Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1094 E. 2021/637 K. 27.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1094
KARAR NO : 2021/637
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/03/2019
NUMARASI : 2017/874E. 2019/308K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle kesin hüküm nedeniyle davanın reddine ilişkin verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; … Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’nin devir yoluyla Tuzla Vergi Dairesi Müdürlüğü mükellefi …. Ltd. Şti. ile birleştiğini, … Ticaret Anonim Şirketi Unvanı ile faaliyetlerine devam ettiğini, davalı …’ın davacı hakkında Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … Esas numaralı dosyasında davacı şirket ortaklığından ayrılma karşılığı hak ettiği ayrılma akçesi nedeniyle kendisine verilen, şirketin müşterilerinden alınmış alacak çeki karşılıksız çıktığından bahisle alacak takibi başlatıldığını, davalı …’ın çeki normal bir ticari işlem karşılığı alınmış çek gibi değerlendirerek icra takibine koyduğunu, halbuki çekin kendisine ayrılma akçesi karşılığı verildiğini ileri sürerek, kötü niyetle açılan takibin durdurulması akabinde iptaline, icra Müdürlüğünün … Esas numaralı icra dosyasına konu 22/10/2008, 28/10/2008, 10/11/2008 keşide tarihli (75.000,00 TL, + 75.000,00 TL, + 50.000,00 TL ) toplam 200.000,00 TL bedelli çeklerin ayrılma akçesine karşılık verilen çekler olduğunun tespitine, takibin iptaline, icra takibine dayanak teşkil eden çekten dolayı, davacı şirketin borçlu olmadığının tespitine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; …Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. tarafından İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası ile ilgili olarak borçlu olmadıklarının tespiti ile takibin iptali amacıyla İstanbul Anadolu 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/545 Esas sayılı menfi tespit konulu dava ikame edildiğini, iş bu davanın İstanbul Anadolu 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/545 Esas ve 2014/134 Karar sayılı kararı ile reddedildiğini ve Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2014/16217 Esas ve 2015/7189 Karar sayılı onama kararı ile onandığını, davacı yanca yapılan karar düzeltme isteminin de reddedildiğini, söz konusu davaya ilişkin olarak HMK’nın 114. maddesinde dava şartları sayılmış olup bunların arasında “Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması” ibaresinin sayıldığını, emredici kanun maddesi nazara alındığında hali hazırda İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün 2009/4366 Esas sayılı icra dosyasının borçlusu olan … Ticaret Ltd. Şti. tarafından ikame edilmiş ve kesin hükme bağlanmış bir davanın bulunduğunu, dolayısıyla işbu huzurdaki davaya ilişkin olarak kesin hüküm itirazının dikkate alınarak söz konusu davanın dava şartı eksikliği nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca harca esas değer olarak 236.100,00 TL üzerinden eksik yatırılan harcın tamamlatılmasının gerektiğini, bu hususta davacı tarafa süre verilerek harcın ikmal edilmesi aksi takdirde davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek; icra dosyasının tedbiren durdurulması yönündeki talebinin reddine, İstanbul Anadolu 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/545 Esas sayılı dava dosyası ile görülmüş ve kesin hükme bağlanmış olması nedeniyle işbu davanın dava şartı eksikliği nedeniyle usulden reddine, haksız ve mesnetsiz olarak ikame edilen işbu davanın esastan reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…HMK.114/1-i maddesi uyarınca, aynı dava konusu hakkında daha önce açılan bir dava nedeniyle verilmiş ve kesinleşmiş bir hüküm bulunması dava şartıdır. HMK’ nın 115/1-2 md gereğince; mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.Kesin hüküm itirazına konu Anadolu 7 Asliye Ticaret Mahkemesinin (Kapatılan 16. Asliye Ticaret Mahkemesi) 2013/545 esas sayılı dosyasında davanın reddine karar verildiği, karar örneği ile Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2014/16217 Esas ve 2015/7189 karar sayılı onama kararı ile onandığını, davacı yanca yapılan karar düzeltme isteminin de reddedildiğini, söz konusu dosyada davacının aynı gerekçe ile, huzurdaki dava konusu ile aynı hususları içerdiği ve davanın reddine ilişkin verilen kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.Yukarıda açıklandığı üzere; taraflar arasındaki uyuşmazlıkta kesinleşen hüküm ile Mahkememize açılan dava arasında; davanın tarafları, konusu, hukuki sebebi yönünden bağlantı bulunduğu, HMK nun 114/1-i maddesi gereğince; aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmamış olmasının dava şartı niteliğinde olduğu bu nedenle açılan davada, kesin hüküm nedeni ile dava şartı bulunmadığından; davanın HMK 115/2.maddesi gereğince; dava şartı yokluğu sebebi ile davanın usulden reddi gerektiği, …” gerekçesiyle, HMK 114/1-i ve 115/2 maddesi gereğince kesin hüküm nedeni ile davanın usulden reddine, karar verilmiştir.Bu karara karşı , davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle:Önceki beyanlarını tekrarlamış ve davanın konusunun henüz muaccel hale gelmemiş olan ortaklıktan ayrılma akçesi hakkında haksız takibin ortadan kaldırılması talebinden ibaret olduğunu, henüz muaccel hale gelmemiş bir borç konusunda ortaya koydukları iddialarına hiç bir şekilde yer verilmeden yetersiz gerekçe ile karar verildiğini , adil yargılanma haklarının ortadan kaldırıldığını,TTK’nın 641. maddesi ile ayrılan ortağın ayrılma akçesini talep hakkı güvence altına alınırken diğer yandan, ayrılma akçesinin muacceliyet anı konusunda ortaklığın ve alacaklıların menfaatlerine üstünlük tanındığını, Şirketin borca batık durumda olduğunu, ayrılma akçesi talep eden ortağın esasen borçlardan bu şekilde kurtulmak istediğini,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştin.