Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1068 E. 2021/743 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1068
KARAR NO : 2021/743
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/10/2017
NUMARASI : 2014/381E. 2017/685K.
BİRLEŞEN İSTANBUL 25 ATM 2015/283 E-2013/154 K. DOSYASI
DAVANIN KONUSU: Alacak
Taraflar arasında görülen asıl dava alacak, birleşen itirazın iptali davalarının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle asıl ve birleşen davanın reddine ilişkin verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; müvekkili şirket faaliyetleri kapsamında, davalı … Tic. Ve San. A.Ş. ile 01.09.2004 başlangıç 03.09.2014 bitiş tarihli akaryakıt bayilik sözleşmesi, 01.03.2006 tarihli beş yıl süreli akaryakıt bayilik sözleşmesi ve 20.09.2010 tarihli beş yıl süreli akaryakıt bayilik sözleşmesi imzalamak suretiyle bayilik ilişkisi kurulduğunu, davalı şirket ile müvekkili arasındaki bayilik ilişkisi davalı şirket tarafından keşide edilen Çorum … Noterliğinin 07.12.2011 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile süresinden önce haksız olarak feshedildiğini, bu nedenlerle sözleşmeden ve kanundan kaynaklanan her türlü zarar ziyanın tazmini hakları ile fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı kalmak kaydıyla, cezai şart alacağının sonradan artırılmak sureti ile 20.000 USD tutarının, fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden TL karşılığının, temerrüt tarihinden itibaren işleyecek bankaların dövize uyguladıkları en yüksek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; davacı tarafın talebinin zamanaşımına uğradığını, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesini, Taraflar arasında 2003 tarihinde bayilik sözleşmesinin olduğunu, verilen akaryakıt bayiliği nedeniyle 2010 yılında Rekabet Kurulunun verdiği kararlar doğrultusundan yeniden sözleşme yapılması istendiğini ve müvekkiline bu sözleşme imzalattırıldığını, davacı şirket yetkilileri müvekkil şirkete bir EPDK’ ya verilecek sözleşme bir de şirketler arasında olacak sözleşme olmak üzere iki sözleşme imzalattırdıklarını, tarafları bağlayacak ikinci sözleşmenin davacı şirket tarafından imzalanmadığını, bu ve diğer nedenlerle taraflar arasındaki akaryakıt bayilik ilişkisi 2010 yılından beri işletemediklerini, taraflar arasındaki anlaşmazlığın nedeninin ise Çorum … Noterliğinin 27.12.2012 tarihli … Y sayılı işlemi ile açıklandığını, taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin aksaması nedeniyle davalı şirket tarafından verilen tüm teminat mektupları paraya çevrilip şirketin tüm alacaklarını tahsil ettiklerini, alacaklarını tahsil ettikten sonra müvekkil şirketle bayilik ilişkisini davacı şirketin sonlandırdığını, davacı şirket gerek teminat mektuplarını paraya çevirerek gerekse vermesi gereken 350.000 TL ürün ve 85.000,00 TL karşılıksız hizmet bedelini müvekkil şirkete yapılması gereken ödemeler yapılmadığını, verilmesi gereken malların verilmediğini, mahkemenin yetkisiz olduğunu belirterek; yetki itirazımızın değerlendirilmesini, zamanaşımını itirazının değerlendirilmesini, haksız ve yersiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN İSTANBUL 25 ATM 2015/283 E-2013/154 K SAYILI DOSYASINDA Davacı vekili, davasında özetle; taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi kapsamında müvekkilinin davalı şirketten 37.088,26 TL alacaklı olduğunu, diğer davalının ise bu sözleşmeye 400.000,00 TL limitle kefil olduğunu belirterek, cari hesaptan kaynaklanan bu alacağın tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında davalılara karşı 37.088,26 TL asıl alacak, 1.064,13 TL işlemiş faiz alacağı olmak üzere ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalıların icra dairesinin yetkisine ve borca itirazı nedeniyle takibin durdurulduğunu belirterek, icra dosyasındaki haksız itirazlarının 37.088,26 TL asıl alacak üzerinden iptaline, takibin devamına ve alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, savunmasında özetle; davanın yetki yönünden reddi gerektiğini, yetkili mahkemenin müvekkillerinin ikametgahının bulunduğu Çorum Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, öncelikle bu nedenle davanın reddi gerektiğini, olmadığı taktirde esas yönünden reddini talep ettiklerini, taraflar arasında bayilik ilişkisi bulunmakla birlikte müvekkilinin davalıya borcunun olmadığını, davacının hangi sözleşmeye ve hangi kefalet limitine dayanarak bu davayı açtığını açıklamak zorunda olduğunu, davacının müvekkili aleyhine İstanbul 40. