Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1217 E. 2023/2099 K. 21.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1217
KARAR NO: 2023/2099
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/04/2019
NUMARASI: 2017/795 Esas – Karar 2019/303
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil ve tazminat davasının ilk derece mahkemesice yapılan yargılaması sonucunda davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvrulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 10/04/2014 tarihinde … satım sözleşmesinin akdedildiğini, müvekkili tarafından alınan 24 ve 25 nolu dükkan niteliğindeki taşınmazların işbu dava konusu olduğunu, satıcının sözleşmeye göre yapması gereken en büyük edimini ifa etmediğini, hileli davranışlarda bulunduğunu, taşınmazların tapularının halen verilmediğini, sözleşmede tapu teslim tarihinin 30/06/2015 tarihi olacağının kararlaştırıldığını, müvekkilinin bu tarihte tapuları teslim alamadığından zararının artmış olduğunu, müvekkilinin sözleşme akdedilirken 600.000.TL davalıya verdiğini ve 1.200.000 TL de kredi çekerek ödeme yaptığını, ancak davalı tarafından tapuların teslim edilmediğini, akabinde davalının fesih sözleşmesi düzenlediğini, ancak fesih sözleşmesine de uymayarak kredi borçlarını kapatmadığını beyanla, fazlaya ilişkin maddi, manevi ve ceza hukukundan kaynaklanan hakları saklı kalmak ve incelemeden sonra arttırılmak kaydıyla öncelikle satım sözleşmesinde belirtilen dükkan tapu kayıtlarının taraflarına tesciline mahkemenin aksi kanaatinde müvekkilinin ilgili tapu kaydını alamadığı için uğramış olduğu sözleşme tarihi 10/04/2014 tarihinden itibaren davalının edimlerini yerine getirmemesinden kaynaklanan tüm müsbet ve menfi zararların tazminine, davalının edimini yerine getirmemesi sonucu yine taraflar arasında yapılmış fesih sözleşmesinden kaynaklanan tüm zararların belirlenmesi ve tazminine, ödemiş olduğu ve taahhüt altına girmek zorunda kaldığı tüm edimlerin kusurlu davalı yanca ticari faizi ile karşılanmasına ve çekilmiş olan tüm kredilerin ivedikle kapatılmasını talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 18/12/2017 teslim tarihli dilekçesi ile davalının taşınmaz teslim edildiğine dair beyanlarının hukuka uygun olmadığını, vekil edenin teslimden anladığı şeyle davalının teslimden anladığı şeyin aynı olmadığını, satım sözleşmesindeki teslim içeriğinin karşı tarafa kullanma yararlanma ve tapu kat irtifakı iskan hakkı doğurması gerektiğini, hukuki olarak dayanaklarının karşı yanın basiretli bir tacir gibi davranmayıp hukuki hile ve gabinle taraflarına imzalattığı sözleşmeler olduğunu, sözleşmenin konusunun belli olduğunu, taşınmaz tapusunun devri ve mülkiyet hakkının devri olduğunu, süslü sözleşmelerle vekil edenin devasa borç altına sokulduğunu, dükkanın kat irtifakı iskanı ve tapusunun olmadığını beyanla, müspet ve menfi zararların tazmini, gayrimenkulün değerinin tespiti ve bu değer üzerinden uğranılan zararının orantısının belirlenmesini, dava dilekçesinde belirtilen taleplerin karşılanmasını talep etmiştir. Davacı vekili 11/05/2018 teslim tarihli dilekçesi ile ilk zararın gayrimenkulün teslim edilmemesi olduğunu, bu nedenle taşınmazdan hak elde edilemediğini, ikinci zararın yatırımı yaptığındaki piyasa emlak rayiç bedelleri ile sözleşme şartları yerine getirilmediği zaman oluşan değer kaybı olduğunu, bu yatırımın yapılması için vekil edenin sattığı