Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1240 E. 2021/1706 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1240
KARAR NO: 2021/1706
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/01/2018
NUMARASI: 2014/1078 2018/67
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, Ankara Acentesi …’un acentelik sözleşmesinden doğan 31.07.2010 tarihi itibari tahakkuk etmiş 154.634,29TL alacağı bulunduğunu, alacağın tahsilini amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 99.568,00 TL’lik bölümünün tahsili talebiyle ilamsız icra takibine girişildiğini ve davalı borçlunun takibe itirazı ile takibin durduğunu belirterek; itirazının iptali ve takibin devamına, % 40 oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; alacak iddiasının doğru olmadığını, bu nedenle takibe etiraz ettiklerini, 05 Temmuz 2007 tarihinde imzalamış oldukları acentelik sözleşmesi ile Bölge Müdürlüğü partajından Ekim 2007 ayı sonuna kadar üretim yapıldığını, yaklaşık dört aylık Bölge Partajından üretimin % 14 komisyon oranı belirlenerek yapıldığını, ekrandaki % 12’lik acentelik komisyon oranı + % 2’lik ek komisyon oranı ile Bölge Müdürlüğüne kapatılması gerektiğini, Kasım ve Aralık 2007 aylarında yapılan üretimlerde aynı şekilde % 12 +% 2 Ek Komisyon şeklinde çalışılmış olup tüm ödeme evrakları ve nakit ödemeler Bölge Müdürlüğüne teslim edildiğini, Mahkemeye arz edilen Bölge Partajından üretim ile Kasım ve Aralık 2007 üretim listeleri bu şekilde hesaplanarak çıkartıldığını, 2007 yılı ek komisyon tutan Bölge Müdürlüğü muavin defter kayıtlanndan da anlaşılacağı üzere 107,79 TL. olarak cari hesaplarına tahakkuk ettirildiğini, Bölge Partajından yaptığı üretimlerde Genel Müdürlükten, Bölge Müdürlüğü’ne gelen ek komisyon bilgisinin kendilerine verilmediğini, Bölge Müdürlüğü muavin defter kayıtlarını inceleme yetkisi bulunmadığından sadece üretim listesini ve bu listeye istinaden yapmış olduğu ödemeleri sunabildiğini, 2008 yılı üretimi için komisyon oranları kendilerine bazı işlerde % 15, bazı işlerde ise % 14 olarak bildirilmiş olup bu üretimlerin ek komisyon hesapları Bölge Müdürlüğü Tarım Departmanı şefi …ve Genel Müdürlük Tarım Departmanı personeli … tarafından yapıldığını, 2009 Yılında ekran komisyon oranı % 14 olarak düzenlenmiş ve acenteliği ile Genel Müdürlük arasında 01.01.2009 – 31.12.2009 tarihleri arasında geçerli olan Acentelik Ek Protokolü imzalandığını, Mahkemeye sundukları bu protokolden de anlaşılacağı üzere bazı işlerin satışı için % 14 + % 2, bazı işlerin satışında ise % 14 + % 1 olarak sözleşme imzalanmış olup sözleşmenin taraflarca imzalanmış şeklinin Genel Müdürlük Tarım Departmanındaki özlük dosyalannda mevcut olduğunu, 01.01.2009 tarihi itibarıyla yapılan üretimlerde Tarsim’e Poliçe kesme yetkisi bulunan 4 ya da 5 şirketin kendi aralarında anlaşmaya gitmeleri sonucu poliçe primleri peşin olarak Genel Müdürlük hesaplama yüklenici Firma tarafından yatırılması kararı alındığını, bu anlaşmaya istinaden acente komisyonları % 10 oranına çekildiğini, Bölge Müdürlüğü Muhasebe sorumlusu … acente olarak çeklerin hesapları kapatmamasından yola çıkarak yaptığı incelemede ekranın % 14’e göre değil, % 10 komisyon oranında olduğunu bildirdiğini, yaptıkları incelemelerde 24.10.2009 tarihli …, 06.11.2009 tarihli …, 17.11.2009 tarihli …, 21.11.2009 tarihli…, 27.11.2009 tarihli…, 02.12.2009 tarihli…’A ait … Projeleri’ne % 16 komisyon oranı ile satış izni verildiği halde ekran komisyon oranının % 10’da unutulduğunu tespit edip Genel Müdürlük Tarım Departmanında …’e ulaşarak bu durumu kendisine bildirdiğini, ancak bu hatanın düzeltilmediğini. 