Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1232 E. 2021/1671 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1232
KARAR NO: 2021/1671
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 13.02.2019
NUMARASI: 2017/589 Esas – 2019/115 Karar
DAVA: Haksız Rekabetin Tespiti Meni ile Maddi ve Manevi Tazminat
Taraflar arasındaki haksız rekabet davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 1989 yılında … A.Ş. ismiyle kurulan Türkiye’nin en eski ve köklü konteyner forwarding şirketlerinden olduğunu, müvekkil şirketin 25 yılı aşan sektör deneyimiyle Türkiye ticaretinin global piyasalarda entegre olmasında rol almakta olan Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Afrika bölgelerindeki en tanınmış ve güvenilir firmalarından biri olduğunu, müvekkili şirketin %74 sermayesine tekabül eden hisselerinin maliki olan dava dışı hissedar … Lojistik Anonim Şirketi, ilgili hisseleri 30.12.2011 \ tarihli Hisse Alım Sözleşmesi uyarınca davalı hissedarlar …, …, …, … ile birlikte dava dışı …’dan 2011 yılında devir aldığını, davalıların %24’üne tekabül eden sahibi oldukları bakiye hisseleri de satmak istediklerin… Hizmetleri Anonim Şirketi’ne bildirdiklerini, müvekkili şirket bünyesinde hisse devir işlemlerinin gerçekleşmesi ve tamamlanması süreci devam ederken, davalılardan müvekkil şirket hissedarı …’ın kardeşi davalı …’ın 26.08.2016 tarihinde davacı şirket ile aynı alanda faaliyet gösteren …’ni kurduğunu, davalıların vâkıf oldukları müvekkil sirkete ait müşteri portföyü ve ticari sırlarını kullanarak faaliyetlerine devam ettiklerini, davalıların organize bir şekilde hareket ederek davalı şirket … A.Ş. üzerinden davacı şirketin ticari sırlarını ve müşteri protföyünü kullanarak haksız rekabet teşkil eden eylemlerde bulunduğunu, gerçek dışı ve yanıltıcı beyanlarla rekabette öne geçmeye çalıştığını, davacı şirketin uzun seneler boyunca çalıştığı müşterilerin davalılardan …, …, …, …’ın davacı şirketteki hisselerini satmayı beyan etmelerinı ve davalı …’nin kurulmasını takiben davacı şirketten hizmet alımlarmı durdurduklarını, davalıların haksız rekabet teşkil eden eylemleri sebebiyle müvekkilinin uğradığı manevi zararın tazmini gerektiğini, bu nedenlerle fazlaya dair her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla, huzurdaki davanın kabulü ile öncelikle tedbir kararı verilmek suretiyle haksız rekabetin önlenmesine, davalıların haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin tespiti ve meni, davalıların haksız rekabet teşkil eden eylemleri sebebiyle (halihazırda belirsiz ancak yargılama aşamasında gerekli incelemeler yapıldıktan sonra tespit edilebilecek olan maddi tazminat miktarı açısından) şimdilik 100.000 TL maddi tazminatın haksız rekabet teşkil eden eylemlerin başlangıç tarihinden itibaren (davalıların kurduğu … A.Ş. şirketinin kuruluş tarihi olan 26.08.2016 tarihinden itibaren) işleyecek en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalıların haksız rekabet teşkil eden eylemleri sebebiyle 100.000 TL manevi tazminatın, haksız rekabet teşkil eden eylemlerin başlangıç tarihinden itibaren (davalıların kurduğu … A.Ş. şirketinin kuruluş tarihi olan 26.08.2016 tarihinden itibaren) işleyecek ticari işlerde uygulanan en yüksek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, tüm yargılama giderlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar …, … ve … vekili, cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın müvekkilleri ile hisse devir sürecinde olduklarına, bağımsız denetim raporu firmasından rapor alındığına ve hesaplama işlemlerinin yapıldığı süreçte olduklarına ilişkin beyanlarının eksik ve yanıltıcı beyanlar olduğunu, davacı firma ile müvekkilleri arasında hisse alım sözleşmesi bulunmakta olup söz