Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1043 E. 2021/571 K. 29.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1043
KARAR NO: 2021/571
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1.Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 27/11/2018
NUMARASI: 2017/980 Esas – 2018/1221 Karar
DAVA: Ayıplı Satış Nedeniyle Bedel Tazmini
Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen kararın, davacı vekili ile davalılar vekilince katılma yoluyla istinaf edilmesi üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin dava konusu aracı 18.08.2014 tarihinde davalılardan … A.Ş.’den satın almış olduğunu, aracın dört yıl garanti kapsamında olduğunu ve dava tarihi itibarı ile halen devem etmekte olduğunu, müvekkilinin aracı satın aldıktan sonra bir takım gizli ayıpların ortaya çıktığını, bu ayıpların; “aracın 3. viteste takılı kalması, sürekli motor ve şanzıman uyarı işaretleri vermesi, vites değişirken aracın titremesi vc savrulması” şeklinde olduğunu, şikayetlere ilişkin olarak ayıbın giderilmesi için aracı davalılardan …’e 09.11.2016, 03.04.2017, 24.05.2017, 08.06.2017 tarihlerinde götürdüklerini, birçok parçanın değişmiş olmasına rağmen ayıpların giderilememiş olduğunu, müteakiben davalılara Beyoğlu … Noterliği kanalı ile aracın onarılması talepli … yevmiye numaralı ve 09.06.2017 tarihli ihtarnameyi yollamış olduklarını, davalılardan … tarafından 12.06.2017 tarihinde ayıbın reddedildiğini, araç üzerinde inceleme yapıldığını ve var olan sorunun kullanım kaynaklı olduğunun belirtildiğini, davalılardan …’nun ise ihtara hiçbir cevap vermemiş olduğunu belirterek, davacının araçtan menfaat sağlayamamış olduğunu, aracın durumunun sürücünün canını tehlikeye attığını, gerek gizli ayıplar gerek sözleşme gereği gerekse de yasalar gereği davacının bedel isteme hakkının doğduğunu belirterek; aracın satış bedeli olan 84.500,00 TL’nin, aracın satış tarihi olan 18.08.2014 tarihinden itibaren işleyecek faiz ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderlerinin davalılara tahmiline karar verilmesini istemiştir.Davalılar vekili savunmasında özetle: davanın zamanaşımına uğramış olduğunu ve ayıp ihbarının zamanında yapılmadığını, ayrıca dava konusu aracın ticari araç olması ve satım sözleşmesinin ticari satıma dayanıyor olması hasebi ile aracın tabi olduğu hukuk ve garanti şartları nedeni ile müvekkili şirketlerden …’ya husumet yöneltilcmeyeceğini, araç üzerinde teknik bir ekip tarafından inceleme yapıldığını, tespit edilen tüm arızaların giderilmesinsen sonra aracın teslime hazır hale getirildiğini, araçta çözümlenmemiş hiç bir sorun bulunmadığını, bedel iade talebinin kabulünün hukuken mümkün olamadığını, onarımının sağlanmış ve kullanıma engel teşkil etmeyen aracın bedel iadesi ya da misli ile değişiminin söz konusu olamayacağını, aracın tramer kayıtlarından herhangi bir kazasının olup olmadığının da araştırılmasını, zira dava davacı lehine sonuçlanırsa araçta meydana gelmiş olma ihtimali söz konusu olan değer kaybının da bu bahisle bilinmesi gerektiğini belirtmiş, saymış oldukları bu ve sair hukuki sebeplerden dolayı davanın reddine, yargılama giderlerinin davacıya tahmiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesinin, istinafa konu 27/11/2018 tarihli, 2017/980 Esas – 2018/1221 Karar sayılı ilamıyla; “… Mahkememizce tarafların göstermiş olduğu deliller toplanmış, akabinde otomotiv konusunda uzman makine mühendisi bilirkişiden rapor aldırılmıştır. Dosyaya sunulan 24/07/2018 tarihli bilirkişi raporu ve toplanan tüm deliller ile; davaya konu aracın davacı tarafından 18/08/2014 tarih ve … numaralı fatura ile 84.500,00 TL bedelle davalı … firmasından satın alındığı, aracın 13/12/2014 tarihinde yetkili servise giderek 15.000 km bakımının yapıldığı, aracın bagaj kilidinde sorun bildirilmesi nedeniyle kilidin değiştirilerek sorunun giderildiği; sonraki tarihlerde aracın periyodik bakımlarının yapıldığı; 09/11/2016 tarihinde motor arıza lambası şikayeti ve şanzıman valf gövdesi değiştirilme işleminin bulunduğu; 24/05/2017 tarihinde motor ve şanzıman ikazı, 3.viteste takılma sorunları ve onarım işlemleri, yazılım güncelleme işlemi yapıldığı; 08/06/2017 tarihinde motor ve şanzıman ikazı, vitesin (S) konumuna geçmeme şikayeti, onarım işlemleri yapıldığı; 11/07/2017 tarihinde motor ve şanzıman ikazı, vitesin (S) konumuna geçmeme şikayeti, onarım işlemleri yapıldığı görülmüştür. Son olarak 11/07/2017 tarihinde davacının yetkili servise müracaatı