2009 Ek Komisyon Sözleşmesi ve yapılan üretimler incelendiğinde belge olarak mail çıktılarını sunduklan üretimlerde ödemelerini yaptığı halde ekranda açık borcu bulunduğunu ve bunun da eksik gelen ek komisyonlar sebebiyle olduğunu, 2010 üretimi için imzaladığı Acentelik Ek Protokolünde de görüleceği üzere ekran komisyon oranı % 12 olup, % 12 + % 4 veya % 12 + % 1 komisyon oranı oluşturulduğunu, TİDGEM Projelerinde kendisine verilen satış komisyon oranı % 16 veya % 15 olduğunu, Ankara Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği için belirlenen komisyon oranı % 14 olduğunu, 2010 yılı üretimleri Acentelik Ek Komisyonu Protokolü dahilinde her yıl için ek komisyon alacakları olduğu görebileceğini, Acenteliğinin Fesih ilanından sonra Ankara Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Projesi gereğince yaptığı üretimleri hayvan ekleme zeyilleri için çıkan zeyil primleri Bölge Müdürlüğü hesabına yatırılan tutarlar hesapta görüldükten sonra zeyiller kayda alındığı halde kendisine ödenmeyen poliçeler borç listesinde gösterildiğini, bu şekilde çeklerini Bölge Müdürlüğü’ne teslim ettiği halde (Çek meblağına acente komisyonu da dahil olmak üzere) ekranda Firmaların yaptırmış olduğu işler ödenmemiş poliçeler olarak görüldüğünü, firmaların işleri ve teslim etiği çekler karşılaştırıldığında bu projelerin çeklerinin Firmalardan Güneş Sigorta Orta Anadolu Bölge Müdürlüğü adına aldıkları ve kendi adına evrak almadığı görüleceğini, Genel Müdürlük Tarım Departmanı çalışanlarından …’in, Bölge Müdürlüğü Muhasebe Müdürü … na gönderdiği mailde gönderilmesi gereken ek komisyon tutarından eksik olarak 11.742,00 TL’lik daha ek komisyon alacağının olduğu bildirildiğini, acenteliği ile ilgili yapılan İcra takibinde bu rakam da dikkate alınmadan 10.05.2011 tarihli acentelik fesih kararından sonra aleyhine T.C. İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile 99.568,00 TL üzerinden, T.C. İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile ipoteğinin nakde dönüştürülmesi amacıyla 50.000,00 TL olmak üzere toplam 149.568,00 TL’lık icra takibi başlatıldığını, yangın branşında acenteliğince sadece bir kez poliçe yapı teslim ettiği ve daha sonrasında acenteliği tarafından üretimi yapılmayıp Bölge Müdürlüğü tarafından kendisinin partajı üzerinden üretilen … ve … poliçe numaralı yangın poliçelerinin çıktıları alınıp müşteriye teslim edilmediğini, bu üretimler bilgisi dahilinde yapılmadığını, ödenmeyen poliçeler listesinde belirttiği poliçeleri gördüğünde mail olarak Bölge Müdürlüğüne bildirdiği halde, kendileri tarafından üretilen bu poliçeleri iptal etmedikleri gibi kendisine borç olarak kaydettiğini, IP’ler ve yazıcılar kontrol edildiğinde bu poliçelerin kendilerinin üretilmediği anlaşılacağını, Sözleşme gereğince zorunlu trafik poliçelerinin komisyon oranı % 17 olması gerekirken neden % 10 olarak tahakkuk ettirildiğini anlayamadığını, bu durumu Bölge Müdürlüğü Muhasebe Müdürü …’na bildirdiği halde sonuç alınamadığını, Davacı tarafın aleyhine açılan T.C. İstanbul …İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında belirtilen kısmi itirazının nedenlerinden birisi de … Sigorta A.Ş. Ankara Bölge Müdürlüğü avukatları tarafından takip edilen ve müdahil olarak takip ettikleri iki adet icra dosyası olduğunu, bu dosyaların: Ankara … İcra Müdürlüğü … Sayılı Dosyası (Alacak toplamı 44.500,00 TL’lık senet), Ankara … İcra Müdürlüğü … Sayılı Dosyası (Alacak toplamı 10.500,00 TL/lık çek) olarak kayıtlı olduğunu, bu iki dosya hem davacı tarafından aleyhine açılan icra takipleri ile tahsil edilmek istendiğini hem de Şirket avukatları tarafından icra yolu ile tahsil edilmeye çalışıldığını, kısaca iki icra dosyası toplamı 54.500,00 TL’nin davacı tarafından aleyhine icra işlemine konu edildiğini belirterek; davanın reddine, masraf ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucuda; “…Mahkememizin 15/11/2016 tarihli ara kararı gereğince davacının ticari defterleri de incelenerek rapor hazırlanmak üzere dosya mali müşavir, sigortacı ve akit uzmanı bilirkişilere tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından ibraz edilen 20/01/2017 telim tarihli raporda özetle;a) Davacı şirket ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiki süresinde yapıldığı, defterlerin birbirini teyit ettiği ve defterlerin delil niteliği taşıdığı, b)-Davacı şirketin 27.09.2011 Takip Tarihi itibariyle 149.568,16 TL alacaklı olduğu, Davacı şirket bu alacağın 99.568,00 TL.sini talep ettiği, c) Davacı şirketin takip sonrası tahsilatlar sonrasında 31.12.2013 tarihindeki alacağı 109.656,32 TL kaldığı, d) Davacı şirket 99.568,00 TL asıl alacağı ve bu tutar üzerinden, icra takip tarihinden itibaren yasal faiz talep ettiğinden, talebe bağlılık ilkesi gereği, alacağa yasal faiz işletilmesi gerektiği kanaatinde olduklarını belirtmişlerdir. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu mahkememizce yeterli görülüp itibar edildiği, Davacı şirketin 27.09.2011 Takip Tarihi itibariyle davalı borçludan 149.568,16 TL alacaklı olduğu, davacı şirket bu alacağın 99.568,00 TL.sini talep ettiği, ve takip tarihi itibariyle davacının davalı borçludan 99.568,00 TL alacaklı olduğu anlaşıldığından…” gerekçesiyle; davanın kabulüne, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın varlığının tespiti yargılamayı gerektirdiğinden ve şartları oluşmadığından davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Usul yönünden; tüm belgeleri ve delillerini 2 hafta kesin süre içerisinde sunması, aksi takdirde bu hakkından vazgeçmiş sayılacağına dair ihtar ile davacı tarafın 05/03/2014 tarihi beyanını ihtiva eden ve 2/4/2014 tarihinde muhtara bırakılan usulsüz tebligat ile hem tüzük hem kanun maddesini ihlal ederek, müvekkilinin delillerini sunma ve davacının beyanlarına karşı beyanda bulunma imkanının elinden alındığını, 22/10/2015 tarihli davacı beyan dilekçesine havi tebligatın, 11/11/2015 tarihinde muhtara, hem kanun hem de tüzüğe aykırı usulsüz tebliğ edilmek suretiyle müvekkilinin davacı beyanlarına karşı beyanda bulunma hakkı elinden alınarak savunma hakkının kısıtlandığını, Bilirkişi raporuna karşı 2 haftalık süre içerisinde itiraz edilmediğinde, rapora itiraz etmekten vazgeçmiş sayılacağına dair ihtar ve ekli bilirkişi raporuna havi tebligat 06.02.2017 tarihinde muhtara usulsüz olarak tebliğ edilerek müvekkilinin rapora karşı beyanda bulunma hakkının elinden alındığını, 15.09.2017 tarihli duruşma günün bildirir ihtarlı davetiyenin, Kanun ve Tüzüğe aykırı olarak 17/4/2017 tarihinde usulsüz olarak muhtara teslim edilerek müvekkilinin duruşmaya katılma imkanının elinden alındığını, yenileme tensip zaptına havi duruşma günü tebligatınin, 23/10/2017 tarihinde, kanun ve tüzüğe aykırı olarak muhtara teslim edilmek suretiyle müvekkilinin duruşma gününden haberdar olması engellenerek, savunma hakkının kısıtlandığını, yine aynı şekilde defter incelemeye dair tebligatın, sözlü yargılamaya geçileceğine dair tebligatın usulsüz olduğunu ve müvekkilinin savunma haklarının elinden alındığını, Esas yönünden ise; acentelik tesisinden önce, bölge partajından kesilen poliçelerden doğan komisyon alacaklarının ödenmediğini ve bunların incelenmediğini, Komisyon ekranının %10 da unutulmasından kaynaklı, eksik hesaplanan komisyon alacaklarının ödenmediğini, bilirkişilerce yapılan hesaplamada devletin ödediği % 50 prim tutarı hesaplanmadığını, 2009 ve 2010 yıllarını kapsayan ek protokoller uyarınca, kendihlerine ödenmesi gereken ve dahi mailler ile de % 15-16 oranında mutabık kalınan komisyonlarının ödenmediğini, Banka havale dekontları ve evrak teslim makbuzları ile yapılan ödemelerin hesaplarına girmediğinin de bilirkişilerce incelenmediğini, Aynı gün kesilen trafik poliçesine, keyfi olarak neden %17 veya % 10 oranları uygulandığının açıklığa kavuşturulmadığını, kendilerince düzenlenmediği ortada iken eskiden kendi müşterileri olduğu için şirketin kendi