Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1191 E. 2019/1178 K. 26.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1191
KARAR NO : 2019/1178
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/10/2018
NUMARASI : 2018/241E. 2018/1076K.
DAVANIN KONUSU Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin verilen hükme karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirkete ait bulunan … İli, …, … Mahallesi, … ada, … parselde kayıtlı, … Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan 8.900 m2 arsa ve içindeki 5.750 m2 büyüklüğündeki fabrikanın satışı hususunda müvekkil şirket ile muhatap şirket arasında 08.01.2016 tarihli ve 180 gün süreli Gayrimenkul Aracılık Sözleşmesi imzalandığını, müvekkil şirket, sözleşmenin imzalanması ile birlikte davalının taşınmazının satışı için derhal aracılık faaliyetlerine başladığını, sözleşme yürürlükte iken ve müvekkil şirket, taşınmazın satışına yönelik aracılık faaliyetlerini aktif bir şekilde devam ettirmekte iken davalı tarafın 19.05.2016 tarihinde müvekkili şirket yetkilisine e-posta ile göndermiş olduğu yazı ile 08.01.2016 tarihli Gayrimenkul Aracılık Sözleşmesine konu taşınmazı satmaktan vazgeçtiğini ve internete konulan ilanların kaldırılmasını bildirerek sözleşmeyi feshettiğini, müvekkil şirkete taşınmazı satmaktan vazgeçtiğini ifade eden davalı tarafın bir süre sonra aynı taşınmazı sattığının tespit edildiğini, 08.01.2016 tarihli Gayrimenkul Aracılık Sözleşmesini yürürlükte olduğu süre içerisinde haklı veya mücbir bir sebebi olmaksızın fesheden davalı taraf, sözleşmenin 6.1. maddesi uyarınca müvekkil şirkete sözleşmede öngörülen ücreti ve ifaya ekli cezai şartı ödemekle yükümlü olduğunu, davalının sözleşmeyi haklı veya mücbir sebebi olmaksızın feshetmesi nedeniyle müvekkil şirketçe davalıya keşide olunan Beyoğlu … Noterliğinin 21.07.2017 tarih … yevmiye sayısıyla keşide olunan ihtarname ile davalı tarafın sözleşmede öngörülen 3.600.000,00 TL asgari satış bedelinin %3+KDV’si olan 127.440,00TL hizmet bedeli ile bu bedel kadar cezai şart olmak üzere toplam 254.880,00TL’nin ihtarnamenin tebliğinden itibaren (7) gün içerisinde ödenmesinin talep edildiğini, ihtarnamenin davalıya 18.08.2017 tarihinde tebliğ edildiğini, ödemenin yapılmadığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00TL ücret ve 10.000,00TL cezai şart olmak üzere toplam 20.000,00TL’nin 26.08.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, davacı simsarın, sözleşmenin üzerinden uzunca bir zaman geçtikten sonra tarafınca gerçekleştirilen satışa istinaden ücret talebinde bulunduğunu, ancak davacının aracılığı olmaksızın davalı tarafından gerçekleştirilen satış ile ilgili olarak davacının hiçbir talep ve dava hakkı bulunmadığını, davacı sözleşme konusu edimlerini yerinde getirmediğini, ücrete hak kazanamadığını, sözleşmenin ücrete hak kazanmak için tek başına yeterli olmadığını, taraflar arasında ikale sözleşmesi vücut bulduğunu, bu nedenle resen gözetilecek hususlar birlikte değerlendirildiğinde davanın haksız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/13485 E 2018/4815 K sayılı kararına atıf yapılarak, davacının davaya konu ettiği ücret alacağı ve cezai şart talebinin bölünebilir olmadığı ve davacının kısmi dava açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle, dava şartı yokluğundan, davanın HMK’nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin karar gerekçesinde, emsal olarak dayandığı Yargıtay kararının somut olaya uygun olmadığını, çünkü Yargıtay kararının belirsiz alacağa ilişkin olduğunu, eldeki davanın ise belirsiz alacak davası değil kısmi dava niteliğinde olduğunu, emsal kararda da şartları varsa kısmi dava açılabileceğinin açıkça belirtildiğini, somut olayda kısmi davanın koşullarının gerçekleştiğini, davanın konusunun para alacağı olup talebin bölünebilir olduğunu, mahkemenin buna aykırı gerekçesinin hukuki dayanağının bulunmadığını belirterek, usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, simsarlık ücret alacağının ve ceza koşulu alacağının tahsili istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, dava konusu alacağın bölünebilir nitelikte olmadığı, kısmi dava açmakta davacının hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.HMK’nın 109.maddesinde kısmi dava düzenlenmiştir. Buna göre; “(1) Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.