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/161 esas sayılı dosyasında da başka bir dava açtığını ve taraflar arasındaki sözleşmenin müvekkili tarafından fiilen feshedildiğinin davacıya bildirildiğinin, bu dönemde davacının alacağı olduğu konusunda müvekkili şirkete bu davadan önce bir bildirimde bulunmadığını ve davacı tarafça hiç hir ürün gönderilmemesine rağmen alacaklı olduğunun iddia edilmesinin haksız olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı ile davalı …Tic.ve San. A.Ş arasında 01/09/2004, 01/03/2006 ve 20/09/2010 tarihli bayilik sözleşmeleri ve protokol akdedildiği, sözleşmeye 20/09/2010 tarihli kefalet sözleşmesi gereğince davalı … in 400.000 TL limitle, diğer davalı … in 11.03.2009 tarihli kefalet sözleşmesi nedeniyle 70.000 TL limitle kefil olduğu taraflar arasındaki sözleşmesinin davalı tarafça Çorum …noterliğinin 07/12/2011 tarih ve … yevmiyeli ihtarname ile fesih edildiği taraflar arasında tartışmasızdır.Alınan bilirkişi raporundada ayrıntısı ile açıklandığı üzere;Taraflar arasında son olarak yapılan 20/09/2010 tarihli bayilik sözleşmesi imzalanması nedeniyle davacının önceki ( 01/09/2004, 01/03/2006 tarihli) sözleşmeler nedeniyle doğan cezai şart alacaklarından vazgeçmiş sayılması gerekeceği yerleşik Yargıtay uygulamaları gereğidir. Davacı … A.Ş davalı …Tic.ve San. A.Şye sözleşme gereğince ödemesi gereken 85.000 TL + KDV karşılıksız hizmet bedelini yapılan ihtara rağmen ödememiştir. Ayrıca davalı şirketin sipariş verdiği ve parasını ödediği 350.000 TL değerinde beyaz ürünü de teslim etmemiştir. Davalı … Tic.ve San. A.Ş de Çorum …noterliğinin 07/12/2011 tarih ve … yevmiyeli fesih ihtarnamesinde bu hususu açıkca belirtmiştir. Davalının sözleşmeyi feshi bu nedenle haklıdır.Ancak davalı tarafça sözleşmenin fesih edildiği 01/02/2012 tarihine kadar geçen süre için ( 20.09.2010-01.02.2012 aralığı için) 1.770,83 USD. Cezai şart alacağı oluştuğu bilirkişi raporu ile belirlenmiştir.Mahkememizce bu miktar üzerinden davacı nın cezai şart alacak talebi kabul edilmiştir.Birleşen dosyada ise ; 01/02/2012 fesih tarihi itibariyle davalı … Tic.ve San. A.Ş davacı … A.Ş den 350.000 TL ve 85.000 TL + KDV alacaklıdır.Bu nedenle davacının davalı şirketten cari hesap alacağı sabit olmadığı anlaşılmakla davanın reddi gerektiği…” gerekçesiyle, asıl ve birleşen davaların reddine, yasal koşullar oluşmadığından davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine, karar verilmiştir.Bu karara karşı, asıl ve birleşen davaların davacısı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;Mahkemece 350.000 TL + KDV’lik beyaz ürün ve 85.000 TL verilmesi yönünde müvekkili şirketin yükümlülüğünü yerine getirmediği gerekçesi ile bayilik sözleşmesinin haklı olarak feshedildiği sonucuna ulaşılmış ise de dosya kapsamı yeterince incelenmeksizin ve hatalı yorum yapılması neticesinde böyle bir sonuç ortaya çıktığını,Müvekkili şirketi kusurlu göstermeye matuf bulunan tüm iddialar soyut ve ispata muhtaç olan iddialar olduğunu, davalı bayinin geçmişte de ekonomik açıdan sıkıntıya düşmüş olduğu dönemler olduğunu ve davalı bayiye müvekkili şirket tarafından iyi niyet gösterilmek suretiyle borç ödeme protokolü düzenlenmek suretiyle yardımcı olunduğunu, nitekim bu kapsamda düzenlenen protokolün dosyaya daha önce ibraz edildiğini, ancak bayinin sürekli olarak müvekkili şirkete karşı olan yükümlülüklerini yerine getirmekten imtina etmesi, bayilik sözleşmesi ve eki niteliğindeki protokol ve taahhütnamelerde de belirlenmiş olduğu üzere, müvekkili şirketten ürün tedariki sağlamaması, istasyonda müvekkili şirket kurumsal kimliğini yeterince temsil etmediği dosya kapsamında alınan bilirkişi raporları ile aşikâr olduğunu, kendi edimini yerine getirmeyen basiretli bir tacirin karşı tarafın edimini yerine getirmesini talep etmesi haksızlık olacağı gibi dürüstlük kuralına da açıkça aykırı olduğunu, davalı bayinin üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirip getirmediği noktasında bir değerlendirme yapmaksızın müvekkili şirketin yükümlülüğünü yerine getirmediğinden bahsedilmesi mümkün olmadığını, davalı bayinin bayilik sözleşmesini haksız olarak feshedip bir başka dağıtım şirketinin bayiliğini yapmak istediğinden sanki müvekkil şirket tarafından bir kısım yatırımların yapılmadığı gibi bir izlenim yaratmak sureti ile kendisini haklı çıkarma çabası içerisine girdiğini, bilirkişilerce davalı yanın bu kötü niyetli tutumu göz ardı edilerek davalı yanın beyanları doğrultusunda sözleşmenin davalı yanca haklı olarak feshedildiği sonucuna ulaşıldığını, Davalı bayinin müvekkili şirkete olan borçlarını ödeyebilmesi için 08.07.2009 tarihinde borç tasfiye protokolü imzalanmış ancak müvekkilinin tüm iyi niyetli çabalarına rağmen davalı bayinin borcunu ödeyemediğini, müvekkili şirketin yükümlülüğünü yerine getirmediğinden bahsedilmesi mümkün olmayıp, davalı bayinin sözleşmeyi süresinden önce feshetmesinin haksız olduğunu, asla kabul anlamına gelmemek kaydı ile müvekkili şirketin yükümlülüğünü yerine