Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/949 E. 2019/548 K. 11.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/949
KARAR NO : 2019/548
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2018/133 Esas – 2018/420 Karar
KARAR TARİHİ: 29/03/2018
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
Taraflar arasındaki genel kurul kararı iptali istemli davanın yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, müvekkili şirketin %42 oranında davalı şirketin azınlık pay sahibi olduğunu, davalı şirketin 30/11/2012 tarihinde yapılan genel kurulunda şirketin bilançosunun tasdik edilmesine ilişkin 4 nolu ve denetçinin ibrasına ilişkin 5 nolu genel kurul kararlarının kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu belirterek, alınan bu kararların 6102 sayılı TTK’nın 445. maddesi uyarınca iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davacının, şirket sermaye artırımına katılmadığından pay oranının %42’ye indiğini, davacı şirketin mali denetim raporu almasının hakkın kötüye kullanılması anlamını taşıdığını, 2008 yılında yaşanan mali kriz nedeniyle şirketin alım-satım yapamadığını, mali denetim raporunun gerçekleri yansıtmadığını, Anadolu Hisarı …pafta,… ada, … parsel numaralı gayrimenkul ile ilgili iddiaların gerçekleri yansıtmadığını, davacı şirketin kusuru ile şirketin mevcut durumunun ortaya çıktığını belirterek, davacının kötüniyetli olarak 30.11.2012 tarihli genel kurulun 4. ve 5. maddelerinin iptaline ilişkin açmış olduğu haksız davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 29/03/2018 tarihli, 2018/133 Esas – 2018/420 Karar sayılı kararında; “… Mahkememizce alınan bilirkişi raporu ve yapılan değerlendirme sonucu; Dava dışı ….’nin kayıtlarında Davalı şirkete borçlandığı hakediş bedeli ile Davalı şirketin kayıtlarında Dava dışı …’den alacaklı olduğu sipariş avansı tutarları arasında hiçbir ilişkinin bulunmadığı, davalı şirketin 2009, 2010, 2011 ve 2012 yılları verilen sipariş avansları tutarlarının gerçeği yansıtmadığı, Dava dışı …nin kayıtlarında 170- Yıllara Yaygın İnşaat ve Onarım Maliyetleri Hesabının yılsonları bakiyesinin Davalı şirketin 159- Verilen Sipariş Avansları bakiyesi ile aynı olması gerektiği, … ancak maliyet olarak gerçekleşmiş harcama ve masrafları hakedişe ve faturaya bağlayarak Davalı şirkete gönderebilir. Aksi halde …. davalı şirketten hak etmediği bir tutarı istemiş olacağı, dava dışı ….’nin kayıtlarında maliyet olarak katlandığı ve dava dışı şirkete hakediş düzenleyerek talep edebileceği bedel 2009 yılsonu itibariyle 4.505.154,01 TL iken, davalı şirket kayıtlarında bu tutar 21.485.665,04TL olarak gözüktüğü, sonraki yıllarda da aynı şekilde bariz ve çarpıcı farklılık bulunduğu, dava dışı …’nin hak ettiği tutarlar ile Davalı şirket kayıtlarında hakediş olarak yer verilen tutarların kıyas kabul etmez farklılığı Davalı şirketin 2009, 2010, 2011, 2012 yılları bilançolarına olan güvenilirliği sarsıcı nitelikte olduğu, dava dışı …. hak etmediği halde, davalı şirket tarafından ….’ye yapılmış olan Fark sütunundaki ödemeler, Davalı şirketten ….’ye fon aktarımı niteliğinde olduğu, Davalı şirket kayıtlarında gözüken tutarlardan (2011 yılsonu hariç) çok daha fazla tutarda müşteri avans ödemesinin Dava dışı … hesaplarında ve … tasarrufunda bulunduğu, davalı şirketin aktif ve pasif varlığı içinde yer alması gereken tutarların Davalı şirket kayıtlarına hiç yansıtılmaksızın Dava dışı …. aktif ve pasif varlığı içinde yer alması muhasebe tekniği bakımından kabul edilemeyeceği, davalı şirketin bilançosunun yanlış olması sonucunu doğuran bir durum