(2) (Mülga: 1/4/2015-6644/4 md.)(3) Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez. “Maddenin ikinci fıkrası, 01.04.2015 tarihli, 6644 sayılı Kanun’un 4.maddesiyle yürürlükten kaldırılmış ve madde yukarıdaki halini almıştır. Değişiklikten önceki 2.fıkra, talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmasız ve açıkça belirli olması durumunda kısmi dava açılamayacağını amirdi. Bu ikinci fıkranın kaldırılması sonucunda, kısmi dava açılmasının tek koşulu, talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olmasıdır. Yasada, kısmi davanın bunun dışında bir koşulu yoktur. Somut olayda davacının alacağı para alacağıdır. Para alacağının niteliği itibariyle bölünebilir olduğu açıktır. Davcı, sözleşmeye göre belirli olan alacaklarının sadece bir kısmını istemiş, fazla haklarını saklı tutmuştur. Davanın kısmi dava olarak açıldığından kuşku yoktur. İlk derece mahkemesi da davanın kısmi dava olduğunu tespit etmiştir.İlk derece mahkemesince emsal alınan yargıtay kararı somut olaya uygun değildir. Yargıtay kararı kısmi davaya değil, HMK’nın 107. maddesinde düzenlenen belirsiz alacak davasına ilişkindir. Kaldı ki, anılan Yargıtay kararında da koşulları varsa kısmi dava açılabileceği açıkça belirtilmiştir. Mahkemenin gerekçesiyle vardığı sonuç da uyumlu değildir.Özetle; alacağın miktarı belirli olsa bile, talep bölünebilir nitelikte ise kısmi alacak davası açılabilir. HMK’nın 109. maddesinin ikinci fıkrasının 2015 yılında yürürlükten kaldırılmasından sonra, kısmi dava için başkaca şart aranmaz. Bu bağlamda ayrıca hukuki yararın bulunup bulunmadığı da araştırılmaz. Çünkü Kanun 109. maddesinde buna cevaz vermiştir. Bu husus, Yargıtay 11.HD’nin 2015/12613 E-2017/489 K sayılı, 25.01.2017 tarihli kararında şöyle ifade edilmiştir: “Kısmi dava, alacağın yalnızca bir bölümü için açılan dava olup, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir. Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılması gerekmez. Kısmi dava 6100 sayılı Kanun’ un 109. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddenin birinci fıkrasında; talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmının da dava yoluyla ileri sürülebileceği; ikinci fıkrasında ise talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamayacağı belirtilmiştir. Bununla birlikte ikinci fıkra 11.04.2015 tarih ve 6644 sayılı Kanunun 4. maddesi ile yürürlükten kaldırılarak alacağın taraflar arasında tartışmasız ve belirli olup olmadığına bakılmaksızın kısmi dava açılması olanağı sağlanmıştır…”Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararı usul ve yasaya aykırı olup istinaf başvuru nedenleri haklı görüldüğünden, mahkemenin dava şartlarına aykırı karar vermiş olması nedeniyle, HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK 353/1.a.4. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin İlk Derece Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf peşin harçlarının ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde iadesine,4-Taraflarca istinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte, İlk Derece Mahkemesi tarafından, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın bir örneğinin İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara tebliğine dair; HMK 353/1.a. Maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 26/09/2019 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.26/09/2019