Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/999 E. 2019/634 K. 02.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/999
KARAR NO : 2019/634
KARAR TARİHİ: 02/05/2019
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/03/2018
NUMARASI : 2014/276- 2018/124 E.K
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
Taraflar arasındaki genel kurul kararının yoklukla malul olduğunun tespiti istemli davanın yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı ve davalı şirket vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkilinin 08.10.2012 tarihinden buyana davalı … İnşaat Ltd. Şti. unvanlı şirketin %50 hisseli ortağı olduğunu, kalan %50 hissenin ise diğer davalı …’e ait olduğunu, 26.06.2013 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan edilen 07.06.2013 tarihli genel kurul toplantı tutanağı ile davalılar … ve …’un ilk 5 yıl için şirket müdürlüğüne seçildiklerini, fakat genel kurul toplantı tutanağında bulunan imzanın müvekkiline ait olmadığını, dava konusu genel kurulunda sahte imza ile müvekkilinin onay vermeyeceği bir karar alındığını, yine 18.08.2014 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan edilen ve 07.08.2014 tarihli genel kurul toplantı tutanağındaki imzanın müvekkiline ait olmadığını, ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu ileri sürerek, sahte imza ile alınan 07.06.2013 ve 07.08.2014 tarihli genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … vekili, müvekkiline husumet düşmediğini, şirketin esas sözleşmesinde müvekkilinin 16.12.2016 tarihine kadar tek yetkili müdür olduğundan kendini yeniden müdür seçtirmeye ihtiyacı olmadığı gibi elindeki yetkilerle diğer davalı …’u tam yetkili vekil olarak tayin etme hakkına haizken, sahte imza ile karar almaya tenezzül etmesinin mantıklı bir nedenin olmadığını, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davalı şirket vekili, dava konusu genel kurul kararlarının ortaklara fazladan herhangi bir hak bahşetmediği gibi ortak haklarını da haleldar etmediğini, kararlardan birinin yeni TTK’ya uyum için alındığını, diğerinin ise yönetimde herhangi bir hukuki ve fiili değişikliğe neden olmayan tek bir müdürün atanması kararı olduğunu, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının …hazırlık sayılı soruşturma dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, davanın üç aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, sahte imza iddiasıyla açılan davanın iptal edilebilirlik kurallarına göre incelenmesi gerektiğini, davacının alınan kararların içeriği itibariyle dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını, genel kurul kararlarındaki imzaların dolaştırılarak alındığını, davacının dava konusu 07.06.2013 tarihli karardan haberdar olduğu halde uzun süre bu kararın uygulanmasına muvafakat ettiğini, hatta bu karara istinaden çıkarılan sirkülere dayanılarak kendisine vekalet verildiğini ve bu vekaletin kullandığını, davanın TMK’nın 2. maddesindeki dürüstlük kuralına aykırılık nedeniyle reddi gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davalı … vekili, davada müvekkiline husumet düşmediğini, müvekkilinin davalı şirketin dışarıdan atanan müdürü olduğunu, dava konusu genel kurul kararlarında imzasının olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davanın şirkete karşı açılması gerekli ve yeterli olduğundan şirketin ortağı ve müdürü davalı …’ün ve şirketin dışarıdan atanan müdürü davalı …’un pasif husumet ehliyetlerinin bulunmadığı, davalı şirket yönünden ise 06/06/2013 tarihli çağrısız olağanüstü genel kurul toplantı tutanağında davacı % 50 pay sahibi … adına atfen atılan imzanın sahte olduğunun tespit edilmiş ise de davacının bu toplantıda şirket müdürleri olarak … ve …’un seçilmesine her ikisinin de münferit imza ile şirketi temsil ve ilzama yetkili kılınmasına ilişkin alınan kararlar uyarınca düzenlenen imza sirkülerine göre kendisine verilen vekaletnameleri kullanarak Türkmenistan’da şirketin işlerini yürüterek bu vekaletnameleri kullanarak işlemler gerçekleştirdiği, bu şekilde genel kurul toplantısından ve alınan kararlardan haberdar olduğu ve kendisine verilen vekaletnameleri Türkmenistan’da kullanmak suretiyle şirketin buradaki şube müdürlüğü görevini ifa ederek böylece katılmadığı toplantıdaki kararları açıkça benimsediği, dolayısıyla davacının müdür seçimine ilişkin 