Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1238 E. 2021/1327 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1238
KARAR NO: 2021/1327
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/02/2019
NUMARASI: 2014/766 2019/191
DAVA: Tazminat
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin sözleşme gereği …’nu 2016 yılından beri yetkili olduğu satış bölgesi olan Altıntepe-İdealtepe bölgesinde satmakta olduğunu, davalı …’nun üretici firma, davalı …’nın faturaları kesen ve dağıtım yapan ana bayi olduğunu, müvekkilinin bu işyerini ailesi ile birlikte çalıştırmakta olduğunu, bayilik faaliyetine tek taraflı olarak davalı şirket tarafından bir ihtarname dahi çekilmeden son verildiğini, sözleşme süresinin bitimine iki yıl daha varken, altıncı ayda fesih yapıldığını, davacının görüşmeye gittiğinde … yetkilisi tarafından bu iki yıllık sözleşmenin imza kısmının kısmen yırtılmış ve üzeri çizilerek davacıya geri verilmiş olduğunu, davacının altı ayda 9.000 TL satış yaptığını, kalan 18 ayda 27.000 TL de manevi tazminat talep ettiklerini, tespit edilecek maddi kayıp ve zarar miktarına göre arz ve izah edilen sebeplerle 20.000 TL manevi tazminatın ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.000 TL maddi tazminatın, faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, yargılama giderlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile özetle; söz konusu dava ile müvekkili şirketin herhangi bir bağlantısının bulunmadığını, davacı tarafından müvekkili şirkete gönderilen 30/05/2013 tarihli, Kartal … Noterliğinin … yevmiye numaralı ihtarın 2. maddesinde her ne kadar muhataplar ile muhtelif ana bayiler olması nedeni ile muhtelif sözleşmelerle 01/08/2006 tarihli anlaşmanın doğduğu şeklinde beyanda bulunulmuş ise de davacı trafın işbu davada öncelikle müvekkili şirket ile davacı arasında işbu davaya konu olabilecek bir bayilik sözleşmesi olduğunu yazılı delille ispat etmesi gerektiğini, böyle bir sözleşme bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davalılar cevap dilekçeleri ile pasif husumet yokluğu sebebi ile davanın reddini talep etmişler ise de dosyadaki deliller incelendiğinde; davacı ile davalılardan … arasında 01,01,2010 tarihli bir bayilik sözleşmesi düzenlendiği, bu sözleşmenin 3. maddesinde sözleşmenin süresi olan bir yılın sona ermesinden sonra taraflardan birisinin sözleşmeyi feshetmemesi halinde kendiliğinden birer yıl uzayacağına ilişkin hüküm bulunduğu, talimat yoluyla alınan 09.11.2015 tarihli bilirkişi raporundan davalılardan …’nun 20ll yılında davacıya satış yaptığının belirlendiği, davalılardan …’nın davacı ile 27.02.2013 ve 06.05.2013 tarihlerinde borç mutabakatı yaptığı, yine aynı davalının 28.01.2013 tarihinde davacıyı bayi olarak nitelendirerek satış talimatları verdiği, ayrıca 2013/29 sayılı yazıda da, bu hususun tekrarlandığı, gerek davacının gerekse de davalılardan …’nın ticari defterleri üzerinde Yapılan inceleme sonucunda davacı ile … arasında cari hesap ilişkisinin bulunduğu hususlar tespit edilmiştir. Bu hususlar değerlendirildiğinde davalılardan …’nun üretici firma, …’nın dağıtıcı firma ,davacının da bayi olarak faaliyette bulunduğunun ve taraflar arasında bu şekilde sözleşme ilişkisinin kurulduğu bu sözleşmeye aykırılık sebebi ile aralarında uyuşmazlık çıktığı anlaşıldığından davalıların pasif husumet itirazı kabul edilmemiştir. Sözleşmeye aykırılık nedeniyle borçlunun sorumluluğuna ilişkin TBK. m. 1I2 hükmüne göre: ‘Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun Yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gideımekle Yükümlüdür ‘ Yine TBK. m. 114 hükmüne göre: ‘Borçlu, genel olarak her türlü kusurdan sorumludur’. Borçlunun sorumluluğunun kapsamı, işin özel niteliğine göre belirlenir.