ve fon aktarımının açık olduğu, Anadoluhisar’ındaki taşınmaz satışında davalı şirketin 599.913,03-TL zarar ettiği, davalı şirket beyan dilekçesinde … Bankasının krediyi erken çağırması nedeniyle taşınmazın zorunlu olarak bedelinden düşük satıldığını beyan etmiş ise de dosya kapsamında bu durumun tespit edilemediği anlaşılmakla ve TTK’nın 64/1-68/1 cümle 3. ve 69 maddeleri uyarınca davalı şirketin kanuna uygun ticari defter tutmadığı, kanuna aykırı olarak hazırlanmış olan bilançoda şirketin gerçek durumunu yansıtmayacağı bu bilançoya istinaden genel kurul tarafından verilmiş olan ibra kararında etkileyecek ve kanuna aykırı hale getireceğinden ayrıca onama kararının dürüstlük kuralı nedeniyle iptalini gerektireceğinden davalı şirketin 30.11.2012 tarihli genel kurul kararının 4. maddesinin iptaline, İptali talep edilen genel kurulun 5. Maddesinde “yapılan oylama sonucunda yönetim kurulu üyeleri 2 oya karşılık, …’nin 10.288.423 oyu ile yönetim kurulu ibra edilmemesine karar verildi. Yapılan oylama sonucu denetici …’nın 10.288.423 red oyuna karşılık 14.167.863 oyla ibra edildi.” şeklinde olup, oylama sonucu denetçi ibra edilmiştir. Davacı denetçinin ibra edilmesine ilişkin yapılan oylamanın iptalini talep etmiştir. Yukarıda açıklanan ve bilirkişi raporunda tespit edilen unsurlar dikkate alındığında şirketin defter ve kayıt belgelerin kanuna uygun tutulmadığı bunlara istinaden hazırlanmış olan bilançonunda kanuna uygun olmadığı şirket defter ve hesaplarının denetim vazifenin ifa etmekle mükellef olan denetçinin görevini yerine getirmediği anlaşılmakla, denetçinin ibrasının dürüstlük kuralına aykırı olacağı mahkememizce kabul edilerek, 30/11/2011 tarihli davalı şirket genel kurulunun 4. maddesinin ve 5. Maddesinin 4. Cümlesi olan denetçinin ibrasına ilişkin maddenin iptaline karar vermek gerektiği…” gerekçesiyle, davanın kabulü ile 30/11/2011 tarihli davalı şirket genel kurulunun 4. maddesinin ve 5.maddesinin 4.cümlesi olan denetçinin ibrasına ilişkin maddenin iptaline karar verilmiştir.Bu karara davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle:Bilirkişi raporunun 27. sayfasında yer alan 2 adet tablonun ilkinde 31.12.2009 tarihi itibariyle müvekkili şirket tarafından dava dışı ….’ye ödenecek hakediş bedeli borcu 21.485.665,04.-TL yazıldığını, bunun karşısına ise dava dışı ….’nin 170 hesap borç bakiyesi yazıldığını, 31.12.2009 tarihi itibariyle yazılı olan 21.485.665,04.-TL, inşaatların başladığı 2006 yılından itibaren yani 06.12.2006 tarihli ilk hakkedişten 31.12.2009 yılı sonuna kadar yapılan hakedişlerin toplam tutarı olduğunu, ancak bu tutarın karşısına karşılaştırma amaçlı yazılan 4.505.154,01.-TL dava dışı …’nin sadece 2009 yılı içerisindeki 170 hesap borç bakiyesi olduğunu, tablonun bir yanına 2006 – 2007 – 2008 – 2009 yıllarının tamamına ilişkin, yani 4 yıllık hakediş bedelleri toplamını yazan bilirkişilerin, bu rakamın karşısına sadece 2009 yılı yıl içi 170 hesap borç bakiyesini yazdıklarını, Yine raporun 27. sayfasında yer alan ikinci tabloda ise müvekkil şirket tarafından dava dışı ….’ye ödenen hakediş bedelleri başlığı altında, 31.12.2009 tarihi karşısına 12.699.050,44.-TL, dava dışı ….’nin 170 hesap borç bakiyesi başlığı altına 31.12.2009 tarihi itibariyle 4.505.154,01.-TL yazıldığını, 12.699.050,44.-TL’lik rakamın, müvekkili şirketin 159 hesap borç bakiyesi olup, 2006-2007-2008-2009 yıllarında müvekkili şirketten dava dışı ….’ye yapılan toplam hakediş ödemesinden kesilen faturaların düşülmüş hali olduğunu, ancak 2009 yılı sonu itibariyle müvekkili şirket tarafından dava dışı ….’ye yapılan hakediş ödemeleri toplamının 21.383.863,40.