Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1244 E. 2021/1366 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1244
KARAR NO: 2021/1366
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI: 2016/210 Esas – 2019/301 Karar
TARİHİ: 12/03/2019
DAVA: Tazminat( haksız rekabetten kaynaklı)
Taraflar arasındaki haksız rekabetin tespiti meni, maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen karara karşı davacılar vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı şirketin buluşun sahibi ve şirketin %99 ortağı olan diğer davacı … adına tescilli bulunan yürüyen aksam üzerine monte edilmiş bir karkas üzerinde ileri geri ve yukarı aşağı hareket eden portal bir aksama bağlı çatallar sayesinde özellikle araç veya yük kaldırıp nakledip indiren veya istifleme özelliğine sahip iki çatallı yükleyici aracın 2005 yılından bu yana üretimini yaptığını, buluşun sahibi olan davacı ortağın yanında tescilli sistemin üretimini yapıp satışa arz eden davacı şirketin İstanbul Ticaret Siciline kayıtlı davalı şirketin haksız eylemi ve aynı sistemi imalinin haksız rekabet ile davacının haklarına tecavüz teşkil ettiğini ve bu eylemin davacının satış tutarını olumsuz şekilde etkilediğini, davalı şirketin davaya ve tescilli belgeye konu 01.10.2002 tarihinde başvurusu yapılan … no.lu faydalı model belgeli üretiminin faydalı model belgesine sahip bulunduğunu bildiği halde kötü niyetli olarak üretim yapmaya devam ettiğini, taraflarınca yapılan incelemede davalı şirketin 2007/02374 sayılı “Her iki taraftan otomatik yüklemeli tek kuleli kaldır götür” konulu patent başvurusunda bulunduğunu, fakat dosya sahibinin gerekli harcı ödemediğinden dosyanın hükümsüz kaldığını, davalının başvuru tarihinden çok önce müvekkiller tarafından tescil edilip patentli üretimi yapılan sistemin ülke çapında kullanıldığını, buna rağmen davalının kötüniyetle müvekkili ait cihazın aynısını üretip satarak tecavüzünü sürdürdüğünü, bu sebeplerle davalı tarafından yapılan tecavüzün ve haksız rekabetin menine, miktarı belirsiz maddi tazminat ile itibar kaybı için 10.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam zarardan şimdilik kaydıyla 30.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve haksız rekabetten dolayı haksız rekabeti önleyici tedbir karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, faydalı model belgesinin koruma süresinin bittiğini, hali hazırda korunacak bir hak bulunmadığını, davanın sessiz kalma yoluyla hak kaybından dolayı davacının dava hakkını kaybettiğini, davalının eylemlerinin hiçbir şekilde tazminat oluşmasına sebep oluşturmadığını, davalının tescil belgesine dayanarak üretime başladığını ve sehven yapılan hata sonucunda belgesini kaybettiğini bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; “…Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesinde özetle; davacı tarafça buluş sahibi olup kendilerince üretimi ve satışı yapılan cihazın davalı tarafın aynısını üretip sattığından bahisle davalının haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin tespiti ile maddi ve manevi zararlarının davalıdan tahsilinin talep edildiği, davalı tarafça davanın zamanaşımına uğradığı, davacının uzun süre bu duruma sessiz kalarak dava hakkını yitirdiği, söz konusu cihazın davacı tarafça üretilenden farklı olduğunu savunarak davanın reddini talep ettiği anlaşılmıştır. Davalının zamanaşımı itirazı bakımından; davaya konu haksız rekabet teşkil eden eylemlerin devam ettiği sürece zamanaşımı işlemeyeceği gözetilerek davalının zamanaşımı itirazı dikkate alınmamıştır. Somut olayda öncelikle uygulanması gereken kanun hükümlerinin tespiti gerekmektedir. Her ne kadar davalının eylemi 6762 sayılı Ticaret Kanunu döneminde başlamış ise de eylem temadi ederek 6102 Sayılı Kanun döneminde de devam ettiği dikkate alınarak ihtilafın 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre sonuçlandırılması gerekmektedir. Uzun süreli sessiz kalma suretiyle hak kaybı, TTK’da düzenlenmiş değildir. Bu durum Yargıtay içtihatları