Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/980 E. 2019/178 K. 07.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/980
KARAR NO : 2019/178
KARAR TARİHİ: 07/02/2019
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/02/2018
NUMARASI : 2015/1126- 2018/134 E.K
DAVANIN KONUSU: Tazminat
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı bayii arasında petrol istasyonunun işletilmesi amacıyla 01.09.2014 başlangıç ve 22.03.2018 bitiş tarihli bayiilik sözleşmesi ve 15.03.2013 başlangıç tarihli protokolün imzalandığını, ticari ilişki devam ederken davalının müvekkiline keşide ettiği 20.07.2015 tarihli ihtarnamesi ile bayilik sözleşmesinin tek taraflı olarak feshedildiğini bildirdiğini, gerekçe olarak 16/07/2015 tarihinde peşin akaryakıt isteğinin karşılanmamasının gösterildiğini, müvekkilinin 29.07.2015 tarihli cevabı ihtarında ise, 16.07.2015 tarihli ürün alım talebinin bayilik sözleşmesinin “ödeme” başlıklı 5. maddesi uyarınca kabul edildiğinin, ancak ödeme yapılmasının istenmesine rağmen ödeme yapılmamasından dolayı mal tesliminin yapılmadığının ve protokolün 5. maddesine göre 1.500.000 Usd cezai şart borcunun ödenmesi gerektiğinin bildirildiğini, davalının bayilik sözleşmesini haksız olarak tek taraflı olarak süresinden önce feshettiğinden sözleşmede kararlaştırılan cezai şart alacağının muaccel olduğunu ileri sürerek 1.500.000 Usd’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birilikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, müvekkilinin mal talebine davacının herhangi bir dönüş yapmadığı gibi peşin ödeme yapılması gerektiğini savunmuş ise de fatura düzenlemediğinden ve mal teslimi yapmadığından müvekkilinin ne kadar ödeme yapacağı belli olmayacağından bu savunmasında dürüst olmadığını, kaldı ki taraflar arasında işleyen cari hesap ilişkisinin bulunduğunu, cezai şartın bayilik sözleşmesinde düzenlenmediğini, protokolde düzenlenen cezai şartın davacı tarafça sözleşmenin feshi durumunda sözkonusu olduğunu, oysaki sözleşmeyi müvekkilinin haklı olarak feshettiğini, sözleşmenin davacı tarafça feshedilmediği gibi, müvekkilinin feshinin haklı olmadığından bahisle cezai şart alacağının istendiğini, cezai şart alacağı fahiş olup, müvekkilinin ekonomik olarak mahvına neden olacağını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, taraflar arasındaki münakit 15/03/2013 tarihli protokolün 5. maddesinde “Bayinin işbu protokoldeki maddelerden herhangi birine uymaması ya da yükümlülüklerinden herhangi birini yerine getirememesi durumunda, …. Protokolü tek taraflı olarak fesih hakkına sahiptir. Böyle bir durumda bayii ….. işbu protokole istinaden tüm ödemeleri (prim ve yatırım bedelleri dahil) faizleriyle birlikte geri ödemeyi ve …. verdiği tüm ariyet malzemelerinin normal kullanımdan doğan yıpranma hariç kullanılabilir ve bakımlı bir halde ….. iade etmeyi kabul ayrıca ….. 1.500.000-USD cezai şart ödemeyi ve …. nezdindeki tüm teminatları nakde çevirmesini kabul ve taahhüt eder. ” hükmünün düzenlendiği, buna göre, sözleşmenin ancak davacı … tarafından davalı bayinin yükümlülüklerine uymaması durumunda feshedilmesi halinde ….. davaya konu cezai şart bedelinin tahsilini isteyebileceği, ancak somut olayda, sözleşmeyi davalı bayiinin feshettiği, protokolün 5. maddesinin kıyasen davalı bayi tarafından fesih halinde de uygulanabilirliğinden söz edilemeyeceği, sözleşme hükümlerinin kıyas yoluyla davalı aleyhine genişletilemeyeceği, bir başka söyleyişle, sözleşmenin davalı tarafından feshi halinde açıkça cezai şart öngörülmediğinden davacı şirketin davalıdan bu protokole göre cezai şart talebinde bulunamayacağı, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 25/05/2016 tarih, 2015/14329 esas ve 2016/9349 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, protokol hükmü uyarınca cezai şart talep edilmesi sözleşmenin davacı tarafından feshedilmesi ön koşuluna bağlanmış olmasına ve somut durumda feshin davalı tarafça yapılmasına göre oy çokluğuyla davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında kararlaştırılmış olan cezai şartın davalı şirketin protokol hükümlerini ihlal etmesi veya protokolden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemesi şartına bağlandığını, bu halde yani protokol hükümlerine uyulmaması ve protokolün ihlal edilmesi halinde müvekkili davacı şirketin protokolü tek taraflı fesih hakkına sahip olduğu ve davalı şirketin 1.500.000USD cezai şart ödeyeceği kararlaştırıldığını, protokolün 5. maddesi kapsamında cezai şart sorumluluğunun doğup doğmadığı noktasında tespit edilmesi gereken temel hususun ”protokol hükümlerinin davalı yanca ihlal edilip edilmediği” hususu olup, yoksa taraflar arasındaki sözleşmeyi haksız olarak ihlal