Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1261 E. 2021/278 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2019/1261
KARAR NO : 2021/278
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/11/2018
NUMARASI: 2018/547 E. – 2018/1235 K.
DAVANIN KONUSU:Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
Taraflar arasında görülen davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 31.10.1989 tarihinde Ankara Ticaret Sicil Memurluğunda tescil edilerek tüzel kişilik kazandığını, müvekkilinin davalı şirketin 134 kurucu ortağından biri olduğunu, Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1996/365 Esas, 2003/915 Karar sayılı kararından anlaşılacağı üzere davalı şirketin 14.11.1993 tarihli genel kurulunda ödemelerini yapmayan ortak hakkında ana sözleşmenin 7. maddesinin uygulanarak bu ortakların hisselerinin iptal edilmesi ve yönetim kuruluna yetki verilmesine karar verildiğini, genel kuruldan sonra Ticaret Sicil Gazetesinin 19.04.1994 tarih ve 3514 sayılı ilan ile 29 ortağın sermaye koyma borcunu yerine getirmemesi nedeniyle olağanüstü genel kurul kararı gereği ortaklık hisselerinin iptal edildiğinin ilan edildiğini, davacının da bu ortaklar içinde olduğunu, hisseleri iptal edilen ortakların bir kısmının dava açtığını ve açılan dava sonucu hisseleri iptal edilen ortakların şirketteki ortaklıklarının tespitine karar verildiğini, davacıya sermaye koyma borcunu yerine getirmesi için ihtar gönderilmediği gibi davacının genel kurul toplantılarına da davet edilmediğini, müvekkilinin şirketteki ortaklık payının 19.04.2004 tarihli sicil gazetesinde yayınlandığını yeni öğrenildiğini ileri sürerek, davacının ortaklıktan ihracına ilişkin yönetim kurulu kararının iptaline, davacının davalı şirketteki ortaklığının tespitine, davacının hissesinin üçüncü kişilere satışının önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesinde özetle; açılan davanın “davacının ortaklıktan ihracına ilişkin yönetim kurulu kararının iptaline” ilişkin olup, dava konusunun ilaveten “ortaklık payının tespitine ve şirket pay defterine kaydedilmesine” şeklinde davanın kısmen ıslah edildiği anlaşılmıştır.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu talebin zamanaşımına uğradığından davanın öncelikle zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, zamanaşımı süresi içerisinde hiçbir hukuki yola müracaat etmeyen davacının ıskat kararının yayınlandığı 19.04.1994 tarihinden 22 yıl sonra kötüniyetli olarak huzurdaki davayı açtığını, davacının Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1996/365 Esas sayılı dosyasında taraf olmadığını, 19.041994 tarihli 3514 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanan ıskat kararının davacı yönünden bağlayıcı olduğunu, davacının davalı şirkette tespit edilecek bir payının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacının iddiaları, davalının beyanları, sicil kayıtları, Ankara 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 1996/365 Esas 2003/915 Karar sayılı kararı, mahkememizin 2013/218 Esas sayılı dava dosyası ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı tarafından davalı şirketin 19/04/1994 tarih 3514 sayı 280.sayfasında yayınlanan yönetim kurulu kararı ile ıskat edildiği, davacı tarafça söz konusu bu ıskat kararından sonra mahkememizin 2013/218 Esas sayılı dosyasında görülen davaya asli müdahale talebinde bulunarak ortaklık pay oranlarının tespitini talep ettiği, yine aynı davada ortaklık pay oranının tespiti ile ortak olduğunun pay defterine işlenmesi yönünde talep de bulunduğu, bu dosyada hem asaleten hemde vekaleten sunduğu dilekçelerle ıskat kararının yerinde olmadığının ileri sürüldüğü, dolayısıyla gerek asli müdahale tarihinde, gerekse öncesinde davacının ortaklıktan ihracına ilişkin yönetim kurulu kararını bildiği, süresi içerisinde davacı tarafça yönetim kurulu kararının iptali için herhangi bir dava açılmadığı, yönetim kurulu kararı verildikten yaklaşık 22-23 sene sonra ıskat kararından bihaber olduğundan bahisle açılmış bulunan bu davada hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu anlaşıldığından ıskat kararının iptali için açılan bu davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığından reddine karar vermek gerekmiş, yine her ne kadar davacı tarafça celse arasında davanın ıslah edilerek açılmış bulunan yönetim kurulu kararının iptaline ilişkin talebe ek olarak yani bu talep değiştirilmeksizin ilaveten ortaklık payının tespitine ve şirket pay defterine kaydedilmesi şeklinde davayı kısmen ıslah ettiklerini belirtmiş ise de bu hususun gerçek