getirmediği bir an için düşünülecek olsa dahi davalı sözleşmeyi feshetmeden önce müvekkilime yükümlüğünü yerine getirmesi için ne bir ihtar gönderdiğini ne de edimini ifa etmek için uygun bir mehil verdiğini, davalının asıl amacının başka bir dağıtım şirketinin bayiliğini almak olup müvekkili ile imzaladığı sözleşmenin devam etmesi yönünde olmadığını, bu saikle sözleşmeyi süresinden önce fesheden bayinin feshi TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, Haksız feshin neticeleri de aşağıda belirtmiş oldukları taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesinin ilgili maddeleri ile belirlenmiş olduğundan, işbu dava dosyasındaki taleplerinin de hukuka uygun olduğunu,Bayilik sözleşmesinin “cezai şart” ve “Bayinin Sözleşme Hükümlerine Aykırı davranışı halinde …’in Hakları” başlıklı maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, müvekkili şirketin davalıdan cezai şart talep hakkı olduğunun açık olduğunu, Akaryakıt Bayilik sözleşmesinin “Sözleşme hükümlerine aykırılık halinde … haklarını düzenleyen 44. maddesinde, 46. maddesinin d bendinde ve yine sözleşmenin fesih sonuçlarını düzenleyen 46/f maddesinde açıkça belirtildiğini,Rekabetin korunması mevzuatı gereğince, 20.09.2010 tarihinde beş yıl süreli olarak yeniden imzalanan akaryakıt bayilik sözleşmesinin üzerinden bir buçuk yıl dahi geçmeden davalı tarafından haksız nedenlerle feshedildiğini, akaryakıt bayilik sözleşmesinin ilgili maddeleri de dikkate alındığında müvekkili şirketin sözleşmenin feshedildiği 01.02.2012 tarihinden sözleşmenin olağan bitiş süresi olan 20.09.2015 tarihine kadar geçen süre için uğradığı zararı talep etme hakkının sözleşme ve yasaya uygun olduğunu,İlk derece mahkemesi tarafından önceki sözleşmeler nedeniyle doğan cezai şart alacaklarından Yargıtay uygulamaları gereği vazgeçmiş sayılması gerektiği belirtilerek sadece 20.09.2010 – 01.02.2012 tarih aralığı için cezai şart alacağı oluştuğunun belirtilmesinin de hatalı olduğunu, taraflar arasında imzalanan 20.09.2010 tarihli akaryakıt bayilik sözleşmesi Rekabet Kurulu’nun 12.03.2009 tarihli duyuru tebliğine uygun hale getirmek için düzenlenen bir sözleşme olup, önceki sözleşmeyi ortadan kaldırma ve/veya yeni hükümler koyma saikiyle imzalanmış bir sözleşme olmadığını, 20.09.2010 tarihli sözleşmenin imzalanması ile bu sözleşmeden önce taraflar arasında imzalanan sözleşmelerden kaynaklanan tüm talep ve hakların sona erdiğinin kabulü gerektiği yönündeki değerlendirmenin hukuka uygun olmadığını, müvekkili şirketin davalı şirket nezdinde haklı bir güven tesis ettiğinden bahisle cezai şart alacağının talep edilmeyeceği değerlendirmesi yerinde olmadığını, taraflar arasında 01.03.2006 tarihinde beş yıl süreli ve sözleşme süresi sonu 01.03.2011 tarihi olmakla birlikte, Rekabet Kurulunun bayilik sözleşmesi ve intifa sürelerini uyumlaştırma ve muafiyet alanını belirleme süreci kapsamında, imza altına alınan bayilik sözleşmelerini aynı dikey ilişki kapsamında değerlendirmesi nedeniyle, ilk yapılan bayilik sözleşmesinin ilk dikey ilişkinin başlangıç olarak kabul edilmesi neticesinde, sözleşmenin süresinin 18.09.2010 tarihinde sona ereceği yönündeki 12.03.2010 tarihli duyurusu akabinde, davalı şirketle yeniden akaryakıt bayilik sözleşmesi akdedildiğini, Rekabet Kurumunun kararı neticesinde, davalı şirket ile yeniden anlaşma sağlanmış olup en son bayilik sözleşmesinin, aslında ilk yapılan bayilik sözleşmesinin devamı niteliğinde olduğunu, bu hususun açık bir şekilde 20.09.2010 tarihli protokolün 6. maddesinde ifade edildiğini, bu hususun bilirkişilerin de kabulünde olduğunu, taraflar arasında imzalanan 20.09.2010 tarihli bayilik sözleşmesi ile birlikte aynı tarihte imzalanan ve bayilik sözleşmesinin ayrılmaz parçası olduğu kabul edilen Bayilik Protokolünün “Amaç ve konu ” başlıklı 2. maddesinin son bendinde ”…Her türlü hakları ve talep hakları saklı kamak üzere sona erdirilmiştir.’ hükmünün yer aldığını, müvekkili şirket, her ne sebepten doğarsa doğsun davalılardan talep hakkı olan tüm haklarını Protokolün yukarıda bahsi geçen maddesi ile saklı tuttuğundan, davalılardan ceza-i şart alacağının yazılı olarak talep edilmemesi zımnen feragat olarak kabul edilmeyeceğini, müvekkili şirketin, sözleşmenin devamı sırasında ve sözleşmeyi sona erdirmesinde tüm talep haklarını saklı tutması ve bu hususun davalı bayi tarafından da açıkça kabul edilmesi karşısında, yeni sözleşmenin imzalanması ile birlikte davalı bayi nezdinde cezai şartın istenmeyeceği yönünde haklı bir güven oluşturulduğundan bahsedilmesi mümkün olmayıp aksi yönde yapılan tespit ve değerlendirme tarafların adeta anayasası sayılan akaryakıt bayilik sözleşmesine ve bayilik protokolüne aykırı olduğunu,Müvekkili şirket, eksik ürün sebebi ile doğmuş olan cezai şart