Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1088 E. 2021/638 K. 27.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1088
KARAR NO: 2021/638
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/10/2018
NUMARASI: 2017/1139E. 2018/979K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen hükme karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; müvekkili şirketin kurulduğu günden bu yana toplumsal sorumluluk bilinci ile kültür, sanat, spor gibi farklı alanlarda bir çok projeye destek verdiğini, son zamanlarda gündemde yer alan …’na ait olduğu söylenen yurtlarda vuku bulan tecavüz skandalının ciddi biçimde çarpıtılarak müvekkili hakkında sosyal medyada karalama kampanyasına dönüştürüldüğünü, davalı …’nin twitter hesabından “Telefon numaramı …’den değiştirip … ya da …’ya geçeceğim. Kalite düşecek, ama tecavüz yalakalarına tepki koyacağım en azından” şeklinde paylaşımda bulunduğunu, son derece haksız, aşağılayıcı ve tahrik edici ifadelerde bulunduğunu, davalı tarafından gerçekleştirilen bu haksız fiil sebebi ile müvekkilinin kişilik haklarının ciddi bir biçimde zedelendiğinden manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini, davalının açıklamalarının aynı zamanda TTK’nın 55 ve devamı maddeleri uyarınca haksız rekabet niteliğinde olduğunu iddia ederek; 10.000,00 TL manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte, davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; uyuşmazlığın çözümünde Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olmadığını belirterek görev itirazında bulunmuş, ayrıca müvekkilinin hakaret etme ve haksız rekabete sebebiyet verme gibi bir kastı olmadığını, öyle olmuş olsaydı …’in kalitesinden övgü ile bahsetmeyeceğini, manevi tazminatın yasal dayanağı olmadığı gibi miktar olarak da istenen tazminatın çok fahiş olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları ile taraflarca sunulan deliller birlikte değerlendirildiğinde davalının sosyal medya ortamında yaptığı yorum ve paylaşımlar ile davacıyı tecavüz destekçisi olarak nitelediği, ancak kamuoyuna yansıyan adli olayın gerçekleştiği vakıf kapsamında bazı öğrencilere destek bursu sağladığını belirten davacı şirketin olayla doğrudan ilişkilendirilemeyeceği, toplumda infial yaratan olayla bağlantılı olarak davacı hakkında kullanılan ifadelerin ağır ve rencide edici olduğu, eleştiri sınırlarında kaldığının kabul edilemeyeceği, aynı zamanda davacının faaliyetlerini veya ticari işlerini herkesin ulaşabileceği sosyal medya ortamında yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötüleme niteliğindeki paylaşımların haksız rekabet teşkil ettiği, manevi tazminat koşullarının oluştuğu, manevi tazminatın uygulanmasının bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edilmediği değerlendirilerek sınırın amacına göre belirlenmesi gerektiği, takdir edilecek miktarın mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerektiği değerlendirildiğinden davanın kısmen kabulü ile 1.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihiden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerektiği…” gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile 1.000,00 TL manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte, davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki savunmalarını tekrarlayarak, müvekkilinin Twitter hesabında yazdığı ifadelerin eleştiri niteliğinde olduğunu, haksız rekabete yol açacak bir durumun söz konusu olmadığını, davacının da olaylara tepki göstermek bir yana olayların meydana geldiği vakfa sponsor olup onları desteklemeye devam etmesi nedeni ile müvekkilinin kalite düşecek olmasına rağmen aboneliğini başka operatöre taşıyacağını dile getirdiğini, müvekkilinin tavrının, tecavüz olayına ses çıkarmayan tüm kişi ve kurumlara yönelik olduğunu, direk davacının kastedilmediğini, ilk mahkeme kararında da belirtildiği üzere yapılan paylaşımın eleştiri sınırları içerisinde kalan bir paylaşım olduğunu, doğrudan davacıyı hedef alan bir paylaşım olmadığını, haksız fiil niteliği de taşımayan bu paylaşım nedeni ile müvekkilinin tazminat ödemesine hükmedilmesinin hukuk ve hakkaniyet kuralları ile bağdaşmadığını, müvekkilinin davaya konu edilen paylaşımının sadece kendi hesabında kalan bir paylaşım olduğunu, hiç kimse tarafından okunmadığını, retweet edilmediğini, beğenilmediğini, müvekkilinin toplumca tanınan ve bilinen yaptığı her paylaşım takip edilen ünlü birisi olmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştin.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, davalının paylaştığı sosyal medya içeriğinin davacının kişilik haklarına zarar verdiği, davalının eyleminin aynı zamanda haksız rekabet oluşturduğu, davacıyı rakipleri karşısında küçük düşürdüğü iddiasına dayalı olarak TTK’nın 56/1.e maddesi uyarınca açılmış bir manevi tazminatdavasıdır. İlk derece mahkemesince, yukarıdaki gerekçeyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Sarıyer İlçe Emniyet Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabında; …’nin Koç Üniversitesi öğrencisi olduğu, yurtta kaldığı, yurt parası ödemediği, bakmakla yükümlü kimse olmadığı hususlarının tespit edilmiş olduğu anlaşılmıştır. İstanbul Anadolu 6.