kestiği yangın poliçelerini kendilerine borç olarak kayıt ettiğini, acentelik kapandığı için, ödemesini almadan zaten kesmediği hayvan zeyillerini, yine de neden borç olarak kendilerine kayıt edildiğinin anlaşılamadığını, Davacı şirkette yapılacak yerinde incelemeye neden davet edilmediklerini anlayamadıklarını, zaten ulaşamadıkları birçok hususun incelemesine katkı sağlayarak, adaletin sağlıklı tecellisi sağlanması gerektiğini ve dosyadan yapılan tüm tebligatların TK’nın 21. maddesine göre ve dahi bu maddenin ilgili tüzüğüne aykırı olarak muhtara tebliğ edilerek, savunma haklarının kısıtlandığının ortada olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, sigorta acenteliği sözleşmesinden doğan alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Tebligat Kanunu 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunla değiştirildikten sonra, gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Bu değişikliğe göre muhataba çıkarılan ilk tebligat, bilinen veya gösterilen adresine yapılacaktır. Buna göre, ilk defa bildirilen adresin muhatabın (davalının) adres kayıt sistemindeki adresi veya başka bir adres olması arasında fark yoktur. Her iki adres de Tebligat Kanunu (TK)’nun 10/1. maddesi kapsamında bilinen adrestir. Bildirilen adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 16/2. maddesi de nazara alınarak muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine TK’nun 21/2. maddesine göre tebligat çıkarılır. Somut olayda, daha sonra görevsizlik kararı veren, davanın ilk açıldığı anlaşılan İstanbul 15. Asliye Hukuk Mahkemesince dava dilekçesinde davalı adresinin … Cd. No … Çankaya/ Ankara olarak gösterildiği, bu adrese TK’nun 21. maddesi uyarınca çıkarılan tebligatın bila tebliğ döndüğü dosyadaki şerhli tebligat örneğinden anlaşılmaktadır. Sonrasında mahkemece davalının MERNİS adresi olan … Mah. … sok No … İç Kapı No … Etimesgut/ Ankara adresine dava dilekçesinin TK’nun 21/2. maddesi uyarınca tebliğe çıkarıldığı, iş bu tebligatın TK’nun 21/2. maddesi uyarınca 03.05.2012 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Yine davacı vekilinin 03.10.2012 tarihli dilekçesinin davalının … Mah. … Cd. C…. S. …Sit. … Etimesgut/ Ankara adresinde bizzat davalıya tebliğ edildiği, tebligata verilen şerhten anlaşılmaktadır. Davalı, davaya verdiği cevap dilekçesinde de adresi olarak … Mah. … sok No….. Etimesgut/ Ankara adresini göstermiştir. Görevsizlik kararı uyarınca dosyanın gönderildiği anlaşılan İstanbul 41. Asliye Ticaret Mahkemesince de davalının MERNİS adresi olan … Mah. … sok No … İç Kapı No .. Etimesgut/ Ankara adresi itiabariyle duruşma gün ve saatinin tebliğe çıkarıldığı ve TK’nun 21/2. maddesi uyarınca tebligatın yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu açıklamalara göre davalı vekilinin müvekkiline yargılama sürecinde usulsüz tebligat yapıldığı, bu nedenle yargılamadan haberdar olunamadığı, buna göre müvekkilinin adil yargılanma ve savunma hakkının kısıtlandığı yönündeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Ancak, görevli mahkeme olan İstanbul 41. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.05.2014 tarihli oturumuna davalı asilin bizzat katıldığı, mahkemce yapılan kimlik tespitinde adresi olarak … Evleri 2. Kısım … Sitesi … Blok … Eryaman/ Ankara adresini yerleşim yeri adresi olarak bildirdiği anlaşılmaktadır. Mahkemece davalı defterleri üzerinde talimat yoluyla inceleme yaptırılarak rapor alınması için 26.05.2015 tarihli duruşma ara kararı ile talimat yazılmasına karar verildiği, ara karar doğrultusunda davalı defterlerinin incelenmesi için yazılan 04.06.2015 tarihli talimatta davalının tebligat adresi belirtilmeksizin talimat yazıldığı, talimat mahkemesince atanan bilirkişinin ise davalının ticaret sicilinde yer alan adresini tespit ederek o adrese gidildiği, ancak bu adreste davalının