alacağına ilişkin talebini iş bu dava açılmadan ve sözleşme feshedilmeden önce davalı şirkete 09.07.2008 tarih ve 1260 sayı nolu talep yazısı ile bildirmiş olmasına rağmen davalı şirketin taahhütlerini yerine getirmediğini, bu durum dahi dikkate alınmaksızın önceki dönemlere ilişkin cezai şart isteminden vazgeçmiş sayılacağı gerekçesi ile sadece son dönem için cezai şartın kabul edilmesinin de açıkça hukuka aykırı olduğunu,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl dava, bayilik sözleşmesindeki asgari alım taahhüdünün davalı tarafından yerine getirilmediği, sözleşmenin davalı bayi tarafından haksız feshedildiği iddiasıyla, alım taahhüdünün ihlali nedeniyle kâr mahrumiyetine ilişkin sözleşmede kararlaştırılmış olan ceza koşulu alacağının tahsili istemine ilişkindir. Birleşen dava ise bayilik ilişkisi kapsamında ortaya çıktığı söylenilen cari hesap alacağına dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın ise reddine karar verilmiş; bu karara karşı, asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Birleşen davanın dayanağı olan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası incelendiğinde; alacaklı …, borçlular … A.Ş. olduğu, takip konusu asıl alacağın 37.088,26 TL cari hesap bakiyesi 1.064,13 TL geçmiş gün faizi olmakla, toplam alacağını 38.152,39 olduğu, borcun sebebi olarak 37.088,26 TL cari hesap bakiyesinin gösterildiği, itiraz edenler vekili tarafından icra dosyasına yapılan itirazda müvekkillerinin açık adresi Çorum olduğundan İstanbul İcra Müdürlüğünün yetkisiz olduğunu, alacaklı tarafa bir borçlarının bulunmadığını, alacak var ise de likit bir alacak olmayıp yargılamayı gerektirdiğini, tek taraflı düzenlenmiş bir cari hesap var ise buna itiraz ettiklerini, temerrüt olgusu gerçekleşmeden faiz talep edilemeyeceğini, sonuç olarak yetkiye, borca, işlemiş faiz ve faiz oranına ferilere açıkça itiraz ettiklerini belirtmiştir.Dosya içerisinde 35 maddeden oluşan 01.09.2014 tarihinde imzalanan yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 03.09.2014 tarihine kadar geçerli olacağı kararlaştırılan … Ticaret arasındaki akaryakıt sözleşmesinin mevcut olduğu görülmektedir.Dosya içerisinde akaryakıt bayilik sözleşmesinin incelenmesinde; … A.Ş. ile … A.Ş. arasında Çorum ili, … ilçesi, … ada … parselde kain taşınmaz üzerinde yer alan akaryakıt ve otogaz LPG satış ve servis istasyonu ile ilgili olarak … Petrol’e istasyonlu akaryakıt bayilik hakkının verildiği anlaşılmaktadır. Sözleşmenin 43. maddesine göre, sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 5 yıl süre ile geçerli olduğu, sözleşmenin 44. maddesinde, …’in bayinin sözleşme yükümlerine aykırı davranışı halinde sözleşmeyi tek tarafı olarak fesih hakkına sahip olduğu görülmektedir. Bu madde uyarınca, … karşı tarafa süre vererek karşı tarafın sözleşme şartlarına uymasını yazılı olarak ihtar edebileceği düzenlenmiştir. Sözleşmenin 45. maddesi uyarınca, …’in sözleşmeyi fesih ve bayilik ilişkisinin sona erme hakkının her zaman olduğu, 5 bend halinde yazılı durumların mevcudiyeti halinde de yine … tek taraflı olarak yine üç gün önceden fesih ve ihbarda bulunmak kaydıyla sözleşmeyi feshedebileceği düzenlenmiştir. Feshin sonuçları başlıklı 46. maddesinin d bendinde, ”Bayinin iş bu sözleşme ile veya bu sözleşmeye ek protokollerle belirlenen cezai şarta ilaveten fesih tarihinden sözleşme sonuna kadar geçecek dönemde yıllık satış taahhüdüne göre satması gereken toplam petrol ürünlerinin fesih işlemi nedeniyle satamaması sonucu … uğradığı tüm zarar ve ziyanı bu beyanda fesih tarihinden sözleşme süresi sonuna kadar satması gereken otogaz LPG ürünlerindeki … karı esas alınmak suretiyle belirlenecek toplam … zarar ve ziyan tutarlarını hiçbir itirazda bulunmaksızın mahkeme kararı gerekmeksizin …’in ilk talebinde nakden ve defaten ödeyeceği” hükme bağlanmıştır. Sözleşmenin 20.09.2010 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.Protokolün 3.2.3. “Ticari şartlar” başlıklı c maddesinde, bayinin beyaz ürün alımlarına k. benzin ve motorin ürünlerinde … standart şartları ile alım yapması, yıllık kırsal motorinde 1000 metreküpe kadar tüpgaz alış fiyatı üzerine %2 kar marjı eklenerek bayiye teslimat yapılması, 1000 metreküp üzeri alımlarına ise Tüpraz alış fiyatı üzerine %1 kar marjı eklenerek teslimat yapılması, bayi kartı, kredi kartı ve DBS’li alımlarında peşin ticari koşuluna %1,5 maliyet eklenerek uygulanması, çekli alımlarında 30 gün vade ile ürünlerin teslim alınması kararlaştırılmakla, d maddesinde, LPG karlılığında yeniden beş yıllık anlaşma dahilinde bayi lehine olacak şekilde %75-%25 kar paylaşımı yapılacağı düzenlenmiştir.Dosya içerisinde 01.03.2016 tarihli ”Taahhütname” adlı belgenin, … tarafından imzalandığı, söz konusu taahhütnamede ”…bayilik