Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/970 E. 2019/349 K. 07.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/970
KARAR NO : 2019/349
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2015/1122 Esas – 2018/57 Karar
KARAR TARİHİ: 22/01/2018
DAVA : Tazminat (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili şirket ile davalı taşıma şirketi arasında akdolunan taşıma sözleşmesi uyarınca müvekkili şirketin Adana’ya satışını yapmış olduğu printer baskı cihazının davalı şirketçe 23.07.2015 tarihinde teslim alındığını, davalının deposunda kendileri tarafından 23/07/2015 tarihinde tutulan tutanakta görüldüğü gibi araca yükleme yapıldığı sırada forkliftten düşürülerek kullanılamaz hale geldiğini, davalı şirketten ürün bedelinin talep edildiğini, davalının kusuru kabul etmesine rağmen ödeme yapmadığını, davalı tarafa ihtarname keşide edildiğini, taşıyıcının hasardan sorumlu olduğunu, pert olan cihaz bedelinin 151.040,00 TL olduğunu, müvekkili şirketin yeni bir cihaz göndermek zorunda kaldığını belirterek 151.040,00 TL’nin hasar tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı savunmasında özetle; taşımanın yurtiçinde yapıldığı için CMR hükümlerinin uygulanamayacağını, müvekkili şirkete sorumluluk yüklenemeyeceğini, kusurun karşı tarafta olduğunu, yetersiz ambalajlama ve yetersiz etiketleme durumlarında taşıyıcıya sorumluluk yüklenemeyeceğini, zararın tamamından da sorumlu tutulamayacaklarını, kendileri tarafından sigorta şirketine ihbarda bulunulduğunu, sigorta şirketi tarafından ödenecek miktarın belirlendiğini, bu miktarı ödemeye hazır olduklarını bildirdiklerinden bu miktar bakımından davalının mütemerrit olduğunu belirterek, davanın reddine ve davanın sigorta şirketine ihbarına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi 14/03/2018 tarihli, 2017/431Esas – 2018/167 Karar sayılı kararında; “… Davanın taşıma sözleşmesinden kaynaklanan zararın taşıyıcıdan tazmini istemine ilişkin olduğu, uyuşmazlığın hasarın taşıma esnasında kaynaklanıp kaynaklanmadığı, taşıyıcının kusurunun bulunup bulunmadığı, yetersiz ambalajlama – etiketleme durumunun bulunup bulunmadığı, zararın miktarı hususlarında toplandığı anlaşılmıştır. Taraflar arasında 6102 Sayılı TTK hükümleri gereğince eşya taşıma sözleşmesi aktedildiği, hasarlanan yükün ambalaj yetersizliği, doğrudan parsiyel yük taşıyan davalının yürüttüğü, yükleme sürecinde yani taşıma sürecinin içinde özensizlik ve nezaret yükümlüğüne aykırılıktan dolayı hasar gördüğü, mahkememizce alınan ve itibar olunan bilirkişi raporu ile meydana gelen zararın % 50 kusur oranı gözetilerek hesaplanan 75.520 TL’lik kısmından davalının sorumlu olduğu, meydana gelen zararda davalının pervasızlık, kasıt veya benzeri ağır kusuru bulunmadığı için davalının zayi makinenin birim kg başına 8,33 SDR karşılığı TL miktarında sorumlu tutulabileceği, bu kapsamda sınırlı sorumluluk limiti gözetilerek davalının sorumu tutulabileceği tazminatın azami 4.746,48 TL miktarında olabileceğinin tespit edildiği anlaşılmakla açılan davanın kısmen kabul kısmen reddine, 4.746,48TL nin 31/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerektiği…” gerekçesiyle, 4.746,48TL nin 31/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle:Hükme esas alınan bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu, objektif olmayıp subjektif yorumlardan ibaret olduğunu, alınan ek raporun kök raporla aynı olduğunu ve hiç bir farkı olmadığını, bilirkişilerin her nasılsa olaya nereden elde ettiklerini bilmedikleri subjektif bir yorum katarak malın fiyatına göre paketlenmesi gerektiğinden bahsettiğini, bu yorumun çok fahiş ve hatalı olduğunu ve bu yoruma göre müvekkili şirketin %50 oranında kusurlu addedildiğini, bilirkişilerin esas araştırmaları gereken hususları araştırmadıklarını, eksik incelemede