Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1115 E. 2019/1725 K. 26.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1115
KARAR NO : 2019/1725
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2018/1125 Esas – 2019/32 Karar
TARİHİ: 24/01/2019
DAVA:Yabancı Mahkeme İlamının Tenfizi
Taraflar arasındaki tenfiz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle mahkemenin görevsizliğine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin lojistik alanında faaliyet gösteren müşterilerine araçları için yakıt alırken veya yük taşımacılığına ilişkin diğer hizmetlerden yararlanırken özel bir kart vasıtasıyla kullanabilecekleri nakitsiz bir ödeme sistemi sağlayan bir şirket olduğunu, davalı şirketin müvekkilinin müşterisi olarak aralarında ticari ilişki nedeniyle kendisine temin edilen kartı kullandığını, müvekkilinin kendisine bu nedenle kestiği faturaların bakiye kısmı olan 22.435,02 Euro borcu bulunduğunu, müvekkili tarafından bakiye borç için Almanya’da Fulda Asliye Hukuk Mahkemesinin 2 O 695/10 nolu dosyası ile dava açtıklarını, Fulda Asliye Hukuk Mahkemesinin 03/08/2011 tarihli kararı ile 22.435,02 Euro tutarındaki ana paranın faizi, yargılama gideri ve vekalet ücreti ile birlikte ödenmesine karar verildiğini, ayrıca bu mahkeme tarafından 10/10/2011 tarihinde yargılama giderine dair bir hüküm daha kurulduğunu, bu hükümde toplam 2.506,50 Euro tutarındaki yargılama giderinin faiziyle davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verildiğini, iş bu kararın kesinleştiğini ancak kararın üzerinden 7 yıl geçmiş olmasına rağmen davalı tarafından müvekkiline herhangi bir ödeme yapılmadığını, davalı şirketin Almanya’da herhangi bir malvarlığı bulunmaması nedeniyle alacağın tahsili için davalı şirketin Türkiye’de bulunan malvarlığından tahsil edilmesi gerektiğini belirterek, Fulda Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen 2 O 695/10 nolu dosya numarası tahtında verilen kesinleşmiş 03/08/2011 tarihli mahkeme hükmünün MÖHUK uyarınca tenfizine, Fulda Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından 2 O 695/10 dosya numarası tahtında verilen keşinleşmiş 10/10/2011 tarıhli yargılama giderlerine dair mahkeme hükmünün tenfizine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın açtığı tanıma ve tenfiz davasına konu kararın Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen bir karar olduğunu, öncelikle davanın görev yönünden reddini talep ettiklerini, ayrıca müvekkili şirketin merkezi ve adresinin Antalya olduğunu, bu bakımdan da davaya bakmakla yetkili mahkemenin Antalya Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğundan bahisle yetki itirazında bulunarak davanın yetki yönünden reddine karar verilmesini talep etmiş, davacı şirketin Alman Menşeli bir şirket olduğunu, Türkiyede ikametgahı bulunmadığını, davacının öncelikle tanıma tenfiz talep etmesi için teminat göstermek zorunda olduğunu, teminat göstermeksizin iş bu dava açıldığından teminat şartı yokluğundan davanın reddi gerektiğini belirtmiş, esas yönünden ise davacının tanıma ve tenfize konu ettiği alacağın sözleşmeden kaynaklanan bir alacak hakkı olduğunu TBK hükümlerine göre sözleşmeden kaynaklanan hakların talebi beş yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, söz konusu mahkeme ilamının 2011 yılına ilişkin olduğundan beş yıllık hak düşürücü sürenin geçerek zamanaşımına uğradığını, davanın zamanaşımından dolayı reddine karar verilmesi gerektiğini, dava dayanığı mahkeme kararının yapılan yargılamasının usul ve kanuna aykırı olduğunu, müvekkili firmanın o tarihteki yetkililerine herhangi bir tebligat yapılarak delil sunmalarına ve savunma yapmalarına imkan verilmediğini, ayrıca davalı şirketin müvekkilleri tarafından 2013 yılında devralındığını, davacı tarafından firmanın devralındığı tarihte mahkeme kararı ile ilgili müvekkiline herhangi bir başvurusunun bulunmadığını, davacı tarafın kasıtlı davranarak şirketin devrinden sonra alacağın tahsili için tanıma ve tenfiz yoluna başvurmuş olduğundan davanın reddi gerektiğini, ayrıca MÖHUK m. 54’te tenfizin şartlarının düzenlendiğini, kanun uyarınca kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış yada mahkemede temsil edilmemiş veyahıt gıyabında verilen hususlardan birine dayanarak Türk mahkemesinde itiraz etme şartı arandığını, müvekkilinin tenfize ilişkin karardan iş bu dava dilekçesinin tebliği ile haberdar olduklarını, ayrıca kabul anlamına gelmemek kaydıyla, tenfizi istenen kararın 2011 yılına ait olduğunu hukuki sonuçlarının 2011 yılından itibaren doğmaya başlayacağından davacı tarafça 2011 yılındaki TC Merkez Bankasının efektif Euro satış kuru esas alanarak TL’ye çevrilmesi gerekirken davacı tarafça tanıma ve tenfiz davasının açtığı tarihteki güncel döviz kuru esas alanarak TL’ye çevrilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu savunarak, tanıma ve tenfizin şartları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda verilen ve istinaf başvurusuna konu edilen 24/01/2019 tarihli kararla; 5718 Sayılı Kanun’un 51/1.maddesi uyarınca, tenfiz kararları hakkında görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu, gerekçesiyle, HMK’nın 114-115. