Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/956 E. 2019/473 K. 28.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/956
KARAR NO : 2019/473
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2017/804 Esas – 2017/1413 Karar
TARİHİ: 12/12/2017
DAVA: Tazminat (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden davanın kabulüne yönelik verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının dava dışı …. (…) ekli faturada belirtilen malzemeleri sattığını ve bunun karşılığında…Bankası Finike Şubesine ait 05.09.2007 gün ve 13.500,00 TL bedelli çekin …. tarafından dava dışı …. keşide edildiğini ve …. tarafından ciro edilerek davacıya verildiğini, davacı şirket ile ….arasında başka ciranta bulunmadığını, alınan çekin aynı failler tarafından sahte belgeler düzenleyerek davalı bankalar nezdinde hesap açarak alındığını, bu durumun soruşturma dosyaları ve dava dosyaları ile belirlendiğini, davalı bankanın gerekli araştırmayı yapmadan sahte belgeler ile çek vererek kusurlu davrandığı gerekçesi ile açılan emsal davalarda bankaların çek bedelinin %70’inden sorumlu tutulduğuna dair kesinleşmiş kararların bulunduğunu, sahte isimler ile ilk defa bankaya başvuran kişilere çek hesabı açıp çek karnesi veren bankaların olayda kusurlarının olduğunu, bankaların imtiyaz kuruluşları olup, Bankalar Kanunu’nun 99/2. maddesine göre hafif kusurlarından bile sorumlu olduklarını, davacı şirketin ise iyi niyetli olduğunu ve bu durumun korunması gerektiğini belirterek, davacı şirketin zararından sorumlu olan davalı bankadan, davaya konu çekin bedelinin %70’inin, ibraz tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA Davalı vekili savunmasında özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, esasa ilişkin olarak da 3167 Sayılı Kanun’un kendilerine yüklediği yükümlülükleri yerine getirdiğini, davacı şirketin basiretli bir tacir gibi davranmadığını, davalı bankanın taraflar arasında gerçekleşen bir borç ilişkisinin olup olmadığını bilme yükümlüğünün bulunmadığını ve borçlu sıfatının da olmadığını, çek sahibinin keşideci ve cirantalara başvurabileceğini, muhatap bankaya başvuramayacağını, çekle ilgili olarak bankaya başvurulabilmesi için, zararın gerçekleşmiş olmasının ve borçlunun aciz içinde olduğunun ispatlanması gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 12/12/2017 tarihli, 2017/804 Esas – 2017/1413 Karar sayılı kararında; “…Toplanan delil ve belgeler kapsamında sahte kimlik bilgileri ile hesabın açıldığı gözönüne alındığında eylemin aynı zamanda suç teşkil etmesi nedeniyle ceza zamanaşımına tabi olduğu, davalının zamanaşımı defi yönünden ileri sürdüğü savunmasının yerinde olmadığı, hesabın açıldığı tarih itibariyle geçerli 818 sayılı borçlar kanununun 41 ve devamı maddesi çerçevesinde haksız fiil hükümlerine göre davalının sorumlu olduğu, dava konusu çekte ciranta sıfatı ile davacının yer aldığı, dava dışı Şenol Karabulut’a ait kimlik bilgilerinin kimliği tespit edilemeyen 3.kişi/kişilerce ele geçirilerek dava bankada hesap açıldığı ve çek karnelerinin verildiği, davalının banka olarak güven kurumu olup hafif ihmalden dahi sorumlu olduğu, ayrıca çekle ödemelerin düzenlenmesi ve çek hamillerinin korunması hakkında kanunun 2.maddesi ile 5941 sayılı çek kanununun 2/1 maddesi çerçevesinde çek hesabı açılırken çek hesabı açılacak kişinin ekonomik ve sosyal durumunun belirlenmesinde gerekli dikkate ve özeni göstermesi gerektiği, kendisine sunulan bir kısım belgelerle yetinmeyip hesap açtırmak isteyen kişiyi işyeri seviyesinden soruşturmak ve benzeri incelemeleri yapmak suretiyle hesap açmak zorunda olduğu, ( benzer Yargıtay 11 HD 30/01/2012 tarih, 2010/9052 esas, 2012/980 karar sayılı kararı ) alınan bilirkişi raporlarında tacir olan davacının basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümlülüğüne uygun hareket etmediği, davacı şirketin bu çek nedeniyle uğramış olduğu zararın 9450 TL ana para, 12.492,40 