İş özellikle borçlu için bir Yarar sağlamıyorsa, sorumluluk daha hafif olarak değerlendirilir. Haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerine de uygulanır’ şeklindedir. Dosyadaki delil durumu alınan raporlar ( defter incelemeleri sonucu davacının düşen karı) hep birlikte değerlendirildiğinde taraflar arasındaki 3 lü hukuki ilişkinin yazılı bir fesih olmasa da fiilen sona erdirildiği anlaşılmıştır. Bu durumda kanunun ilgili maddeleri de göz önüne alındığında davacının davalılardan menfi ve müspet zararlarını isteyebileceği sonucuna varılmıştır. Bilirkişi heyeti davacının yeni bir bayilik ilişkisi kurması için geçmesi gereken makul süreyi üç ay olarak tespit etmişlerdir. Bu nedenle davacının alabileceği kar mahrumiyetinden kaynaklanan tazminatın, üç aylık bedelle sınırlı olması gerektiğini belirtmiş olup kar mahrumiyeti hesabını ‘Davacının gelir beyannamesi incelendiğinde, 2011 yılında 9.080-TL 2012 yı|ında 1.535-TL 2013 yılında 4.504-TL kar elde ettiği, 2014 yılında da 671-TL zarar elde ettiği görülmektedir. Sözleşmenin 2014 Yılında sona erdirilmiş olduğu, bu nedenle davacıya satış yapılmadığı dolaysıyla da 2014 Yılına ilişkin zararın bu nedenlerden kaynaklandığı dikkate alınarak davacının kar mahrumiyeti 2013 yılındaki gelirine göre hesaplanmıştır. Davacının 20l3 ylında elde etrniş olduğu aylık gelirin (4.504/12=) 375-TL olduğu dikkate alındığında; davacının talep edebileceği üç aylık kar mahrumiyeti (375×3=) 1.126-TL olarak hesaplanmaktadır.’ şeklinde yapmıştır. Müspet zararın hesabını; Yapılan fesih bildiriminin haksız olması nedeniyle müsbet zarar kapsamında portföy tazminatının da hesaplanarak ödenmesi gerekmektedir. Türk Ticaret Kanunu’nda ‘denkleştirme istemi’ adı altında şu hükme yer verilmiştir: (TTK. m. 122). Portftöy tazminatına haklılık kazandıran husus; sözleşmenin sona ermesi nedeniyle, acentaya, artık yapımcının mallarının teslim edilememesi ve bunun sonucunda da acentanın sözleşme süresi devamınca yapımcı nın markasına alıştırmış olduğu müsteri çevresini zorunlu olarak yitirmesidir. Gerçekten de sözleşmenin sona ermesiyle birlikte, davacı rakip firmalardan aynı nitelikte mal temin etse dahi, davalıya ait markaya alıştırmış olduğu müşteri çevresini yitirecektir. Dolayısıyla davacının müşteri çevresini yetirmiş olduğu oranda, davalının müşteri çevresi tamamen ve önemli ölçüde genişlemiş olacaktır. Yargıtay kararında da haklı olarak ifade edildiği üzere ‘…müşteri çevresini tamamen ve önemli ölçüde genişleten tek satıcının sözleşmenin haklı bir neden haricinde sona erdirilmesi durumunda, tek satıcıya münasip bir tazminat ödenmesi hakkaniyet gereğidir’ (Y. 19. HD’nin 04.05.2000 tarih ve E.200013470 sayılı kararı). Bu durumda, bayilik sözleşmesinin haklı bir neden olmaksızın sonlandırılmış olması nedeniyle hem kendi hem de davalılar yararına oluşturduğu müşteri portfoyünden sözleşmenin sona erdirildiği tarihten itibaren davacının istifade edemeyeceği, müşteri portföyünden,sadece davalıların istifade edebileceği görülmekle davacının davalılardan denkleştirme (müşteri portfoy- tazminatı) isteme hakkının varlığı kabul edilmelidir. TTK, m122/2 hükmüne göre ‘tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır’. Davacıya yapılan hakedişin (dört yıllık) ortalaması dikkate ahndığında, davacının talep edebileceği portfoy tazminatı (I4.448 / 4=) 3.6I2-TL olarak hesaplanmaktadır.’ şeklinde yapmış toplamda 1.126.00 TL kar mahrumiyeti 3.612 TL portföy tazminatı olmak üzere 4.738, 00 TL zararının olduğu sonucuna varmıştır. Rapor bilimsel denetlenebilir ve yol gösterici olduğundan hükme esas alınmıştır. Davacının davalılar ile üretici, dağıtıcı ve bayilik ilişkisi nazara alındığında oluşan zarardan davalıların müşterek ve müteselsil olarak sorumlu oldukları kanaatine varılmıştır. Davacının oluşan zararın miktarını ve ödenmesini istediği süreyi belirtir usulüne uygun bir ihtarname ile davalıları temerrüde düşürmediğinden işleyecek faizin dava tarihinden itibaren olması gerekmektedir. Davacının diğer bir talebi de manevi tazminata ilişkindir. … Davacı kişilik haklarına nasıl bir saldırı olduğu ve bundan dolayı nasıl bir zarara uğradığı noktasında iddiasını ispatlayıcı delil sunamadığı ve bu iddiasını ispatlayamadığından bu talebinin reddi gerekmiş aşağıdaki şekilde karar verilmiştir…” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 4.738 TL maddi tazminat alacağının, dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiz ile birlikte, davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin ve manevi tazminat talebinin reddine, karar verilmiştir.Bu karara karşı, davalı … A.