Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1045 E. 2021/925 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1045
KARAR NO : 2021/925
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/11/2018
NUMARASI: 2018/346 Esas – 2018/1083 Karar
DAVA: Menfi Tespit
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … isimli işyerinin sahibi olduğunu, davalı taraf ile senelerdir ticari faaliyet içinde olduklarını, müvekkilinin genel piyasa daralmasından sadır ödeme güçlüğüne düşmesi nedeniyle, kendisine davalı tarafından icra tehdidi ile bir takım senetlerin imzalatıldığını, gerçekte imza altına alınan tutarlara konu bir borç söz konusu olmadığını, işbu durumun her iki tarafın defterleri üzerinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkacağını, davalı taraf İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosya üzerinden icra işlemi başlattığını ve haciz uygulaması yapıldığını, davalının müvekkilinin zor durumda olmasından istifade ile imzalattırdığı senetleri icraya koyarak hakkını kötüye kullandığını, tarafların ticari defterlerinin incelenmesi halinde icra kapak hesabının çok daha altında bir borcun söz konusu olduğunun tespit edileceğini belirterek, kötü niyetle açılan takibin durdurulmasına ve iptaline, müvekkilinin icra takibine konulan senetler ve dosya kapak hesabı tutarında borcu olmadığının tespitine, davalının %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama masrafları ve ücreti vekaletin de davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkili ile davacı arasındaki ticari alışveriş sonucunda davacı tarafından mevcut borç için senetler verildiğini ve zamanında ödeme yapılmadığı için haklarında İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, takibe karşı itirazda bulunulmadığını ve takibin kesinleştiğini, davacının zorla senetlerin imzalatıldığı ve gerçek tutarla senetteki tutarların uyuşmadığı beyanının asılsız olduğunu, davacı tarafından senetler karşılığında 24/08/2017 tarihinden 24/02/2018 tarihine kadar aylık düzenli olarak ödemeler yapıldığını, bu tarihler arasında ödeme yapılırken herhangi bir zorlama söz konusu değil iken böyle bir davanın açılmış olmasının tamamen kötü niyetli ve borçtan kaçmaya yönelik olduğunu, kaldı ki davacı şirkete 24/07/2018 tarihinde hacze gidildiğini ve işlem yapıldığını, haciz esnasında davacının talebi üzerine taahhüt alındığını ve işlem yapılmadan zaman verildiğini, buna rağmen davacının dava açarak borcunu ödememesinin zaman kazanmaktan başka bir şey olmadığını, ayrıca çıkılan bu hacizde … haciz mahallinde olmasına rağmen istihkak iddiasında bulunduğunu ve işyerinin kendisine ait olmadığını oğlu …’a ait olduğunu iddia ettiğini beyan eden davacının dava dilekçesinde …’ın … isimli işyerinin sahibi olduğu şeklinde beyanda bulunarak söz konusu istihkak iddiasının gerçek olmadığını ve işyerinin asıl sahibinin … olduğunu ikrar ettiğini belirterek, açıklanan nedenlerle fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla, haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacının dava dilekçesindeki beyanları ile davalı tarafın cevap dilekçesi birlikte değerlendirildiğinde takibe konu alacağın taraflar arasındaki cari hesaba dayalı ve davalının davacıya mal satışından kaynaklandığı hususunun tarafların kabulünde olduğu görülmektedir.Mali müşavir bilirkişi …’dan alınan 03/08/2018 tarihli bilirkişi raporu ile, davalının incelenen 2013-2014 yılları defter ve belgeleri itibariyle muhasebe kayıtlarının tekdüze muhasebe ilkelerine göre tutulduğu, davacı ile davalının ticari ilişkisinin 2012-2013 yılları arası … arasında 2013 yılından itibaren ise … ile … arasında devam ettiği, 17/02/2015 tarihinden itibaren ise … ile … arasında devam ettiği, bu kapsamda süre gelen ticaretten kaynaklanan alacağın hesaplar arası virman yapılmak suretiyle kapatılarak davalıya devredildiği, 2013-2014 yılları itibariyle davalının davacıdan 78.381,68 TL bakiye ve 8.512,25 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 86.893,93 TL alacağı bulunduğu ve ancak icra takibine konu alacağa mahsuben davacıdan 97.150,00 TL tahsilat yapıldığı, fazla tahsilat nedeniyle davacının davalıdan 10.256,00 TL alacaklı bulunduğu tespit edilmiştir.Dosya kapsamı itibariyle düzenlenen bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli ve denetime açık olduğundan davanın kabulü ile davacının İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyasına konu 108.000,00 TL asıl alacak ve 16.624,62 TL işlemiş faiz bakımından borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline, davalının takip yaparken kötü niyetli olduğu ispat edilemediğinden tazminat talebinin reddine…” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle;Müvekkili ile davacı arasındaki ticari alışveriş sonucunda davacı tarafından mevcut borç için senetler verildiğini, zamanında ödeme yapılmadığı için haklarında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … dosyasından icra takibi