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/262 E.- 2017/38K. sayılı 16.02.2017 tarihi kararı ile manevi tazminat oluşmadığından davanın reddine kararı verdiği, söz konusu kararın istinaf edilmesi üzerine Dairemizce istinaf incelemesinin yapıldığı ve Dairemizin 09.06.2017 tarihli 2017/328 E., 2017/331 K sayılı ilamı ile söz konusu uyuşmazlığı çözmekte TTK’nın 54.vd maddeleri uyarınca haksız rekabet kurallarının uygulanması gerektiğinden bahisle ilk derece mahkemesinin görevsiz olması nedeniyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. Bunun üzerine dosya kendisine gönderilmiş olan İstanbul Anadolu 5.ATM’nin iş bu istinaf incelemesine konu kararının verildiği anlaşılmaktadır. Somut olayda davalının sosyal medyadaki paylaşımının içeriği itibariyle, ifade özgürlüğü kapsamında bir açıklamadan ibaret olup olmadığının, davalının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup olmadığının ortaya konulması gerekir. İfade özgürlüğü; haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilme, düşünce, tavır ve kanaatlerinden dolayı kınanmama ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilme, anlatabilme, savunabilme, başkalarına aktarabilme ve yayabilme imkânlarına sahip olma anlamlarına gelir. İfade özgürlüğü; aynı zamanda demokratik toplumun temelini oluşturan, toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel unsurlardan olup bu özgürlük, sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil; incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade özgürlüğü; yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); Von Hannover/Almanya, B. No: 40660/08 ve 60641/08, 7/2/2012). Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında, Sözleşme’nin 10/1. fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini geliştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatarak ifade özgürlüğünün, Sözleşme’nin 10/2. fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen “haber” veya “fikirler” için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığını, bunun, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olduğunu, bunlar olmaksızın “demokratik toplum” olamayacağını belirtmiştir. Somut olayda, davalının twitter hesabından “Telefon numaramı …’den değiştirip … ya da …’ya geçeceğim. kalite düşecek, ama tecavüz yalakalarına tepki koyacağım en azından” şeklinde paylaşımda bulunduğu, davalı tarafından yapılan paylaşımda, o dönem kamuoyunda gündeme gelen dava dışı vakıf bünyesindeki bir yurtta öğretmen tarafından çocuklara cinsel saldırı niteliği taşıyan eylemlerde bulunulması ve davacı şirketin de bu vakfa sponsorluğunun bulunması nedeniyle tepkinin dile getirildiği, eylemin çocuklara karşı yapılmış olması nedeniyle toplum vicdanında infial duygusu yarattığı, toplumun tepkisini hem vakfa hem de vakfa sponsor olan davacı şirkete yönelttiği, bu paylaşımının eleştiri hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, eleştirinin sadece olumlu karşılanan veya zararsız veya tarafsız görülen bilgi ve fikirleri değil, demokratik toplumun gereklilikleri olan çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin parçası olan, rencide eden, şoke eden, rahatsız eden bilgi ve fikirleri de koruma altına aldığının AİHM’nin birçok kararında ifade edildiği, kaldı ki tüzel kişi tacir olan davacının manevi zararının oluştuğuna dair kanaat te oluluşmadığı, bu nedenle davalının sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımın kişisel değer yargısı niteliğindeki ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında ağır eleştiri olarak kabulü gerektiği sonucuna varılmıştır. İlk derece mahkemesince yukarıdaki tespitler ışığında davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kısmen kabul yönünde verilen karar isabetsiz bulunmuş, davalı vekilinin istinaf başvurusu bu nedenlerle kabul edilmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına, neticede davanın reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davalının istinaf başvurusunun kabulüne ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın REDDİNE, 2-Alınması gerekli 59,30 TL harcın, peşin olarak yatırılan 170,78 TL’den mahsubu ile artan 111,48 TL harcın, talep halinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, 3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafça yargılama sırasında yapılan 17,73 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine, 5- Artan gider avanslarının, yatıran tarafa iadesine, 6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, AAÜT gereğince hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 7-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden; a)Davalı tarafça yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irad kaydına; davalı tarafından yatırılan peşin istinaf karar harcının, talep halinde davalıya iadesine, b)Davalı tarafça sarf edilen 121,30 TL başvuru harcı giderinin ve 35,00 TL posta giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekilline tebliğine, 9-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 27.05.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, iş bu karar tarihi itibariyle, dava değerine göre karar kesindir.