konusu dava dosyasında mübrez sözleşme uyarınca davacı taraf müvekkilleri hisselerini satışa arz ettiği takdirde almayı, müvekkillerinin ise 31.12.2014 tarihinden sonra davacı firma satın almak istediğini bildirdiği takdirde satmayı karşılıklı taahhüt ettiklerini, ancak müvekkillerinin hisselerini satışa arz ettiğini üç defa noter kanalı ile bildirdiği halde davalı tarafından hiçbir suretle bir yanıt gelmediğini ve aksiyon alınamadığını, huzurda ki davanın gerçek dışı kurgudan ibaret olduğunu ve müvekkillerini belirtmiş olduğu hukuki süreçlerde yıpratma ve yıldırma amacı ile ikame edildiğini, davacı şirketin müşteri kayıplarının ve cirodaki düşüşün müvekkilinin hisselerini satışa arz ettikten sonraki döneme isabet ettiğini, bununda haksız rekabet içeren eylemlerin kanıtı olduğunu beyan etmiş ise de müşteri kayıpları ve cirodaki düşüş yeni gelen idareciler tarafından müşteri portföyünün korunamadığını ve şirketin iyi idare edilemediğinin kanıtı olduğunu beriterek, haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderlerinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili, cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin halen davacı şirketin %24 ortağı ve Yönetim Kurulu üyesi olduğunu, davacı şirketin faaliyet alanı kapsamına giren hiçbir ticari faaliyeti bulunmadığını, bu nedenle her hangi bir rakiplik durumu söz konusu olmadığından, yapılan bir rekabetten ve bu rekabetin haksız olduğundan söz etmeye olanak bulunmadığını, davacı şirketin müvekkili tarafından kurulduğunu, 23.11.2016 tarihinde haksız ve hukuka aykırı şekilde yönetim kurulu başkanlığının gasp edilmesine kadar, şirketin yönetim kurulu başkanı ve genel müdürü olduğunu, şirket halen şirkette %74 pay sahibi/hakim ortak … Lojistik A.Ş. tarafından atanan yönetim kurulu üyeleri tarafından idare edildiğini, yönetim kurulu üyesi olan davalı …’in yönetim kurulu toplantılarına çağrılmadığı gibi şirketin iş ve işleyişi ile ilgili hiçbir bilgi de kendisine verilmediğini, açıklanan nedenlerle, davacı şirketle rekabet edecek bir faaliyeti olmayan davalı müvekkilinin davada davalı ehliyeti bulunmadığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, TTK’nın 55.maddesinde haksız rekabet teşkil eden eylemleri tanımlanıp sayıldığını, bu eylemlerden somut olarak müvekkilin hangisini gerçekleştirdiğinin iddiadan anlaşılamadığını, birisi için teminat gösterilmesinin, borcuna kefil olunmasının, parasal destek/kredi sağlanmasının haksız rekabet olarak nitelendirilemeyeceğini belirterek, davanın öncelikle pasif husumet ehliyeti (davalı sıfatı) yokluğundan reddine, işin esasına girilmesi halinde ise esastan reddine, yargılama giderlerinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar … ve … vekili, cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerden davalı … Aslan’ın hissedarı ve yöneticisi olduğu … faaliyeti dışında, bireysel bir ticari faaliyeti bulunmadığını, bu nedenle davada taraf olma ehliyetinin mevcut olmadığını, TTK’nın 54 ve devamı maddelerinde yapılan düzenlemenin bir sonucu olarak, dürüst ve bozulmamış bir rekabetten söz edilebilmesi için öncelikle bir rekabetin varlığının söz konusu olması gerektiğini, rekabetin var olması için de davalı müvekkili tarafından bireysel olarak gerçekleştirilen ticari faaliyetin varlığının şart olduğunu, bu nedenlerle yasal düzenlemenin bir sonucu olarak, davalı …’ın davada, davalı taraf ehliyeti bulunmadığını, bu nedenle davanın esasına girilmeksizin, bu davalı açısından reddine karar verilmesi gerektiğini, dava dilekçesinin içeriği ve genel dizaynından, davanın açılması gerekçesi olarak gösterilen nedenlerin hiç birinin doğrudan müvekkili … ve yetkilisi olduğu diğer davalı … ile bağlantılı olmadığını, davacı şirketin, davalı müvekkili …’ın