sözleşmesi süresince beher yılda asgari 2000 metreküp beyaz ürünü siyah ürünü, 3 ton madeni yağ, otogaz LPG’yi şirketinizden veya şirketinizle anlaşmalı LPG dağıtım şirketinden satın alarak satmayı, bu satış taahhüdü yerine getirilmediği taktirde beher metreküp beyaz ürün için 30 USD, siyah ürün için 20 USD, madeni yağ için 250 USD, otogaz LPG için 30 USD tutarında cezai şart ödemeyi … ”taahhüt etmiş olduğu anlaşılmaktadır.Dosya içerisinde … ve borçlu sıfatıyla … ile garantör sıfatıyla borçlu ile aynı adreste mukim … imzaları ile borç tasfiye protokolü imzalandığı, bu protokol neticesi 08.07.2009 protokol tarihi itibariyle vade farkı, doğmuş veya doğacak faizleri ve ferileri dışında borçlunun … 166.174,51 TL kesin ve muaccel bakiye ana para borcunun olduğu, söz konusu borcun 192.172,20 TL’yi karşılamak üzere 10 taksitte ödeneceği kararlaştırılmıştır. Söz konusu protokolün 7. maddesinde, borçlu ve veya garantör iş bu protokol kapsamında … karşı cezai şart da dahil olmak üzere borcu doğuran her türlü sebeplerle doğmuş veya doğacak her türlü borçların teminatını ve tahsilini temin etmek üzere … Bankası Çorum Şubesine ait .. ve … çek numaralı borçlu tarafça imzalı keşide yeri keşide tarihi çek tutarı boş olan iki adet çek yaprağını teslim etmiş olduğu görülmektedir. Taraflar sözkonusu borç tasfiye protokolünün borcun yenilenmesi niteliğinde olmadığını açıkça kararlaştırmışlardır. Taraflar arasındaki 20.09.2010 tarihinde imza altına alınan bayilik protokolünün ”Karşılıklı yükümlülükler” başlıklı maddesinde 3.1.2. ipotek hakkı tesis etme yükümlüğü yan başlığı altında yapılan düzenlemede, ”Bayinin … ile yakın gelecekte fiilen başlayacağı akaryakıt bayilik ilişkisinin ve sair borç ilişkilerine esas olmak üzere … şartı ceza alacakları da dahil olmak üzere … karşı gerek asaleten ve gerekse de grantör-kefil sıfatıyla doğmuş veya doğacak her türlü borçlarını teminatını teşkil etmek üzere iş bu protokolün yürürlük tarihinden itibaren 10 takvim günü içinde istasyon olarak tanımlanan gayrimenkul üzerinde ve /veya … görülecek başkaca gayrimenkul veya gayrimenkuller üzerinde … lehine birinci sırada 500.000,00 TL bedelle ve … belirlenecek sair şartlarla ipotek hakkı tesis etmeyi kabul beyan ve taahhüt eder ” şeklinde düzenleme mevcut olduğu görülmektedir. Yine söz konusu sözleşmenin 3.2. ”… yükümlülükleri” başlıklı düzenlemesini 3.2.3. ”Ticari şartlar” yan başlıklı düzenlemesinin a bendinde, 350.000,00 TL KDV dahil TL’lik beyaz ürünün 150.000,00 TL’sinin bayiye 1. sıradaki ipoteğin terkini için nakit olarak ödenmesi, kalan 200.000,00 TL tutarındaki beyan ürünün ise ilave 500.000,00 TL ipotek alınması akabinde bayinin teslim alması bayinin mevcut limitine ek olarak söz konusu tutar kadar limit açılması bayinin bu tutarı ilk 12 ay ödemesiz 18 eşit taksitle geri ödemesi, b bendinde ise bayiden alınacak bayilik hizmet bedeli faturası karşılığı 85.000,00 TL+ KDV’nin bayinin cari hesabına alacak kaydının yapılması düzenlenmiştir. ”Taraflar arasında istasyon ile ilgili olarak iş bu şeni bayilik sözleşmesi öncesinde tesis edilen akaryakıt bayilik sözleşmesi, bayilik sözleşmesi ekinde yer alan veya bayilik sözleşmesi ile bağlantılı olduğu kabul edilen tüm sözleşme ekleri de dahil olmak üzere tarafların doğmuş bulunan ve veya ileride yapılacak resmi düzenlemelere göre doğacak her türlü hakları ve talep hakları saklı kalmak üzere sona erdirilmiştir.” şeklinde düzenleme yapıldığı görülmektedir.Dosya içerisinde 02.05.2007 tarihli ipotek belgesinin incelenmesinde; … Mahallesi, … ada … parselde kain … adına kayıtlı taşınmazdaki hisselerin tamamının … A.Ş.’nin 50.000,00 YTL bedel mukabilinde … Tİcaret A.Ş. Lehine 1.derece ipotek tesis ettiğini ve ipotek alacaklısı … adına … vekaleten bu ipoteği … A.Ş.lehine aynı bedel ve şartla kabul edildiği ibarelerini içerir belge mevcuttur. Yine dosya içerisindeki 30.07.2009 tarihli tescil istem belgesinde de … Mah. … ada … parselde kain meskenin tamamı … adına kayıtlı iken bu taşınmaz üzerinde … yevmiye numarası ile 1.derecede 80.000,00 TL bedelle … A.