anlamda bir ıslah olmadığı, açılmış bulunan davaya ilaveten yeni taleplerin ileri sürüldüğü, ıslah suretiyle de olsa yeni bir dava açmaksızın ilave taleplerin kısmi ıslah ile mümkün olmayacağı, bu itibarla usulüne uygun bir ıslah ve açılmış bir dava bulunmadığı, kaldı ki davacı adının pay defterine işlenmesi yönünde davacı tarafça mahkememizin 2013/213 Esas sayılı dava dosyasına asli müdahale bulunmak sureti ile davacı olduğu, bu nedenle bu isteminde derdestlik nedeni ile reddine karar vermek gerektiği anlaşılmış, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.” gerekçesiyle, davacı tarafından ortaklıktan ihracı ilişkin yönetim kurulu kararının iptali amacı ile açılmış bulunan davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı anlaşıldığından reddine, davacının adının pay defterine işlenmesi yönünde mahkemenin 2013/218 Esas sayılı dosyasında asli müdahale talebinde bulunarak davacı olduğu anlaşıldığından bu istemin derdestlik nedeniyle reddine, karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Davalının eski unvanının … Kooperatifi olduğunu, tür değişikliği ile anonim şirkete dönüştüğünü, müvekkilinin kooperatife 06.10.1980 tarihinde ortak olduğunu, müvekkilinin kooperatifin anonim şirkete dönüşerek merkezinin İstanbul iline taşındığını ve ihraç edildiğini davaya kadar öğrenemediğini, şirketçe ortaklıktan ihracı gerektirecek sermaye koyma borcunun yazılı olarak bildirilmediğini, yönetim kurulu kararıyla yapılan ihraç işleminin tebliğ edilmediğini, dosyada iddianın aksine bir belge bulunmadığını, ihraç kararınından haberdar olur olmaz davanın açıldığını, mahkemece dava dosyasının İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/218 Esas sayılı dosyası ile birleştirildiğini, ancak dava konularının farklı olduğuna ilişkin itirazları sonrası dosyanın tefrik edilerek mahkemenin 2018/547 Esasına kayıt edildiğini; kararın eksik tahkikat ve belirsiz gerekçeyle verildiğini, 21.11.2018 tarihli ilk oturumda delillerin toplanmasının istenildiğini ve mahkemece Ankara 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 1996/363-2003/915 E.K sayılı dosyasının istenilmesine rağmen bu talebin dikkate alınmadığını, deliller toplanmadan davanın reddine karar verildiğini, ret kararına gerekçe yapılan 10. ATM’nin 2013/218 Esas sayılı dosyasına ilişkin gerekçenin müphem olduğunu, başka bir davanın neresinde ıskatın haksız olduğundan bahsedildiğinin açıklanmadığını, asaleten veya vekaleten sunulan dilekçelerin hangilerinin olduğunun dosya ve gerekçeden anlaşılamadığını, farklı konuda açılan davanın derdestlik gerekçesi olamayacağını, derdestliğe gerekçe yapılan dosya getirtilip incelenmeden karar verilerek savunma hakkının kısıtlandığını, talep edilen dosyaların getirtilmeden eksik incelemeyle karar verildiğini belirterek, eksik inceleme ve müphem gerekçeyle verilen ret kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:Dava, davacının davalı şirketin ortağı olduğunun tespiti ile davacının ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin yönetim kurulu kararının iptali ve ortaklığın tescili istemine ilişkindir.Davacı yan, daha önce kooperatif şeklinde kurulan tüzel kişiliğin ortağı olduğunu, tüzel kişiliğin tür değişikliğiyle anonim şirkete dönüştüğünü, mali yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçesiyle herhangi bir uyarı yapılmadan ortaklıktan çıkarılmasına karar verildiğini, çıkarma kararının tebliğ edilmediğini ileri sürerek, çıkarmaya ilişkin yönetim kurulu kararının iptali ile ortak olduğun tespitine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili ise, davanın derdest olduğunu, zamanaşımına uğradığını, davacının ıskat kararının iptali için süresinde dava açmadığını savunmuştur. Mahkemece, davacının ortaklıktan çıkarılma kararına karşı hak düşürücü sürede dava açılmadığı, diğer taleplerinin ise derdest olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvuruda bulunmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı vekili, yukarıda belirtilen taleplerle 09.03.2016 tarihinde harcını ödeyerek eldeki davayı açmış, mahkemece verilen yetkisizlik kararının yargıtayca bozulması üzerine dosya yeniden davanın açıldığı İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmiştir. Mahkemece, 20.11.2017 tarihli oturumda Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1996/365 Esas ve İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/218 Esas sayılı dosyaları ile davalı şirketin sicil dosyalarının istenilmesine, derdestlik itirazının dosyalar geldikten sonra değerlendirilmesine karar verilerek duruşma 30.04.2018 tarihine ertelenmiştir. 