06/06/2013 tarihli genel kurul kararlarını bilmediği yönündeki iddiası, uzun süredir bu kararların uygulanmasına sessiz kalması ve hatta bu kararlara dayanılarak kendi adına çıkartılan vekaletnameleri kabul edip, kullanması nedeniyle TMK ‘nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralına aykırı nitelik taşıdığı ve çelişkili davranış yasağına aykırılık oluşturduğu kanaatine varıldığı, diğer dava konusu 10/07/2014 tarihli genel kurul toplantısında ise davacı adına kaşe imza kullanıldığı, asıl olan genel kurul toplantılarında ıslak imza kullanılması olduğu, her ne kadar davalı tarafça davacının yaygın şekilde kaşe imza kullandığı savunularak bu yönde Türkmenistan’daki işlerde düzenlenen kaşe imzalı belgeler sunulmuş, yine aynı konuda davalı tanıkları beyanda bulunmuşlar ise de dava konusu genel kurula davacının bizzat katıldığı ve bu toplantı tutanağını kaşe imzası ile imzaladığına dair tanıkların bilgi ve görgüsünün olmadığı, davacının başka bir genel kurulda kaşe imzasının bulunmadığı, Türkmenistan şubesinde görev yaptığı sırada buradaki işlerin yoğunluğu nedeniyle yaygın kaşe imza kullanmış olmasının davaya konu olan 10/07/2014 tarihli genel kurul toplantısına katıldığı anlamına gelmeyeceği gibi imzaların dolaştırılarak alınması uygulamasının genel kurul toplantılarında uygulanmasının söz konusu olmadığı, TTK’nın ancak yönetim kurulu toplantılarında imzaların dolaştırılarak alınmasına cevaz verdiği, davalı şirkette % 50 pay sahibi olan davacı ortağın 10/07/2014 tarihli genel kurul toplantısına katılmadığı, kaşe imzanın ise geçerli kabul edilmesinin söz konusu olmadığı, davacının bu toplantıda alınan kararları benimseyen herhangi bir işleminin de bulunmadığı gerekçeleriyle davalılar … ve … hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan reddine, davacının davalı şirket hakkındaki davasının kısmen kabulü ile davalı şirketin 10/07/2014 tarihli genel kurul toplantısında alınan tüm kararların batıl olduğunun tespitine, 06/06/2013 tarihli genel kurulda alınan kararların batıl olduğunun tespiti talebinin reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili ve davalı şirket vekili tarafından istinaf başvurularında bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
A-Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu edilen 06.06.2013 tarihli genel kuruldaki imzanın müvekkiline ait olmadığının tereddüte yer verilmeyecek şekilde tespit edildiğini, müvekkilinin varlığından haberi olmadığı genel kurul kararını dayanak alarak herhangi bir işlem yapmadığını, kullandığı yetkilerini de şirketin %50 hissesine sahip olmasına istinaden kullandığını, sahte imzanın bulunduğu genel kurulu tescil ettiren davalı tarafın kötü niyetli olduğunu, olayda yokluk yaptırımının sözkonu olup, kurucu unsurlarına haiz olmayan genel kurulun yok hükmünde olduğunu, dolayısıyla sonradan genel kurula geçerlik kazandırılamayacağını belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının reddedilen kısım yönünden kaldırılmasını, davanın tümünün kabulüne karar verilmesini istemiştir.
B-Davalı şirket vekili istinaf dilekçesinde özetle; gerek tanık anlatımları ile gerekse davacı tarafından kaşe imza ile imzalanmış olan diğer belgelerin sunulmasıyla davacının yaygın olarak kaşe imza kullandığı ve kullandırttığının ispatlandığını, bu doğrultuda 10.07.2014 tarihli genel kurula bizzat katılarak kaşe imzayı kullanmış olmasına karşın sonradan bu uygulamanın kabul edilmemesinin dürüstlük kuralı işle bağdaşmadığını, başka bir ifadeyle mahkemece, bizzat genel kurul toplantısına katılarak, kendi uygulaması doğrultusunda kaşe imza ile tutanağı imzalayan davacının, yine TMK m. 2’ye aykırı olarak ileri sürdüğü bu talebi kabul ederek, hakkın kötüye kullanılmasına müsaade edildiğini, diğer yandan 10.07.2014 tarihli genel kurulda alınan kararların içeriğinin yeni TTK’ya uyum süreci nedeniyle alınan karar olduğundan, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesinin 10.07.2014 tarihli genel kurul açısından verdiği kararın ortadan kaldırılarak davadaki tüm taleplerin reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE
Dava, davalı şirketin 06/06/2013 tarihli ve 10/07/2014 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Davalı şirket iki ortaklı olup, şirket paylarının %50’si davalı …’e diğer %50’si ise davacı …’ye ait olduğu çekişmesizdir.