eden davalı şirketin, tek taraflı haksız fesih irade beyanını davacı şirketten önce açıklamış olmasının hukuken korunamayacağını, davalının sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini, davacı müvekkili şirketçe de anılan ihtarnameye verilen cevapta, taraflar arasındaki sözleşmenin münfesih olduğu ve dava konusu cezai şartın davacı şirkete ödenmesinin bildirildiğini, bakılması gerekenin fesih irade beyanının kim tarafından ”önce” gerçekleştirildiğinin değil, protokol hükmünde kararlaştırılan cezai şartı doğuran sebebin gerçekleşip gerçekleşmediği olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı vekilinin istinafa cevap dilekçesinde özetle; sözleşmenin müvekkili tarafından haklı nedenle feshedildiğini, müvekkilinin sözleşmeyi feshi durumunda davacı lehine cezai şart alacağının sözleşmede öngörülmediğini belirterek, istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE Dava, bayilik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir. Davacı, taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesinin davalı bayi tarafından haksız olarak feshedildiğini belirterek, sözleşmede öngörülen cezai şart alacağının tahsilini istemiş, davalı bayi ise, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, cezai şart istenemeyeceğini, cezai şart alacağının geçersiz ve fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda oyçokluğuyla davanın reddine karar verilmiştir.Taraflar arasında imzalanan 15.03.2013 tarihli “Protokol” başlıklı sözleşmede, taraflar arasında imzalanacak yeni bayilik sözleşmesi ile taraflar arasında münakit 20.09.2011 tarihli bayilik sözleşmesi ve 25.08.2011 tarihli protokolün hüküm doğurmayacağının hüküm altına alındığı, münfesih olacak sözleşmelerden kaynaklanan 460.000 TL borcun 31.03.2013 tarihinde 160.000 TL ve 30.09.2013 tarihinde 300.000 TL olarak 2 taksitte faizsiz olarak davacı dağıtım şirketine ödenmesinin kararlaştırıldığı görülmüş, protokolün 5. maddesinde ise; “Bayinin işbu protokoldeki maddelerden herhangi birine uymaması ya da yükümlülüklerinden herhangi birini yerine getirememesi durumunda, …. Protokolü tek taraflı olarak fesih hakkına sahiptir. Böyle bir durumda bayii …. işbu protokole istinaden tüm ödemeleri (prim ve yatırım bedelleri dahil) faizleriyle birlikte geri ödemeyi ve ….. verdiği tüm ariyet malzemelerinin normal kullanımdan doğan yıpranma hariç kullanılabilir ve bakımlı bir halde …. iade etmeyi kabul ayrıca …. 1.500.000 USD cezai şart ödemeyi ve ….. nezdindeki tüm teminatları nakde çevirmesini kabul ve taahhüt eder. ” denilmiştir. Taraflar arasında imzalanan 01.09.2014 tarihli bayilik sözleşmesinde, davacı şirkete sözleşmenin herhangi bir maddesinin ihlali durumunda fesih hakkı tanındığı halde, cezai şartı havi bir hüküm bulunmadığı görülmüştür. Davalı şirket tarafından davacıya keşide edilen 20.07.2015 tarihli fesih ihtarnamesinde; 16/07/2015 tarihinde peşin akaryakıt isteğinin karşılanmamasından dolayı ticari faaliyetlerin aksamasına bağlı olarak müşteri kaybı yaşadığından bahisle tek taraflı sözleşmenin feshedildiği bildirilmiş, davacı tarafından davalıya keşide edilen 29.07.2015 tarihli cevabı ihtarnamede ise ürün alım talebinin kabul edildiği, ancak sözleşmenin 5. maddesinde ödeme yapılması istenmesine karşın ödemenin gerçekleşmemesinden dolayı mal tesliminin yapılmadığı, sözleşmenin süresinden önce haksız olarak feshedildiğinden cari hesap, kar mahrumiyeti, bakiye yatırım, prim ve cezai şarttan kaynaklanan alacaklarının ödenmesinin istendiği görülmüştür. Bu durumda, dava konusu cezai şart alacağı, 15.03.2013 tarihli protokol kapsamında davalı bayinin protokolde öngörülen yükümlülüklerini yerine getirmemesi ve davacı dağıtım şirketinin tek taraflı olarak protokolü feshi halinde öngörülmüştür. Oysaki, somut olayda, feshe konu sözleşmenin taraflar arasındaki 01.09.2014 tarihli bayilik sözleşmesi olup anılan sözleşmede cezai şart alacağına ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Diğer taraftan anılan protokol hükmü uyarınca cezai şart talep edilmesi için sözleşmenin davacı tarafından feshedilmesi ön koşuluna bağlanmış olup, somut olayda feshin davalı bayi tarafınca yapıldığı ihtilafsız olmasına ve davacının davadan önce davalıya keşide ettiği ihtarnamesinde ne de davada sözleşmenin taraflarınca feshine ilişkin herhangi bir irade beyanında bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesinin kararı ve gerekçesi yerinde görüldüğünden, davacının istinaf sebeplerinin tümünün reddi gerekmiştir.Yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın, karar kesinleştiktensonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 07/02/2019 tarihinde oy birliğiyle ve temyiz yolu açık olarak karar verildi.