Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1203 E. 2021/1250 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1203
KARAR NO : 2021/1250
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2016/693 Esas – 2019/157 Karar
TARİHİ: 06/03/2019
DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki asıl ve karşı davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen hükme karşı, davalı- karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 02/01/2014 tarihli hizmet ve depolama anlaşması bulunduğunu, bu sözleşmenin süreyle ilgili 6. maddesinde sözleşme bitiminden evvel otuz gün önce taraflar bildirimde bulunmadıkları takdirde sözleşmenin bir yıl süreyle uzayacağının belirtildiğini, 02/01/2015 yılında sözleşme süresi dolduğundan davalının teklif ettiği fiyat artışı kabul edilerek 02/01/2016 tarihine kadar ikinci defa uzadığını, 02/01/2016 tarihinden sonraki dönem için fesih bildiriminde bulunulmadığından sözleşmenin tekrar 02/01/2017 tarihine kadar uzadığını, bu sürede fiyat uygulaması ile ilgili karşılıklı elektronik posta yolu ile karşılıklı teklifler sunulduğunu, ilk olarak 26/11/2015 tarihli elektronik posta ile depolama ücretinin 10.000,00 TL + KDV olarak teklif edildiğini, bu teklif çok yüksek olduğundan taraflarınca kabul edilmediğini, sözleşme devam ederken ve 2016 yılı, Ocak ve Şubat faturaları sözleşmede kararlaştırılan fiyatlardan gönderilirken, Mart ayından itibaren minimum, 6.700,00 TL depolama ücreti kesileceğinin davalı tarafça bildirildiğini, Mart ayı faturasının farklı fiyatlardan hesaplandığını ve taraflarınca faturanın kabul edilmeyip iade edildiğini, Ocak ayında hesaplanan desiye göre 1.308,00 TL depolama min. 6.700,00 TL ile karşılaştırıldığında %412,23’lük bir artış yapıldığını, Şubat ayındaki hesaba göre 1.041,00 TL’den 6.700,00 TL’ye %543 artış olduğunu, başka iki firma … ve … alınan tekliflerde istenen bedelin yarısına tekabül eden fiyatlar verildiğini, bu fiyatların kabul edilmediği belirtildiğinde davalı şirket yetkililerinden … tarafından 25 Mart 2016 tarihli email ile zarar eden bir hizmetin sağlanmayacağının ve şartlar kabul edilmediği takdirde Nisan ayı sonuna kadar hizmet vermeye devam edileceğinin bildirildiğini, bu email sonrası karşılıklı email yazışmalarının başladığını, Mayıs ayında görüşmeler yapıldığını ve bir sonuç alınamadığını, davalı şirkete bu durumda deponun boşaltılacağının bildirildiğini, 02 Haziran 2016 tarihli yine … tarafından atılan email ile yılbaşından itibaren talep edilen bedel üzerinden ödeme yapılmadığı takdirde hizmetlerin dondurulacağının bildirildiğini, 03 Haziran 2016 tarihli mail ile yine zor durumun anlatıldığını, bu tarihten sonra müvekkili şirketçe müşterilerine gönderilmesi gereken malların davalı tarafından verilmediğini ve alıkonduğunu, müvekkili şirkete zarar verildiğini, davalıya 08/06/2016 günü Üsküdar … Noterliğinden … yevmiye no ile ihtarname çekilerek kendilerine deponun tahliye edileceğinin bildirildiğini, 2.100,00 TL eski fiyata %100 zam uygulanarak hesaplanan paraların davalıya gönderildiğini, 09 Haziran 2016 tarihli davalı yetkilisi … tarafından atılan email ile fiyatlandırmada tekrar Ocak ayına dönülerek, Ocak itibariyle bedellerin ödendiği takdirde hizmetlerin aksamayacağının belirtildiğini, yine davalıya 09 Haziran 2016 tarihli email atılarak siparişlerin müşterilere verilmesinin talep edildiğini, 10/06/2016 tarihinde borç bildirimi sonucu yine aynı gün saat 16:39’da bildirilen 39,246,40 TL’nin davalıya gönderilmesi ile sipariş konusu malların serbest bırakıldığını, aynı gün davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı numarası ile 29.549,69 TL tutarında icra takibi yapıldığını, sözleşme şartlarına göre Haziran 