iş akdini haksız feshi sonrasında, müvekkilinin uzun yıllar çalıştığı ve bildiği iş alanı ile ilgili faaliyette bulunmak amacıyla diğer davalı … kurduğunu, daha önce davacı şirkette çalışan ve gerek iş akdi işveren tarafından fesih edilen ve gerekse kendi isteği ile işten ayrılan kişiler tarafından kurulan benzer nitelikte çok sayıda şirket bulunduğunu, şirketin kurulumu sonrasında, dürüst rekabet ilkelerine uygun olarak ticari faaliyetlerini sürdürdüğünü ve halen de sürdürmeye devam ettiğini, dava dilekçesi içeriğinde, müvekkili şirkete yönelik iddiaların gerçeklerle bağdaşmadığını, piyasa koşullarında yürütülen normal ticari faaliyetlerin, haksız rekabet olarak sunulması durumunun söz konusu olduğunu, dava dilekçesinde yazılı olan ve müvekkile atfedilip, müvekkil tarafından da gerçekleştirilen faaliyetlerin hiç birinin haksız rekabet/dürüst rekabet ilkelerine aykırı davranış olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, tüm bu nedenlerle, davacının haksız rekabet teşkil edecek eylemlerinin bulunduğu yönündeki iddialarının haksız olduğunu belirterek; davalı … hakkındaki davanın öncelikle davalı sıfatı yokluğu nedeniyle reddine, davanın esasına girilmesi halinde her iki müvekkili yönünden davanın reddine, müvekkiline ait ticari sır niteliğindeki bilgilere davacının ulaşmasının engellenmesi ve bilirkişi raporunda yer almasının önlenmesine yönelik tedbirlerin mahkemece alınmasına, dava ve dava sürecinde aleni hale gelecek bilgi ve sırlar sebebiyle müvekkilin uğrayacağı zararların tazminini isteme hakkının saklı tutulmasına, davanın açılmasının müvekkili yönünden davacının haksız rekabeti niteliğinde olması sebebiyle, davacıya yönelik müvekkilin haksız rekabetin önlenmesi ve haksız rekabet nedenine dayalı maddi ve manevi tazminat istemli dava açması hakkının saklı tutulmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde; Dava, davacı şirkette pay sahibi olan davalıların , davacı şirkete ait ticari sırları kullanarak pay sahibi olmayan gerçek kişi tarafından kurulan anonim şirket üzerinden faaliyet yürüttükleri gerekçesine dayanan haksız rekabetin tespiti, men’i ve haksız rekabet nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Uyuşmazlığın çözümü için haksız rekabet ile ticari sır kavramlarının ve müşteri portföyünün ticari sır olup olmadığı hususlarının açıklanması gerekmektedir.Türk Ticaret Kanununun (TTK) Dördüncü Faslında düzenlenen ‘Haksız rekabet’, 54.maddesinde ‘Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. ‘ şeklinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, iktisadi rekabetin varlığı ya da yokluğunda alınacak ölçü, özellikle objektif iyiniyet kurallarına aykırı olup olmadığıdır. Eğer bir olayda, objektif iyiniyet kurallarına aykırılık varsa, burada hakkın kötüye kullanımı söz konusudur. Objektif iyiniyet kurallarını, her olayda geçerli kabul edilebilecek bir ölçü bulmak mümkün değildir. Dolayısıyla her somut olayda, iyiniyet kurallarına aykırılığın olup olmadığının kendi şartları içerisinde değerlendirilmesi gerekir. Kanun koyucunun buradaki amacı, ekonomik alanda dürüstlük ilkesini hakim kılarak, bunun ihlal edilmemesini sağlamaktır. Ekonomik ve ticari hayatta herkes, ahlak ve objektif iyiniyet kurallarına uygun bir şekilde hareket ederek, ancak kendi emek ve gayreti ölçüsünde bir kazançla yetinmelidir.Bir tacirin, kendi emek ve gayretine dayanan kazancı, gerek ahlaki gerekse kanuni yönden meşrudur. Fakat, bir kimsenin en ufak bir yorgunluğa ve zahmete girmeden bir başkasının yıllar yılı didinip alın teri ve göz nuru dökmek suretiyle ancak meydana getirdiği ve tamamen kişisel emek ve gayretinin ürünü olan çalışmasına ortak olması hali, hem ahlak kurallarına bir aykırılık oluşturur ve hem de haksız rekabeti