Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/978 E. 2019/181 K. 07.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/978
KARAR NO : 2019/181
KARAR TARİHİ: 07/02/2019
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/05/2017
NUMARASI: 2016/117 -2017/476 E.K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:Davacı vekili, taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle davalının cari hesaptan dolayı müvekkiline 106.648,08 TL borçlu olduğunu, borcun ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için girişilen icra takibinin davalının itirazı sonucu durduğunu, itirazdan sonra müvekkiline toplam 73.712,11 TL ödeme yaptığını ve fakat kalan borcu ödemediğini ileri sürerek davalının icra takibine itirazının kalan kısım yönünden iptali ile takibin bu kısım yönünden devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, taraflar arasında 12.05.2009 tarihli yazılı sözleşme ile ticari alış verişin başladığını, 2015 yılı başlarına kadar da sözleşme hükümleri doğrultusunda ticaretin devam ettiğini, ancak davacının sözleşme hükümlerine aykırı olarak müvekkiline keşide ettiği 02.02.2015 tarihli noter ihtarnamesiyle tüm hesabı kat ederek borcun ödenmesini istediğini, oysaki sözleşmede, bir ay içinde satın alınan ürünlerin ödemesinin takip eden ayın başında karşılıklı mutabakat sonucunda çek ile yapılacağını, ödeme yapılacak ayın sonunda da stokları bakiyeden düşüp kalanın ödemesinin yapılacağının öngörüldüğünü, müvekkilinin 09.02.2015 tarihli cevabı ihtarında da davacının talebinin sözleşmeye aykırı olduğunu belirterek satın alınan ürün bedelinin çek ile ödeneceğinin stokta kalan ürünlerin ise iade faturaları ile birlikte gönderileceğinin bildirildiğini, ancak davacının bunu beklemeden icra takibine giriştiğini, müvekkilinin davacıya 25.02.2015 tarihli ihtarnameyi keşide ederek, stoktaki malları iade faturası ile gönderdiğini ve aynı zamanda cari hesaba istinaden 73.712,11 TL çekle ödeme yapmak suretiyle cari hesabı kapattığını, davacının çekleri kabul ettiği halde iadeye konu malları kabul etmediğini, müvekkilinin sözleşmeye uygun olarak ödeme ve iade prosedürünü gerçekleştirdiğini, davacının bu davada haksız olarak müvekkili şirketten stoklarında bulunan ürünlerin bedelini talep ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu sonucunda, dosya içerisinde bulunan 12/05/2009 tarihli sözleşme ve sonrasında düzenlenen 03/06/2011 tarihli sözleşmede, bu sözleşmenin 31/12/2011 tarihinde kendiliğinden sona ereceği düzenlenmiş ise de bu tarihten sonra da 2015 yılına kadar taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam ettiği, başkaca yazılı bir sözleşme de düzenlenmediği, 2011 tarihli sözleşmede ödemelerin vadeli çek ile yapılacağı ve iade şartları düzenlendiği, aynı konu hakkında iki sözleşme yapılmış olması halinde ikinci sözleşme ile ilk sözleşmenin ortadan kaldırılması iradesinin irdelenmesi gerekmekte olup, somut olayda 2011 tarihli sözleşmenin konusunun 2009 tarihli sözleşmenin konusunu kapsadığı, her iki sözleşmede de iade ve ödemenin genel haklarıyla aynı şekilde düzenlendiği, nitekim 2015 yılına kadar devam eden ticari ilişkide de her iki sözleşmeye de uygunluk arz eden iade ve ödemeye ilişkin teamülün süre geldiği, tarafların sözleşme süresinin bitmesine rağmen ticari ilişkiye devam ettikleri davalının vadeli çek vermesi ya da iade faturası kesmesine ilişkin davacının herhangi bir itirazının bulunmadığı, bu hususun davalıda haklı güven duygusu yarattığı ve