gayrimenkulleri ile bunlara ilişkin yaptığı ticaretlerinin açıklayıcı beyanlarını yine bunların tapu kayıtlarını ve projelerini ekte sunduklarını, bir diğer zararın vekil eden adına kredi kullanılmasından dolayı vekil edenin bankadan olan kredi riski ve ticari iş ve işlemlerindeki aksama olduğunu, en son zararın ise bu durumlar yüzünden çekmiş olduğu maddi ve manevi zararları olduğunu, manevi zararları yüzünden ailesinden ve sevdiklerinden olduğunu, müflis duruma düştüğünü, hayata küstüğünü, tüm bu manevi ızdırabı da yanlış insanlara güvenmesi olduğunu beyan etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacının taşınmazın teslim edilmemesi nedeniyle zarara uğradığı iddialarının gerçek dışı olduğunu, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin Dükkanın alıcıya teslimi başlıklı 5. maddesinin a bendi uyarınca dükkanların teknik şartnamede belirtilen şekilde kaba inşaat olarak 30/06/2015 tarihinde teslim edileceğinin kararlaştırılmış olduğunu, müvekkili tarafından 21/04/2015 tarihinde davacıya dükkanları teslim almaya gelme yazısının gönderildiğini, akabinde taraflar arasında akdedilen 06/05/2015 tarihli konut teslim tutanağı tanzim edilerek teslimlerin gerçekleştirildiğini, taraflar arasındaki sözleşmeye uygun olarak işlemler gerçekleşmişken davacı tarafın hem taşınmaz bedelini ödeme hususunda temerrüde uğraması nedeniyle sözleşmeye konu taşınmazı satın almaktan vazgeçmesi ve sözleşmenin feshinin talep edilmesi hem de taşınmazın teslim edilmemesi nedeniyle zarara uğradığı iddiasının kötü niyetli olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin fesih edilmesi durumunda %20 cezai şart uygulanacağının kararlaştırılmasına rağmen müşteri memnuniyetini korumak adına makul oranlar uygulanarak fesih işlemlerinin yapılabileceğinin davacıya bildirildiğini, bu doğrultuda 29/09/2016 tarihli Konut Alım Sözleşmesinin Feshi İbranamesinin düzenlendiğini, davacı tarafından kredi yükü altına girmesine müvekkili şirketin sebep olduğu ve kredi ödemelerinin yapılmadığı yönündeki iddialarının mesnetsiz olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin incelenmesinde, tarafları dosyamız tarafları olan 10/04/2014 tarihli sözleşmeler olup, toplam satım bedelinin ve ödeme şeklinin belirlendiği, dükkanın teknik şartnamede belirtilen şekilde ve kaba inşaat olarak 30/06/2015 tarihinde alıcıya teslim edileceği, ancak mücbir sebepler halinde ilave sürelerin bu teslim süresine ilave edileceğinin kararlaştırıldığı; dava dilekçesi ekinde sunulan teslim belgelerine göre 06/05/2015 tarihinde tarafların karşılıklı olarak imzaladıkları ‘dükkanın eksiksiz teslim tutanağı’ başlıklı belge içeriğinde davacının 10/04/2014 tarihli sözleşmeye konu 24 ve 25 numaralı dükkan vasfındaki bağımsız bölümleri ana taşınmazı ve ortak alanları, sözleşmenin 5.maddesi gereğince tutanak tarihi itibari ile satıcının yetkilisi ile dükkanı ana taşınmazı ve çevreyi birlikte gezdiklerini, dikkatle incelediklerini, 5/k maddesi uyarınca dükkan teslim tutanağını tanzim ve imza ettiklerini, incelemeleri sonucunda dükkanının satım sözleşmesi ve eklerine, Teknik Şartnameye ve tanıtım broşüründeki bilgilere tamamen uygun olarak tamamlandığını belirlediğini, dükkanı teslim aldığını, kati kabulünü yaptığını, satıcıyı sözleşme ve ekleri, Teknik Şartname tanıtım materyalleri ile ilgili her hususta doğmuş ve doğacak hiçbir hak, alacak ve tazminat talebinin kalmadığını