bulunduklarını, en bariz olarak vaki olaya sebep olan forklift kullanıcısının olay beyanının, SGK giriş belgesinin ve forklift kullanma belgesinin temin edilmesinin ihmal ve kusur tespitinde önemli olduğunu ve mutlaka irdelenmesi gerektiğini, ancak ne kök raporda ne de ek raporda herhangi bir şekilde buna ilişkin bir yorum bulunmadığını, ne şekilde olduğu belli olmayan bir biçimde müvekkili şirketin %50 kusurlu çıkarıldığını, Taşıma hukuku konusunda uzman bir bilirkişiden rapor alınması taleplerinin reddedildiğini, tek işi usulünce mal taşımak olan bir firmanın basiretli tacir ilkesi gereği özensiz taşıma yaparak büyük şirketlere 151.040 TL zarar verme hakkı bulunmadığını, ilk derece mahkemesinin verdiği bu karara göre davalı şirkete bundan sonra bu hakkın tanındığını, hukuk vicdanının bu durumu kabullenmesinin mümkün olmadığını, Bu olayda TTK’nın 886. maddesinin tatbikinin %100 zorunlu olduğunu, anılan maddede ağır kusur gibi bir ibare bulunmadığını, ihmalin maddenin tatbiki için yeterli olduğunu, ancak mahkeme gerekçeli kararında ağır kusuru olmadığından SDR limitleri dahilinde hüküm kurulduğundan bahsettiğini, davalı lehine hesaplanan vekalet ücretinin de hatalı hesaplandığını,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararının kaldırılmasına ve davanın tümünün kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Davacı tarafından, forkliften düşerek zarar gören makine nedeniyle uğranılan zarardan taşıyıcının sorumlu olduğu ileri sürülerek, zarar tutarı 151.040 TL’nin hasar tarihinden itibaren işletilecek ticari faizi ile davalı taşıyıcıdan tahsili için açılan davada, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. HMK’nın 282. maddesindeki düzenleme uyarınca, hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer deliller ile birlikte serbestçe değerlendirir. Bu düzenleme uyarınca bilirkişi raporları takdiri delil olup, mahkemece bilirkişi raporundaki tespitler ve hasarın oluşmasında tarafların müterafık kusuru bulunduğuna ilişkin nedenler de değerlendirilerek ve gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulmuştur. Mahkemece rapor alının bilirkişi heyetinde ulaştırma ve lojistik fakültesi öğretim üyesinin de yer aldığı gözetildiğinde, davacı vekilinin taşıma hukuku konusunda uzman bilirkişiden rapor alınma istemlerinin yerine getirilmediği, mahkemece yetersiz bilirkişi raporlarını dikkate alarak hüküm kurulmasının yerinde olmadığı yönündeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Bilirkişi raporlarındaki tespitler ışığında, meydana gelen hasarda ambalaj yetersizliği ile birlikte, parsiyel şekilde taşıma yapan taşıyıcının yüklemede gözetim ve özen sorumluluğu kapsamında meydana gelen zarardan, müterafik kusuru oranında sorumlu tutulması gerekir. Davalı taşıyıcının TTK’nın 886. maddesi kapsamında sorumluluğu sınrlama hakkının kaybını gerektirecek nitelikte bir eyleminin bulunduğuna dair somut delil bulunmadığı gözetildiğinde, davacı vekilince, davalı taşıyıcının zarardan sınırlı sorumluluğu esası dikkate alınarak sonuca gidilmesinin yasaya aykırı olduğu yönündeki istinaf nedeni yerinde değildir.
Mahkemece karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre, davada reddedilen kısım yönünden kendini vekille temsil eden davalı yararına nispi vekil ücreti tayini yerinde olup, davacı vekilinin, kendilerine tayin edilen vekil ücretini aşacak şekilde davalı yararına vekil ücreti tayininin yerinde olmadığı yönündeki istinaf nedeni de yerinde değildir.
İlk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;
HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 07/03/2019 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU : HMK’nın 361. maddesi gereğince, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliği tarihlerinden itibaren 2 haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.