davacının bu güven duygusuyla çelişki yaratacak şekilde iade faturalarını kabul etmeyerek icra takibine geçmiş olmasının çelişkili davranış yasağına aykırılık teşkil ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİDavacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle;-Taraflar arasında akdedilen 03.06.2011 tarihli sözleşmenin 8.3 maddesi uyarınca, davalı alıcının her ay mağazalardaki satışı raporlayarak hesap mutabakatı yapacak, ortaya çıkan bakiyeyi (5+1) vadeli çek ile ödeyip sonrasında ise aynı sözleşmenin 9.1 maddesi uyarınca satılmayıp elinde kalan kitapları müvekkili yayınevine faturalı olarak iade etmesinin öngörüldüğünü,-Ancak davalının mutabakat sağlamadan ve iade miktarları da belirtilmeksizin ödeme ve kitap iadesi yaptığını, buna göre, bakiye alacağının 106.556,11-TL olduğunu, bu nedenle 02.02.2015 tarihli ihtarname keşide edilerek alacağın muaccel hale geldiğini, sonrasında icra takibine geçildiğini, davalı borçlunun borcun tamamına itiraz ederek sonrasında borcun 73.712,11 TL bedelli kısmı çek keşide ederek ödediğini, geri kalan 32.857,89 TL için ise 43 adet iade faturası düzenlendiğini, ancak iade sürecinin geçmiş ve daha önce tarafımızca bu yönde ihtarda bulunulmuş olması da dikkate alınarak bu faturaların kabul edilmediğini,-Dolayısıyla davalı şirket sözleşmede yer alan iade prosedürünü gözetmeden borcun bir kısmını çek keşide etmek suretiyle ödediğini, bu ödemelerin yapılması da ancak müvekkilimiz tarafından icra takibinin başlatılmasından sonra gerçekleştiğini, burada çelişkili davranan tarafın, davalı borçlu şirket olduğunu, müvekkilinin davalıda güven duygusu yaratmadığını bilakis davalı borçlunun kendisinde güvensizlik yaratması sonucunda yasal haklarını kullandığını, ayrıca düzenlenen iade faturalarının tamamının, taraflarınca ihtarname gönderildikten sonra düzenlendiğini, böyle bir durumda tacir olan müvekkilinin iadeleri kabul etmediğini,Açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE:Dava, itirazın iptali davasıdır.Davacı, faturalara dayalı cari hesap alacağının tahsilini istemiş, davalı ise, davacının sözleşmeye aykırı davrandığını, mutabakat sağlanmadığından alacağın muaccel olmadığını, stoktaki malı iade almakla yükümlü olan davacıya iade faturası düzenlendiğini, bakiye borcun da çekle ödendiğini, davacıya borcunun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, davacı alacaklı tarafından takipten sonra ve davadan önce yapılan kısmi ödemeyi tenzil etmek suretiyle kalan kısım yönünden itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalının icra takibinden sonra davacıya düzenlediği iade faturalarından kaynaklanmaktadır.Davalı, davacının alacağının yalnızca satılan ürünler yönünden olacağını, sözleşmeye göre hesaplamanın ise bir sonraki ay başında yapılacak mutabakat ile yapılacağını, stokta satılamayan ürünleri davacının iade almak zorunda olduğunu savunmuştur.Davacı ise davalının, süre gelen ticari ilişkide mutabakat olmaksızın ödeme ve iade yaptığını, sözleşmeye aykırılığından dolayı hesabın kat edilerek alacağın tahsilinin icra yoluyla istendiğini, süresi içinde işletilmeyen iade prosedürünün takipten sonra işletilmeye çalışıldığını, bu durumun kabul edilmediğini belirtmiştir.Dosyaya mübrez, taraflar arasında akdedilmiş 12.05.2009 ve 03.06.2011 tarihli olmak üzere iki adet sözleşme bulunmaktadır. Her iki sözleşmenin yürürlük süresi ile ilgili olarak sözleşme hükümleri incelendiğinde; 12.05.2009 tarihli sözleşmenin bir yıl süre ile geçerli