beyan ve bunlardan feragat ile satıcıyı külliyen ve gayrikabili rücu olarak ibra ettiğini kabul ettiğini, bugünden öncesine ait gecikme cezası veya tazminatı sözleşmenin 5/g fıkrasına göre belirleneceğini, geç teslim nedeni ile alacağının oluşması halinde bu tutarın satıcıya karşı muaccel olan veya olmayan bilumum borçları ile mahsup edilmesini kabul ettiğini beyanla davacı ve davalı yetkilisince imzalandığı görülmüştür. ‘Dükkan Satım Sözleşmesinin Feshi İbraname’ başlıklı belgenin incelenmesinde, yine davacı ve davalı tarafından 23/09/2016 tarihnide imzalandığı, içeriğe göre alıcının temerrüde uğraması nedeni ile satıcıya dükkanı satın almaktan tek taraflı olarak vazgeçtiğini ve söz konusu sözleşmenin feshini talep etmesi üzerine dükkan satım sözleşmesinin burada belirtilen koşullarda feshedildiğinin belirtildiği; belgede öngörülen koşulların 1-Alıcının bugüne kadar sözleşme gereği ödemiş olduğu miktardan (her bir sözleşme için ödenen miktar iki ayrı ibranamede belirtilmiştir) ibranamede belirtilen cezai şart kesileceği hususunda mutabakata vardıkları, alıcı tarafından taşınmaz alımı için kullanılan kredinin kapama tutarının satıcı tarafından ödeneceği, alıcıya edilecek bakiye alacağı ise alacının ödenmesine muvafakat verdiği hesabına ibranamede belirtilen tarihte ödeneceği, 2-Alıcıya teslim edilmiş olan dükkan ve anahtarları işbu fesih ve ibranamenin imzalandığı tarihte satıcıya iade edeceği, 3-Tarafların sözleşme uyarınca birbirlerinden ne nam altında olursa olsun başkaca hiçbir talepte bulunmayacakları, tarafların sözleşme uyarınca yapılan cezai şart kesintisini kabul ile alacak, faiz, cezai şart, tazminat, ve sair başkaca herhangi bir talepte bulunmamayı, birbirlerine karşı bilumum dava haklarından gayri kabili rücu olarak feragat ettiklerini ve birbirlerini her konuda ibra eylediklerini beyan, kabul ve taahhüt ettikleri, 4-Satıcının alıcının sözleşme uyarınca vermiş olduğu taksit senetlerini ibra tarihinden itibaren bankalardan iaede talep edileceği, senet asıllarının fiziki teslimlerinden itibaren alıcaya iade edileceği konusunda mutabık kaldıklarını beyanla imzaladıkları görülmüştür. Davacı eldeki dava ile sözleşme kapsamında, dükkanların teslim edilmemesi nedeni ile zarara uğradığını beyanla menfi, müspet, maddi ve manevi zararlarının tazminini talep etmiş ise de taraflar arasında akdedilen Sözleşmeye göre dükkanların ne zaman ne şekilde teslim edileceği bellidir ve dosya arasında bulunan, davacının da imzasını içerek teslim belgelerine göre, davacı, dükkanları sözleşmeye, teknik şartnameye, tanıtım broşürlerindeki bilgilere uygun olarak teslim aldığını beyan etmiş, aynı tutanakta davalıyı hak ve tazminat talebi kalmadığını beyanla gayri kabili rücu olarak ibra etmiştir. Bu aşamadan sonra teslime dayanarak davalıdan tazminat talep hakkı bulunmamaktadır. Diğer yandan, yine tarafların karşılıklı olarak imzaladıkları ibranameye göre, taraflar sözleşmenin feshi ve feshin sonuçları hususunda mutabakata varmış, davacı imzasını içeren ibraname ile başkaca herhangi bir talepte bulunmamayı, birbirlerine karşı bilumum dava haklarından gayri kabili rücu olarak feragat ettiklerini, birbirlerini her konuda külliyen ibra ettiklerini taahhüt etmiştir. Davacı, gerek teslim gerek fesih aşamasında davalıyı gayrikabili rücu olarak ibra ettikten sonra, teslim ve sözleşme nedeni ile eldeki davadaki taleplerini ileri süremeyeceğinden