Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1014
KARAR NO : 2021/646
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2018/287 Esas – 2018/1410 Karar
TARİHİ: 25/12/2018
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen kararın, davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı ….Ltd. Şti. ile müvekkil banka arasında 30.05.2013 tarihinde Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığını ve sözleşmenin ayrılmaz parçası olan Genel Kredi Sözleşmesi Nakdi Kredi özel Şartları Borçlu Cari hesap, Kredili Ticari Mevduat Hesabı ve Kredi kullanım beyanı ve şirket kredi kartı Üyelik Sözleşmesine istinaden … no.lu kredili ticari mevduat hesabı, … no.lu şirket kredi kartları kullandırıldığını, davalı …’un Genel Kredi sözleşmesini dava dışı şirketin ortağı olduğu dönemde müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, dava dışı takip borçlusu ….Ltd Şti.’nin sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirmemesi nedeniyle müvekkili Bankaca tespit edilen adresine Edirne …. Noterliğinin 8.11.2017 tarih ve … nolu ihtarnamesinin keşide edilerek hesapların kat edildiğini ve hesabın muaccel kılındığını, borç ödenmeyince dava dışı şirket ile … ve … hakkında İstanbul ….İcra Müdürlüğünün … Esas Sayılı dosyasında takibe geçildiğini, davalı borçlunun itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek; davalının icra dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, yargılama giderlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; adresinin Keşan-Edirne olduğunu, iddia edilen bir alacak var ise öncelikle takibin Keşan İcra dairesinde başlatılması gerektiğini, yetki itirazına rağmen icra takibi ve dosyanın halen yetkisiz olarak devam ettiğini, … Ltd. Şti. ile herhangi bir bağı kalmadığını, Edirne ….Noterliğinin 6.11.2014 tarih ve … yevmiye numaralı sözleşmesiyle ile paylarını … devir ettiğini, şirkette ortaklığının kalmadığını, bu hususta ibralaşıldığını, banka nezdinde kefil sıfatı ile imzalamış olduğu sözleşmedeki sorumluluğunun ve kefaletinin geçerliğinin kalmadığını, paylarını devirden sonra kredi kullanımı söz konusu olduğundan borcu kesinlikle kabul etmediğini belirterek; açıklanan nedenlerle davanın reddine ve%20 oranında hesaplanacak kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava dışı Şirket ile davacı Banka arasında 24.05.2013 tarihinde davalının Müşterek Borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığı 50.000,00 TL tutarlı Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığı, Davalının 05.11.2014 tarihinde dava dışı şirketin Ortaklığından hisse devri ile ayrıldığı, ancak davalının söz konusu şirketten ayrıldığında ve bu tarihteki kredi tutarı ile sorumlu olduğuna ilişkin davacı bankaya herhangi bir ihtar ve yazı göndermediği, Davalı ayrıldıktan sonra Davacı Banka ile dava dışı Şirket arasında yeni hissedarlar ile 10.11.2016 tarihinde 100.000 TL, 24.02.2017 tarihinde de 100.000 TL olmak üzere iki ayrı Genel Kredi sözleşmesi imzalandığı, dolayısıyla davalının imzaladığı 30.05.2013 tarihli sözleşmenin göz ardı edildiği, Davacı Banka tarafından davalıya dava dışı şirketten alacakları konusunda herhangi bir Kat İhtarı gönderilmediği, Dava dışı şirket ve ortaklarına Edirne …Noterliğinden 08.11.2016 tarih ve … no.lu kat ihtarının gönderildiği,Davacı Bankanın davalının şirketten ayrıldıktan sonra yeni ortaklarla sözleşmeler düzenlemesi nedeniyle davalının