-TL olduğunu, ayrıca, dava dışı ….’nin 170 hesap borç bakiyesi olarak ifade edilen 4.505.154,01.-TL ise, dava dışı ….’nin sadece 2009 yılı, yıl içi 170 hesap borç bakiyesi olduğunu, Muhasebe uzmanı olarak atanmış bilirkişinin, muhasebe ilkelerine aykırı tamamen yanlış tutarları birbirinden çıkartarak, aradaki farkı ise zarara uğratıcı fon aktarımı olarak tespit ettiğini belirttiğini, ilk derece mahkemesinin ise bu hatayı açıkça göstermelerine rağmen, hatayı ve hatanın vahametini fark etmediğini, kararını işbu hatalı ve kabulü mümkün olmayan rapora dayandırdığını, 31.12.2012’de davalının borcunun 8.397.699,53 TL değil 398.568,28 TL olduğunu, müvekkil şirketin yaptığı avans ödemelerini gösterir 159 hesap tutarı karşılığında dava dışı ….’nin 440 alınan avans hesabı tutarlarının birbiri ile uyumlu olduğunu, alınan avansın banka aracılığı ile dava dışı ….’nin hesaplarına geçtiğini ve avans olarak da kaydedildiğini, bu nedenle hesabın gerçeği yansıtmadığının iddia edilemeyeceğini, eğer alınan avans dava dışı …’nin kayıtlarında yer almasaydı, müvekkil şirketin hayali ödeme kaydı ile parayı şirketten çıkardığı bu nedenle de bu kayıtlara dayanan bilançonun gerçeği yansıtmadığının söylenebileceğini, ancak, paranın hareketi karşılıklı olarak ödeyen ve tahsil eden şirketlerin hesaplarında kayıt altına alındığını, her iki şirket tarafından oluşturulan bilançolarda da bu tutarların gösterilmiş olduğuna göre bilançoların gerçeği yansıttığının sabit olduğunu, Bilirkişilerce yapılan inceleme sonucunda, bilirkişi raporunun 24. Sayfasında, hakedişler ile avans ödemeleri tablosunda görünen ödemeler ve hakedişlerin uyumlu olduğunun tespit edildiğini, dolayısıyla, hem dava dışı ….’ye yapılan ödemeler ile yapılan hakedişlerin uyumlu olduğunu tespit edip hem de yukarıda sundukları açıklamalardan anlaşılacağı üzere 159 hesap ile 170 hesap karşılaştırmasının hatalı ve dar bakış açısı ile yapıldığının açıkça ortaya konulduğunu, burada bir fon aktarımından söz etmenin mümkün olmadığını, bilirkişilerin bu tespitlerini dayandırdıkları tabloların da hatalı olduğunu, Müvekkili şirketin konut satışı yaptığı müşterilerle uzaktan yakından bir ilgisi bulunmadığını, mahkemenin Anadolu Hisarı’ndaki taşınmazın satışına ilişkin gerekçesinin de hatalı ve eksik olduğunu, davanın açıklığa kavuşturulmadan karar verildiğini,Kanıtlarıyla birlikte sundukları üzere, bilirkişilere, yerinde inceleme öncesinde, esnasında ve sonrasında talep etmiş olduğu her bir bilgi ve evrak yine talep ettikleri formatta sunulduğunu, Anadolu Hisarı’ndaki taşınmazın zararına satılması ile ilgili bir belge ibraz edilmediği iddiasının ve gerekçesinin tamamen gerçeklere aykırı olduğunu, bu husustaki tüm delillerin, belgelerin dosyaya sunulduğu gibi, bilirkişilerce talep edilen tüm belgelerin bilirkişilere sunulduğu kanıtlandığından, bu gerekçenin de tamamen hatalı olduğunu ve kabulünün mümkün olmadığını, Mahkemenin denetçinin ibrasına ilişkin genel kurulun 5. maddesinin iptali hususunda hiçbir gerekçe göstermediğini, hiçbir inceleme ve değerlendirme yapmadığını, dava konusunu açıklığa kavuşturmadan karara vardığını ifade ettiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanı reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı tarafından pay sahibi olduğu davalı şirketin 30.11.2012 tarihli genel kurulunda 4 nolu karar ile bilançonun onaylanması ve 5 nolu kararın 4. bendi uyarınca denetçinin ibrasına ilişkin alınan kararların TTK’nın 445 vd. maddeleri uyarınca iptali istemli dava