meydana getirir. Bu şekildeki bir haksız rekabet, “parazit-tufeyli” rekabet olarak nitelendirilir. Bir başkasının yıllarca çalışmak suretiyle ancak elde edebildiği emek ve şöhretine elatmak suretiyle -deyim yerindeyse- onun sırtından para kazanmak isteyen kimsenin hareketi, kendi emeğine dayanmadığı için, ahlak kurallarına ve kanun hükümlerine göre, haksız rekabettir (Doğanay, İsmail: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, 3.Baskı, Cilt I, Ankara 1990, Sahife 314-318).Ticari sır kavramı; bir ticari işletme veya şirketin faaliyet alanı ile ilgili yalnızca belirli sayıdaki mensupları ve diğer görevlileri tarafından bilinen, elde edilebilen, özellikle rakipleri tarafından öğrenilmesi halinde zarar görme ihtimali bulunan ve üçüncü kişiler ile kamuya açıklanmaması gereken, işletme ve şirketin ekonomik hayattaki başarı ve verimliliği için büyük önemi bulunan iç kuruluş yapısı ve organizasyonu, mali, iktisadî, kredi ve nakit durumu, araştırma ve geliştirme çalışmaları, faaliyet stratejisi, hammadde kaynakları, imalatının teknik özellikleri, fiyatlandırma politikaları, pazarlama taktikleri ve masrafları, pazar payları, toptancı ve perakendeci müşteri potansiyeli ve ağları, izne tabi veya tabi olmayan sözleşme bağlantılarına ilişkin veya bu gibi bilgi ve belgeleri ifade etmektedir.Ticari sırrın ulaşılması mümkün olmayan nitelikte bir bilgi olması gerektiği, genel metod veya taslak gibi kolayca hatırlanabilecek bilgilerin ticari sır olarak nitelendirilemeyeceği, ayrıca kişilerin uzun iş yaşantılarında edindikleri bilgi ve tecrübelerin de bu manada sayılamayacağı, diğer taraftan davalı gerçek kişilerin şirkette önemli pozisyonlarda görev almalarının, şirket müşterilerinin bir kısmının farklı şirketlerle çalışmayı tercih etmelerinin veya bazı şirket çalışanlarının işten ayrılıp rakip şirketlerde işe başlamalarının tek başına ticari sırrın ifşası olarak değerlendirilemeyeceğinin kabulü gerekir.Somut olayda, davacı şirketin pay sahiplerinden …’in dava dışı kızına devrettiği taşınmazın davalı … Şirketinin kullandığı kredide teminat olarak gösterilmesi, davalı … Şirketinin davacının müşterileriyle çalışmaya başlaması olgularının tek başına; davalı hisse sahiplerinin , davacı şirket çalışanı ve hisse sahibi olmayan …’ın kurucusu ve hisse sahibi olduğu …nin gerçekte işletenleri olduğu hususunu ispat için yeterli olmadığından …” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle özetle; Davalı gerçek kişilerin müvekkili şirketteki hisselerin devir beyanıyla eş zamanlı olarak müvekkili şirketin eski ünvanı olan …A.Ş.’ye iltibas yaratacak şekilde benzer ünvanda olan davalılardan … A.Ş.’nin kurulduğunu, bu şirketin ortağının müvekkili şirket ortağı …’ın kardeşi … olduğunu, davalılardan …’in kızına eş zamanlı devrettiği taşınmazın bu şirketin taraf olduğu kredi sözleşmesine teminat olarak verildiğini, müvekkili şirketin yaklaşık 30 çalışanının müvekkil şirketten ayrılarak davalı …’ye geçtiği hususlarının dikkate alınmadığını, bununla birlikte en önemlisi davalı gerçek kişilerin müvekkili şirkette geçmişte sahip oldukları konumları itibariyle müvekkili şirketin ticari sırlarına sahip oldukları olgusu ve davalı şirketin dolaylı sahibi olarak haksız rekabet teşkil eden eylemlerde bulunduklarına dair somut gerekçeler dikkate alınmadan ve deliller toplanmadan karar verildiğini,Mahkemece taraf ticari defter ve kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapılmadan, gümrük beyannameleri celbedilmeden ve davalı şirket bilgisayar kayıtları incelenmeden eksik inceleme sonucu karar verildiğini, ikame edilen delillerin dikkate alınmaması, eksik gerekçe ile hüküm kurulması sonucu hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, dayanmış oldukları tüm deliller