kefaletini düşürmüş olduğu, Davalının ortaklıktan ayrılması ve davacı Banka tarafından dava dışı şirket ile borçları karşılayacak tutarda 24.05.2016 ve 24.02.2017 tarihlerinde 100.000 TL.lık yeni Genel Kredi Sözleşmeleri düzenlemesi ve ortakların bu sözleşmeleri müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzalamaları nedeniyle davalının imzaladığı sözleşme iptal edilmemekle birlikte dava dışı şirkete açılan ve açılacak kredilerdeki sorumluluğunun ortadan kalktığı, oluşan banka alacağından dava dışı diğer ortakların sorumlu olduğu, dolayısıyla Davacı Bankanın davalıdan dava dışı şirket alacaklarını talep edemeyeceği…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle:Mahkemenin hükmüne esas aldığı bilirkişi raporunu bankacı bilirkişiye düzenlettiğini, bankacı bilirkişinin de değerlendirmesinde hatalı hukuksal yorumlarda bulunarak mahkemeyi yanılttığını, bu konuda bankacı bilirkişinin raporuna karşı somut gerekçelere dayalı itirazı değerlendirilmediğini ve ek rapor alınması talebinin reddedildiğini, öncelikle mahkemenin ek rapor alınması yönündeki talebi kabul etmeyerek dosyada davanın reddine karar vermesinin usule aykırı olduğunu, Mahkemenin kararında, sonradan imzalanan Genel Kredi Sözleşmelerinin, dava konusu alacakların dayanağı olan Genel Kredi Sözleşmesindeki kefaleti ortadan kaldırdığı belirtmiş ise de bu konuda Mahkemenin, her bir Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredilerin birbirinden farklı ve bağımsız olduğunu göz ardı ederek hata yaptığını, somut olayda müvekkili ile dava dışı şirket arasında imzalanan üç ayrı Genel Kredi Sözleşmesi bulunduğunu, ve bu üç ayrı sözleşmeye istinaden birbirinden bağımsız krediler kullandırıldığını, ekteki belgelerden de görüleceği üzere, dava dışı şirketin, müvekkili bankadan krediler ve kredi katları kullanırken, her bir ürün için ayrı ayrı sözleşme imzalandığını, her bir sözleşme imzalandığında, Banka tarafından yeni kredi açıldığını, bu süre zarfında şirket ortakları sürekli değişmişse de her kefilin, şirket ortağı olduğu dönemde kullandırılan kredilere şahsi kefaleti nedeniyle sorumluluğunun devam ettiğini, çünkü asıl borçlu dava dışı şirketin, Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında kullandığı kredi ve kredi kartı borcunun devam ettiğini, kefil borçtan sorumlu olmak istemiyorsa bu konuda bankaya bildirimde bulunması gerektiğini, bildirimde bulunduğunda da kefalet hemen sona ermeyip, ilgili kredi ödeninceye kadar devam edeceğini, kefil ancak bildirimden sonra kullandırılan kredi varsa bundan sorumlu olamayacağını, davada böyle bir durum da bulunmadığını, Somut olayda, 30.05.2013 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredi kartı ve kredili mevduat hesabının riski devam ettiğini, borcun ödenmediğini, sözleşmeden doğan kefalet sorumluluğu olan davalı borçlunun, kefaletinin Mahkemece düşürülmesinin yasal dayanağı bulunmadığını, kararın hatalı olduğunu ve bu yönüyle de kaldırılması gerektiğini, Bununla birlikte, şirket ortaklarının değişmesinin geçmişte yapılan sözleşmelerdeki eski şirket ortağının şahsi kefaletini ortadan kaldırmayacağını, davalının, 05.11.2014 tarihinde şirket ortaklığından ayrılmasının da bir önemi bulunmadığını, çünkü davalının sözleşmedeki kefaleti şahsi kefalet olup bu bağlamda Yargıtay’ın da konuya ilişkin yerleşik içtihadı bulunduğunu, kefaleti sona erdiren sebeplerin sınırlı olduğunu, bu