Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/940 E. 2019/666 K. 09.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/940
KARAR NO : 2019/666
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/09/2017
NUMARASI : 2015/916 E.2017/623K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Sözleşmeden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne ilişkin verilen hükme karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 18.07.2011 tarihinde 200700019 ruhsat numaralı maden sahasının satış ve devri hususunda sözleşme imzalandığını, sözleşmenin tek nüsha yapıldığını, müvekkilinde sözleşme fotokopisi bulunduğunu, KDV’nin esas bedele dahil olmadığı taraflar arasında kararlaştırılmasına rağmen, davalının KDV bedelini ödemediğini belirterek, fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla, devirdeki KDV bedeli olan 124.000,00 TL’nin, sözleşme tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; taraflar arasında imzalanan sözleşme bedeline, sözleşmenin beşinci maddesi gereğince KDVnin dahil olduğunu, Yargıtay uygulamalarında da sözleşmede belirtilmemiş olsa dahi KDV’nin satış bedeline dahil olduğunun kabul edildiğini, (Yargıtay Genel kurulu E.2004/19-456. K2004/53. T. 13.10.2004), sözleşmeye yazılanlar dışında bir yeni şey eklendiği zaman, söz konusu ibarenin altına taraflarının imza ya da paraf atması gerektiğini, tek taraflı olarak ilave edilen KDV dahil değildir ibaresinin müvekkili şirketi bağlamayacağını (emsal Yargıtay 13. H.D. E 2002/9047, K 2002/2046 T. 12.11.2002), bedele ilişkin olarak davacı tarafından davalıya fatura gönderilmediğini, taraflar arasında imzalanmış sözleşme 3.3. maddesindeki düzenlemeye rağmen karşı tarafça hesap numarası bildirilmeden, doğrudan icra takibi yapıldığını, 420.000,00 USD bedelin 355.932 USD’lik kısmının icra dairesine ödendiğini belirterek, davanın reddine, yargılama masrafları ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ”…Taraflar arasında 18.7.2011 tarihinde tek nüsha olarak ve davalı tarafça saklanmak koşuluyla sözleşmeye konu maden sahasının …. A.Ş.’ye satış ve devri ile ilgili sözleşme imzalandığı, sözleşmeye esas bedelin 420.000 USD olduğu, sözleşme aslının altına … unvanı ve imzasının bulunduğu yerde “Anlaşmanızda bu şartın yoktu, KDV dahil değildir” el yazısının bulunduğu, davacı tarafça sözleşme aslına itirazı kayıt konulduğu, taraflarca imzalanan sözleşmenin davalı tarafın bilgisi ve rızası ile kabul edilip saklandığı, itirazı kaydın bu şekilde kabul edilmiş olduğu, maden sahasının devir ve satışının yapıldığı, sözleşmeye esas bedel olan 420.000 USD’ye ilave olarak davalının KDV ödemesi yapmak zorunda olduğu, sözleşme tarihi itibariyle USD Efektif satış kurundan hesaplanan KDV’nin 124.740,00 TL olduğu fakat taleple bağlılık ilkesi gereği 124.000,00 TL üzerinden davanın kabulüne…” karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, davanın kabulüne, 124.000,00 TL alacağın 18/07/2011 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;Sözleşme metnine, imzalardan sonra davacı taraf yetkilisince eklendiği anlaşılan “ANLAŞMAMIZDA BU ŞARTIM YOKTU. KDV DAHİL DEĞİLDİR” ibaresinin, ancak ayrıca imzalanmak suretiyle sözleşmeye dahil edilebilecek bir husus olduğunu, somut olayda sonradan eklenen bu kısmın imzalanmamış olup bilakis sözleşmenin imzalı metne uygun olarak yürürlüğe girdiğini ve uygulandığını, Yargıtay uygulamasının, sözleşmede KDV’ye ilişkin bir açıklık bulunmadığı hallerde dahi KDV’nin satış bedeline dâhil olduğunun kabulü yönünde olduğunu (EK-3: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2004/19-456, K. 2004/531, T. 13.10.2004), Müvekkili şirket aleyhine davacı tarafça başlatılan icra takibine karşı da ‘esasa ilişkin itirazlarımız’ kısmında KDV borcuna itiraz ettiklerini.Asıl borcun, yani sözleşmedeki devir bedelinin, ihtirazi kayıt ile icra dosyasına ödendiğini, böylece KDV’ye ilişkin taleplere karşı müvekkili tarafından itiraz edildiğinin açık olduğunu, yapılan itiraz sonrası açılan iş bu davada, iddiasını ispatla yükümlü olan davacının, taraflarca altına imza atılmayan, sadece kendinden sadır olan bir açıklamaya dayanmak dışında bir ispat aracı sunamadığını, bu durumda davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Sözleşmenin 