14.05.2018 tarihli oturumunda, eldeki dava ile İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/218 Esas sayılı dosyalarının konu ve taraflarının aynı olması nedeniyle birleştirilmesine karar verilmiştir. Dava dosyasının gönderildiği İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesince, dosya 2018/547 Esasa kayıt edilerek 21.06.2018 tarihinde tensip tutanağı düzenlenmiş ve duruşma 21.11.2018 tarihine ertelenmiştir. Bu duruşmada istinaf başvurusuna konu karar verilmiştir. Dava dosyası içinde, yukarıda sözü edilen mahkeme dosyaları bulunmadığı gibi, daha önce kooperatif olarak kurulan sonradan tür değişikliği ile anonim şirkete dönüşen davalı şirketin sicil dosyasının tamamı da bulunmamaktadır. Mahkemece, yönetim kurulu kararının iptali isteminin hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiştir. Ancak, gerekçede hak düşürücü sürenin hangi yasadan kaynaklandığı ve sürenin hangi tarihten başlatıldığına ilişkin bir gerekçe bulunmamaktadır. Dosya kapsamından anlaşılacağı üzere, davalı şirket tür değişikliği ile anonim şirket olmuştur. Davacının mali yükümlülüğünü yerine getirmediği gerekçesiyle ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmiştir. Bu durumda, öncelikle ortaklığa ilişkin tüm belgelerin getirtilerek davacının ortaklık tarihi, tür değişikliği tarihi ve ortaklıktan çıkarılma tarihleri belirlendikten sonra, davacının hangi tür ortaklıktan çıkarıldığının belirlenerek bu çıkarmaya ilişkin kanun hükümleri değerlendirilerek talebin zamanaşımı veya hak düşürücü süre geçtikten sonra ileri sürülüp sürülmediği belirlenmelidir. Mahkemece, belirtilen işlemler yapılmadan, hangi yasa hükmüne göre hak düşürücü süre geçtiği belirlenmeden ve buna ilişkin yasa hükümleri bağlamında bir gerekçe oluşturulmadan, soyut olarak istemin hak düşürücü süreden sonra ileri sürüldüğü belirtilmesi karşısında gerekçenin dosya kapsamıyla denetlenmesi mümkün görülmemektedir.Diğer yandan, bir kısım istekler yönünden davanın derdestlik nedeniyle reddine karar verilmiş ise de buna ilişkin dosya kapsamında bir bilgi bulunmadığı gibi, bu delillerin dosyanın tarafların katılımıyla yapılan duruşmalarda da değerlendirilmediği görülmektedir. İlk derece mahkemesince, bu taleplerin mahkemenin derdest olan 2013/218 Esas sayı dosyasında asli müdahil olarak ileri sürüldüğü, davacının asaleten ve vekaleten sunduğu dilekçelerle ıskat kararının yerinde olmadığını ileri sürdüğü, bu nedenle ihraca ilişkin yönetim kurulu kararını bildiği kabul edilerek sonuca varılmıştır. Ancak, az yukarıda değinildiği gibi, anılan dosya veya mahkemenin gerekçesine esas dilekçeler dosya arasında bulunmadığı gibi mahkemenin ne şekilde bu sonuca vardığı denetlenememektedir. Mahkeme gerekçesine göre aralarında sıkı bağlantı bulunan ve bu nedenle birleştirilen dava dosyalarının tefrik edilmesi de yerinde değildir. Davacı yanca ileri sürülen ve gerekçede belirtilen dosyalar ve şirketin tüm sicil dosyası dosyaya kazındırılarak incelenmeden denetime elverişli olmayan bir hüküm kurulmuştur. Anayasa’nın 141/3.maddesi, ”Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmünü içermektedir. HMK’nun 297/c maddesinde ise mahkeme kararlarında her iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma nedenleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonucu ve hukuki sebeplerin açıkça gösterilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Ne var ki ilk derece mahkemesi kararında uyuşmazlık konusu olgular tam olarak belirlenmeden ve tarafların her bir iddia ve savunması değerlendirilmeden, hak düşürücü sürenin hangi yasadan kaynaklandığı ve hangi tarihten başladığı dayanak dosya ve belgelerle belirlenmeden soyut olarak hak düşürücü sürenin dolduğu ve bir kısım taleplerin derdest olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulması yerinde bulunmadığından, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, tarafların esasa dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, istinafa konu kararın kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, davanın esasına ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harçlarının ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde iadesine,4-Davacı tarafından istinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte, İlk Derece Mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın bir örneğinin İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair;Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.353/1.a.6.maddesi uyarınca, 04.03.2021 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.