değerlendirildiğinde davalı gerçek kişiler ile davalı …. arasındaki organik bağı olduğu, davalı …’ın esasen namı müstearlığı üzerinden davalı şirket üzerinde dolaylı hakimiyet kurularak haksız rekabet teşkil eden eylemlerde bulunulduğunun görüleceğini, haksız rekabete ilişkin söz konusu davada dosya kapsamında dayanmış oldukları delillerin bir bütün halinde değerlendirilmesi gerektiğini, çıkacak sonuca göre hüküm kurulması gerektiğini, bu nedenle mahkemece verilen kararın HMK’nın 353. maddesi uyarınca kaldırılması gerektiğini, Mahkemece deliller değerlendirilmeden ve celp edilmeden yapılan yargılamada adeta davalılar lehine yorum ilkesi benimsendiğini, müvekkili şirketin adil yargılanma hakkı ihlal edildiğini, mahkemenin huzurundaki davayı tümden reddettiği halde manevi tazminat yönünden maktu vekalet ücreti yerine nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, tebliğin söz konusu kısmında ise asliye mahkemelerinde görülen davalar için 2.725,00 TL maktu vekalet ücreti öngörüldüğünü, dava tümden reddedilmişken mahkemenin manevi tazminat yönünden nispi vekalet ücretine hükmetmesinin hukuka aykırı olduğunu, nitekim dosyaya örneği sunulan Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 06.02.2019 tarihli, 2524 E- 515 K sayılı emsal ilamının da bu yönde olduğunu, Dosyadaki delillerle iddiaların kanıtlanmış olduğunu, otuz yılı aşkın bir süredir taşıma işleri komisyonculuğu yapan müvekkili şirketin, söz konusu yıllar içinde elde ettiği müşteri bağlantısı, pazar payı ve faaliyet stratejisi gibi ticari sır niteliğinde olan bilgilerin, davalı gerçek kişiler tarafından organize bir şekilde davalı ….’ne aktardığının kanıtlanmış olduğunu, Müvekkili şirketin maddi zararları yanında haksız rekabet teşkil eden eylemler nedeniyle manevi zararının olduğunun her türlü şüpheden uzak olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın reddine dair hükmünün usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve yeniden yapılacak yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Uyuşmazlık haksız rekabetin tespiti ve men’i ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekilince, davacı şirketin hakim hissedarı olan şirkette pay sahibi olan gerçek kişi davalıların, diğer davalı gerçek kişinin yetkilisi olduğu davalı şirket üzerinden faaliyet yürüterek davacı şirkete karşı haksız rekabette bulunulduğu iddia edilmiştir. Davacı yanca müvekkili şirketin müşterilerinin davalı şirket kurulduktan sonra davalıların gerçek dışı ve yanıltıcı beyanlarıyla haksız rekabette bulunulduğu da ileri sürülmüştür. Bu konuda tanık deliline dayanıldığı gibi, taraf ticari defterlerine de delil olarak dayanıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece davacı yanca ileri sürülen iddialar kapsamında HMK’nın 222 ve TTK’nın 83. maddeleri uyarınca delil olarak dayanılan ticari defter ve kayıtlar incelenmeksizin ve yine davacı iddiaları kapsamında dayandığı tanık delili toplanıp değerlendirilmeksizin sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.Yukarıdaki açıklama ışığında, mahkemece davacı tarafa, davalıların davacı şirket ile ilgili olarak yanlış ve yanıltıcı beyanlarda bulunudukları iddiaları kapsamında tanıklarını bildirmesi, bildirildiğinde usule uygun şekilde tanıkların dinlenmesi ve taraf ticari defterleri üzerinde uzmanlarından oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle inceleme de yaptırılarak, tüm deliller toplanıp değerlendirilmek suretiyle hüküm kurulması gerekmektedir. Davanın esasına etkili deliller toplanıp değerlendirilmeksizin hüküm kurulduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair;HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 23.12.2021
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİHİ:24/12/2021