Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1079 E. 2021/643 K. 27.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1079
KARAR NO: 2021/643
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/11/2017
NUMARASI: 2017/435 E. 2017/1043K.
DAVANIN KONUSU: Şirketin İhyası
Taraflar arasında görülen şirketin ihyası davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın açılmamış sayılmasına dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; davacı kurumun Küçükçekmece Sosyal Güvenlik Merkezinde … sicil numaralı dosyasında işlem gören davalı şirkete ait işyeri sigortalılarından … sigortalı sicil numaralı …’nin 20/01/2010 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu maluliyeti nedeniyle uğranılan kurum zararının tahsili için Bakırköy 17. İş Mahkemesinin 2014/211 esasına kayden dava açılmış olup davanın derdest olduğunu, Kurum tarafından Bakırköy 17. İş Mahkemesinin 2014/211 esasına kayden açtıkları davada davalının tasfiyesinin sona erdiğinin saptandığını, 14/05/2015 tarihli duruşmasında Mahkemece şirketin ihyası için taraflarına süre verildiğini, tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanmış olması gerektiğini, eğer bu işlemler gerçek olarak tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmış ise tüzel kişiliğin ticaret sicilden terkin edilse bile tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabul edilemeyeceğini, kaldı ki davalı şirketin tasfiye bakiyesinin de bulunduğunu beyanla, … Ltd. Şti’nin sicil kaydının yeniden ihyasına ve tasfiye memuru tayinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü vekili savunmasında özetle; tasfiye memuru tarafından tasfiye prosedürünün eksik bırakılmış olmasının memurun sorumluluğunu gerektirmekte olduğunu, tasfiye memurlarının alacaklıların haklarını korumakla görevli olduğunu, vadesi gelmeyen borçlardan “İhtilaflı veya şarta bağlı” borçların notere tevdii yada kafi bir teminat ile karşılanması gerektiğini, bu yapılmadan şirketin tasfiye sürecinin sonlandırılıp, bakiye mevcut pay sahiplerine dağıtılmış ve şirket kaydı sicilden terkin edilmiş ise terkin işleminin iptali ile şirket tüzel kişiliğinin ihya olunarak tasfiye sürecine geçilebileceğini, tasfiye memurunun iddia edilen eksik işlemlerini müvekkili kurumun tespit etmesinin mümkün olmadığını, mahkemenin davanın esası ile ilgili vereceği karara davalı sicil müdürlüğünün uyacağını, davalının davanın açılmasına sebep olmadığını, bu nedenle yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını beyanla, müvekkili yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dava dilekçesi ön inceleme hazırlık tutanağı ile birlikte davalılara tebliğ edilmiş, davalı … Ltd. Şti. ile … tarafından herhangi bir cevap sunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkememizde yapılan yargılama sırasında davacı tarafından dosyanın 21/06/2017 tarihli oturumda takipsiz bırakılması nedeniyle işlemden kaldırıldığı, davanın yenilenmesinden sonra 22/11/2017 tarihli oturuma katılmamak suretiyle dosyanın ikinci kez takipsiz bırakıldığı, davanın konusunun şirket ihyası olması nedeniyle TTK 1521 md gereğince basit yargılama usulüne tabi olduğu, bu bağlamda HMK 320/4 md gereğince davanın ikinci kez takip edilmemesi nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına, …” gerekçesiyle, davacı tarafından açılan davanın HMK’nın 320/4. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü lehine vekalet ücreti hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü bu davada yasal hasım olduğundan lehine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini, Müvekkili kurumca iş yoğunluğu nedeniyle duruşmaya girilemediğini, ancak ihya davalarının yargılanmasının HMK’nın 316. maddesinde sayılan işlerden olmaması ve TTK ‘da basit yargılamaya tabi olduğuna ilişkin hüküm bulunmaması karşısında da ihya davalarının yazılı yargılama usulüne tabi olması gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, TTK’nın 547. Maddesi uyarınca, şirket sicil kaydının ihyası istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstanbul 10. ATM’nin 2015/647 esas 2017/304 sayılı ilamı ile ihyası istenilen şirketin merkezinin Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı alanından olduğundan bahisle davacının davasının yetkisizlik sebebiyle reddine karar verilmiş, söz konusu karar 26.04.2017 tarihinde kesinleşmiştir. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 09.07.2015 havale tarihli yazısında, şirketin tasfiye halinde olduğu, son tescilinin 24.04.2014 tarihinde yaptırdığı bildirilmiştir. Yine İstanbul Ticaret Müdürlüğünün Bakırköy 17.İş Mahkemesine yazdığı müzekkere cevabında, şirketin tasfiye halinde … Şti. olduğu anlaşılmaktadır. Şirketin tasfiye sonu, 24.04.2014 tarihinde tescil olduğundan sicil kaydının terkin olduğu bildirilmiştir. Dosya içerisindeki ekli 30.04.2012 tarihli 8058 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 487 suretinde de şirketin tasfiye halinde olduğu, 18.01.2011 tarihli 7732 sayılı Türkiye Sicil Gazetesinin 424 sayfasında ise tasfiye işlemlerini yürütmek için …’nun tasfiye memuru olarak atanmasına ve münferit imza ile şirketin temsil ve ilzam etmesine karar verildiği belirtilmektedir. Dava dilekçesi, tensip zaptının ve gerekçeli kararının … adına tebliğ edildiği, karar başlığında davalı sıfatıyla İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü ile … Şti adına tasfiye memuru …’nun gösterildiği anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinde ise davalı olarak hem … Şti hem tasfiye memuru …’nun hem de İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün ayrı ayrı gösterildiği anlaşılmaktadır. Bu husus maddi hata olarak kabul edilerek ilk derece mahkemesince düzeltilebilecek niteliktedir.Eldeki dava TTK’nın 547. maddesine dayalı ve uygulamada isimlendirildiği üzere bir “ihya” davası niteliğinde olup, davanın tasfiye memuruna yöneltilmiş bulunması, diğer davalının “yasal hasım” olması ve aynı Kanun’un 1521’inci maddesi gözetildiğinde davanın niteliği uyarınca HMK’nın 316’ncı maddesi uyarınca basit yargılama usulüne tabi bulunduğu kabul edilmiştir. Bu nitelikteki davaların yazılı yargılama usulüne tabi olduğunu kabul etmenin yasal dayanağı bulunmadığı gibi, TTK’nın 1521. maddesine göre ana tasfiye davası basit usulde görülürken ek tasfiye davasının yazılı yargılama usulüne tabi bulunduğunu kabul etmek için bir neden de bulunmamaktadır. TTK’nın 547. maddesinden düzenlenen ek tasfiyenin HMK’nın 382. maddesinin ikinci bendinde sayılmamış olsa da maddede sayılanların sınırlı olmadığı, örnek olarak bir kısım çekişmesiz yargı işlerinin gösterildiği, HMK’nın 382. maddesinde bir işin çekişmesiz yargı işi olup olmadığının tespiti için belirtilen ölçütlerden “İlgililer arasında uyuşmazlık olmayan hâller” ve “İlgililerin, ileri sürülebileceği herhangi bir hakkının bulunmadığı hâller” şeklinde belirtilen ölçütler dikkate alındığında, ek tasfiyenin çekişmesiz yargı işi olduğu anlaşılmaktadır. HMK’nın 385.maddesi uyarınca, çekişmesiz yargı işleri basit yargılama usulüne tabidir. Dolayısıyla, davacının ihya davalarını yazılı yargılama usulüne tabi olduğuna yönelik istinaf sebebi yerinde olmadığından, basit yargılama usulü kapsamında HMK’nun 320/4. maddesi gereğince iki kez takip edilmeyen davanın açılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen karar hukuka uygundur (bknz. emsal nitelikte Yargıtay HGK’nun 13.12.2018 tarih, 2017/11-2924 E, 2018/19635 K sayılı ilamı). Davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Davacı vekili yasal hasım konumundaki İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini ileri sürerek bu hususu istinaf başvurusuna konu etmiş olsa da; davanın açılmamış sayılma kararı ile sonuçlanması nedeniyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/1. maddesi uyarınca kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesinde ve bu kapsamda yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasında herhangi bir hukuka aykırılık olmadığından, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun da esastan reddi gerekmektedir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı Kurum harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 6-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 27.05.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.ç maddesi uyarınca, karar kesindir.