Ş. Lehine tesis edilmiş bulunan ipoteğin bedelini almış olduğundan terkininin talep edildiği ibarelerinin bulunduğu görülmektedir. Yani ipotek alacaklısının talebi doğrultusunda ipotek terkin talebi mevcuttur. Dosya içerisindeki 15.02.2016 tarihli bilirkişi raporunda 20.09.2010 tarihli sözleşme ve protokol kapsamında davacının davalıya 350.000,00 TL değerinde beyaz ürün teslimi yükümlülüğünü ve bayilik hizmet bedeli faturası karşılığı davalıya ödeyeceği 85.000,00 TL+KDV bedelini ödeme yükümlülüğünün mevcut ve bu borçların davacı tarafça yerine getirilmemiş olduğu tespit edildiğinden bahsi geçen hususta davalı tarafça yapılan feshin gerekçesi olarak gösterildiğinden davalı tarafça yapılan feshin haksız fesih niteliği taşımadığı değerlendirilmiştir.Karşılıklı taahhütleri havi olan akitte iki taraftan biri mütemerrit olduğu taktirde diğeri borcun ifası için münasip mehil tayin veya münasip bir mehlil tayinini hakimden isteyebilir. Mehil tayin etme kuralının istisnalarından birinin borçlunun hal ve vaziyetinden bu tedbirin tesirsiz olması halidir. Bu itibarla, sözleşmenin feshedilmesine dair noter kanalıyla gönderilen ihtarnamede vadesi gelmiş bu nedenle karşı tarafın temerrüte düşürülmüş bir borcu olup olmadığı hususlarının değerlendirilerek bayinin sözleşmeyi derhal feshetmekte haklı olup olmadığının tartışılması gerekmektedir. Fesih iradesinin açıklandığı tarihte karşı tarafın temerrüte düştüğü bir borcu olup olmadığı, bu durumun sözleşmenin haklı neden teşkil edip etmeyeceği hususunda değerlendirme yapılarak karar verilmelidir (Yargıtay 11.HD’nin 05.12.2006 tarih, 2006/11612 E., 2006/12854 K sayılı ilamı ). Somut olayda, az yukarıda bahsi geçtiği üzere, tarafla arasındaki bayilik sözleşmesinin davacının 350.000,00 TL değerindeki beyaz ürün teslim yükümlülüğü ve bayilik hizmet bedeli faturası karşılığı 85.0000,00 TL KDV bedeli ödeme yükümlülüğü kararlaştırılmakla 350.000,00 TL değerindeki beyaz ürün teslim yükümlülüğüne ilişkin olarak söz konusu tutarın 150.000,00 TL’lik kısmını bayiye 1. sıradaki ipoteğin terkini için nakit olarak ödeneceği, kalan 200.000,00 TL tutarındaki beyaz ürünün ise ilave 500.000,00 TL ipotek alınması akabinde bayi tarafından teslim alınarak bayinin bahsi geçen bu bedeli 18 eşit taksitle geri ödeyeceği hususunun taraflar arasındaki bayilik protokolün 3.2. maddesinde kararlaştırıldığı anlaşılmakla, bayinin az yukarıda bahsi geçtiği üzere söz konusu terkin işlemini gerçekleştirdiği; bu bağlamda dosya içerisinde 350.000,00 TL değerindeki beyaz ürün teslim yükümlülüğü ve bahsi geçen terkin işlemi gerçekleşmiş olduğundan 150.000,00 TL tutarında ödemeye ilişkin yükümlülükler muaccel olmakla, bunlara yönelik olarak davacının herhangi bir ödemede bulunduğuna ilişkin dosya kapsamında bir iddia ve delil bulunmadığı gibi artık bu edimlerin ifasının talep edilebilirliğinden bahsedilebilmesi için davacıya önceden ihtar çekilmesi gerekmemektedir. Dolayısıyla davalının sözleşmeyi haklı sebeple feshettiği sonucuna ulaşılmıştır.Dosya içerisinde 11.03.2009 tarihli kefaletname başlıklı belgede, … ve … … karşı doğmuş doğacak borçlardan 70.000,00 TL’ye kadar olan kısmına … ile birlikte müştereken ve müteselsilen borçlu oldukları imza altına alınmıştır.Yine dosya içerisinde ”Düzenleme şeklinde resen taahhütname” isimli belgenin incelenmesinde; … ile … arasında akdedilen bayilik sözleşmesi doğmadan şirket tarafından hangi sebeple olursa olsun sözleşmenin feshedilmesi veya şirketin rıza veya muvafakatini almaksızın tek tarafından feshedilmesi …halinde bayilik ilişkisinin başladığı tarihten fesih tarihine kadar geçen süre için yıllık 100.000,00 USD tutarındaki cezai şartı o tarihteki Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden ödeyeceği, yılda arta kalan süreler için KIST usulünün uygulanacağı, 01.09.2014 tarihinde … tarafından imza altına alınmıştır. İlk derece mahkemesince dosyaya kazandırılan 15.05.2013 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde, söz konusu raporda, taraflar arasında imzalanan 01.03.2006 ve 20.09.2010 tarihli sözleşmeler ile eki niteliğindeki taahhütnamede ilk sözleşmenin 18.09.2010 tarihli Rekabet Kurulu kararı tarihine olan kısmı için 17.060 USD, 2. sözleşmenin normal hitam tarihine kadar olan süre için ise 291.420,00 USD olmak üzere toplamda 462.480,00 USD cezai şart talep edilebileceği kanaatine varılmıştır. Davacı vekili 18.02.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile 01.03.2006 tarihli sözleşmenin Rekabet Kurumunun tebliği gereğince 18.09.2010 tarihinde sona ermiş olduğu ve bu döneme ilişkin cezai şart taleplerinin 47.720 USD olduğu, 20.09.2010 başlangıç tarihli bayilik sözleşmesinin ise bayilik sözleşmesinin feshedildiği 01.02.2012 tarihinden başlamak üzere sözleşmenin feshedilmemiş olması halinde devam edeceği, sözleşme bitiş tarihi olan 20.09.2015 tarihinde kadarki süreç için 72.780 USD olmak üzere toplam cezai şart taleplerinin 120.000 USD olduğuna ilişkin beyanda bulunmuştur. Dosya içerisindeki farklı bilirkişilerce düzenlenen 15.02.2016 tarihli bilirkişi raporunda ise 15.05.2013 tarihli rapordan farklı bir sonuca ulaşıldığı anlaşılmakla, bunun sebebinin 20.09.2010 tarihli sözleşme ve protokolde miktar taahhüdü yer almakla, bu miktar karşılanmazsa uygulanacak cezai şartın belirlenmediği, bu sebeple 20.09.2010 tarihli sözleşmede haksız fesih için öngörülen maktu 200.000 ABD Doları cezai şartın uygulanması gerektiği şeklinde tespitle sonuca ulaşıldığı