2016 sonu itibariyle hesaplanan ve ödenmesi gereken depolama bedelinin 37.053,18 TL olduğunu, tüm yaşananlar sonrası sözleşme, depolama fiyatlarının fahiş ve emsallerinden çok farklı miktarlarda artırılarak mallara el konulması sonucu daha fazla zarar görmemek amacıyla talep edilen ücretlerin dava hakları saklı tutularak ödendiğini ve fazla ödenen miktarın geri ödenmesi konusunda işbu davayı açma zarureti hasıl olduğunu beyanla, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 10.000,00 TL’nin reeskont faizi ile birlikte davalıdan istirdadına, haksız ve kötüniyetle işbu davanın açılmasına sebep olan davalı aleyhine dava konusu alacak tutarının %20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkili ile davacı arasında 02/01/2014 tarihinde depolama ve buna ilişkin verilecek hizmetlerle ilgili sözleşme imzalandığını, sözleşmenin 5.a maddesi uyarınca anlaşma fiyatlarının bir yıl süre ile geçerli olacağını, 2015 yılında da aynı fiyatlarla hizmet verildiğini, 02/01/2014 tarihinde davacı firma ile yapılan sözleşmede belirtilen fiyatların davacının projesinin yeni başlamasına istinaden çok özel bir şekilde düşük tutulduğunu, zararına maliyetlere davacı ile olan iş birliğinin sıhhati ve geleceği için iki yıl boyunca hizmet verildiğini, fakat davacı şirketin hedeflediği satış cirolarını gerçekleştirememesi, kullanılan alan, eleman ve ekipman maliyetlerinin çok altında hizmet bedeli kesilmesi ve müvekkili şirketinin zarara katlanmasına tahammülünün kalmaması sebebiyle müvekkili şirket tarafından davacı şirkete 26/11/2015 tarihli emailde ücret artış isteminin yazılı olarak tekrarlandığını, bu şartlarda daha fazla çalışılamayacağınının açıkça ifade edildiğini, ancak buna rağmen ısrarla kendi istediği fiyattan hizmet almak isteyen davacının fazla ödeme yaptığı iddiası ile iş bu davayı açtığını, davacının bir takım sebepler ileri sürerek borçlu olmadığının tespiti talepli olarak menfi tespit davası ikame ettiğini, ancak İİK’nin 72. maddesi uyarınca menfi tespit davasının açılabilmesi için borçlu olmadığını iddia eden tarafın ödemeyi gerçekleştirmemiş olması gerektiğini, ödeme yapıldıktan sonra menfi tespit davasının açılamayacağını, açılırsa davaya istirdat davası olarak devam edileceğini, dolayısıyla işbu davanın usul yönünden reddinin gerektiğini, davacının yapmış olduğu 39.246,40 TL’nin ödendiğini gösterir havale ve EFT dekontlarının dilekçeleri ekinde olduğunu, huzurdaki davanın fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydı ile belirsiz alacak davası veya kısmi dava olarak açılamayacağını, talep konusu miktarın belirli ve tartışmasız olduğunu, kısmi dava açılmasında hukuki bir yarar olmadığını, hukuki yararın dava şartı olduğunu, mahkeme tarafından davacıya bu konuda süre verilmesi aksi takdirde davanın usulden reddedilmesi gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin ilgili maddeleri gereği belirlenen fiyatların sadece bir yılı kapsadığını, ancak sözleşmenin iki yılı aşmış olmasına rağmen davacı tarafın herhangi bir ücret artışına olumlu bakmadığını, ücret artış isteminin yazılı olarak davacıya bildirildiğini ancak davacı bu artışı kabul etmediği için de sözleşmenin feshedildiğini, müvekkili ile yapılan sözleşmenin süreli bir sözleşme olduğunu, süresi biten sözleşme nedeniyle müvekkilinin fiyatı serbestçe belirleme yetkisinin bulunduğunu, müvekkilinin sözleşme sonrası dönemde uyguladığı cari fiyattan depolama ücretlerini belirleme yetkisine sahip olduğunu, ancak davacı tarafın ısrarla müvekkilini eski fiyatlardan mal depolamaya zorladığını, ısrarla sözleşmeyi devam ettirmeye çalıştığını ve mallarını teslim almadığını, hatta sanki sözleşme varmış gibi Haziran ayında müvekkiline ihtarname