Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1126 E. 2021/688 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1126
KARAR NO: 2021/688
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/12/2018
NUMARASI: 2018/988 E.2018/1275K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; müvekkilinin ticari ilişkide bulunduğu dava dışı …’ın 12.09.2009 tarihli 80.000,00 EURO miktarlı ve 12.08.2009 tarihli 811.000,00 EURO bedelli bono ve … A.Ş Elazığ Şubesinde düzenlenen 12.04.2009 tarihli 676.000,00 EURO bedelli çek ile 150.000,00 TL bedelli bir bonoyu müvekkiline verdiğini, bu alacakların adı geçenden tahsil edilememesi üzerine yapılan icra takibinde herhangi bir malvarlığına rastlanmadığını, ancak takip borçlusu dava dışı …’ın Elazığ Ticaret Sicilinde kayıtlı … Limited Şirketi’nde paydaş olduğunun tespit edildiğini, Elazığ 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen 2009/520 E. 2012/9 K. sayılı menfi tespit davasının lehlerine sonuçlandığını ve bu kararla müvekkilinin takip borçlusundan alacaklı olduğunun kesin hükümle tespit edildiğini, …’ın davalı … Limited Şirketi hisseleri üzerine konulan haciz sırasında pay değerinin tespiti için icra vasıtasıyla bilirkişi incelemesi yaptırıldığını ve şirketin toplam sermayesinin 1.000.000,00 TL olduğunu, 1.000.000,00 TL olmasına rağmen özvarlığının -360.492,34 TL olarak belirlendiğini, bu haliyle borca batık olduğunu ve şirketin yönetim kurulu üyeleri olan davalılar …, … ve …’nun sorumluluklarının ortaya çıktığını, nitekim TTK’nın 550. maddesinin bu hususa işaret ettiğini belirterek, müvekkilinin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 10.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili savunmasında özetle; müvekkili şirketin ortağı olan …’ın şahsi borçlarından dolayı şirketin ya da şirketin yöneticilerinin veya ortaklarının sorumlu tutulmasının mümkün bulunmadığını, davacının daha önce Elazığ 1. İcra Ceza Mahkemesinin 2016/662 E. sayılı dosyası ile sermaye şirketinin iflasını istememek, alacaklıların zarara uğratmak kasıtla malvarlığının azaltılması suçlarını işlediklerinden bahisle müvekkilleri hakkında şikayette bulunduğunu, ancak mahkemece yapılan yargılama sonunda beraat kararı verildiğini, bunun dışında hileli iflas ve güveni kötüye kullanma suçunun işlendiği iddiasıyla Elazığ C. Başsavcılığının 2017/74 nolu dosyasında yürütülen soruşturma sonucunda 29.03.2018 tarihli kararla müvekkilleri hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığı yönünde karar verildiğini, davacının davalı şirketin alacaklısı olmadığından aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, şirket yöneticilerinin sorumluluğu nedeniyle ancak şirketin kendisinin veya şirket alacaklılarının ya da pay sahiplerinin dava açma hakkının bulunduğunu, davanın haksız fiil olarak değerlendirilmesi durumunda zamanaşımına uğradığını, ayrıca müvekkili şirketin ortağı olan Hayri Sancar’dan da alacaklı bulunduğunu, davanın haksız olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…TTK. 553/1. maddesinde ‘Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurları ile ihlal ettikleri takdirde hem şirkete, hem pay sahiplerine, hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zararlardan sorumludurlar’ denilmiştir. Anılan düzenlemeye göre şirket yöneticilerine karşı sorumluluk davası ancak ve ancak şirketin kendisi veya şirketteki pay sahibi yahutta şirketin alacaklıları tarafından açılabilecektir. Somut olayda davacı taraf davalı şirketten alacaklı değildir. Davalı şirketin ortağı olan ve davalı dahi gösterilmeyen …’dan alacaklı olduğu anlaşılmaktadır. Kural olarak ayrılık ilkesi gereğince bir şirket, ortağının borçlarından sorumlu kabul edilemez. Buna göre ortağın borcu şirketin borcu olarak değerlendirilemeyecektir. Bunun dışında davacı, davalı şirketin ortağı konumunda da bulunmamaktadır. Dolayısıyla şirketin alacaklısı veya pay sahibi olmadığı anlaşılan davacının, davalı şirketin yöneticileri olan diğer davalılar …, … ve …’ya karşı TTK. 553. maddesi çerçevesinde yöneticilerin sorumluluğundan kaynaklanan tazminat davası açma hakkının bulunmadığı, başka bir deyişle aktif husumete haiz olmadığı sonucuna varılmıştır. Buna göre davacı tarafından bu davalılara karşı açılan davanın da HMK. 114. maddesi uyarınca dava şartı olan aktif husumet koşulunun gerçekleşmemesi nedeniyle davanın usulden reddi gerektiği kabul edilmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının, davalı şirkete karşı açtığı davanın pasif husumet, diğer davalılara karşı açtığı