ile hukukumuza yerleşmiş olup, yasal dayanağı da TMK’nın 2. maddesidir. Sessiz kalma yolu ile hak kaybının oluşması için öncelik hakkı sahibinin kullanımdan haberdar olması gerekmekte ise de sessiz kalmanın kaç yıl sonra hak kaybına yol açacağı ile ilgili kesin bir süre vermek mümkün değildir. Burada önemli olan öncelik hakkı sahibinin sonraki kullanıma bir süre katlanmış olmasıdır. Bu itibarla bu sürenin belirlenmesinde somut olayın özelliklerinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu sürenin belirlenmesinde de esas alınacak olan dürüstlük kuralıdır. Sessiz kalma yoluyla hak kaybının gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilirken, öncelik hakkının sahibinin sonraki tescil veya kullanımdan haberdar olduktan sonra izlediği yol ve sergilediği tavır önemlidir. ( Aynı nitelikte Yargıtay 11.HD 2014/4099 E. 2015/1628 K, Yargıtay 11. HD 2017/1790 E. 2019/1209 K.) Somut olay bakımından; mahkememizce alınan hüküm kurmaya ve denetime elverişli bilirkişi raporları ile de sabit olduğu üzere; davalının eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiği, ancak davacı …’un Türkiye Patent Enstitüsü’ne 01/10/2002 tarihinde başvurduğu ve Faydalı Model Belgesi aldığı, davalının ise 10/04/2007 tarihinde başvuruda bulunduğu, davanın 28/04/2014 tarihinde açıldığı, davalının TPE başvurusu dikkate alındığında 7 yıl davalının ikrarı dikkate alındığında ise 10 yılı aşkın süredir davacıların hak sahibi olduğu ürünlerin üretim ve satışını yaptığı, tacir olan ve TTK md. 18/2 maddesi uyarınca basiretli davranması gereken davacıların davalının haksız rekabet teşkil eden eylemlerini bildikleri veya bilecek durumda olduklarının kabulü gerektiği, davacının uzun süreler boyunca bu eylemlere sessiz kalmış olmasının MK md. 2 bağlamında dava açma hakkını sessiz kalma suretiyle kaybettiği ..” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bilirkişinin rapor hazırlarken, açık açık davalı savunması yanında olduğunu göstermeyip, davacı iddiası doğrultusundaki doktrin ile Yargıtay kararlarına ve karşı görüşlere de yer verip, işte ondan sonra takdiri mahkemeye bırakması gerektiğini, TTK’nın 60.maddesi gereği, haksız rekabetin haksız bir eylem olup, suç unsuru da ihtiva edebileceğini, böyle bir durumda, 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu gereğince daha uzun bir zamanaşımı süresine tabi olan ve cezayı müstelzim/ cezayı gerektiren bir haksız rekabet/ eylem söz konusu ise,daha uzun olan bu (uzamış) zamanaşımı süresinin hukuk davalan için de geçerli olduğunun kabulü gerektiğini, ceza zamanaşımı süresinin uygulanabilmesinin, ceza davasının açılmış olup olmasına ya da mağdur tarafından şikayette bulunup bulunulmamış olmasına. sanığın beraat edip etmemesine, müştekinin ceza davasına katılıp katılmamış olmasına dahi bağlı olmadığını, bir başka anlatımla sessiz kalmış olma halinde dahi bu yön ceza zamanaşımı süresinin uygulanmasını engellemeyeceğini, Yargıtay 4.HD. 16.12.2002 – 2002/9658 – 14127 sayılı kararının ekli olduğunu, Yeni Türk Ticaret Kanunu 63. (eski Yasa 65) maddesi incelendiğinde; uzamış ceza zamanaşımının “malca” sorumlu tüzel kişilere de uygulanabildiği bir başka yer, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “haksız rekabete” ilişkin 63.maddesi olduğunu, Bilirkişinin, haksız rekabet oluşturan eylemin devamlılık arz ettiği durumlarda ise her bir eylem ile zamanaşımı kesilmiş sayılacağından zamanaşımının, haksız rekabet teşkil eden eylemlerin sona erdiği son tarihte başlayacağını, eylemin devam ettiği sürece zamanaşımı süresinin (bir yıl – üç yıl) dolduğundan söz edilemeyeceğini, beyan ettikleri halde raporun devamında ise; bu defa da bunun TMK.nun 2’ nci maddesi ile bağdaşmayacağı, hakkın düştüğü görüşünde olduklarını, beyan ettiklerini, mahkemenin de buna uyduğunu, Yargıtay ise her somut olayda bu MK. 2’nci maddesinin uygulanabilirliğini kabul etmenin ve genelleme yapmanın doğru olmayacağını, her somut uyuşmazlığın özelliğine de uygun düşmeyeceğini, sessiz kalmada