gönderdiğini, ihtarnamede Mayıs- Haziran faturalarının 2.100,00 TL’den kesilmesini deponun da Haziran sonu boşaltılacağını bildirdiğini, oysaki müvekkili davalı tarafından gönderilen ihtarnamede sözleşmenin feshedildiğinin ve malların en geç 31/03/2016 tarihinde teslim alınmasının, teslim tarihine kadar ücretlendirmenin genel depolama tarifesine göre ücretlendirileceğinin ihtar edildiğini, ayrıca davacı dilekçesinde daha düşük fiyatlarda depolama hizmeti bulduğunu, davcının tacir olduğunu ve basiretli bir tacir olarak hareket etmesi gerektiğini, oysaki davacının kendi belirlediği fiyat ile uygulanan fiyat arasındaki farkı işbu davanın konusu yaptığını, ancak ödenen bir bedelin iadesinin haksız iktisap halinde söz konusu edileceğini, dava konusu olayda, haksız iktisap şartlarının söz konusu dahi olmadığını, davacının talebinin yasal hiçbir dayanağının da olmadığını, davacının, müvekkili şirketin açmış olduğu icra takibine ilişkin kötü niyetli olduğunu iddia etmiş ise de müvekkili şirket tarafından açılan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas numaralı dosyasının 10/06/2016 tarihi saat 15:31’de açılmış olduğunu, davacı tarafından müvekkili şirketin haricen hesabına yapılan ödemenin 10/06/2016 günü saat 16:39’da yapıldığını, dolayısıyla dava dilekçesinde bahsedildiği gibi bir kötü niyetin söz konusu olamayacağını, müvekkilinin haklı bir takip yaptığını, taraflarınca icra takibinin haricen yapılan ödemeden daha önce tarihli açıldığı konusunda uyuşmazlık olmadığını, bu nedenle takip masrafları, faiz, icra giderleri ve takip vekalet ücretine hak kazanıldığını, davacı/karşı davalı tarafından takibe itirazın taraflarınca kabul edilemez olduğunu, bu nedenle karşı dava olarak, davacının itirazlarının talepleri kapsamında iptalinin gerektiğini beyanla işbu nedenle asıl davanın reddi karşı davanın kabulüne, yargılama gider ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı-karşı davalı vekili, karşı davaya cevap dilekçesinde özetle; davalı-karşı davacı şirketin malları depoda tutmasından sonra müvekkili ile devamlı değişen alacak tutarının belirlenmesi ve ödenmesi için atılan emaillerden sonra en son 10/06/2016 günü atılan email ile 37.745,35 TL’nin ödenmesinin talep edildiğini, daha sonra telefon konuşmasında ise 39.246,40 TL ödeme talep edildiğini ve bu miktarın ödendiğini, ödenecek paranın dayanağını görmek için hesap ekstresinin 12:57’de talep edildiğini, talebe 14:35’de cevap verildiğini, müvekkilinin aynı gün saat 15:39’da ödeme yaptığını, davalı-karşı davacının 10/06/2016 tarihinde mesai bitimine kadar beklemesi ve banka hesabını kontrol ettikten sonra ertesi gün icra takibi başlatması gerekirken aynı gün 15:31’de aynı miktarı icraya koyarak takip açtığını, davalının ödeme miktarı netleştirilirken takip açmasının kötü niyetli olduğunu, haksız ve kötü niyetli takip nedeniyle vekalet ücreti ve masrafların talep edilmesinin hukuki dayanağının olmadığından bahisle, karşı davanın reddine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı-karşı davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi neticesinde; taraflar arasında davalı-karşı davacı tarafından davacı-karşı davalıya depolama hizmetinin verilmesini konu alan depolama sözleşmesinin akdedildiği, sözleşmenin süre ve fesih başlıklı 6. maddesine göre 02/01/2014 ila 02/01/2015 tarihleri arasında geçerli olduğu, aynı maddeye göre sözleşme bitiminden 30 gün önceden taraflarca yazılı olarak bildirimde bulunulmadığı takdirde bir yıl süre ile uzayacağı, sözleşme ekindeki belge ile aylık depolama ücretinin belirlendiği, davalı-karşı davacı tarafından davacı-karşı davalıya gönderilen 26/11/2015 tarihli mail ile aylık depolama bedellerinin 2016 yılı için 