anlaşılmıştır. Davacının 01.03.2006-01.03.2011 tarihleri arasındaki sözleşme dönemi için verilmiş olan 01.03.2006 tarihli satış taahhütnamesine aykırılık iddiasıyla 47.720 USD cezai şart bedelinin ödenmesini istediği, davacının 20.09.2010 başlangıç tarihli akaryakıt bayilik sözleşmesi kapsamında satış taahhütnamesine aykırılık sebebiyle sözleşmenin davalı tarafça feshedilmiş olduğu tarihe kadar 20.09.2010-01.02.2012 aralığı için sözleşme haksız olarak feshedilmemiş olsaydı sözleşmenin sona ereceği tarihe kadar gerçekleşmesi gereken satışlar gerçekleşmediği için 01.02.2012-20.09.2015 tarihi arasındaki dönemi de kapsayacak şekilde 72.180 USD cezai şart bedeli talep edebileceği, böylece davacının toplamda 120.000,00 USD cezai şart talebinde bulunduğu, davalının 01.03.2006 tarihli satış taahhütnamesine aykırı davranış sebebiyle davacıya borçlu gözüktüğü, ancak davacının yeni sözleşme döneminde davalı ile ticari ilişkisini devam ettirip ona mal vermesi karşısında sona eren sözleşme dönemi için söz konusu cezai şart bedeli olan 190.447 USD ‘deki cezai şart bedelini talep edemeyeceği, taraflar arasındaki 20.09.2010 tarihli sözleşme ve protokol kapsamında davacının davalıya 350.000 ,00TL değerindeki beyan ürün teslimi yükümlülüğünü ve bayilik hizmet bedeli faturası karşılığı 85.000,000 + KDV bedeli ödeme yükümlülüğünü yerine getirmediğini,Çorum …Noterliği’nin 27.12.2011 tarih, 27.12.2011 tarih, … yevmiye nolu keşidecisi … olan fesih ihbarnamesi değerlendirilerek feshin haklı olduğu tespiti yapılmıştır. Yine bilirkişi raporunda tarafların ticari defterleri incelenmiş, yapılan mali incelemede davacının davalıdan olan cari hesap alacağının davacı kayıtlarına göre 37.008,26 TL olduğu değerlendirilmiştir. İlk bilirkişi raporunda ise davacı ticari deflerindeki iki ayrı hesap bakiyelerine göre en son 06.01.2011 tarihi itibariyle 124.689,59 TL davacı alacağı tespit edilmiştir. Ancak bahsi geçen en son tarihli 15.02.2016 tarihli raporda yapılan Bu sebeple davacının 01.02.2012 tarihinden sonra kar mahrumiyetine ilişkin cezai şart talep edemeyeceği, … ve … 11.03.2009 tarihli kefaletname uyarınca 70.000 TL limitle yine … 20.09.2010 tarihli kefaletname uyarınca 400.000 TL limitle sınırlı olarak borçtan sorumluluk altına girdiği anlaşılmıştır. Aynı bilirkişilerce 06.03.2017 tarihinde bilirkişi ek raporu hazırlanarak dosyaya sunulmuştur. Söz konusu raporda, önceki raporla benzer nitelikte tespitlerde bulunulmuştur. Satın alma taahhüdüne aykırılığa ilişkin taraflar arasındaki az yukarıda bahsi geçen düzenlemelerin hukuki niteliği incelendiğinde; sözleşmenin devamı süresince de taahhüde aykırılığın gündeme getirilmesi suretiyle kâr mahrumiyetinden kaynaklı cezai şart niteliğindeki alacağın yıllık dönemler sonunda talep edilebilmesine engel bir durum bulunmamaktadır (Yargıtay 19.HD, T: 21.11.2018, 2018 /2100 E,2018 /5952 K sayılı ilamı). Hukuki niteleme mahkemeye ait olup, akaryakıt bayilik sözleşmelerinde (veya sözleşme eki taahhütnamelerde) yer alan “yıllık asgari alım taahhüdü”ne uymama halinde öngörülen ceza koşulu (cezai şart) hükümleri TBK’nun 179/II. (BK. md. 158/II) maddesindeki ifaya ekli ceza koşulu niteliğinde olduğundan, burada bu tür ceza koşulu üzerinde durulması gerekmektedir.TBK’nın 179/II maddesine göre; “Ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkca feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.” Zira, Kanun, 179. maddenin ikinci fıkrasında bütün eksik ifa hallerini değil, bunlardan sadece zaman veya yer itibariyle aykırılık teşkil edenlerin ifaya eklenen ceza koşulu olduğunu kabul etmiştir. TBK’nun 179/II. md. hükmü emredici nitelikte olmayıp, taraflarca aksi kararlaştırılabilir.TBK’nın 179/II. maddesine göre alacaklı, iki halde ceza koşulunu isteyemez: Eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamaz. İkinci olarak alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse, bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez. Çekince için bir şekil şartı getirilmemiştir. Tedarikçi, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir açıklama (şerh) ile bu koşulu yerine getirebilir. Bu şekilde bir çekince (ihtirazi kayıt) konulduktan veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi (sağlayıcı) firma, mal vermeye (ifaya) devam etse bile, önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebilir. Sonraki yıllarda da aynı kural geçerlidir. Yargıtay HGK’nun 20.01.2013 T. 2012/19-670 E. 2013/171 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere; sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda, “ceza koşulu istenmeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir. (Yargıtay 19.HD, T: 24.05.2016,2015/17632 E,2016/9261 K sayılı ilamı, Yargıtay 19.HD, T: 17.09.2014,2014/1853 E,2014/13693 K sayılı ilamı)Taraflar arasında imzalanan 20.09.2010 tarihli bayilik sözleşmesi ile birlikte aynı tarihte imzalanan ve bayilik sözleşmesinin ayrılmaz parçası olduğu kabul edilen Bayilik Protokolünün “Amaç ve konu” başlıklı 2. maddesinin son bendinde ”…Her türlü hakları ve talep hakları saklı kamak üzere sona erdirilmiştir.’ hükmü yer aldığı görülmekte somut olayda davacının protokole bu şekilde koymuş olduğu kaydın, az yukarıda bahsi geçen ihtirazi kayıt olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Çünkü itirazı kayıtların, ilgili dönemlerin sonunda konulması gerekir.Sonuç olarak; ana davadaki talep, alım taahhüdüne uyulmaması nedeniyle ceza koşulu alacağına ilişkin olup sözleşmenin fesih edildiği yıl öncesindeki yıllara ilişkin davacının hakkını saklı tutmadan ticari ilişkiye devam etmesi nedeniyle, önceki yıllara ilişkin ceza koşulu alacağından vazgeçtiğinin kabul edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, davalının bayilik sözleşmesini feshettiği yıla ilişkin dönemin henüz tamamlanmadığı anlaşılmakla, haklı sebeple sözleşme sona erdiğinden, bahsi geçen bu son dönem için de davacı tarafından ceza koşulu talep edilmesi hukuken mümkün değildir. İstinafa sadece davacı taraf gelmekle, birleşen dosya açısından ipoteğin terkin koşulu gerçekleşmiş olmakla davacının davalıya az yukarıda bahsi geçtiği üzere 85.000,00 TL ödemesi gerektiğinden, bu tutarı davalının davacıya geri iade edeceğine dair bir hüküm bulunmaması nedeniyle, davacının davalıya bu miktarı borçlu durumda bulunduğu dikkate alındığında, birleşen itirazın iptali davasına konu alacaktan daha fazla davalının alacağının bulunduğu anlaşılmakla, birleşen davanın reddine karar verilmiş olması sonucu itibariyle isabetlidir. Ancak karar gerekçesi yukarıdaki şekilde resen düzeltilmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, davacı vekilinin istinaf başvuru sebepleri yerinde olmamakla birlikte, ilk derece mahkemesinin karar gerekçesinin yukarıda açıklandığı şekilde resen düzeltilmesi gerektiğinden, HMK’nın 33, 355 ve 353/1.b.2. maddeleri uyarınca, istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinin düzeltilerek esas hakkında yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;Davacı vekilinin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemekle birlikte, İlk Derece Mahkemesinin hukuki gerekçesinde kısmen hata yapıldığı ve bunun resen düzeltilmesi gerektiği anlaşılmakla, HMK’nın 33, 355 ve 353/1.b.2. maddeleri uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının, gerekçesi yukarıdaki şekilde düzeltilmek üzere kaldırılarak, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda;1-Birleşen İstanbul 25.ATM’nin 2012/283 esas sayılı dosyasında, davanın reddine , Davalının kötü niyet tazminatının yasal koşullar oluşmadığından reddine,Peşin yatırılan 360,10 TL harçtan 31,40 TL red harcının mahsubuna artan 328,7 TL harcın yatıran davacıya iadesine,Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT gereğince 4.429,71 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine, davacı tarafından ayıplan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yapılan 150,00 Tl yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,2-Asıl davanın kısmen kabulu ile, 20/09/2010-01/02/2012 aralığı için 1.770,83 USD cezai şart alacağının 3095 sayılı yasanın4/a maddesi gereğince fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden TL karşılığının dava tarihinden itibaren bankalarca uygulanan en yüksek ticari avans faizi ile davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya dair istemin reddine Peşin yatırılan 360,10 TL harcın mahsubuna eksik 108,9 TL karar harcının davalıdan alınıp hazineye gelir kaydına ,Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT nun gereğince 1.980,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,Reddedilen kısım üzerinden davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT nun gereğince hesaplanan 8.130,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,Davacı tarafından yapılan 9.151,10 TL yargılama giderinden kabul oranına göre 805,28 TL nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, artan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,3-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden;a)Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; kararımızın niteliğine göre, davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,b)Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin kendi üzerlerinde bırakılmasına, c)İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından, istinaf aşaması için avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 10.06.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve davacı yönünden temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.