devrettiğini, davacının genel müdürlük ve yönetim kurulu üyeliğinden doğan yetkilerini kötüye kullandığının tespit edildiğini, buna istinaden dava dışı … tarafından davacı aleyhine İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1566 Esas sayılı dosyası ile 900.000 TL lik alacak davası açılmış ve bu dosyada mahkemece 01.02.2018 tarihli kararla 890.000 TL nin …’dan tahsiline karar verildiğini, dava dışı … şirketi tarafından bu davanın açılmasının akabinde davacı tarafından, müvekkili Kayı Benefit şirketi aleyhine belirli süreli iş sözleşmesinden kaynaklanan alacak iddiası ile 901.000 TL lik dava ikame edilmiş olup ilk derece mahkemesinin kısmen kabule dair hükmünün yerinde olmadığını, Davacının hisssedarlar sözleşmesine istinaden görev yapmadığı süreleri de kapsayacak şekilde ileriye dönük üç yıllık ücretlerini müvekkili şirketten talep ettiğini, müvekkili şirketin, davacının ücret talebini dayandırdığı hissedarlar sözleşmesine taraf olmadığını ve yerel mahkemenin reddedilen kısım yönünden yasal gerekçelerinin yerinde olduğunu, alacağın kısmen kabulüne dair kararının hukuka aykırı olduğunu, davacının dilekçesinde alıntı yaptığı ve aylık 25.000 TL ücret talebini dayandırdığı 22.01.2014 tarihli hissedarlar sözleşmesinin, müvekkili şirketin hissedarlarından dava dışı … Medikal (hisseleri devralan) ile davacı ve eşi … arasında imzalandığını, dolayısıyla işbu sözleşmenin, şirketin hissedarları arasında akdedilmiş olup müvekkili şirketin bu sözleşmeden doğan herhangi bir yükümlülüğü bulunmadığını, davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin kendilerince anlaşılamadığını, TTK’nın 375. maddesi uyarınca davacı usulsüz işlemleri nedeniyle azledildiğini, alınan kararların hukuka uygun olduğunu ve anonim şirkette genel müdürün azli her zaman mümkün olduğunu, nitekim, Yargıtay 11. HD.’nin 02.07.2014 tarih ve 2014/6772 E. 2014/12693 K. sayılı emsal kararında genel müdürlerin azlinin her zaman mümkün olduğunun belirtildiğini,Yukarıda açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle:Müvekkilin genel müdürlük görevine son verilmesine ilişkin yönetim kurulu kararının usule aykırı olduğunu, sözleşmenin 4.1. maddesinde aynı sözleşmenin 3.2. maddesine atıf yaparak, kararların (önemli kararlar) oy birliği ile alınacağını hükme bağladığını, bu maddeye rağmen yönetim kurulunun, sadece iki üyenin imzası ile karar alıp müvekkili …’nın genel müdürlük görevine son verdiğini, sözleşme gereği usulsüz olan bu kararın hukuka aykırı olduğunu,Bilirkişi kurulunun yaptığı inceleme sonucunda oluşturduğu 22/04/2016 tarihli raporda, davalı şirketin 22/01/2014 tarihli hissedarlar sözleşmesine taraf olmadığına yönelik tespitinin ilk hata olarak bu şekilde tezahür ettiğini, şirketin 22/01/2014 tarihli sözleşmeye taraf olmadığından dolayı bu davada yer almayacağı iddiası tümüyle kabul edilemez nitelikte olduğunu, dava dosyasında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere davada adı geçen tüm şirketlerin … içerisinde yer almakta ve birbirleriyle bütünüyle organik ilişki içerisinde olduklarını, davalı şirketin sözleşmede imzası bulunmadığı gerekçesi ile davaya taraf olamayacağı iddiasını kabul anlamına gelmemek üzere, bir an için bu savunma kabul edilse bile müvekkili …’nın genel müdürlük görevini davalı şirkette ifa etmiş olmasından dolayı, davalı olarak gösterilmesinin doğal olduğunu, bu nedenle bilirkişinin bu noktada yanıldığını, 22/04/2016 tarihli bilirkişi raporunda davalı şirket ile müvekkili … arasında genel müdürlük görevine ilişkin sözleşme olmadığını belirtilerek davalı şirketin sorumlu olamayacağı tespitlerini yaptıklarını, bu tespitin tümüyle gerçeğe aykırı ve kabul edilemez olduğunu, bu noktada TSG’nin15/05/2014 tarihli 8570 sayılı nüshasında yayınlanan yönetim kurulu kararının açıklayıcı ve kesin nitelikte olduğunu, İstanbul 44. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/605 esas sayılı dosyası ile İstanbul 16.Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/6 esas sayılı dosyalarında yargılamaların sürdüğünü, bu dosyalarda yaptıkları savunmalar ile müvekkiline yüklenen tüm suçlamaların asılsız olduğunu ve müvekkili şirketten çıkartılarak şirketin tamamen büyük ortağın eline geçmesine yönelik bir işlemin parçası olduğunun ifade edildiğini ve ispatlandığını, bütün bu olaylara ilişkin yargılamalar her iki ceza mahkemesinde devam etmekte olup, müvekkilinin beraat edeceğine inançlarının tam olduğunu, İstanbul 14.Asliye Ticaret Mahkemesi yukarıda esas numarası verilen yargılamaların sona ermesini beklemediğini ve karar tesis ettiğini, o davaların bekletici mesele sayılması gerektiğini,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen reddine dair istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek; ilk derece mahkemesi kararının lehte olan kısımlar hariç olmak üzere kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne, davalı tarafın istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının davalı şirket nezdinde genel müdür olarak çalışmasından dolayı aylık ücret vb. alacaklarının tahsili istemiyle açılmış bir alacak davasıdır. Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanını kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunmuşlardır. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekilinin istinaf başvurusunun değerlendirilmesinde İlk derece mahkemesinin hükmü davacı vekiline 06.04.2018 tarihinde kendi adresinde ve bizzat kendisine tebliğ edildiği şerhi verilmek suretiyle tebliğ edilmiş, HMK’nın 345. maddesindeki iki haftalık istinaf süresi 20.04.2018’de sona ermiştir. İstinaf başvuru dilekçesi 23.04.2018 tarihinde yasal süre geçtikten sonra verilmiştir.HMK’nın 346. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesince davacı istinaf başvurusunun süre yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, ilk derece mahkemesince HMK’nın 346. maddesi uyarınca işlem yapılmaksızın, dava dosyası dairemize gönderilmiştir.HMK’nın 346. maddesi gereğince, istinaf dilekçesinin yasal süresi içinde verilmediğinin tespiti halinde ilk derece mahkemesince istinaf dilekçesinin reddine karar vermesi gerekir ise de ilk derece mahkemesi bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar vermeden dosyayı doğrudan istinaf incelemesi için Bölge Adliye Mahkemesine göndermesi halinde, HMK’nın 352/1.c. maddesi gereğince istinaf mahkemesince bu konuda karar verilmesi mümkündür.Davacı vekilince her ne kadar tebligatın kendisine yapılmadığı ve imzanın kendisine ait olmadığı beyanı ile tebligatın öğrenme tarihinin 23.04.2018 tarihi olarak kabulü talep edilmişse de davacı vekiline gerekçeli karar ve davalı istinaf başvuru dilekçesinin tebliğine ilişkin tebligat mazbatası içeriğinden, tebligatın davacı vekili adresinde ve bizzat kendisine yapıldığı şerhi bulunduğu, kaldı ki tebligatın ve imzanın sahteliği hususunda herhangi bir müracaat yapıldığına ilişkin bilgi ve belge de sunulmadığı gözetildiğinde, davacı vekilinin tebligatın usulsüzlüğüne ilişkin iddiaları yerinde görülmemiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, davacı vekilince istinaf süresi geçirildikten sonra istinaf kanun yoluna başvurduğundan, istinaf başvurusunun HMK’nın 346, 352 maddeleri uyarınca süre yönünden reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davalı vekilinini istinaf başvurusunun incelenmesinde Davacının davalı şirket yönetim kurulunun 2014/4 sayılı 30.04.2014 tarihli kararı ile üç yıl süreyle genel müdürlüğe seçildiği, yine yönetim kurulunun 2014/14 sayılı 05.09.2014 tarihli kararı ile genel müdürlük görevine son verildiği anlaşılmaktadır. Mahkeme gerekçesinde de açıklandığı üzere, TTK’nın 375. maddesi uyarınca yönetim kurulu kararı ile her zaman müdürün görevden alınması veya değiştirilmesi mümkündür.Davalı şirketin, davacının delil olarak dayandığı hisse devir sözleşmesine tarafı olmadığı, bu nedenle bu sözleşmede yer verilen aylık 25.000 TL ödeme taahüdü ile bağlı olmayacağı, davacıya genel müdür olarak maaş ödeneceğine dair TTK ‘nın 394. maddesi kapsamında ana sözleşme veya genel kurul kararı bulunmadığı, bilirkişi raporunda belirtilen şekilde ancak davacıya görev yaptığı süre boyunca genel esaslara göre belirlenen ve hakkaniyet gereği 104.166,70 TL nin kadri maruf olduğu