davanın da aktif husumet yokluğun dan usulden reddi gerektiği …” gerekçesiyle, davacı tarafından davalı şirkete karşı açılan davanın pasif husumetten reddine, davacı tarafından diğer davalılara karşı açılan davanın da aktif husumetten reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve uyuşmazlıkta, olayın olduğu dönemde yürürlükte olan eTTK hükümlerinin uygulanması gerekirken, yTTKnın 553. maddesinin uygulanmasının da hukuken hatalı olduğunu, olayın gerçekleştiği dönem itibariyle uygulanması gereken kanun eTTK olup, sorumluluk davası açılabilmesi için şirket ortağı, pay sahibi ya da şirket alacaklısı olma zorunluluğu bulunmadığını, TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümlerinin mahkemece göz ardı edildiğini, Dava dilekçesi ekinde sunulan Elazığ Ticaret Odası’nın yazısında da görüleceği üzere … Ltd. Şti. adına kayıtlı iş makinalarının, davalılar tarafından muvazaalı olarak alındığını ve bu sebeple müvekkilinin zarar ettiğini, Tüm dava dilekçesindeki taleplerini aynen tekrar ederek, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı şirketin dava dışı ortağının davacıya olan kambiyo senedinden kaynaklı borcu nedeniyle yapılan takip neticesi borcun tahsil edilememesinden kaynaklı şirket yöneticilerinin sorumluluğuna dayalı olarak açılan tazminat talepli eda davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Doğrudan zarar, limited şirket ortaklarının veya alacaklılarının, yönetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucunda, şirketin zararından bağımsız olarak uğradıkları zararlardır. Dolaylı zarardan ise, ancak ortaklığın zarara uğraması ve bu zararın ortaklığın mal varlığında bir azalmaya sebep olması halinde uğranılan zarar anlaşılır. Ortaklığın zararı, ortakların ve alacaklıların dolayısıyla zararlarının ön şartıdır. TTK’nın 553 ve 555/1. maddelerine göre yönetim kurulu üyeleri kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal ettikleri taktirde şirketin uğradığı zararın tazminini her pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini talep edebilir. Somut olayda ise davacı taraf, davalı şirketin dava dışı ortağının borcu nedeniyle başlatılan takip sonucu pay haczi yapıldığını ve alacağın tahsil edilemediğini, şirket mal varlığının azaltılması nedeniyle borçluya ait hissenin paraya çevrilerek alacağın tahsil imkanının ortadan kalktığın ileri sürmüştür. Ortakların kişisel alacaklıları başlıklı 6102 sayılı TTK’nın 133. maddesi “(1) Bir şahıs şirketi devam ettiği sürece ortaklardan birinin kişisel alacaklısı, hakkını şirketin bilançosu gereğince o ortağa düşen kâr payından ve şirket fesholunmuşsa tasfiye payından alabilir. Henüz bilanço düzenlenmemişse alacaklı bilançonun düzenlenmesi sonucunda borçluya düşecek kâr ve tasfiye payı üzerine haciz koydurabilir. (2) Sermaye şirketlerinde alacaklılar, alacaklarını, o ortağa düşen kâr veya tasfiye payından almak yanında, borçlularına ait olan, senede bağlanmış veya bağlanmamış payların 09/06/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun taşınırlara ilişkin hükümleri uyarınca haczedilmesini ve paraya çevrilmesini isteyebilirler. Haciz, istek üzerine, pay defterine işlenir.” hükmünü haiz olup, adı geçen yasada limited şirket ortağının şahsi borçları nedeniyle alacaklının şirketin fesih ve tasfiyesini isteme hakkı düzenlenmemiştir. Davacının istinafa konu uyuşmazlıktaki tüm iddiaları ”hukuki sorumluluk” başlıklı 11. bölüm altında düzenlenen TTK’nın 550 ve 553. maddelerine dayanmaktadır. Bu sorumluluğa dayalı olarak talepte bulunabilecek kişiler TTK’nın 553. maddede sınırlı olarak sayılmış olup şirket ortağından alacaklı olanlar bu kapsamda değildir. Davalıların salt davacıya zarar vermek kastıyla TBK’nın haksız fiil hükümlerine dayanarak ileri sürdüğü bir maddi vaka bulunmamaktadır. Sonuç olarak, dava, bahsi geçtiği üzere TTK’nın 550 ve 553. maddelerine dayandırılmıştır. Bu tür bir sorumluluk davasını açma yetkisi kanunda sayılanlara ait olup şirket ortağından alacaklı olana dava açma hakkı verilmediğinden, davacının aktif dava ehliyeti bulunmamaktadır. Sorumluluk davasının davalısı şirket kurucu ve yöneticileri olup şirket tüzel kişiliğine karşı sorumluluk davası açılamayacağından, davalı şirketin pasif husumet ehliyeti bulunmamaktadır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair ayağıdaki hüküm kurulmuştur. İlk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına; bakiye 14,90 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 03.06.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.