davanın reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. ” gerekçesiyle, davanın reddine, karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesi kararını hukuka aykırı olduğunu çünkü sözleşme konusunun taşınmaz satışına ilişkin olup müvekkiline tapu devrinin yapılması gerektiğini, müvekkiline herhangi bir tapu devrinin yapılmamış olması nedeniyle davalının edimlerini yerine getirdiğinden söz edilemeyeceğini, davalının süslü bir takım sözlerle davacıyı borç altına soktuğunu, tapu devri için gerekli işlemleri yapmadığını, davalının kusurlu olduğunun dosyadaki delillerle sabit olduğunu, davalının edimlerini zamanında yerine getirmediğini, bir ibradan bahsedebilmek için iki tarafın aynı koşullarda olması gerektiğini, davacının acz içinde olduğunu ve ibra sözleşmesini imzalamaya zorlandığını, kaldı ki davalının ibra sözleşmesindeki taahhütlerini de yerine getirmediğini, ibra sözleşmesinin imzalandığı tarih itibariyle tarafların borç ve alacaklarının karşılıklı olarak tasfiye edilmesi gerektiğinden bahis açıldığını ancak davanın derdest olduğu dönemde dahi borcun sıfırlanmamış olduğunun ve karardan hemen önce davacının banka borcunun kapatıldığının anlaşıldığını, bu durumun gerekçeli kararda tartışılmadığını, bilirkişi raporunda dahi davanın konusuz kaldığı belirtilmiş iken mahkemenin kararında buna değinmediğini, sözleşme imzalanırken davalının satıma konu dükkanlar için kira garantisi verdiğini, bu yükümlülüğüne aykırı davrandığını, davacının davalı tarafın reklam kampanyalarına kandığını, satış tarihinde dükkan yüz ölçümlerinin belli olmadığını, dava konusu taşınmazların inşaat şantiyesinde teslim edildiğini, kaba inşaat şeklinde teslimin kararlaştırıldığını ancak tapu, iskan ve ruhsatlar alınmadan teslim yapılacağının söylenmediğini, müvekkilinin hataya düşürüldüğünü, teslim evrakının bu şekilde imzalandığını, tapunun çıkarılmadığını, davacının bu konudaki uyarılarına kulak asılmadığını, davalının hileli davranışlarla mal satmaya çalıştığını ancak teslim etmediğini, sözleşmeye koyduğu cezai şartın haksız olduğunu, kredi kullanmak durumunda bırakılan davacının faiz yükü altında bırakıldığını, taşınmazların usulüne uygun teslim edilmemesi nedeniyle davacının kira gelirinden yoksun kaldığını, kira gelirinin kolayca hesaplanabileceğini ancak hesap yapılmadığını, diğer zarar taleplerinin sözleşme şartları yerine getirilmemesinden oluşan değer ve zararlara ilişkin olduğunu, davacının tacir olması nedeniyle kredinin kapatılmaması sonucu uğradığı zararlardan davalının sorumlu olduğunu, ticaretinin engellenmesi nedeniyle oluşan zararlardan davalının sorumlu olduğunu, yargılama devam ederken davalı tarafından kredi borcunun kapatılması anına kadar oluşan zararların mahkemece değerlendirilmediğini, davacının bu dönemde kredi kullanamadığını, bu zararların mahkemece değerlendirilmediğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, taşınmaz satış sözleşmesine dayanarak tapu iptali ve tescil ve tazminat taleplerine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarfından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dava istinaf incelemesi aşamasında iken davalı şirketin iflasına karar verildiği anlaşılmış, İİK’nın 194.maddesi uyarınca davanın, müflisin masasında ikinci alacaklılar toplantısının yapıldığı tarihten on gün sonrasına kadar istinaf incelemesinin durdurulmasına karar verilmiştir. İflas kararı