Davaya konu edilen davalı şirketin 06.06.2013 tarihli çağrısız olağanüstü genel kurul toplantı tutanağında şirket sermayesinin asaleten toplantıda temsil edildiği, ortaklar kurulunun 2 nolu gündem maddesinde, davalı … ve …’un şirket müdürü olarak atanmalarına, 3 nolu gündem maddesinde ise davalı …’ün müdürler kurulu başkanı olarak seçilmesine, her iki müdürün de şirket unvanı veya şirket kaşesi altına atacağı münferit imza ile temsil ve ilzama yetkili olduklarına oy birliği karar verildiği, 10.07.2014 tarihli genel kurulunda ise, şirket ana sözleşmesinin karın dağıtımı ve yedek akçe ile ilgili maddelerinin değiştirilmesine oy birliği ile karar verildiği görülmüştür. Dolayısıyla davacının dava konusu genel kurullarının yoklukla malul olduğunu tespitini talep etmesinde hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekir.Dava konusu 06.06.2013 tarihli genel kurul toplantısının çağrısız olarak yapıldığı ihtilafsızdır. Bu durumda somut olay bakımından genel kurul toplantısının Türk Ticaret Kanununun 617/3. maddesi delaletiyle aynı yasanın 416. maddesi uyarınca çağrısız toplantı niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Bu yasal düzenlemeye göre, çağrısız genel kuruldan söz edilebilmesi için iki unsurun gerçekleşmesi gerekir. Bunlardan bir tanesi bütün pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunması, diğeri ise pay sahiplerinin toplantıya ve karara itiraz etmemiş bulunmalarıdır.Öğretideki ve uygulamadaki yerleşik içtihat uyarınca, çağrısız genel kurul unsurlarının bulunmaması halinde, alınan kararlar yok hükmünde olup hukuk hayatına hiç doğmamış, geçersiz işlemlerdir. Somut olaydaki durumun bu hukuki tespit ışığında değerlendirilmesi gerekir.Somut olayda, davaya konu edilen 06.06.2013 tarihli genel kurulda alınan kararlar altında davacıya atfen atılı imzanın davacıya ait olmadığı belirlendiğine göre, davalı şirketin ortaklarından davacının dava konusu genel kurul toplantısına katılmadığı sabittir. Bu açıklamalar ışığında, davalı şirketin, çağrısız olarak yapılmış olan genel kurulu, hukuki anlamda bir genel kurul olmayıp, alınan kararlar da genel kurul kararı niteliği taşımadığından yok hükmünde kararlardır.Bu bağlamda, yok hükmündeki bir işlemin icazet yoluyla hayatiyet kazanıp kazanmayacağı hususunun değerlendirilmesi gerekir. Yine bu kapsamda, yok hükmündeki bir işlemin yokluğunun ileri sürülmesinin TMK’nın 2. maddesine aykırılık teşkil edip etmeyeceği konusu üzerinde de durmak gerekir. Kural olarak, yokluğun tespiti hususunda dürüstlük kurallarına aykırı düşmedikçe, olumlu oy vermiş paydaşlar da dahil olmak üzere menfaat sahibi tüm ilgililer herhangi bir süreye tabi olmaksızın dava açabilirler.Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; davaya konu edilen 06.06.2013 tarihli genel kurul kararına dayanılarak düzenlenen imza sirküleri gereğince, davacıya Türkmenistan’da şirketin işlerini yürütmesi için vekaletname düzenlendiği, anılan vekaletnamenin dayanağında imza sirküleri ve dava konusu 06.6.2013 tarihli genel kuruluna atıf yapıldığı, davacının bu vekaletnameyi kullanarak işlemler gerçekleştirdiği gözetildiğinde, davacının müdür seçimine ilişkin 06/06/2013 tarihli genel kurul kararlarını bilmediği yönündeki iddiasının, uzun süredir bu kararların uygulanmasına sessiz kalması ve hatta bu kararlara dayanılarak kendi adına çıkartılan vekaletnameleri kabul edip, kullanması nedeniyle TMK ‘nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralına aykırı nitelik taşıdığı ve çelişkili davranış yasağına aykırılık oluşturduğundan TMK’nın 2. maddesi uyarınca dava açma hakkının düştüğünün kabulü gerekir (Emsal olarak Bknz. Yargıtay 11 HD, 18/12/2018 tarih, 2017/1702 Esas-2018/8018 Karar sayılı ilamı).Dava konusu olan 10.07.2014 tarihli kararın ise çağrılı bir genel kurul kararı üzerine alınmadığının anlaşıldığı, çağrısız genel kurul toplantısının geçerli olabilmesi için ortakların tamamının toplantıya katılmış olması gerektiği, davacının ıslak imzasının bulunmadığı, kaşe imzaya yönelik ilk derece mahkemesinin değerlendirmesinin yerinde olduğu, bu halde hem toplantı çağrı merasimine uyulmadığından, çağrısız genel kurulun yasal şartları bulunmadığı gibi alınan karar için TTK’nın 421/1. maddesi kapsamında esas sermayenin yarısından fazlasını temsil eden ortakların olumlu oyunun sağlanmadığı anlaşıldığından, davalı şirketin 10/07/2014 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespiti gerekir ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19/01/2015 tarih ve 2014/15426 esas 2015/658 karar sayılı ve yine aynı Dairenin 09/05/2016 tarih ve 2015/15391 esas 2016/5230 karar sayılı emsal kararları).Bu gerekçelerle, taraf vekillerenin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Ancak, ilk derece mahkemesince kabul edilen dava konusu 10.07.2014 tarihli genel kurul kararlarının yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken, butlanına kararı verilmesi sonuca etkili görülmediğinden, istinaf edenlerin bütün istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir.
Yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında, davacı ve davalı şirket vekillerinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurularının esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin ve davalı şirket vekilinin istinaf başvurularının esastan reddine,
2-Taraflarca yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Taraflarca istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine,
5-Dosyanın, karar kesinleştiktensonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 02/05/2019 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU :HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.