hakli sebebin olup olmadığının tartışılması görüşünde olduğu halde, mahkeme bu ayrıcalıktan hiç söz etmediği gibi haklı sebep araştınlması/tartışılması konusuna girmeden eksik inceleme ile sonuca vardığını, Somut olayda davanın açıldığı gün haksız rekabet devam ettiğine göre, bilirkişi raporu aksine zamanaşımından bahsedilemeyeceği, haklı tazminat davasının açılabileceğinin kabul edildiğini, bu hususlar dikkate alınmadan ve denetime elverişli olmayan tek taraflı hazırlanan rapor ve eksik incelemeyle tesis edilecek kararın bozulmasının kaçınılmaz olacağını, öte yandan, davalının kötü niyetli davranış içinde olduğu ve dava tarihinde de halen rekabete yol açtığı sabit olduğu halde anılan tarihlerdeki davalı haksız kullanımına, davalı yararına bir sonuca varılmasının da doğru görülmediğini, Bilirkişilerin, zamanaşımı vs. hakkmdaki kendi görüşlerinin karşısındaki görüşler ve Yargıtay kararlarına da yer vererek en azından terditli rapor vermeli ve ondan sonra hangi görüşün benimseneceğini ve takdirini mahkemeye bırakması gerektiğini, bilirkişilerden ek rapor alınarak hatanın düzeltilmesi ihtimalinin çok zayıf olduğunu görerek ve ilk alınan raporda davacı orijinal sisteminin taklit edilerek, haksız rekabeti teknik olarak sabit görüldüğünden, bu defa sadece Ticaret Hukuku dalında bir başka Üniversite öğretim üyesinin tayini ile itirazlar (ceza zamanaşımı, dava tarihinde haksız rekabetin devam etmekte olması, haklı sessiz kalma) nazara alınarak yeni bir rapor hazırlanmasını istediklerini, ancak mahkemece bu istemin kabul edilmediğini ve tek rapor ile hüküm tesis edildiğini belirterek, Yukarıda açıklanan nedenlerle, istinaf başvurusunun kabulü ile Yargıtay kararlarına ve yasaya tamamen aykırı olarak tesis edilen hükmün, yeniden yargılama yapılarak kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, haksız rekabet nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine il
işkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi HMK 355 maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İlk derece mahkemesi yaptığı yargılama sonucunda, davalının eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğini, davacı …’un Türkiye Patent Enstitüsü’ne 01/10/2002 tarihinde başvurduğu ve Faydalı Model Belgesi aldığını, davalının ise 10/04/2007 tarihinde başvuruda bulunduğu, davanın 28/04/2014 tarihinde açıldığını, davalının TPE başvurusu dikkate alındığında 7 yıl, davalının ikrarı dikkate alındığında ise 10 yılı aşkın süredir davacıların hak sahibi olduğu ürünlerin üretim ve satışını yaptığı, davacıların davalının haksız rekabet teşkil eden eylemlerini bildikleri veya bilecek durumda olduklarının kabulü gerektiği, davacıların uzun süreler boyunca bu eylemlere sessiz kalmış olmasının MK md. 2 bağlamında dava açma hakkını sessiz kalma suretiyle kaybettireceği gerekçesiyle sonuca gitmiştir. İlk derce mahkemesince davalının zaman aşına defi reddedilmiş, bu husus gerekçeye yazılmıştır. Bu nedenle davacılar vekilinin somut olayda zamanaşımının gerçekleşmediği, bu nedenle davanın reddinin doğru olmadığı yönündeki istinaf başvuru nedeni ve açıklamaları yerinde görülmemiştir. HMK 282 maddesi uyarınca hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer deliller ile birlikte serbestçe değerlendirir. Buna göre bilirkişi raporları takdiri delil niteliğinde olup, mahkemece sunulu delille, TPE başvuru ve tarihleri , alınan faydalı model belgeleri vs değerlendirilerek ve gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Buna göre davacı vekilinin raporlara itirazları dikkate alınarak yeni bilirkişi raporu alınmaksızın sonuca gidilmesinin doğru olmadığı yönündeki istinaf nedeni de yerinde değildir. İlk derece mahkemesince kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacılara vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacılar vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına; bakiye 14,90 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 11.11.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.