bulunmadığı yönünde tutanak düzenleyerek dosyanın talimat mahkemesine iade edildiği, talimat mahkemesinin, talimatı asıl mahkemesine iade ettiği anlaşılmaktadır. Buna göre, davalıya usule uygun şekilde sonuçları hatırlatılarak defter inceleme muhtırası çıkarılmaksızın talimat mahkemesince işlem yapıldığı ve talimat dosyasının bu şekilde iade olunduğu, dönen talimat evraklarından anlaşılmaktadır. Yine mahkemece bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi verilerek davacı defterleri üzerinde inceleme yapılarak rapor alınmasına dair 07.06.2016 tarihli duruşmada ara karar kurulduğu, duruşmada hazır olmayan davalıya ara kararının tebliğ edilmediği anlaşılmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi ve Anayasa’nın 36. maddesine göre herkes, yasal yollardan faydalanarak yargı yerleri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Adil yargılanma hakkı HMK’nın 27. maddesinde belirtilen hukukî dinlenilme hakkını da içeren daha geniş bir haktır ve hukuk devletinin bir gereğidir. Adil yargılanma hakkı; kanuni, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından yargılanma, makul süre içinde yargılanma, hakkaniyete uygun yargılanma ve hukuki dinlenilme haklarını kapsar. Hukuki dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. HMK’nın 27. maddesine göre, tarafların yargılama ile ilgili bilgi sahibi olması, bilgi sahibi olduğu konuda açıklama ve ispat hakkını kullanabilmesi, mahkemenin tüm iddia ve delilleri dikkate alarak kararını gerekçeli olarak vermesi gerekir. Hukuki dinlenilme hakkına aykırılık, kanun yolu incelemesinde re’sen dikkat alınır ve Yargıtay nezdinde mutlak bozma sebebidir. Örneğin; dava dilekçesinin usulüne uygun olarak davalıya tebliğ edilmeden aleyhine hüküm kurulması, ıslah dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden ıslah ile artırılan talebin hüküm altına alınması, tarafların gösterdiği deliller toplanmadan karar verilmesi, duruşmanın tayin edilen gün ve saatten önce yapılıp tarafların yokluğunda karar verilmesi gibi durumlar, hukuki dinlenilme hakkının ihlalidir. Her iki tarafında tacir olduğu ve her iki tarafın ticari defterlerinin incelenmesi suretiyle ilk derece mahkemesince karar verilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, davalının adresi itibariyle bulunduğu yer mahkemesine talimat yazılması ve usule uygun şekilde davalı adresine defter inceleme muhtırası tebliği gerekmektedir. İlk derece mahkemesince yukarıda açıklandığı üzere davalı yana defter muhtırası tebliğ edilmeksizin karar verildiği anlaşılmaktadır. TTK’nın 83 ve HMK’nın 222. maddeleri uyarınca ticari defterler ticari davalarda delil olup, usulünce her iki tarafın defterlerini sunmasına olanak tanınmalıdır. İlk derece mahkemesince, davanın çözümünde önemli bir delil olan davalı ticari defterlerin incelenmesi usulüne uygun olarak yapılmamıştır. Yine davacı defterleri üzerinde yapılmasına karar verilen bilirkişi inceleme ara kararından da davalının haberdar edilmediği, bu hususta davalıya ara kararının tebliğ edilmediği anlaşılmaktadır. Tüm bu açıklamalar ışığında mahkemece davalı adresi itibariyle yazılacak talimatta davalıya adresi itibariyle defter muhtırası tebliği sağlanarak, sunulması üzerine davalı defterlerinde inceleme yaptırılarak, sonrasında davalı defterlerindeki sonuçları da tartışır şekilde davacı defterlerinde inceleme yaptırılarak alınacak bilirkişi raporuna göre değerlendirme yapılması gerekmektedir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyasının kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı tarafça yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde kendisine iadesine, 4-Davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına dair;
HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 30.12.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİHİ :30/12/2021