10.000,00 TL olacağının bildirildiği, bu aşamada taraflar arasında depolama ücreti konusunda uyuşmazlık çıktığı ve karşılıklı maillerin gönderildiği, davalı-karşı davacı tarafından gönderilen 07/03/2016 tarihli ihtarname ile davacı-karşı davalıya sözleşmenin feshedildiğinin ve depoda bulunan malların 31/03/2016 tarihine kadar teslim alınması ve tüm borçların ödenmesinin aksi halde borç ödeninceye kadar malların depoda tutulacağının ihtar edildiği, davacı-karşı davalı tarafından gönderilen 08/06/2016 tarihli ihtarname ile davalı-karşı davacıya Haziran sonunda deponun tahliye edileceğinin ve Haziran sonuna kadar aylık depolama ücretinin 2.100,00 TL olarak ödeneceğinin bildirildiği, davalı-karşı davacı tarafından gönderilen 13/06/2016 tarihli ihtarname ile davacı-karşı davalıya 10/06/2016 tarihinde yapılan 39.246,40 TL ödeme ile Mayıs ayı sonu itibariyle bakiye borcun kapatıldığının fakat malların teslim alınmadığı hergün için depolama tarifesi üzerinden ücretlendirme yapılacağının ihtar edildiği, buna göre taraflar arasındaki sözleşmenin 2015 yılı sonu itibariyle feshedilmemesi nedeniyle bir yıl uzadığı, bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere sözleşmenin 07/03/2016 tarihli ihtarnamede verilen süre ile 31/03/2016 tarihinde feshedildiği ve bu tarihe kadar sözleşmede belirlenen depolama ücretinin talep edilebileceği, davacı-karşı davalı tarafından malların depodan 30/06/2016 tarihinde boşaltıldığı, buna göre sözleşmenin feshedilmiş olması sebebiyle 31/03/2016 ila 30/06/2016 tarihleri arasında ödenmesi gereken depolama ücretinin belirlenmesi gerektiği, gelen emsal ücretlerin davacı-karşı davalının kabul ettiği aylık 2.100,00 TL ücretin altında olduğu, bu nedenle bilirkişi heyeti tarafından 2.100,00 TL esas alınarak yapılan hesaplamaya göre davacı-karşı davalı tarafından 30.037,34 TL fazla ödeme yapıldığı anlaşılmakla asıl davanın dava ve ıslah dilekçesi doğrultusunda kabulü ile fazla ödenen 30.037,04 TL’nin davacı-karşı davalıya iadesine karar verilmiştir. Karşı dava yönünden yapılan değerlendirmede ise; davacı-karşı davalı tarafından 10/06/2016 tarihinde ödeme yapıldığı ve aynı gün davalı-karşı davacı tarafından takip başlatıldığı, takip çıkışı miktarının ödenen bedelden düşük olduğu, kaldı ki davalı-karşı davacı tarafından icra takibi ile talep edilen miktarın ödenmesi gereken bedelin çok üstünde olduğu ve talebin haksız olduğu…” gerekçesiyle, asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı- karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı- karşı davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle;Her ne kadar davacının cevaba cevap dilekçesinde ihtirazi kayıtla yapılan fazla ödemelerin geri alınması talebinin istirdat davası şeklinde ileri sürüleceğini belirtse de istirdat davasının normal bir eda davası olup, bununla icra takibi sırasında sebepsiz olarak ödenmiş olduğu iddia edilen paranın geri verilmesinin istendiğini, nitekim Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin E. 2016/16588- K. 2018/4742 sayılı, 07.05.2018 tarihli ilamı uyarınca da istirdat davasını tanımladığını, dolayısıyla istirdadı talep edilen 10.000 TL icra takibi sırasında cebri icra tehdidi altında ödenmediğinden İİK’nın 72/7. maddesinde istirdat davası için öngörülen şartların oluşmadığını, davanın usul yönünden reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, Esas yönünden ise 10/06/2015 tarihinde saat:15:31’de müvekkili şirket tarafından, davacı- karşı davalıya yönelik İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile bakiye cari hesabın tahsili yolunda icra takibi başlatıldığını, aynı gün saat 16:39 da davacı- karşı davalı tarafından harici ödeme yapıldığını, Yargıtayın yerleşik