Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/125 E. 2020/1168 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/125
KARAR NO : 2020/1168
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2015/546 Esas – 2017/854 Karar
TARİHİ: 14/09/2017
DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının muhasebeci olduğunu ve davacı şirketin defterlerini tuttuğunu, ayrıca Sultanbeyli …. Noterliğinden tanzim edilen 05.05.2014 gün … yevmiyeli vekalet ile vekil tayin edildiğini, davalı …’ in kendisine verilen yetkiye dayanarak … bankası Sultanbeyli Şubesindeki davacı Şirket hesabından çeşitli tarihlerde 183.400,00 TL çektiğini, davalı …’in ödemesi gereken SGK prim borç ve vergileri ödemediği gibi bedeli iade de etmediğini beyanla;150.000 TL’nin, davalının parayı bankadan çektiği tarihten itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte, davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; öncelikle mahkemenin yetkisiz olup, yetkili mahkemenin müvekkili adresi itibariyle Sakarya Mahkemeleri olduğunu, bu nedenle yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, davalı …’in davacı Şirket ile gayri resmi ortak olduğunu, Sakarya’ da bulunan atölyenin işçi, kira gibi ödemlerin şirket tarafından gönderilen para ile yapıldığını, resmi ortakların 2015 Ocak ayında üretim ekipmanlarını alarak Sakarya’dan ayrıldığını, şirketin şubesinin 2015 yılı Ocak ayında kapatıldığını, şubenin 2014 yılı Kasım- Aralık ayları için SGK borcunun olmadığını, vergi borçlarının şirket merkezinden ödendiğini, banka yolu ile Karakaya şubesi için gönderilen ödemlerin dekontlarının tetkikinde SGK veya vergi borçlarına ilişkin olmadığının görüleceği, davacının ödemlerin SGK ve vergi borçlarına istinaden yapıldığını ispatlaması gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, istinafa konu14/09/2017 tarihli, 2015/546 Esas – 2017/854 Karar sayılı kararıyla; “…Dosyada mevcut vekaletname, alınan beyanlar ve dekont örnekleri itibariyle, davalının, TBK’nun 551 maddesi kapsamında özel yetki verilmiş ticari vekil konumunda olduğu (benzer mahiyette 12. HD 2017/3037-6777 sayılı ilamı), bu vekalete istinaden şirket hesabından 183.400 TL para çektiği, bu paradan 9.500 TL’ sini şirket hesabına iş yeri kirası için kullandığı sabit görülmekle; taraflar arasındaki ihtilafın, arta kalan 173.900 TL’ nin hangi amaçla nasıl kullanıldığı, vekalet yetkisi içinde değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, bu hususlarda ispat yükünün hangi tarafta olduğu noktalarında toplanmaktadır.Şirkete ait banka hesabından çekilen ve arta kalan 173.900 TL’ nin vekaletname kapsamında kullanılması gerektiği, aksi halde TBK’ nun 508 maddesi gereğince davalının bu parayı davacıya faizi ile birlikte iade etmesi gerektiği açıktır. Davalı, dosyaya konu paranın, işçi ödemeleri, iş yeri kirası ve sair ödemeler için kullanıldığını savunmuştur. Davacı ise, paraların şirket için kullanılmadığını iddia etmiştir. HMK 190 maddesi kapsamında, 173.900 TL’ nin işçi ödemeleri, iş yeri kirası ve sair ödemeler için kullanıldığını iddiasını ileri süren davalının, bu iddiasını ispatla yükümlü olduğu kabul edilmiştir.İspat yükü üzerinde olan davalının, iddiasını, ispata yarar hiç bir delil sunmadığı görülmekle; davalının, vekalet kapsamında kullanılmayan 173.900 TL’ yi davacıya faizi ile birlikte iade etmesi gerektiği…” gerekçesiyle, taleple bağlı kalınarak davanın kabulü ile 150.000,00 TL’nin 08.01.2015 tarihinden işleyecek ve avans esasına göre hesaplanacak temerrüt faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.Bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;Öncelikle ilk derece mahkemesi tarafından haklı yetki itirazlarının reddedildiği, davaya bakma yetkisi bulunmadığını, çünkü iş bu davada yetkili mahkemenin davalının ikametgah mahkemesi olduğunu ve bu nedenle müvekkilinin yaklaşık 2 yıldır Sakarya ili Adapazarı ilçesinde ikametgah edildiği için yetkili mahkemenin Sakarya Mahkemeleri olduğuna karar verilmesini talep ettiklerini, ancak ilk derece mahkemesince bu talebin usule aykırı oluruk reddedildiğini,Cevap dilekçesinde ve aşamalarda vermiş oldukları tüm dilekçelerini tekrarla; müvekkilinin davacı tarafa dava dilekçesinde iddia edildiği şekilde bir borcu bulunmadığını, davacı şirketle davalı müvekkili arasında gayri resmi ortaklık bulunduğunu, bu ortaklık için müvekkilinin arabasını ve bir miktar nakit para verdiğini, aynı zamanda Sakarya iline taşınarak şirketin üretim atölyesinin (konfeksiyon üretim ) başında bulunduğunu, hem de mesleği olan mali müşavirlik