Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1055 E. 2019/806 K. 30.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1055
KARAR NO : 2019/806
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/02/2019 tarihli ara karar
NUMARASI : 2019/77
DAVANIN KONUSU: Tespit
Taraflar arasında görülen tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında tedbir talebinin reddine ilişkin verilen ara karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; karşı taraflarca tüzel kişilik kavramına sığınılarak müvekkiline zarar verme amacı güdüldüğünü, davalı şirketler ve davalı gerçek şahıslar arasındaki tüzel kişilik perdesinin aralanarak biçimsel anlamda farklı olarak gözüken şirketler ve şahısların tamamının borçtan sorumlu olduğunun tespiti ile İstanbul …. İcra müdürlüğünün … Esas Sayılı dosya borcundan tüm davalıların sorumlu tutulmasını ve davalı şirketlerin ve gerçek kişilerin mal varlığına yargılama sonuna kadar ihtiyati haciz konulmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesinin 20/02/2019 tarihli ara kararında; ” Davanın başında ve davacı yanın sunduğu delillere göre şu aşamada bu organik bağın kuvvetle muhtemel göründüğüne dair yaklaşık ispata yarar kanıt bulunmadığından ve davacının davasının ispat koşulu ile davalı yanın sorumluluğuna gidilebilecek olduğundan, yargılamanın da yapılmamış olması nedeniyle ihtiyati haciz talebinin reddine ” karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Her üç şirketin de ortaklık yapısı ve faaliyet konuları aynı olup salt bu belgelerden dahi aralarında organik bağın tespit edilebileceğini, nitekim davalılardan … şirketine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile hacze gidildiğini, haciz tutanağında da görüleceği üzere Adem Kantar adında bir şahıs şirketin Ankara’da faal olduğunun beyan edildiğini,Davalı/borçlu …LTD. ŞTİ.’nin hakim ortağı ve yetkilisi …. Ankara da … ve … adında başkaca bir şirket üzerinden faaliyetine devam ettiğinin tespit edildiğini,Tespit edilen adres olan … Cad. No: … Çankaya/ANKARA adresine Ankara …. İcra Müdürlüğünün … Tal dosyası ile hacze gidildiğini, adreste davalı/borçlu …LTD. ŞTİ.’nin hakim ortağı ve yetkilisi …. hazır olduğunu, Talimat dosyası kapsamında 14.08.2018 tarihinde yapılan haciz esnasında her üç şirketin hakim ortağı …, “… arasında ticari alışveriş olduğunu, … ait markadır. ” demek sureti ile beyanlarını desteklemiş her üç şirketin organik bağı olduğunun ikrar edildiğini,Bunun yanı sıra hakim ortak Çoşkun Kaplan istihkak iddiasında bulunduğunu ve İstanbul 1. İcra Hukuk Mahkemesi 2018/871 E. 2018/829 K. Sayılı ilamı ile takibin devamına karar verildiğini, …, davalı/borçlular …’nin, …’nin …’nin yetkilisi ve ortağı olduğunu, diğer davalıların da belli oranlarda bu şirketlerde pay sahibi olduklarını,Mersis kayıtlarında davalı/borçlu …nin Ankara Şubesi olarak da diğer davalı şirketlerin faaliyet ve merkez adresi olan … Cad. No: 85 Çankaya/ANKARA- adresi olarak görüldüğünü,Davalı …Sanayi Limited Şirketi’nin İstanbul Showroom adresi borçlu şirketin ticaret sicil adresi olan …Sokak No : … Osmanbey/İstanbul adresi olduğunu, buna göre davalı/borçlu …’nin ticari faaliyetlerini diğer davalılar ve davalı şahıslar üzerinden yürüttüğü ve yanlar arasındaki organik bağın açıkça görüldüğünü, davalı şirketlerin ticaret sicile beyan ettikleri iş yeri faaliyet konularından da aynı olduğunu,Yaklaşık ispat kuralı çerçevesinde iddialarının ispatlanmış olmak ile ilk derece mahkemesi tarafından ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararının usul ve yasalara aykırı olduğunu, nitekim müvekkili işçi olmak ile davalı şirket ortakları işçi alacağı ödememek için … Şirketinin içini boşalttıklarını ve faaliyetlerini aynı faaliyet kolunda başka şirketler üzerinden yürüttüklerini,Açıklanan bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE Dava, davalı şirketler ve davalı gerçek şahıslar arasındaki tüzel kişilik perdesinin aralanarak biçimsel anlamda farklı olarak gözüken şirketler ve şahısların tamamının borçtan sorumlu olduğunun tespiti davasında talep edilen ihtiyati haciz istemine ilişkindir.İlk derece mahkemeseince ihtiyati haciz talebi reddedilmiş, bu ara kararına karşı davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Tüzel kişiliklerde mal ayrılığı ilkesi geçerli olup, tüzel kişinin malvarlığı onun ortaklarının ve onun yönetiminde bulunan organları oluşturan kişilerin ve kardeş ortaklıkların malvarlığından bağımsız ve ayrıdır. Eğer kişilik ve mal varlığı ayrılığı ilkesi uygulanmıyorsa yani malvarlıkları birbirine karışmışsa ve bu durumdan kişiler kişiler zarar görüyorsa, art niyetle ve hesabi davranışlarla sırf sorumluluktan kurtulmak amacıyla tüzel kişilik perdesi ardına sığınılmış ise bu durumda TMK’nin 2. maddesi gereği şahıs ve mal ayrılığı ilkesi istisnaen uygulanmamaktadır. Somut olayda davacı, alacağını alamadığını ve borçlu şirket ile borçlu gerçek kişilerin malvarlıklarının birbirine karıştığı da iddia edildiğine göre, davalı şirkete ait ticari defterlerin de incelenmesi suretiyle davalıların malvarlıklarının karışıp karışmadığı, tüzel kişiliğin perdesinin kaldırılması koşullarının bulunup bulunmadığı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektirmektedir. İhtiyati tedbir kararı verilmesi için, HMK’nın 390.maddesi uyarınca, davacının iddialarının yaklaşık olarak ispat edilmiş olması gerekir. Kanun koyucu, tam ispat değil, yaklaşık ispatı yeterli görmüştür. Ancak, yaklaşık ispatın yeterli görülmesi, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmeyecektir. Sade iddia ve beyan yaklaşık ispat için yeterli olmayacak, ileri sürülen iddiaların doğru kabul edilebilmesi için ispat yükü üzerine düşen tarafın hâkime, o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul ettirecek nitelikte ispat vasıtalarını sunmuş olması gerekir (Adem Albayrak, İhtiyati Tedbir, Ankara 2017, s.23).Somut olayda, dosyanın mevcut aşaması itibariyle, davacı davanın esası yönünden haklılığı ispata muhtaç durumdadır. Perdenin aralanmasının koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda yaklaşık kanaat uyandıracak deliller henüz mevcut değildir. Davanın ilerleyen aşamalarında toplanacak delillere göre, mahkemeden her zaman tedbir talep edilmesi mümkündür. İstinafa konu ara karar tarihi itibariyle, HMK’nın 390. maddesi uyarınca, yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden, istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 30/05/2019