başlatıldığını, takibe karşı bir itirazda bulunulmadığını ve kesinleştiğini, İcra takibine karşılık davacı söz konusu davayı açtığını ve ödeme güçlüğü çektiği bir dönemde müvekkili tarafından zorla senetler imzalatıldığı, gerçek tutarla senetteki tutarların uyuşmadığını iddia ettiğini, davacı tarafından senetler karşılığında 24.08.2017 tarihinden 24.02.2018 tarihine kadar aylık düzenli olarak ödemeler yapıldığını, bu tarihler arasında ödeme yapılırken herhangi bir zorlama söz konusu değil iken böyle bir davanın açılmış olması tamamen kötü niyetli ve borçtan kaçmaya yönelik olduğunu, kaldı ki davacı şirkete 24.07.2018 tarihinde hacze gidildiğini ve işlem yapıldığını, hacze gidilmesi üzerine davacı tarafın talebi üzerine taahhüt alındığını ve işlem yapılmadan zaman verildiğini, buna rağmen davacı borçlunun dava açarak borcunu ödememesi zaman kazanmaktan başka bir şey olmadığını, Kambiyo taahhütleri asıl borç ilişkisine bağlı tutulmadığını, kambiyo taahhütlerinin sebebini teşkil eden temel borç ilişkisinin farklılıklar gösterebileceğini, bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2003/19-781 Esas 2003/768 Karar ve 17.12.2003 Tarihli kararının ekli olduğunu,Davacı …’a ait borçtan dolayı İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından takip yapılmış ve kesinleşen bu takip sonucunda 19/04/2017 tarihinde …’ya hacze çıkıldığını, çıkılan bu hacizde … haciz mahallinde olmasına rağmen istihkak iddiasında bulunduğunu ve işyerinin kendisine ait olmadığını oğlu …’a ait olduğunu iddia ettiğini, haciz sırasında bu iddiada bulunan borçlu vekilinin açmış olduğu dava dilekçesinin 1.maddesinde; müvekkili …’ın …nın sahibi olduğunu beyan ettiğini, çelişkili ifadelerde bulunan ve borcu ödememek adına zaman kazanmaya çalışan borçlunun açmış olduğu davanın reddi gerektiğini, Bütün bu hususlar dosyada ısrarla belirtilmesine rağmen yerel mahkeme tarafından eksik yapılan inceleme sonucunda takibin iptaline karar verildiğini, eksik yapılan bu incelemenin tamamen hukuka aykırı olduğundan dolayı bozulması gerektiğini, Yukarıda bahsedilen hususların tespiti açısından bilirkişi yoluna başvurulduğunu ve ve dosyanın bilirkişiye gönderildiğini, raporun genel olarak incelendiğinde karışık ve anlaşılmaz olduğunu,Yargıtay 20.Hukuk Dairesi’nin 2006/14573 Esas, 2006/14000 Karar ve 03.03.2005 Karar tarihli emsal kararının ekli olduğunu, mahkeme tarafından istenilen bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olması sonucunda itirazda bulunup ek rapor alınmasını talep etmelerine rağmen dosyanın karara bağlandığını, eksik yapılan bir rapor üzerinden karar verilmesi üzerine müvekkilinin zarara uğradığını,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 72.maddesi uyarınca, bonoya dayalı olarak başlatılan takip nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Takip dosyasına konu bonoların davacı imzası ile davalıya verildiği ve veriliş sebebi olarak “malen” kaydını içerdiği anlaşılmaktadır. Davalı yanca 23.06.2016 tarihinde 15 adet bonoya dayalı olarak davacı aleyhine kambiyo senedine dayalı olarak icra takibi başlatıldığı ve takibin kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafından ise 18.04.2018 tarihli olarak eldeki menfi tespit davası açılmıştır. Takip konusu bonolar sebepten mücerret olup, bonolarda teminat kaydı bulunmadığı da gözetildiğinde, bonolardaki malen kaydına ilişkin karineye hasren, ispat yükü davacı yandadır. Bonolardan ötürü borçlu olunmadığının yazılı belge ile kanıtlanması gerekir. Buna göre taraf ticari kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucu alınan ve taraflar arasındaki tüm ticari ilişki döneminde davalıya yapılan ödeme tutarları dikkate alınarak düzenlendiği anlaşılan bilirkişi raporuna göre sonuca gidilmiş olması isabetsiz olmuştur. Dava İİK’nın 72. maddesi uyarınca açılan menfi tespit istemine ilişkindir. Menfi tespit davalarında tarafların haklılık durumu dava tarihi esas alınarak belirlenir. Mahkemece öncelikle İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibi ile ilgili olarak davacı tarafından varsa bonoların tanzim tarihlerinden sonra ve bu bonolar için yapılan ödemeler dikkate alınarak ve ödemenin yapıldığı son tarih itibariyle icra takip dosyasının, konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla kapak hesabı yaptırılarak asıl alacak, ferileri ve icra takip dosya giderleri dikkate alınarak, TBK’nın 100. maddesi uyarınca ödemelerin önce faiz ve ferilere mahsup edilmek suretiyle dava tarihinde davacının bakiye borcu bulunup bulunmadığı belirlenerek sonuca gidilip hüküm kurulması gerekir.Bu açıklamalar ışığında, uyuşmazlığı çözmekte yetersiz bilirkişi raporu ile verilen hüküm isabetli olmayıp, ilk derece mahkemesinin delilleri değerlendirdiğinden de söz edilemez. İlk derece mahkemesince yukarıdaki açıklamalar ışığında deliller yeniden incelenip değerlendirilerek bir karar verilmelidir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 01.07.2021