üzerine servis tarafından davaya konu sorunun garanti kapsamında bedelsiz olarak onarıldığı anlaşılmaktadır. Davaya konu şanzıman sorununun parça değişimi ve onarım işlemlerinin aracın garanti kapsamında olmasından dolayı bedelsiz olarak gerçekleştirildiği sabittir. Son arıza gideriminden önce araçta mevcut olduğu anlaşılan şanzıman arızasının sürücü hatası kaynaklı olmayıp, üretim hatası kaynaklı olduğu, gerekli parça değişimi ile sorunun giderildiği, mahkememizce keşif ve bilirkişi incelemesi yapıldığı tarihte araçta şanzıman ve vites takılma sorununun olmadığı anlaşılmış, bu nedenle artık araçta var olan bir ayıptan söz edilemeyeceğinden…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş; davalılar vekilince de katılma yoluyla istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 18.08.2014 tarihinde 84.500,00TL’ye … tarafından yetkilendirilen … A.Ş.’den … model ( … plakalı) araç satın aldığını, ancak iş bu dava konusu aracın kullanım süresince, henüz dört yıllık garanti süresi dahi bitmemişken gizli ayıplar çıktığını, bu ayıpların dosya kapsamında sunulan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere üretim hatasından kaynaklanan ayıp ve hatalar olduğunu, Araçtaki iş bu ayıpların giderilmesi için müvekkili tarafından, davalılardan … yetkili servisine defalarca kez başvurulduğunu, ancak aracın bir çok parçasının değişmesine rağmen ayıpların bir türlü giderilemediğini, müvekkilinin 09.11.2016 tarihinde servise yaptığı başvuru neticesinde, şanzıman valf gövdesi değişim işlemi yapıldığını, 03.04.2017 tarihinde servise yaptığı başvuru neticesinde, sanzıman valf gövdesi değişim işlemi yapıldığını, 24.05.2017 tarihinde servise yaptığı başvuru neticesinde yazılım güncellemesi işlemi yapıldığını, 08.06.2017 tarihinde servise yaptığı başvuru neticesinde onarım işlemleri yapıldığını, 11.07.2017 tarihinde servise yaptığı başvuru neticesinde EGR’si değiştiğini, buna rağmen dava konusu araçtaki ayıbın bir türlü giderilememiş olması ve ayıbın üretici hatasından kaynaklanması nedeniyle müvekkili tarafından, davalılara Beyoğlu … Noterliğinin 09.06.2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesiyle durum bildirilip, ayıbın giderilmesi talep edildiğini, Davalılardan …’in 12.06.2017 tarihli cevabi ihtarnamesinde ayıbın varlığını reddettiğini ve 17 Aracın üzerinde halen inceleme yapıldığını, ayrıca araçtaki arızaların olağan kullanımdan kaynaklandığının belirtildiğini, ancak hiçbir araçta sürekli motor arıza lambası yanma hatası, viteste takılı kalma, titreme savrulma ve sair hatalar olağan kullanımdan kaynaklanabilecek arızalar olmadığını, iş bu hususun mahkeme nezdine sunulan bilirkişi raporunda da belirtildiğini, Ayıplar nedeniyle aracın kullanamaz hale geldiğini ve araçtan beklediği faydayı sağlayamadığını, ayrıca bu durumun sürücünün canını tehlikeye attığını, Makine mühendisi bilirkişinin raporunda belirttiği üzere, mevcut valf gövdesi değişiminin sürücü hatası olmayıp araçla ilgili bir üretim hatası olarak kendini gösterdiğini, sonraki arızalarda ek olarak vites takılma sorunun da yaşanmış olduğunu ve çözüm olarak EGR’nin değiştiğinin görüldüğünü, aynı raporun sonuç kısmında ise yaşanmış bu sorunların kullanıcı hatası olmadığı, yazılım şanzıman valfı ve egr egzoz gazı geri çevrim sistemi ile alakalı, yani üretim hatası olduğunun tespit edildiğini, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2008/6937 E„ 2008/13579K. ve 17.11.2008 tarihli, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2011/3355E.. 2011/6924K. ve 28.04.2011 tarihli kararı ve yine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2017/5019 E., 2018/2585 K. ve 28.02.2018 tarihli kararının ekli ve emsal nitelikte olduğunu, Dava konusu aracın, dört yıllık garanti kapsamında iken, bir yıl içerisinde aynı şanzıman arızasını iki kez tekrarlaması ve buna ek olarak farklı arızaların birer ay ara ile dörtten fazla meydana gelmesi, bu hususun bilirkişi raporunda da tespit edilmiş olması ve bu arızaların üretim hatasından kaynaklanması ile ayrıca maldan yararlanamamayı sürekli kılması nedeniyle, ilgili mevzuat uyarınca müvekkilinin aracın bedelini talep hakkının bulunduğunun sabit olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalılar vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; Her ne kadar, İlk derece Mahkemesi tarafından davanın reddine karar verilerek müvekkili şirketler lehine hüküm kurulmuş ise de karar gerekçesinde “gizli ayıp tespiti” ile