TL faiz olmak üzere toplam 22.492,40 TL olduğunun rapor edildiği, davalı bankanın asli ve %70 oranında kusurlu olduğu, davacı şirketin ise ilk kez ticari ilişkide bulunduğu firma hakkında başkaca bir teminat almaksızın firmanın ekonomik durumunu geçmişini ticari kapasitesini öğrenmeden alış veriş yapmakla özensiz davrandığı, bu nedenle %30 oranında kusurunun bulunduğu saptanmış olup, açıklanan bu tespit ve değerlendirmeler çerçevesinde davalı bankanın vermiş olduğu 05/09/2007 tarihli 13.500 TL bedelli çekin %70 i oranında olmak üzere sorumlu olduğu 9450 TL zararın çekin ibraz tarihi olan 05/09/2007 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davacı yararına davalıdan tahsiline karar vermek gerektiği…” gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı …. Bankası A.Ş. tarafından verilen 05/09/2007 tarihli çek nedeniyle, 9.450,00TL’nin ibraz tarihi olan 05/09/2007 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle:Davacının dava konusu ettiği iddiaları mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun haksız fiil hükümlerine dayandığını, bu Kanunu’nun 60. maddesi gereği davacının talep/dava hakkının bir yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, bu düzenleme uyarınca, davacının müvekkili bankanın basiretli bir tacir gibi davranmadığını ve bu çerçevede de kendisini …. olarak tanıtan kişiye sahte belgelerle dava konusu ettiği çeklerin verildiği şeklinde iddia ettiği olayın üzerinden, öğrendiği tarihten itibaren bir yıldan fazla bir zaman geçtiği dikkate alındığında, dava dilekçesinde talep olunan sözde alacak/tazminat ve talep haklarının zamanaşımına uğradığını, zira dava dilekçesinde belirtildiği üzere, dava konusu çekin keşide tarihinin 05.09.2007 olup, anılan çekin 05.09.2007 tarihinde ibraz edildiğini, yani davacının, iddiasına göre kendisine karşı sözde haksız fiil ika edildiğini en geç 05.09.2007 tarihinde öğrendiğini, Huzurdaki davada davacının haksız fiil olarak nitelendirdiği fiil ve davranışlar, müvekkili bankanın davacıya yönelik olan (sözde hukuka uygun olmadığı iddia edilen) davranışları olup, davacının bu fiil ve davranışlar için geçmişte yapmış olduğu bir başvuru ve/veya başlatılmış bir soruşturma/ceza yargılaması bulunmadığı için, uzamış ceza zamanaşımı hükümlerinin huzurdaki davada uygulanmasının mümkün olmadığını, Davanın husumet yönünden reddi gerekmekte iken verilen kabul kararının hukuka aykırı olduğunu, Mahkeme tarafından eksik inceleme neticesinde karar verilmiş olup, kararın bu yönüyle de hukuka aykırı olduğunu, mahkeme tarafından işbu davaya konu çekler ile yapıldığı iddia olunan alışverişin araştırılmadığını, taraflar arasında gerçekten böyle bir borç ilişkisi olup olmadığı hususu aydınlatılmadan davanın kabulüne karar verildiğini, nitekim henüz davacının malları teslim edip etmediği, çek keşidecisi tarafından ödeme yapılıp yapılmadığı araştırılmadan ve davacının iddia ettiği zararın oluşup oluşmadığı ispatlanmadan, mahkemece yalnızca davacının beyanları doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, yargılama esnasında müteaddit defalar bu hususun araştırılması gerektiği, gerekirse davacının defterlerinin incelenerek bu konuda bilirkişi incelemesi yapılması talebinde bulunulmasına karşılık, mahkemece talepleri dikkate alınmadan ve bu itirazları karşılanmadan karar verildiğini, kararın gerekçelendirilmediğini, Müvekkili bankanın çek hesabı açarken kendisinden beklenen azami özeni gösterdiğini ve kusuru bulunmadığını, mahkeme tarafından müvekkil bankanın çek bedelinden sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu, Davacının, asıl borç ilişkisine dayanarak alacağın tahsili amacıyla, ne dava ne de icra takibine başvurduğunu, dolayısıyla, zararının gerçekleşmiş olması şartı ile müvekkili bankanın sorumluluğundan bahsedilebilmesi için, öncelikle asıl borçlunun aciz halinde olup olmadığının tespiti gerektiğini, Yargıtay 11. HD. 26.04.2005 tarih, 2005/3981E., 