açıldığı, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.HMK’nın 282. maddesindeki yasal düzenleme uyarınca hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir. Bilirkişi raporları takdiri delil olup, mahkemece bilirkişi raporundaki tespitlerde dikkate alınarak diğer delillerle birlikte değerlendirilip, gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Buna göre davalı vekilinin itirazlarını yeterince karşılamayan, muhasebe ve hesap hataları içeren bilirkişi raporundaki tespitlere göre karar verilmesinin ve yine bu raporlardan alıntı yapılarak gerekçe yazılmasının yerinde olmadığı yönündeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Davalı vekili, mahkemece Anadolu Hisarı’ndaki taşınmazın satışına ilişkin gerekçesinin yerinde olmadığı ileri sürülüp istinaf nedeni yapılmıştır. Eldeki dava TTK’nın 445. maddesi kapsamında genel kurul kararının iptali davası olup, davalı şirkete ait taşınmazın rayicinden düşük fiyata satılması, bu satışın şirketin kredi borçlarının vadesinden önce çağrılmasından ve icra takibine maruz kalınması nedeniyle zorunluluktan yapılıp yapılmadığı gibi hususlar davalı şirket yöneticisinin sorumluluğu kapsamında değerlendirilebilecek nitelikte konulardan olup, eldeki davanın niteliğine göre sonuca etkili görülemeyeceğinden, davalı vekilinin bu yöndeki istinafı da yerinde değildir.Yargılama aşamasında alınan rapor ve ek rapor içeriğindeki tespitler ile yargılama aşamasında dosyaya sunulan ve davacı tarafından davalı şirket yöneticileri sorumluluğu kapsamında açılan ve İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/35 E sayı dosyasında alınan bilirkişi rapor içeriği ile davacının davalı şirketin feshi talepli açılan açılan İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/795 E sayyılı dosyası kapsamında alınan bilirkişi rapor içeriğindeki tespitlerde dikkate alındığında;TTK’nın 64, 68 ve 69. maddelerindeki düzenlemeler ışığında, davalı şirketin ve dava dışı …. şirketinin finansal tabloları, hesap kayıt ve belge düzeninden muhasebe konusunda uzman olmayan kişilerce anlaşılamayacak şekilde düzenlendiği, davalı şirketin 2009-2010-2011 ve 2012 yılları verilen sipariş avans tutarları bakımından davalı şirketin bilanço ve finansal tablolarının şirketin gerçek durumunu ortaya koyup anlaşılır kılmadığı, bu durumda pay sahipleri yönünden bilançonun güvenilirliğini olumsuz yönde etkileyecek nitelikte bulunduğu, bu bilançoya istinaden genel kurulca verilen ibra kararının yerinde olmayacağı gibi, onama kararının dürüstlük kuralı gereğince de iptalini gerektireceği sonucuna ulaşılmaktadır. Buna göre davalı vekilinin gerek 4 nolu karar ile bilançonun onaylanmasına ilişkin, aynı gerekçe kapsamında gerekse 5 nolu kararın 4. Bendi ile denetçinin ibrasına ilişkin kararların iptali yönündeki hükme karşı ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde değildir.Davada, davalı şirketin 30.11.2012 tarihli genel kurulunda 4 nolu karar ile bilançonun onaylanması ve 5 nolu kararın 4. bendi uyarınca denetçinin ibrasına ilişkin alınan kararların TTK’nın 445 vd. maddeleri uyarınca iptalinin istendiği, ancak mahkemece hüküm fıkrasında genel kurul tarihinin 30.11.2011 tarihli olarak belirtildiği görülmüşse de bu husus, adi yazı ve hesap hatası niteliğinde olup, HMK’nın 304. maddesi uyarınca talep üzerine ilk derece mahkemesince mahkemece her zaman düzeltilebilecek bir husustur.Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine,5-Dosyanın kararın kesinleşmesinden sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 11/04/2019 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.