Ş. vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı … A.Ş vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle;Müvekkili şirket ile arasında tek satıcılık sözleşmesi bulunmayan davacı tarafından açılan ve doktrinde portföy tazminatı olarak nitelendirilen istinafa konu iş bu davada verilen kararın kanuna ve usule aykırı olduğunu, müvekkili şirket ile diğer davalı … Ltd. Şti. arasında davanın açıldığı dönemde anabayilik sözleşmesi bulunduğunu, söz konusu sözleşme nitelik olarak “Tek Satıcılılık Sözleşmesi” olarak kabul edilebilir olduğunu, karara esas alınan eksik, denetime açık olmayan bilimsel açıdan yetersiz bilirkişi raporunda davaya konu sözleşme ilişkisinin niteliği dahi tespit edilemediğini, müvekkili şirket ile diğer davalı … Ltd. Şti. Arasında bir anabayilik sözleşmesi bulunduğunu, söz konusu sözleşme nitelik olarak “Tek Satıcılılık Sözleşmesi” olarak kabul edilebileceğini, tek satıcı acenteden farklı olarak, işletme sahibi tarafından imal edilen malları, kendi nam ve hesabına satın alarak, sözleşme ile kendisine tanınmış olan tekel bölgesi içerisinde tekrar kendi nam ve hesabına sattığını, bu anlamda tek satıcının yapımcıyı temsil etme hakkı ve yetkisi bulunmadığını, istinafa konu davanın davacısı olan taraf ile müvekkili davalı arasında bu şekilde nitelendirilebilecek bir sözleşme bulunmadığını, davacı şirket ile diğer davalı şirket arasında bu tür bir sözleşme bir dönem bulunmuş olup davacının bu yönde herhangi bir delil sunmadığı halde, mahkemece davanın kısmen kabulü yönünde verdiği kararın hukuka aykırı olduğunu, İstinafa konu kararda ayrıca kâr mahrumiyeti ve portföy tazminatı ayrı ayrı hesaplanarak karar altına alınmış olup bu husus kanuna ve usule aykırı olduğunu, dosyada davacı ile davalı müvekkili şirket arasında imzalanmış herhangi bir tek satıcılık sözleşmesi bulunmamasına rağmen portföy tazminatı kararının kanuna ve usule aykırı olduğunu, mahkemenin kararında zikrettiği sözleşmenin ise tek satıcılık sözleşmesi olmadığından, müşteri tazminatına esas alınmasının mümkün olmadığını, kaldı ki böyle bir sözleşme olduğu varsayılsa bile tek satıcı olarak bayisi bulunduğu bölgede müşteri çevresini oluşturduğunu veya önemli ölçüde geliştirdiğini ispat etmesi gereken davacının dosyada böyle bir ispatı bulunmadığını, tek satıcı olarak müşteri tazminatı veya portföy tazminatı gerektiren şartlar olmadığı halde davacı lehine bu yönde karar verildiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın müvekkili yönünden reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin süresinden önce haksiz feshi iddiasına dayalı olarak açılmış kar kaybından kaynaklı maddi tazminat, denkleştirme tazminatı (portföy tazminatı) ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile maddi tazminat isteminin ıslah doğrultusunda kabulüne, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davalılardan …A.Ş. Vekilince, yasal süresi içinde istianaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, tarafların ileri sürdüğü istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Mahkemece sunulu deliller ve taraf ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucu alınan bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler dikkate alınarak, davacı ile davalı … A.Ş. arasında 01.01.2010 tarihli sözleşme düzenlendiği, talimatla alınan bilirkişi raporuyla … A.Ş.’nin davacıya satış yaptığının anlaşıldığı, davalı … Ltd. Şti.’nin davacıyla borç mutabakatı yaptığı, davacıyı bayi olarak nitelendirerek talimatlar verdiği, yine ticari defter ve kayıtlara göre davacıyla cari hesap ilişkisi bulunduğu, somut olayda davalı … A.Ş.’nin sağlayıcı, davalı … Ltd. Şti.’nin ana bayi, davacının da bayi olarak faaliyet gösterdiği anlaşıldığından, davalı … A.