hüküm kurulduğunu, oysa dava konusu araçta üretimden kaynaklanan herhangi bir ayıp bulunmadığını, davacının iddia ettiği sorunların hiçbirisinin üretimden kaynaklanmadığını, üretici firma … yetkililerince de yapılmış teknik incelemelere göre, dava konusu aracın üretim bandından sağlam bir şekilde çıktığını, ayıptan ari olarak davacıya satın ve teslim edildiğini, iddia konusu arızaların satımdan önceki bir nedene dayanmadığını, aksi yöndeki tüm iddialara itiraz ettiklerini, araçta herhangi bir sorun tespit edilmemişken, aracın servis kayıtlarına bakılarak gizli ayıp nitelendirilmesi yapılması ve bu doğrultuda müvekkili şirketlerin sorumluluğuna gidilmesi hukuka uygun olmadığını, Davacının şikayetleri doğrultusunda serviste kayıt açılmakta ve bu çerçevede inceleme yapılmakta olduğunu, davacının şikayetinin teyit edilmesi halinde ise onarım işlemi gerçekleştirildiğini, somut olayda, araçta meydana geldiği iddia edilen şikayetlerine ilişkin kontroller yapılmış ancak keşifte tespitlere benzer şekilde test esnasında araçta herhangi bir sorun tespit edilmediğini, garanti yükümlülükleri çerçevesinde davacıya teknik anlamda destek sağlanmaya çalışıldığını, ancak incelemeler sırasında araçta bahsi geçen şikayetlere rastlanılamadığını, Bu itibarla, teknik olarak elde edilen bir veri olmaksızın sadece davacı beyanlarına dayanılarak araçta gizli ayıp tespiti yapılamayacağını, yukarıda da izah edildiği gibi, şikayetlerin teyidine ilişkin serviste açılan kayıtlar araçta arıza bulunduğuna delalet etmeyeceğini, Bilirkişilerin çeşitli yol ve hız koşullarında aracı test ettiğini, ancak müvekkili şirket servislerindeki tespitlerle benzerlik oluşturacak şekilde araçta sorun tespit edilmediğini, sonrasında arızanın tekrarlanmayacağına yönünde kanaat oluşmadığı açıklamasında bulunulmasının çelişkili olup, raporun hükme esas teşkil etmesi hukukun ilkelerine aykırı olduğunu, Müvekkil şirketin yetkili servislerinde yapılan test sürüşleri ve davacının şikayetine istinaden yapılan kontroller neticesinde bilirkişilerin tespiti gibi herhangi araçta herhangi bir arıza tespiti yapılmamış olup, araçta üretimden kaynaklı bir ayıp bulunmadığının ortaya konulduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin karar gerekçisinin hatalı olduğunu belirterek, gerekçenin düzeltilerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalılardan satın alınan aracın gizli ayıplı olduğu iddiasına dayalı olarak, TBK’nın 227/1 maddesi uyarınca satımın feshi ve satım bedelinin iadesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, her iki taraf vekillerince, yasal süreler içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacının davalıdan satın aldığı araçta garanti süresi içinde meydana gelen şanzıman ve vites takılma sorunları bakımından, davacının onarım hakkını kullandığı ve arızaların garanti kapsamında bedelsiz olarak giderildiği, bilirkişi inceleme tarihinde de aracın sorunsuz olup, davacı beyanıyla da uzun süredir sorunsuz şekilde kullanıldığının anlaşılması karşısında, mahkemenin davanın reddi yönündeki kararı isabetli olup, aksi yöndeki davacı vekili istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir (Yargıtay 19 HD 2015/16380 E 2016/9129 K 3.05.2016 T.). İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda, araçta yaşanan sorunların kullanıcı hatasından kaynaklı olmayıp, yazılım, şanzıman valfi ve EGR ile alakalı üretim hatasından kaynaklı olup, bunların gizli ayıp teşkil edeceği anlaşılmakla, davalı vekilin karar gerekçesine yönelik istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir. İlk derece mahkemesinin, taraf delilleri ile alınan bilirkişi raporu içeriğindeki tespitlere göre kuruduğu hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi, kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinini istinaf başvurusunun ve davalılar vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin istinaf karar harçlarının Hazineye irad kaydına; bakiye 14,90 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 4-Davalı tarafından yatırılan başvuru ve istinaf peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 14,90 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 5-Taraflarca yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 6-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 7-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 3531.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 29.04.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.