sonucuyla hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Somut olayda davacının, dosyada yer alan ticaret sicil kayıtlarına göre, davalı şirketin yönetim kurulu üyesi ve başkan yardımcısı konumunda olduğu, bazı işler için tek başına temsil yetkisi bulunduğu, şirketin anonim şirkete dönüşümü sırasında 03.01.2014 tarihli TSG’nde yayınlanan ana sözleşmenin 8. maddesinde yönetim kuruluna tek başına …’ nın seçilip herhangi bir ücret kararlaştırılmadığı, yönetim kuruluna verilecek ücretin, genel kurul tarafından kararlaştırılacağının karara bağlandığı görülmektedir. Hissedarlar sözleşmesinden sonra yapılan ve 21.04.2014 tarihli TSG’nde yayınlanan genel kurul kararının 5. maddesi ile davacının yönetim kurulu üyeliğine üç yıllığına seçildiği, burada da herhangi bir maaş veya ücret ödeme kararı alınmadığı, takiben yapılan ve 15.05.2014 tarihli TSG’nde yayınlanan yönetim kurulu kararı ile yönetim kurulu üyesi olan davacının üç yıl süreyle genel müdür olarak atandığı, bazı işlemler için temsil ve imza yetkisi verildiği ve yine ücret kararı alınmadığı anlaşılmaktadır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 394. maddesinde, yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşme veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla, huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kârdan pay ödenebileceği hükme bağlanmıştır. Mahkemece bilirkişi kurulu rapor içeriğindeki değerlendirme ve tespitler ışığında davacı müdürün müdürlük görev süresi dikkate alınarak ve hakkaniyet gereğince belirlenen tutar yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak, yukarıda söz edilen TTK’nın 394. maddesi uyarınca davalı şirket ana sözleşmesinde yönetim kurulu üyelerine ve TTK’nın 367. maddesine göre görevlendirilen murahhas üyeye (genel müdüre) ücret (maaş) verilmesine ilişkin düzenleme bulunmadığı gibi, bu yönde alınmış bir genel kurulu kararı da bulunmadığı gözetildiğinde, davanın reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile kısmen kabul yönünde hüküm kurulması isabetli olmamıştır. İlk derece mahkemesince hukukun olaya uygulanmasında hata edildiği, kararın hukuka aykırı olduğu kanaatine varıldığından, davalı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmüştür. Açıklanan bu gerekçelerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun süre yönünden reddine; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 3653/1.b.2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esas hakkında yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;A)Davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden:1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 346 ve 352. maddeleri uyarınca süre yönünden reddine, 2-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının talep halinde iadesine,3-Davacı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,B)Davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden:HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda; 1-Davanın reddine, 2-Alınması gereken 59,30 TL karar harcının, peşin alınmış olan 15.386,85 TL harçtan mahsubu ile artan 15.327,55 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine, 3-A….T. göre hesaplanan 62.100,00 TL nispi ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 4-Kullanılmayan gider avansı bakiyelerinin, karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, 5-Davacı tarafından ilk derece yargılamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,6-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden:a-Davalı tarafından yatırılan 176,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irad kaydına; 1.779,00 TL istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,b-Davalı tarafından harcanan 176,60 TL başvuru harç giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından, istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,7-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,8-Dava dosyasının, karar kesinleştiğinde, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oy birliğiyle ve davacı yönünden temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. 21.01.2021