sebeplerden en önemlisinin alacaklı tarafın onayı olduğunu, somut olayda müvekkili Banka tarafından davalının kefaletinin sona erdiğine ilişkin hiç bir belge, delil bulunmadığını, kaldı ki bu konuda davalının da müvekkil Banka’ya herhangi bir ihtar göndererek kefaletinin sona erdirilmesini talep etmediğini,Bir an için davalının, şirkette ortaklığının sona ermesi nedeniyle kefaletinin de sona erdirilmesini talep ettiği ihtar tebliğ ettiğini düşünülse dahi, bu husus müvekkili Banka’nın kabulüne bağlı olduğunu, müvekkili Bankanın, kefaletin sona erdiğini kabul etmediği takdirde, davalı tek taraflı iradesi ile kefaletini sona erdiremeyeceğini, mahkemenin kararının bu yönüyle de hatalı olup kaldırılması gerektiğini, bununla birlikte, Mahkeme kararında, müvekkili Bankanın davalıya ihtarname keşide etmediğinden bahsedildiğini, müvekkilinin bu konuda ihtarname keşide etme zorunluluğu bulunmadığını, müvekkilinin icra takibi başlatarak, Yukarıda açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı ile dava dışı asıl kredi borçlusu şirket arasında 30.05.2013 tarihinde imzalanan genel kredi sözleşmesine davalının müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imza attığı sabittir. Davalının 05.11.2014 tarihinde hisse devri ile şirket ortaklığından ayrıldığı da ihtilafsızdır. Ancak davalının şirket ortaklığından ayrılmış olması ve ya kural olarak kefilin tek yanlı iradesiyle kefalet sözleşmesinden istifa etmesi mümkün değildir. Diğer yandan bilirkişi rapor içeriğinden 30.05.2013 tarihli kredi sözleşmesi kapsamında dava dışı şirkete kredili mevduat kredisi ile şirket kredi kartı kredileri açıldığı anlaşılmaktadır. Davalının hisse devri ile ortaklıktan ayrıldığı tarihten sonra 24.05.2016 ve 24.02.2017 tarihlerinde davalının kefil imzası bulunmayan yeni kredi sözleşmeleri imzalandığı anlaşılmaktadır. Davacı, davalının kefil olarak imzası bulunan 30.05.2013 tarihli sözleşme uyarınca kullandırılan … nolu kredili ticari mevduat hesabı, … nolu şirket kredi kartları nedeniyle sorumlu olup, bu hususun takip talebinde açıkça belirtildiğini ileri sürmüştür. Davacı eldeki davasını da takip talebinde belirttiği bu kredilere ilişkin olarak 15.114,41 TL üzerinden açmıştır. Bu durumda banka kayıtları ve sözleşme asılları üzerinde inceleme yapılarak davalı kefilin takip tarihi itibariyle dava dışı şirkete davalının da kefil olduğu 30.05.2013 tarihli genel kredi sözleşmesi uyarınca kullandırılan kredi borcu bulunup bulunmadığı ve varsa tutarının ne olduğunun tespiti gerekir.Açıklanan bu gerekçe doğrultusunda ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporu gerekçeli ve denetime açık olmadığı gibi, bilirkişi raporuna davacı tarafça gerekçeleri gösterilmek üzere itiraz edildiği halde itirazları karşılayan ek bilirkişi raporu alınmadan eksik inceleme ile hüküm kurulmuştur. Mahkemece yapılacak iş konusunda uzman bankacı bilirkişiden davacının itirazlarını da karşılayan gerekçeli ve denetime açık bilirkişi raporu alınarak, davalının kefalet imzası bulunan kredi sözleşmesi kapsamında kalan bakiye bir borcun bulunup bulunmadığı belirlenip buna bir karar vermekten ibarettir. Açıklanan bu gerekçelerle ve ilk derece mahkemesinin davanın çözümünde etkili delillerin toplanıp değerlendirilmemiş olması nedeniyle, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davalı tarafça yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 27.05.2021