içtihatları doğrultusunda icra takibinin ödemeden önce başlatılmış olması halinde, takip masrafları, faiz, icra giderleri ve takip vekalet ücretine hak kazanmış olduklarını, hal böyle iken, icra takibine yapılan itirazın kabulü tarafımızca mümkün olmadığını, 28.08.2017 tarihli bilirkişi raporuda yer alan teknik değerlendirmelerin hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, Rayiç bedele göre ödeme yapılması gerektiği ifadesinin yerinde olmadığını ve sözleşme serbestisi ilkesi ile çeliştiğini, Mahkeme tarafından ek bilirkişi raporu dikkate alınmadan karar verildiğini, yapılan ihtarnamelerde açık biçimde devam edilecek fiyatlandırma bildirildiği halde malların teslim alınmadığını ve faturalara itiraz edilmediğini, 31.03.2016’dan itibaren genel depolama tarifesi üzerinden günlük olarak yapılacağı 07.03.2016’da ihtaren bildirildiğini, mutabık kalınan faturaya yasal süresi içinde itiraz edilmediğini, basiretli tacir olmanın gerektirdiği yükümlülüklerin göz ardı edildiğini, ayrıca davacının en uygun kira ücretli depo yeri arayışının devam ettiğini, dolayısıyla kendi bütçesi için en uygun yeri ararken malların müvekkili şirket deposunda eski fiyatlandırma üzerinden depolanmayacağının gayet bilincinde olması gerektiğini, zira ihtaren günlük tarife üzerinden depolama ücretinin işleyeceğinin bildirildiğini, aksi takdirde depo boşaltılmış olsa idi müvekkilinin talep ettiği ücrete hizmet verebileceği müşterilere yer açacak iken bunu gerçekleştiremediğini, dolayısıyla müvekkilinin olası kazançtan mahrum kalacağının aşikar olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl dava, davacı tarafından depolama hizmeti nedeniyle davalıya fazla ödenen tutarın davalıdan tahsili; karşı dava ise davalı- karşı davacı tarafından başlatılan icra takibi kapsamında icra takibi ferilerinin davacı karşı davalıdan tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile asıl davanın ıslah doğrultusunda kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davalı- karşı davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Öncelikle davalı- karşı davacının, karşı dava yönünden istinaf başvurusunun incelenmesinde:HMK’nın 341/2. maddesi uyarınca, miktar ve değeri 3.000 TL’yi geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Bu miktar yeniden değerleme oranı ile hüküm tarihi olan 2019 yılı itibariyle 4.400,00 TL’ye baliğ olmuştur.Karşı dava dilekçesindeki dava değerinin 4.000,00 TL olduğu, davanın bu miktar üzerinden açıldığı, davanın kesinlik sınırı altında kaldığı anlaşılmaktadır.HMK’ nın 346. maddesi gereğince kesin karara yönelik istinaf başvurusu ile ilgili olarak ilk derece mahkemesince karar verilebileceği gibi, bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar oluşturulmadan istinaf incelemesine gönderilen dava dosyaları hakkında aynı Yasa’nın 352/1.b. maddesi gereğince istinaf mahkemesince de karar verilmesi mümkündür. Bu açıklamalar ışığında, kanun yolu başvurusuna konu edilen kararın, karar tarihi itibariyle kesin nitelikte olması nedeniyle istinafı kabil bir karar olmadığı anlaşılmakla, davalı- karşı davacı vekilinin karşı dava yönünden istinaf dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davalı- karşı davacı vekilinin asıl davada verilen hükme karşı istinaf başvuru nedenlerinin incelenmesinde:Asıl davada davacının talebi, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca ihtirazı kayıtla fazla ödenen tutarın davalıdan geri tahsili istemine yönelik alacak davası olması nedeniyle, davalı- karşı davacı vekilinin İİK’nın 72. Maddesine dayalı istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Taraflar arasında 02.01.2014 tarihli depolama sözleşmesi ile ticari ilişki bulunduğu, sözleşmenin süresinin bir yıl olarak belirlendiği, sözleşmenin 6. maddesi uyarınca sürenin bitiminden otuz gün önce taraflarca yazılı bildirimde bulunulmaması nedeniyle 2015 ve 2016 yıllarında yenilendiği, en son yenileme ile 02.01.2017 yılına kadar yenilenmiş olduğu anlaşılmaktadır. 