Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1184 E. 2021/1209 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1184
KARAR NO : 2021/1209
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2018/523 Esas – 2019/58 Karar
TARİHİ: 22/01/2019
DAVA: Manevi Tazminat
Taraflar arasındaki manevi tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının herkese açık kişisel Twitter hesabından paylaşımda bulunarak müvekkil şirket hakkında “tecavüzcü sponsoru” olduğu gibi son derece haksız, aşağılayıcı ve tahrik edici iddia ve ifadelerde bulunduğunu, bu sebeple davalının müvekkil şirketin itibarinı sarsıcak yönde eylemde bulunduğunu, davalının müvekkil şirketin kişilik haklarını ve ticari itibarini ağır bir biçimde ihlal ettiğini belirterek, 20.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; temel yetki kuralı gereği yetkili mahkemenin ikametgahının bulunduğu yer mahkemesi olan Antalya mahkemeleri olduğunu, esasa girilmeksizin dosyanın yetkili Antalya Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiğini, davacı şirketin gerçek bir kişi olmayıp bir sermaye şirketi olduğunu, kendisine karşı işlenilen haksız fiiller neticesinde elem ve ıstırap duymasının maddeten mümkün olmayacağını belirterek, davanın usule esasa ilişkin savunmaları doğrultusunda reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut olayda davalının davaya konu yazıdaki görüşlerinin eleştiri veya yorum ya da haksız saldırı olmaksızın düşünceyi açıklama yahut davacının ticari saygınlığına saldırı niteliğinde olup olmadığı, davacıya yöneltilen ithamın görünen gerçekliğe uygun şekilde haklı olarak yöneltilip yöneltilmediği hususunun çözümlenmesi gerekmektedir.Somut olayda, davalı, twitter kullanan herkesin görebileceği şekilde, davacı şirketin reklam olarak sunduğu resmin yanına ‘Hazırmış tecavüzcü sponsorları’ sözlerini yazmıştır. Davalının, davacı hakkında kullandığı sözler, kamuoyunda kuşku yaratıcı, davacının saygınlığını zedeleyici, haksız rekabete yol açıcı ve itham edici nitelikte olduğu, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, zarar derecesi, hakkaniyet dikkate alınarak manevi tazminatı 500,00-TL takdir etmek gerektiği …” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 500,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilinin kamu vicdanını derinden etkileyen vahim olay karşısında göstermiş olduğu tepkinin ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu, Davacının toplum nezdindeki itibarı nedeniyle toplum vicdanını yaralayan bir olayın hemen sonrasında sponsorluk açıklamasını yapmış olmasının müvekkili de dahil tüm müşterilerinin ve de vatandaşların tepkisini çekmiş olup, … kişisel konumu itibariyle bu tepkilere katlanma zorunluluğu bulunduğunu, Mahkemenin istinaf başvurusuna konu kararda, yargılamaya konu ifadeyi, ifade özgürlüğü ve eleştiri sınırlarını bakımından dar, haksız rekabet teşkil edip etmeyişi bakımından oldukça geniş ve davacı şirket lehine yorumladığını, dava konusu ifadelerinin haksız rekabet teşkil etmediğini, davacı yanın benzer bir duruma ilişkin şikayeti üzerine savcılık makamında yapılan araştırmalar sonucunda da tespit edildiğini, davacının benzer gerekçelerle yüzlerce kişiye karşı aynı taleplerle dava açmış olup, manevi tazminat talep hakkını kötüye kullandığını, davacı yanın bu taleplerinden biri hakkında da mahkemece davanın reddine karar verildiğini, Tüm bu sebeplerden ötürü, müvekkilinin paylaşımının bütün olarak demokratik bir hak kullanımı niteliğinde olduğunu, bağlamsız olmadığını ve meydana gelen olayın vahametine göre orantılı bir tepki olduğunu,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, davalının paylaştığı sosyal medya içeriğinin davacının kişilik haklarına zarar verdiği, davalının eyleminin aynı zamanda haksız rekabet oluşturduğu, davacıyı rakipleri karşısında küçük düşürdüğü iddiasına dayalı olarak TTK’nın 56/1.e maddesi uyarınca manevi tazminat talebine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, yukarıdaki gerekçeyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.İfade özgürlüğü; haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilme, düşünce, tavır ve kanaatlerinden dolayı kınanmama ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilme, anlatabilme, savunabilme, başkalarına aktarabilme ve yayabilme imkânlarına sahip olma anlamlarına gelir.İfade özgürlüğü; aynı zamanda demokratik toplumun temelini oluşturan, toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel unsurlardan olup bu özgürlük, sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil; incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade özgürlüğü; yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); Von Hannover/Almanya, B. No: 40660/08 ve 60641/08, 7/2/2012).Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında; “…Sözleşme’nin 10/1. fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini geliştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatarak ifade özgürlüğünün, Sözleşme’nin 10/2. fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen ‘haber’ veya ‘fikirler’ için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığını, bunun, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olduğunu, bunlar olmaksızın ‘demokratik toplum’ olamayacağını …” belirtmiştir. Somut olayda, davalı tarafından yapılan paylaşımda, o dönem kamuoyunda gündeme gelen dava dışı vakıf bünyesindeki bir yurtta öğretmen tarafından çocuklara cinsel saldırı niteliği taşıyan eylemlerde bulunulması ve davacı şirketin de bu vakfa sponsorluğunun bulunması nedeniyle tepkinin dile getirildiği, eylemin çocuklara karşı yapılmış olması nedeniyle toplum vicdanında infial duygusu yarattığı, toplumun tepkisini hem vakfa hem de vakfa sponsor olan davacı şirkete yönelttiği, davalının kişisel Twitter hesabından yapmış olduğu, “Hazırmış tecavüzcü sponsorları” şeklindeki paylaşımının eleştiri hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, eleştirinin sadece olumlu karşılanan veya zararsız veya tarafsız görülen bilgi ve fikirleri değil, demokratik toplumun gereklilikleri olan çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin parçası olan, rencide eden, şoke eden, rahatsız eden bilgi ve fikirleri de koruma altına aldığının AİHM’nin birçok kararında ifade edildiği, kaldı ki tüzel kişi tacir olan davacının manevi zararının oluştuğuna dair kanaat te oluşmadığı, bu nedenle davalının sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımın kişisel değer yargısı niteliğindeki ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında ağır eleştiri olarak kabulü gerektiği sonucuna varılmıştır.İlk derece mahkemesince yukarıdaki tespitler ışığında davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kısmen kabul yönünde verilen karar isabetsiz bulunduğundan, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davalının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;1-Davanın REDDİNE,2-Alınması gerekli 59,30 TL harcın, peşin olarak yatırılan 341,55 TL’den mahsubu ile artan 282,25 TL harcın, talep halinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine,3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafça yargılama sırasında yapılan 29,60 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine, 5-Artan gider avanslarının, yatıran tarafa iadesine,6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, AAÜT gereğince hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,7-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden;a)Davalı tarafça yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irad kaydına; davalı tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının, talep halinde davalıya iadesine,b)Davalı tarafça sarf edilen 121,30 TL başvuru harcı giderinin ve 31,50 TL posta gideri toplamı olan 152,80 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,8-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekilline tebliğine,9-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 07.10.2021