2005/4232 K. sayılı ve 13.04.2009 tarih, 2008/137E. ve 2009/4487 K. sayılı kararlarında, hukuki yönden tazminat niteliğinde olan bu tür davalarda, davacının öncelikle zararının gerçekleşmesi gereğini ve davacının bankaya müracaatından önce çeke dayalı tüm müracaat yollarını tüketmeksizin tazminat talep etmesini mümkün bulmadığını, Resmi dairelerce düzenlenen belgeler gereği çek hesabı açıldığını, müvekkili bankanın sorumluluğunu gerektiren illiyet bağının iş bu davada bulunmadığından kabul kararının kaldırılması gerektiğini,Bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı tarafından, dava konusu çekin, dava dışı …. (….) ile kurduğu ticari ilişki neticesinde keşidecisi …. olan …. Bankasına ait 13.500,00 TL bedelli, 05/09/2007 keşide tarihli çeki ciro yoluyla aldığını ancak, sonrasında çekin …. ve …. kimliğini kullanan başka kişilerce bankada çek hesabı açılarak düzenlendiğini öğrendiğini, sahte çek keşide eden faillerin ise bulunamadığını ve bu nedenle haklarında takip yapılamadığından zararın tahsilinin mümkün olmadığını, sahte kimlikle çek hesabının açıldığı davalı bankanın müvekkilinin zararından sorumlu olduğunu ileri sürerek, çek bedelinin %70’i kadar tutarının çekin ibraz tarihinden itibaren çekin işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep edilmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Her ne kadar davalı tarafça zamanaşımı defi ileri sürülmüş ise de dava dışı … isimli şahsa sahte kimlik ve belgeler ile çek hesabı açılarak çek karnesi verilmesi ve bu şeklindeki eylemin davacıya karşı işlenmiş banka ve diğer kamu kurumlarını aracı kılmak suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturduğu, faalin bulunamamış olması nedeniyle kamu davasının açılmamış olmasının sonuca etkili olmadığı, dolayısıyla dava tarihi itibari ile 818 sy BK 41-60 maddeleri uyarınca davacıya karşı gerçekleştirilen eylemin suç teşkil etmesi nedeniyle ceza zamanaşımı süresi de göz önünde bulundurulduğunda, davanın zamanaşımına uğradığı yönündeki davalı istinafı yerinde değildir.Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalı bankanın Finike Şubesi tarafından gereken araştırma yapılmayıp, dava dışı …. adına çek hesabı açıldığı, açılan bu hesaptan keşide edilen çekin davacıya, dava dışı …tarafından ticari ilişki nedeniyle verildiği, verilen çekin karşılıksız çıkması sonucu davacının bilirkişi raporunda belirtilen şekilde zarara uğradığı, davalı bankanın çek hesabı açarken gereken özeni göstermesi gerekirken göstermeyip, karşılıksız çek nedeniyle davacıyı zarara uğrattığı, gereken özeni göstermeyen davalının sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır. Bilirkişi incelemesi ve dosya kapsamına göre; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin aynı konu ve aynı eylemler nedeniyle emsal dosyalarda bankanın %70, çek lehtarının %30 kusurlu kabul edilmesine ilişkin kararlarının istikrarlı bir şekilde uygulandığı, buna göre karşılıksız çıkan çekin 13.500,00 TL bedelli olduğu, davalı bankanın %70 kusuruna karşılık gelen miktarının çekin bankaya ibraz tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline dair verilen karar yerinde olup, davalı vekilinin davanın husumetten reddi gerekeceği, mahkemenin davacı defterleri inceletilmeksizin eksik inceleme sonucu karar verdiği, bankanın çek hesabı açarken kendisinden beklenen özeni gösterip kusuru bulunmadığı, bankanın çek bedelinden sorumlu görülemeyeceği yönündeki istinaf nedenleri yerinde değildir.İlk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Bakiye 484,14 TL nispi istinaf harcının davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına, 4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,6-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,7-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353.1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 28/03/2019 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.