2015 yılında davalının da kabulünde olduğu üzere depolama fiyat artışı yapılmaksızın eski tarifeden ilişki sürdürülmüş, davalı yanca 26.11.2015 tarihli email ile 2016 yılı için maliyetlerin arttığı gerekçesiyle 10.000 TL +KDV fiyat uygulanacağı bildirilmiştir. Bu tutar davacı tarafından kabul edilmeyip, 2016 yılı fiyatlaması için taraflar arasında mailleşmenin sürdüğü ve uygulanacak depo fiyatında taraflar arasında anlaşma sağlanamadığı anlaşılmaktadır. Davalı yanca 07.03.2016 tarihinde keşide edilen ihtarla sözleşmenin 31.03.2016 tarihi itibariyle feshedildiği bildirilmiştir. Davacı yanca 08.06.2016 tarihli email ile 2016/ Mart, Nisan aylarının eski fiyat listesinden, Mayıs ve Haziran aylarını da 2.100 TL’den ödemek kaydıyla 30.06.2016 tarihinde depoların boşaltılacağı bildirilmiştir. Mahkemece alınan bilirkişi kök raporunda taraflar arasında ihtilafın yaşandığı 2016 yılı ilk altı ay için ödenmesi gereken depolama ücreti hesaplanmış, sözleşmenin davalı yanca feshedildiği 31.03.2016 tarihine kadar geçerli sözleşmede yer alan tutara göre, Nisan- Mayıs- Haziran 2016 dönemi için de davacının kabul ettiği 2.100 TL’den az olmamak kaydıyla rayiç bedeller üzerinden yapılan hesaplama sonucu 9.689,70 TL kadar olabileceği, buna göre davacının fazladan ödediği tutarın 30.211,32 TL olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Davalı vekilinin kök rapora karşı sunduğu ve ilgili dönem için gerçek emsal araştırmasının tarafsız kurum olan UTİKAD dan sorularak yapılması gerektiği yönündeki itirazı üzerine alınan ek raporda, sektör derneği olan ve davalı yanca da emsal değerlendirmeye esas olabileceği benimsenen UTİKAD tarafından bildirilen fiyatlar esas alındığında, davalının depo ücreti olarak talep edebieceği tutarın 9.864,98 TL kadar olabileceği, buna göre davacıdan tahsil edilen fazla tutarın 30.037,04 TL olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece de bu sonuca göre karar verilmesi isabetli olup, davalı vekilinin asıl davaya yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında, davalı- karşı davacı vekilinin karşı dava yönünden istinaf başvurusunun HMK’nın 346. maddesi uyarınca reddine; asıl dava yönünden istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;A- Davalı- karşı davacı vekilinin, karşı davaya yönelik istinaf başvurusu yönünden: 1-İlk derece mahkemesinin karşı dava hakkında verdiği istinafa konu kararı HMK’nın 341/2. maddesi uyarınca karar tarihi itibariyle dava değerine göre kesin olduğundan, davalı karşı davacı vekilinin karşı davada verilen hükme yönelik istinaf dilekçesinin HMK’nın 346. maddesi gereğince reddine,2-Davalı- karşı davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; peşin istinaf karar harcının, karar kesinleştiğine ve talep halinde iadesine,3-Davalı- karşı davacı tarafından, karşı dava için sarf edilen istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,B- Davalı- karşı davacı vekilinin, asıl davaya yönelik istinaf başvurusu yönünden: 1-Davalı- karşı davacı vekilinin, asıl dava yönünden verilen hükme yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca esastan reddine, 2-Davalı- karşı davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye irad kaydına; bakiye 1.538,93 TL nispi istinaf karar harcının davalı- karşı davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davalı- karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 14.10.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.