olduğu, bir yıl geçtikten sonra, bir ay içerisinde feshetme talebinde bulunulmazsa aynı şartlarda bir yıl daha uzayacağı hükmü yer almakta iken, 03.06.2011 tarihli sözleşmenin 31.12.2011 tarihine kadar geçerli olduğu, bu tarihten sonra sözleşmenin ortadan kalkacağı belirlenmiştir.Taraflar arasındaki sözleşmelerin konusu aynı olup, ikinci sözleşme ile ilk sözleşmenin ortadan kaldırılması iradesi açıkça ortaya konulmadığı gibi her iki sözleşmede de iade ve ödeme genel hatlarıyla aynı şekilde düzenlemiş olduğu görülmüştür. Buna göre, tarafların karşılıklı mutabakatı sonucu 150 gün vadeli çekler ile ödeme yapılacağı ve yayınevi tarafından satılmayan kitapların sorunsuz şekilde iade alınacağı kararlaştırılmıştır. Taraflar arasında süregelen ticari ilişkinin de her iki sözleşmeye uygunluk arz ettiği dosya kapsamında alınan bilirkişi raporuyla tespit edildiği gibi bu husus davacının da kabulünde olup, davalının sözleşme hükümlerine göre, süresinde iadeyi gerçekleştirmediği ileri sürülmüştür.Taraflar arasındaki 12.05.2009 tarihli sözleşmenin “İade” başlıklı 4. maddesinde; “…. Yayıncılık kendi yayınları ve dağıtımını yaptığı ürünler ile ilgili her ay olmak üzere koşulsuz, son iki yılı kapsayan alımların iadesini almayı kabul eder. Sipariş edilen ürünler dışında yanlış gönderilen tüm çeşit ve adetlerin, baskı hatalı ya da diğer sebeplerden kaynaklanan satışı engelleyecek kusuru bulunan ürünlerin iadesini kabul ve taahhüt eder. Yeni çıkan ürünlerin iadesini takip eden ay içerisinde geri almayı kabul eder.” Aynı sözleşmenin “Ödeme” başlıklı 5. maddesinde, “İnkilap ödemelerini çek ile yapacaktır. İnkilap Kitapevleri bir ay içerisinde satın alacağı ürünlerin ödemesini, takip eden ayın başında karşılıklı mutabakat sonrası 150 günlük çek ile yapacaktır. İnkılap, ödeme yapacağı ayın sonunda mevcut stoklarını bakiyeden düşüp kalanın ödemesini yapacaktır.”03.06.2011 tarihli sözleşmenin 9. maddesinde; Alıcı, yayınevinden satın almış olduğu ürünlerden satışa sunma süreci sonunda satılmayıp elinde kalanları …. Yayınevi’ne sorunsuz ve faturalı olarak iade eder.” şeklinde hüküm bulunmaktadır.Davacı tarafça davalıya keşide edilen 02.02.2015 tarihli ihtarnameyle cari hesaptan kaynaklı 106.556,12 TL’nin ödenmesinin istendiği, davalının davacıya gönderdiği 09.02.2015 tarihli cevabı ihtarında, talebin sözleşmeye aykırı olduğu, iade almakla yükümlü olunan stoktaki malların iade işlemi bittikten sonra kalan bakiyenin ödeneceği ve şubat ayının tasfiye edileceği bildirildiği halde, davacı tarafından cari hesap alacağın tahsili için davalı aleyhine 18.02.2015 tarihinde ilamsız icra takibine giriştiği, takipten ve itirazdan sonra davalının iade faturası düzenleyerek davacıya iadeye konu ürünleri gönderdiği, bakiye borcuna karşılık olarak çekle ödeme yaptığı, davacının iadeye konu ürünleri almaktan imtina ettiği dosya kapsamı itibariyle sabittir.Hal böyle olunca, davacının alacağının sözleşme uyarınca, her ay sonunda tarafların varacağı yazılı mutabakat sonrası iade ve ödeme prosedürünün işletilebilmesi suretiyle belirleneceğinden, bu usul işletilmeden alacağın muacceliyetinden sözedilemeyeceği gibi davacının davaya konu iade almadığı ürünlerin yeniden tarafına iadesini davalıdan her zaman talep edebileceği gözönüne alındığında, ilk derece mahkemesinin kararı ve gerekçesi yerinde olup, davacının yerinde olmayan bütün istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,6-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 07/02/2019