3.3. maddesinde yer alan düzenleme ile ödemenin ne zaman ve ne şekilde gerçekleştirileceğinin belirtildiğini, ancak davacı taraf, müvekkili şirkete ödeme yapması için herhangi bir İBAN numarası ya da banka hesap bilgisi bildirmediğinden sözleşme uyarınca belirlenen tutarın muacceliyet kazanmadığını, müvekkili şirketin muaccel olmasa da asıl alacak miktarını, davacının başlattığı icra dosyasına yatırmış olup, en geç bu tarih itibarıyla faiz işletilebileceğini, ilk derece mahkemesi kararında sözleşmenin düzenlendiği tarih olan 18.07.2011 tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesinin hukuka aykırı olduğunu,Açıklanan bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, maden sahası devir bedelinden ayrıca kararlaştırıldığı iddia edilen KDV tutarının tahsili istemiyle açılmış bir alacak davasıdır.İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara kaşı, yasal süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, davalı vekili tarafından ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Uyuşmazlık, taraflar arasında imzalanmış bulunan maden sahası satış ve devir sözleşmesinde kararlaştırılmış olan devir bedeline KDV’nin dahil olup olmadığı, davacının KDV’yi ayrıca talep hakkının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.Taraflar arasında, dava konusu maden sahası satışı ve devrine ilişkin adi yazılı sözleşmenin 18/07/2011 tarihinde imzalanmış olduğu, sözleşmenin “3.5-Sözleşmeye dair vergiler” başlığı altındaki kısmında ” Bunun yanı sıra esas bedele KDV dahildir ”şeklinde düzenlemenin yer aldığı görülmektedir. Sözleşmenin alt kısmında, .. . isim ve imzasını yer aldığı kısımda ” ? anlaşmada bu şart yoktu. KDV dahil değildir ” şeklinde elyazılı ibare bulunmaktadır. Davacı, davasını, sözleşmeye el yazısıyla sonradan eklenen bu ibareye dayandırmaktadır. Sözleşmeye elyazısıyla sonradan eklenen bu ibarenin, sözleşmenin tadili, değiştirilmesi niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Sözleşme hükümlerinin değiştirilmesi mahiyetindeki bu ilavenin (çıkıntı’nın) , HMK’nın 207. maddesi uyarınca ayrıca onanmış olması gerekir. Tarafların ayrıca imzalarıyla onaylamadığı bu çıkıntı, davalının kabulünde olmadığından, göz önünde tutulamaz. Yani, bu değişikliğe hukuki bir değer atfedilemez.Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 3.5.maddesinde, KDV’nin kararlaştırılan bedele dahil olduğu açıkça yazılıdır. Davacı, sözleşmenin bu hükmünü kabul etmiyorsa sözleşmeyi imzalaması gerekirdi. Sözleşmeyi imzaladıktan sonra böyle bir ibareyi sözleşmeye eklemesine hukuki bir değer atfedilemez. Sözleşmenin tek suret olması ve sözleşme aslının davalı tarafça muhafaza ediliyor olması da bu çıkıntıya davalının onay verdiği anlamına gelmez. Bu açıklamalar ışığında, ilk derece mahkemesince davanın reddine kara verilmesi gerekirken, kabul yönünde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Davalı vekilinin istinaf başvurusu bu nedenle kabul edilmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında dairemizce yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;Davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kabulüyle istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda; 1-Davanın REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 44,40 TL harcın peşin alınan 2.117,61 TL harçtan mahsubu ile artan 2.073,21 TL harcın talep halinde davacıya iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,5-Davalı tarafça yapılan 84,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,6-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT’deki esaslara göre belirlenen 12.670,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,7-İstinaf yargılaması yönünden;a-Davalı tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına,b-Davalı tarafından yatırılan 2.086,21 TL istinaf nispi peşin harcının talep halinde davalıya iadesine,c-Davalı tarafından harcanan 85,70 TL istinaf başvuru harcı giderinin ve 45,00 TL posta giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,8-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,9-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 09/05/2019 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.