kesinleşmiş olup iflas tasfiyesinin Bakırköy … İcra Dairesinin … İflas sayılı dosyası ile yürütüldüğü anlaşılmıştır. İflas Müdürlüğünün Dairemize gönderdiği 30.11.2023 tarihli cevabi yazıdan, müflis hakkındaki iflas kararının kesinleştiği ve ikinci alacaklılar toplantısının yapıldığı, iflas idaresinin seçildiği bildirildiğinden istinaf incelemesine devam edilmiştir. Eldeki davada tapu iptal ve tescil talebi mevcuttur. Ayrıca 50.000,00 TL tazminat talep edilmiştir. Dava açılırken sadece 50.000,00 TL tazminat talebi üzerinden harçlandırma yapılmış olup yargılama sırasında mahkemece, tapu iptal ve tescil talebine konu iki adet bağımsız bölümün değeri konusunda davacıdan açıklama istenmemiş ve harç ikmali yapılmadan yargılamaya devam edilmiştir. Bu husus Harçlar Kanunu’ndaki açık düzenlemeye aykırıdır. Dava, istinaf incelemesi aşamasında davalının iflası nedeniyle tazminat talebi bakımından kayıt kabul davasına dönüşmüştür. Davacının sözleşmeye dayalı bağımsız bölümün adına tescili talebi sözleşmeye yani şahsi hakka dayalı olup İİK’nın 198.maddesi uyarınca, bu talebin de para alacağına dönüştüğünün kabulü gerekir. Ancak davalı İflas İdaresi edimi aynen üstlenebilir. Bu hususlar ilk derece mahkemesince yeniden yapılacak yargılama aşamasında değerlendirilecektir. Ancak bu aşamada dikkatten uzak tutulmamalıdır ki kayıt kabul davaları maktu karar ve ilam harcıda tabi olduğundan, davacının bu aşamadan sonra bağımsız bölümlerin değeri üzerinden harç yatırması gerekmeyecek ise de kayıt kabule esas alacak tutarının belirlenmesi ve tarafların kanun yollarına başvuru haklarının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi bakımından dava değerinin açıklığa kavuşturulması önem arz etmektedir. Bu nedenle ilk derece mahkemesince davacıya, tapu iptal ve tescil talebine konu iki adet bağımsız bölümün değerinin açıklattırılması, bunun yanında talep ettiği tazminat miktarının açıklattırılması ve kayıt kabule esas alacak tutarı konusunda talep açıklığa kavuşturulduktan sonra, iflas masasına başvurarak alacak kayıt talebinde bulunması için davacıya süre verilmesi; kayıt kabul talebinin iflas masasınca kabulü halinde davanın konusuz kaldığı dikkate alınarak bir karar verilmesi, aksi takdirde davaya kayıt kabul davası olarak devam edilerek olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekecektir. Kabule göre de ilk derece mahkemesince davacı tarafından imzalanan fesih ve ibranameler nedeniyle davanın reddine karar verilmekle yetinilmiş ise de davacı vekili davalının ibranamelerdeki yükümlülüklerini yerine getirmediğini bu nedenlerle ibranamelerin feshi gerektiğini ileri sürdüğü halde mahkemece bu konuda bir değerlendirme yapılmamıştır. İlk derece mahkemesince karar verilirken HMK’nın 297.maddesi uyarınca kararda yer alması gereken tüm unsurların dikkatten uzak tutulmaması gerekir. Bu bağlamda gerekçeli kararda tarafların tüm iddia ve savunmalarının denetlenebilir bir gerekçeyle ortaya konulması istinaf denetiminin yapılabilmesi açısından önem arz etmektedir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6.maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6.maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-İİK’nın 36. maddesi uyarınca yatırılan teminatların, yatıran taraflara iadesine,5-Davacı tarafça yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair;HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 21.12.2023