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 72.maddesi uyarınca menfi tespit davasıdır.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstinafa konu İstanbul Anadolu 5.ATM’nin 2017/874 E. 2019/308 K sayılı ilamı incelendiğinde; davacının …. A.Ş. davalının … olduğunu, davacının dava dilekçesinde … Ltd. Şti. ile birleştiği, birleşme neticesi unvan ve nevi değişikliğine gidilerek …San. A.Ş. unvanının alındığını, davalı … davacı hakkında şirketten ayrılma akçesi olarak kendisine verilen çekin karşılıksız çıktığından bahisle şirket aleyhine icra takibi başlatmış olduğunu, esasen söz konusu çekin ayrılma akçesi niteliğinde olmasından ötürü ancak şirketin öz kaynak yeterliliğinin bulunması halinde ayrılma akçesi tutarının şirket tarafından ödenebilme koşullarının oluşabileceğini, bu aşamada söz konusu çeke ilişkin kambiyo yoluna mahsus şekilde haciz yapılamayacağını ileri sürülerek takibin iptaline ve davacı şirketin icra dosyasından borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; İstanbul Anadolu 16.ATM’nin 2013/545 E.2014/136 K sayılı ilamı ile menfi tespit konulu dava ikame edildiğini, söz konusu davanın reddedilerek kesinleştiğini, dolayısıyla İstanbul Anadolu ….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyasının borçlusu … tarafından ikame edilmiş ve kesin hükme bağlanmış bir dava bulunduğundan dava şartı nedeniyle usulden redde karar verilmesini savunma olarak ileri sürmüştür. Dosya içerisinde İstanbul Anadolu 16.ATM’nin 2013/545 esas sayılı dosyası incelendiğinde; davacının Aslan Deri … Şti. davalının … olduğu, davalının daha önce davacı şirketin ortağı olduğunu, iki taraf arasında ham deri satış sözleşmesinin sözlü olarak yapıldığını, davalıya sözleşme uyarınca teminat olarak toplam 200.000,00 TL çeklerin ciro edilerek verildiğini, davalının tedarik ettiği malları temin etmeden çeklerin tahsili için bankaya gittiğini, esasen söz konusu çekler davalıya teminat olarak verildiğinden davalının çekleri haksız olarak tahsil etmeye çalıştığını belirterek, davacının Tuzla İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile başlatmış olduğu icra takibinden ötürü davalıya borçlu olunmadığının tespitinin talep edildiği görülmüştür. Davalı savunma olarak, hisselerin tamamını devir ederek davacı şirket ortaklığından ayrıldığını, takip konusu çeklerin müvekkiline hisseleri karşılığı verildiğini, davacının iddia ettiği sözleşmenin gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince, taraflar arasındaki sözlü satım akdinin olduğu ve sözleşmeye istinaden çek verilmiş olduğu yönündeki davacı iddialarının yazılı delille ispatının gerektiği, davacının tanık dinletme talebine davalının muvafakat etmemesi sebebiyle tanık dinlenmediği, davacının delil listesinde de yemin deliline de dayanmadığından ispatlanamayan davanın reddi yoluna gidilmiş, karar Yargıtay 19. HD’nin 14.05.2015 tarihli 2014/16217 E.,2015/7189 K sayılı ilamı ile onanmış, karar düzeltme talebinin reddi üzerine, söz konusu karar 08.03.2016 tarihinde kesinleşmiştir.İstinafa konu karara ilişkin olarak ilk derece mahkemesince İstanbul Anadolu 7.ATM (Kapatılan 16.ATM)’nin 2013/545 E sayılı dosyası ile davanın reddine karar verildiği ve davanın kesinleşmiş olduğundan bahisle aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmış olması nedeniyle, kesin hüküm nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. HMK’nın 303. maddesi uyarınca, bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. Davalının kesin hüküm savunmasına konu ilk menfi tespit davasında iddia edilen maddi vakanın mal satımına ilişkin avans çekine ilişkin bir iddia olduğu; buna karşın ikinci olarak açılan ve iş bu istinaf incelemesine konu edine davada ise ileri sürülen maddi vakanın şirket hisse devri nedeniyle çek verilmesi ve çek bedelinin TTK’nın 642. maddesi uyarınca talep edilme koşullarının gerçekleşmediği hususlarına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, her iki davanın taraflarının aynı olduğu ve her iki davanın konusunun menfi tespit davasına ilişkin olduğu anlaşılmakla birlikte, dava sebeplerinin farklı olduğu anlaşılmakla, davalının kesin hüküm itirazının reddi ile işin esasının incelenmesi gerekirken, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesince dava şartlarına aykırı karar verildiği anlaşıldığından, kararın kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, ilk derece mahkemesince, talep halinde iadesine,4-Davacı tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte, İlk Derece Mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair;Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 27.05.2021