görevini yaptığını, adi yazılı sözleşme mevcut olduğunu, daha sonra ortaklıktan ayrılıp iş yerini kapattığını, makinelerin ve şirket kayıtlarının şirket yetkililerince götürüldüğünü, şirket kayıtlarını ve defterlerini müvekkilinin sakladığı ve davacı şirkete teslim etmediği yönündeki iddiaların gerçek dışı olduğunu, zaten taraflar arasında ortaklığın sona erdiğine dair Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/3224 soruşturma dosyası ile aracın kendilerine iade edilmemesi sebebi ile başlatılan dosyada şirket yetkililerinin alınan ifadeleri ile de bu durumun ortada olduğunu, dosya kapsamında da bu yönde hiç bir delil toplanmadan ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar vermesinin açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davacı taraf işçi alacakları ve sair ödemelerin yapılmadığına dair bir iddia ve delil sunmamakta olup davasının gerekçesini SGK ve vergi borçlarının ödenmemiş olmasına dayandırdığını, bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi SGK priminin ve vergi borçlarının müvekkili tarafından ödemesi gereken paralar olmayıp bunların internet üzerinden (şirket merkezinin de İstanbul olması sebebi ile) ödenmesi gerektiğini, bu anlamda müvekkiline bir sorumluluk yüklenemeyeceğini, hal böyle iken davacı tarafın iddiası olmayan bir alacak kaleminin ispatının kendilerine yüklenmiş olmasının başlı başına bozma sebebi olduğunu, İşçi alacaklarının ispat edilmediğine yönelik durumun ise davacı şirketin sunacağı defter ve kayıtlarla mümkün olduğunu, yükümlülüğün davacı şirkete ait olduğunu, bu konuda defterlerin kaybolduğuna dair bir şikayet yahut bir tutanak dahi tutup kayıp ilanı dahi vermediklerini, ayrıca ticari defterlerin şirket merkezinde olup müvekkilinin Sakarya ilindeki şubeden ön muhasebesini tutup asıl evraklar ve ticari kayıtlar şirket merkezinde bulunduğunu, mahkemenin ticari defterleri sunmaları için kendilerine süre vermesinin kabul edilemez olduğunu, Yine davacı tarafın şirkete ait SGK ve vergi borçlarının ödenmediğine dair iddialarının mesnetsiz olduğunu, öncelikle şirket merkezi ticari kayıtlarda görüldüğü üzere İstanbul olup müvekkili şirketin Sakarya ilinde bulunan üretim atölyesinin başında bulunduğunu, bu anlamda İstanbul merkezli bir şirketin SGK ve vergi borçlarını ödeme sorumluluğu yüklenemeyeceğinini,
Yukarıda açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalının ticari vekillik ilişkisi kapsamında davacı hesabından çektiği tutarların, vekalet ilişkisinin kötüye kullanılarak iade edilmemesine dayalı olarak açılmış alacak davasıdır. Mahkemece yazılı gerekçe ile davanını kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi. HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında ticari vekillik sözleşme ilişkisi bulunduğu ihtilafsız olup, dava taraflar arsındaki vekalet ilişkisine dayalı alacak istemine ilişkin olmakla, HMK’nın 10 ve TBK’nın 89. maddeleri uyarınca davacının yerleşim yeri mahkemesi de yetkili olduğundan, davalı vekilinin mahkemenin yetkisine yönelik istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.Davalının davacıya muhasebe mali müşavirlik hizmeti verdiği ve davalının davacının verdiği vekalete dayalı olarak davacı hesabından 183.400 TL çektiği ihtilafsızdır. Davalı, vekil olarak davacı hesabından çektiği paralarla işçi ödemeleri, iş yeri kirası vs. masraf ödemeleri için kullandığını savunmuş, davacı ise paraların şirket için kullanılmadığını ileri sürmüştür. TBK’nın 508. maddesi uyarınca vekalet sözleşmesi hükümleri uyarınca vekilin müvekkiline hesap verme yükümlülüğü bulunmaktadır. Davalı, sunduğu dekontlar ile 9.500 TL davacı şirket sorumluluğundaki kira ödemesi yaptığını kanıtlamıştır. Bunun dışında davalı vekilin uhdesinde bulunan tutarı davacı şirketin kirası, işçi ücretleri vs ödemeler için kullandığını ispat yükümlülüğü altındadır. Bu yönde davalı yanca dosyaya herhangi bir ispat vasıtası sunulmadığı gibi açıkça yemin deliline dayanılmadığı da gözetildiğinde, ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesi isabetli olup, aksi yöndeki davalı vekilinin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmediğinden, davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davalı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Bakiye 7.684,00 TL nispi istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına, 4-Davalı tarafça sarf edilen istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,
6-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 05.11.2020 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.