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine, yasal prosedür çerçevesinde davanın görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin görevsizlik kararının 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK)’un 51. maddesine ve 6102 sayılı TTK’nın 4. ve 5. maddelerine aykırı olduğunu, nitekim TTK madde 4 uyarınca, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davalarının ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın TTK’da öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığını, davalı şirkete ait TIR ve kamyonların şoförleri taşıma sırasında müvekkili şirkete ait ödeme kartlarını kullandığını, ancak davalı şirket bu harcamalara istinaden oluşan cari hesap bakiyesini ödemediğini, somut olayda her iki tarafın da tacir olup, tanıma ve tenfizi istenen kararın tarafların ticari faaliyeti ve işletmesi ile ilgili olduğundan, açılan davanın TTK m. 4 ve 5 uyarınca Asliye Ticaret Mahkemesinin görev alanına giren ticari dava olduğunu, bu tenfiz davasına konu yabancı mahkeme kararı ticari bir uyuşmazlığa ilişkin olup, uyuşmazlığın taraflarının da tacir olduğunu, bu sebeple mahkeme tarafından verilen görevsizlik kararının, MÖHUK’un 51. maddesine ve TTK’nın 4. ve 5. maddelerine aykırılık teşkil ettiğini belirterek, ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının kaldırılmasına ve dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle MÖHUK m.50 vd. maddeleri uyarınca, yabancı mahkeme ilamının tenfizi istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, Almanya Fulda Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen ilamın tanınması ve tenfizini talep etmektedir. 5718 Sayılı HÖHUK”un 51/1. maddesinde, yabancı mahkeme kararlarının tenfizinde Asliye Mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, ancak Asliye Hukuk veya Asliye Ticaret şeklinde bir ayrıma da yer verilmemiştir. Asliye mahkemesi ibaresinin, ticaret mahkemesini de kapsayıp kapsamadığı yönünden değerlendirme yapmak gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 5/2. maddesinde, bir yerde Asliye Ticaret Mahkemesi varsa, Asliye Hukuk Mahkemesi görevi içinde bulunan ve 4. madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere bu mahkemede bakılır. Bu hükme göre, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevi içinde olmakla birlikte TTK’nın 4. madde gereğince ticari dava sayılan hallerde ise Asliye Ticaret Mahkemesi görevlidir. TTK’nın 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesi ile ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın, TTK veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı yönünde düzenlenme bulunması gerekir. Dosya kapsamına göre, tenfizi talep edilen ilamdaki her iki tarafların ticaret şirketi olduğu, alacak talebinin her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu ihtilafsızdır. Kaldı ki tüzel kişi tacirlerin ticari iş karinesinin aksini iddia ve ispat etmeleri de mümkün değildir. Uyuşmazlık her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğundan, dava, TTK’nın 4/1.maddesi uyarınca nispi ticari dava niteliğindedir. Bu sebeple uyuşmazlığın ticari nitelikte olduğu gözetilerek, davanın Asliye Ticaret Mahkemesinin görevine girdiği nazara alındığında, mahkemenin yanılgılı gerekçe ile görevsizlik kararı vermesi doğru olmamıştır. Bu gerekçelerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile istinafa konu kararın HMK’nın 353/1.a.3 maddesi uyarınca kaldrılarak, dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.a.3 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin görevsizlik kararının KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin harcının ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde davalıya iadesine, 4-Davacı vekili tarafından istinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte, ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,6-Dosyanın, derhal kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 26/12/2019 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.