Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/987 E. 2019/670 K. 09.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/987
KARAR NO : 2019/670
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/04/2018
NUMARASI : 2017/70 E.2018/455K.
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
Taraflar arasında görülen genel kurul kararı iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin verilen hükme karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkette %3,94 oranında hissedar olduğunu, şirketin yapılan 28/11/2016 tarihli genel kurulunda alınan 7 nolu karar ile kârın dağıtılmamasına karar verildiğini, müvekkilinin şirketten herhangi bir kâr payı alamadığını belirterek, genel kurulda kârın dağıtılmamasına ilişkin alınan 7 nolu kararın iptaliyle belirlenen kârın %80’inin dağıtılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; davacı tarafın talebinin yasal olmadığını, şirketin içinde bulunduğu mali durum itibariyle kâr dağıtacak durumda olmadığını, şirketin kâr dağıtıp dağıtmayacağına şirket bilançosuna göre genel kurulun karar vereceğini, bu bağlamda davanın yasal dayanağının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ”… Davalı şirketin 28/11/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 7 nolu karara göre geçmiş yıl zararları, vergiler ve yasal yedekler düşüldükten sonra kalan karın olağan üstü yedek akçe olarak ayrılmasına karar verildiği, davalı şirketin mali yapısı, finansman ihtiyacı ve bir sonraki yıl olan 2016 yılında zarar etmiş olması (-1.919.246,18-TL) ve bilirkişi raporunda yapılan mali analizlerde belirlenen durum karşısında yedek akçe ayrılmasının iyiniyet kurallarına aykırı olmadığı, ödenebilecek kar payı miktarı olan 2.706-TL dikkate alındığında davacı tarafın mağduriyetine de sebebiyet vermeyeceği dikkate alındığında (Yargıtay 11.HD 2010/13427 esas 2012/4691 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere) davacı tarafın kar payı dağıtılmaması yönündeki genel kurul kararının iptali isteminin haklı gerekçesi bulunmadığından açılan davanın reddine” karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Dosya kapsamında hazırlanan bilirkişi raporunda borçlanmalarının yatırım finansmanı amacı ile yapılmadığı ya da borçlanmanın yatırımlara yönlendirilmediğini, borçlanmaların şirketin üretim faaliyetleri ile ilgili olduğunun tespit edildiğini, söz konusu rapor ile davalı vekilinin, şirketin 2015 yılı karından kâr payı dağıtmamasının gerekçesi olarak şirketin yatırım faaliyetlerinin yoğunlukta olduğuna dair savunmalarının çürütüldüğünü, yine raporda hesap kaleminde önceki yıllara göre artış olmamasının şirketin senetsiz alacaklar üzerinde, incelenen dönem itibariyle tahsilat riski yaşamadığı anlamına geleceği şeklinde değerlendirme yapıldığını, müvekkilinin menfaati açısından böyle bir yedek akçe ayrılmasını haklı gösteren bir durum mevcut olmadığını, Davalı şirketin tahsilat güçlüğü çekmediğini, kâr-zarar durumunun olumsuz olmadığını, müvekkilinin de taahhüt etmiş olduğu sermaye payını ödemiş olduğu için şirketin zarar etmesi durumunda şirketin borçlarından zaten sorumlu tutulamayacağını, 2016 senesinde şirketin zarar etmesinin 2017 senesi için tedbir alınmasını gerektiren bir durum olduğunu, 2015 yılını şirket kârla kapatmış olup bu durumda kâr dağıtımının yapılması gerektiğini,Pay miktarının düşük ya da yüksek olmasına göre menfaat belirlemesinin yapılmasının kanun koyucunun amacıyla çeliştiğini, Kanun tarafından korunan kâr payı hakkının kural olarak her pay sahibi için geçerli olduğunu,Sonuç olarak şirketin pay sahiplerine kâr payı dağıtması kural olup kanunda sayılan sebeplerin varlığı halinde kârın dağıtılmayarak olağanüstü yedek akçeye ayrılabileceğini, davalı tarafın da bu sebeplerin gerçekleştiğine dair dosyaya yeterli somut delil sunamadığını, Müvekkilinin kâr payı alamamasına yönelik verilen karar üzerine müvekkili aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin hakkaniyet ve nesafet kurallarına açıkça aykırı olduğunu,Bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 445 vd. maddeleri uyarınca, davalı şirketin 28/11/2016 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan, kârın dağıtılmamasına dair 7 nolu kararın iptali istemine ilişkindir.Davanın, TTK’nın 445. maddesi uyarınca üç aylık hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmaktadır.İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Genel kurul kararlarının yasa, anasözleşme ve afaki iyiniyet kurallarına aykırılık halleri ileri sürülerek iptalleri isteminde bulunabilmek için, TTK’nın 446. maddesi uyarınca, toplantıya katılan üyenin karara ret oyu kullanarak muhalif kalması ve bu keyfiyeti zapta geçirmesi zorunludur.Genel kurul toplantı tutanağına göre, 7 nolu gündem maddesinde; “2015 yılı karından geçmiş yıl zararları vergiler ve yasal yedekler düşüldükten sonra kalan karın olağanüstü yedek olarak ayrılmasına ilişkin yönetim kurulu teklif edildi. … vekili Av….’un ret (muhalefet) şerhine karşılık yapılan açık oylama ile 4.865,493 oy ile oy çokluğu ile kabul edildi” şeklinde karar alındığı anlaşılmaktadır. Tutanakta, davacının muhalefet şerhine dair başkaca bir kayıt bulunmamaktadır. Tutanak içeriğine göre, davacı adına genel kurula katılan vekilin, sadece karara muhalif kaldığı, kararın alınmasından sonra muhalefet şerhini tutanağa yazdırmadığı gibi muhalefet şerhlerini içeren ayrı bir yazılı beyan da sunmadığı anlaşılmaktadır. Karar alınırken, olumsuz oy kullanılması muhalefet şerhi anlamına gelmez. Muhalefet şerhinin, karar alındıktan sonra yapılması gerekir. Somut olayda, karar alındıktan sonra verilmiş bir muhalefet şerhinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.Bir ortağın şirket genel kurulunda alınan kararın veya kararlarının iptalini talep edebilmesi için; toplantıda hazır bulunan ortağın karara olumsuz oy vermesi ve muhalefet şerhini tutanağa geçirmesi şarttır. Davacı toplantıda hazır bulunduğuna göre, 7 nolu gündem maddesi ile alınan karara olumsuz oy vermesi ve oylamadan sonra muhalefet şerhini tutanağa geçirmesi zorunludur. Oysaki TTK’nın 446/1. maddesi gereğince davacının, somut olayda alınan karara karşı usulüne uygun bir muhalefet şerhi bulunmamaktadır. Dava açabilme şartı (özel dava şartı) gerçekleşmediğinden, istinaf incelemesine konu olup genel kurul gündeminin 7 nolu maddesi ile alınan karara yönelik davacının iptal davası açma hakkı bulunmamaktadır.HMK’nın 115 maddesi uyarınca, dava şartlarının bulunup bulunmadığı, yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir. İlk derece mahkemesince, ön inceleme aşamasında, esasa girilmeden önce dava şartlarının karara bağlanması gerekirdi (HMK m.320).Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesinin davayı dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddetmesi gerekirken, esası inceleyerek ret kararı vermesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Bu nedenle, davacının istinaf nedenleri yerinde görülmemiş ve istinaf başvurusu reddedilmiş, ancak, HMK’nın 33, 115 ve 355. maddeleri dikkate alınarak, ilk derece mahkemesi kararı resen düzeltilmiştir.Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 2.725,00 TL maktu vekalet ücretin davacıdan alınarak davalıya verilmesi yönündeki ilk derece mahkemesi kararı yerindedir. Bu konuda ileri sürülen istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1-2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddiyle ilk derece mahkemesi kararının resen düzeltilerek davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine; HMK’nın 33, 115, 355 ve 353/1.b.2. maddeleri uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının resen düzeltilerek esas hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;1-Dava şartı bulunmadığından, HMK’nın 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine, 2-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 35,90 TL ilam harcından peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50 TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Davalı vekili için AAÜT’ne göre belirlenen 2.725 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Karar kesinleştiğinde ve istek halinde kullanılmayan gider avansının ilgilisine iadesine, 6-İstinaf yargılaması yönünden;a)Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,b)Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,c)Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,9-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,10-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 09/05/2019 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.