Ş. ile davacı arasında bayilik ilişkisi bulunmadığı ve kanıtlanmadığı yönündeki davalı vekilinin istinaf başvuru nedeni yerinde görülmemiştir. Bayilik sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiği davalılarca kanıtlanmamıştır. Bu durumda bayilik ilişkisinin haksız fesh edildiği sonucuna varılmaktadır. Sözleşme davalı yanca haksız fesh edildiğinden, bilirkişi raporundaki hesaplamalar ışığında davacının mahrum kaldığı kâr tutarı (1.126,00 TL) ile portföy tazminatı olarak talep edilebileceği tutar (3.612,00 TL) hesaplanmış, mahkemece de yapılan bu hesaplama ve davacı ıslahı doğrultusunda hüküm kurulmuştur.Mahkemece her ne kadar sözleşmenin haksız fesih edildiği benimsenerek bilirkişi raporundaki hesaplama ışığında davacının TTK’nın 122. maddesi uyarınca portföy tazminatı (denkleştirme alacağı) olarak da 3.612,00 TL talep edebileceği sonucuyla hüküm kurmuş ise de davacı yanca taraflar arasında bayilik ilişkisi bulunduğunu kanıtlamak için delil olarak sunduğu 01.01.2006 başlangıç tarihli bayilik sözleşmesinin 7.8. maddesindeki düzenleme ile 01.01.2010 tarihli bayilik sözleşmesi hükümlerine göre, davacıya faaliyet bölgesi içinde tekel hakkı verilmediğinin anlaşıldığı, bunun dışında TTK’nın 122. maddesine göre denkleştirme tazminatı talebinde bulunabilmek için öngörülen şartların gerçekleştiğine dair dosyada delil de bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, portföy tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken davalı aleyhine bilirkişi raporunda hesaplanan portföy tazminatı tutarına hükmedilmiş olması hukuka aykırı olduğundan, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı … A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile istinafa konu kararın bu davalı yönünden kaldırılarak bu davalı hakkındaki davanın esası hakkında dairemizce yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalılardan … Ltd. Şti. yönünden karar istinaf edilmediğinden ilk derece mahkemesi kararı bu davalı yönünden kesinleşmekle bu davalı yönünden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına; Davalı …A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüyle, bu davalı hakkında ilk derece mahkemesince verilen istinafa konu hükmün HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kaldırılarak, Dairemizce bu davalı yönünden yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda; 1-Davalı … aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile 1.126,00 TL kâr mahrumiyeti nedeniyle maddi tazminat alacağının, dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte, hakkında hüküm kesinleşen diğer davalı ile müteselsil olmak ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, davalı … A.Ş.’den tahsiline, davacıya verilmesine, 2-Davalı … A.Ş. Aleyhindeki fazlaya ilişkin tazminat talebinin (portföy tazminatı talebinin) ve yasal koşulları bulunmayan manevi tazminat talebinin reddine, 3-Davcı tarafından ilk derece yargılaması aşamasında hesaplanıp hüküm altına alınan ve davalı …Ltd. Şirketi yönünden kesinleşen 1.078,08 TL yargılama giderinin 226,00 TL’lik bölümünün, davalı …Ltd. Şirketi ile birlikte müteselsilen sorumlu olmak ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, davalı …A.Ş.’den alınıp davacıya verilmesine, 4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 1.126.00 TL nispi vekalet ücretinin, hakkında hüküm kesinleşen diğer davalı ile müteselsil olmak ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, davalı … A.Ş.’den tahsiline, davacıya verilmesine, 5-Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına; davalı vekili tarafından yatırılan toplam 80,91 TL istinaf peşin karar harcının, talep halinde ilk derece mahkemesince davalı … A.Ş.’ye iadesine, 6-Davalı tarafındanharcanan 121,30 TL başvuru harcı gideri ile 27,08 TL posta masrafının davacıdan alınarak davalı …A.Ş.’ye verilmesine, 7-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 8-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, istinaf konusunun değerine göre karar kesindir.