Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/927 E. 2019/545 K. 11.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/927
KARAR NO : 2019/545
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 17.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2014/449 Esas – 2017/412 Karar
TARİHİ : 29/11/2017
DAVA : Rucuen Tazminat
Taraflar arasındaki rucuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı 2 nolu davalıya karşı açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, 1 nolu davalıya karşı açılan davanın kabulüne yönelik verilen kararın … vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından 02/06/2008 başlangıç tarihli tekne sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan … Ltd şirketine ait olan M/T … isimli kimyasal ürün tankerinin Tuzla’da bulunan … Tersanesinde inşa edildikten sonra 15/06/2008 tarihinde sigortalıya teslim edildiğini, bu tarihten sonra da geminin sefere başladığını, ancak 29/12/2008 tarihinde İstanbul Boğazından geçerken makinasının dört numaralı silindirine ait … saplamalarının kesmesine bağlı olarak hasar oluştuğunun tespit edildiğini, hasarın giderilmesine müteakip geminin Girit – Ceuta (İspanya) seferini yaptığı sırada gemi ana makinasında 17/01/2009 ve 22/01/2009 tarihlerinde ana makinanın bir ve iki nolu silindirlere ait enjektör saplamalarının kesmesine bağlı olarak yeniden arıza meydana geldiğini, geçici saplama imal edilerek makina çalıştırılmak sureti ile sefere devam edildiğini, bu defa gemi Belçika’nın Gent Limanına doğru seyrederken 04/02/2009 tarihinde ana makina otomotik yağ filtresi basınç farkı alarmı nedeniyle makinanın durdurulduğunu, filtre temizliği yapılıp ana makina çalıştırıldığı halde Dover kanalından geçerken ana makinanın düşük yağ basıncı alarmı vererek shut – down’a çekildiğini, bir daha da çalıştırılamadığını, bu şekilde seyrine devam edemeyen geminin Lloyd’s standart form of savvage agreement 2000 şartları ile … isimli gemi tarafından Fransa’nın Dumkirg Limanına götürüldüğünü, 09/04/2009 tarihli tekne hasarı hususi avarya ekspertiz raporundan anlaşıldığı üzere arızanın nedeninin makina karterindeki boyanın kabararak yerinden kopması sonucu karterdeki yağın eriyip filtresini tıkamasına bağlı yağ pompasının gerekli basıncı sağlayamamasından makinanın devredışı kaldığını, yine hasara ilişkin olarak … şirketi tarafından hazırlanan 23/02/2009 tarihli rapor ile 13/02/2009 tarihli raporda arızanın nedeni olarak ana makina sump tank boyasının kendi kendine yerinden sökülerek yağlama pompasına ve ana makinaya yağlama yakı akışını sınırlandırması, bloke etmesi olarak açıklandığını, geminin ana makina imalatçısının Finlandiya’da yerleşik … Oy olduğunu aynı zamanda Wartsila’nın ana makinanın gemiye montajından da sorumlu bulunduğunu, geminin aynı ana makina ile en azından 25 yıl boyunca opere edilmesi gerçeği gözönüne alındığında yeni imal edilmiş bir makinada sump tank boyasındaki majör bir hatanın ana makinaya ciddi bir hasar vermesinin kabul edilemeyeceğini, bu şekilde davalı üreticinin sump tank içerisine boyayı doğru uygulamayarak gemi malikine karşı özen borcunu ihlal ettiğini, hasarın üretim hatası ve özen eksikliğinden kaynaklandığını, bu nedenle …. şirketinin imal eden sıfatı ile hasardan sorumlu bulunduğunu, ekspertiz raporunda tespit edilen 391.391,00 Euro hasar bedelinin poliçede belirtilen 50.000,00 Euro muafiyet tenzili sonrasında 341.391,00 Euro’nun 27/04/2009 tarihinde sigortalıya ödendiğini, ayrıca arıza nedeniyle seferine devam edemeyen geminin 237.000,00 Euro çeki ücreti ödenerek Fransa’nın Dunkirg Limanına çekildiğini ileri sürerek 341.391,00 Euro hasar bedelinin 27/04/2009 tarihinden, 237.500,00 Euro çeki ücretinin 24/04/2009 tarihinden itibaren BK ‘nun 83.maddesi gereğince fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden TL karşılığı ile Devlet Bankalarının Döviz mevzuatına uyguladıkları en yüksek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA Davalılar vekili savunmasında özetle; dava konusu tankerle ilgili olarak sadece müvekkili … ile … Ltd Şti arasında imzalanmış olan bir tedarik sözleşmesi bulunduğunu, bu sözleşmenin 7.maddesinde sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıkların Paris’te tahkim yolu ile çözümleneceğinin hükme bağlandığını, bu nedenle mahkemenin yetkisiz ve görevsiz olduğunu, aksinin kabulü halinde dava ticari alım satımdan kaynaklandığından Ticaret Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, müvekkillerinin tankerin inşa edildiği … Tersanesi ile herhangi bir sözleşmeleri ya da satış ilişkisi bulunmadığından müvekkillerine husumet yöneltilemeyeceğini, öte yandan davacı … şirketi ile …. Tersanesi arasında da imzalanmış bir sigorta poliçesinin bulunmadığını, bu nedenle davacının …. Tersanesinin haklarından dolayı müvekkillerine karşı herhangi bir talepte bulunamayacağını, ticari satımdan kaynaklanan davaların 6 aylık zamanaşımı süresine tabi olup, bu sürenin hasar tarihinden itibaren başladığını, hasarın 04/02/2009 tarihinde oluşmuş olması nedeniyle dava tarihinde zamanaşımı süresinin dolduğunu, bu nedenle davanın zamanaşımından da reddi gerektiğini, davanın esas yönünden haksız ve mesnetsiz olduğunu ileri sürerek görevsizlik, husumet, zamanaşımı ve esas yönünden reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 29/11/2017 tarihli, 2014/449 Esas – 2017/412 Karar sayılı kararında, “…Uyuşmazlığın esası yönünden dosyaya sunulan deliller ve bilirkişi raporlarının birlikte değerlendirilmesi neticesinde, İstanbul …. Tersanesinde inşa edilerek 13/06/2008 tarihinde yapılan deneme seyri sonrasında davacı armatöre 15/06/2008 tarihinde teslimi yapılan Malta bayraklı M/T … isimli kimyasal tankerde 29/12/2008, 17/01/2009, 04/02/2009 tarihlerinde çeşitli arızalar meydana geldiği, ana makinasında geminin Sevilla’dan boş olarak hareket ederek Belçika’nın Gemt Limanına doğru yola çıktıktan sonra 05/02/2009 tarihinde düşük yağ alarmı nedeniyle ana makinanın aniden ve kendiliğinden durduğu, arızanın makina karterinin iç yüzeyindeki boya katmanının tabakalar halinde dökülmesi ve bu boya döküntülerinin karter içindeki yağlama yağı pompası emiş litresini tıkaması sonucu ana makina yağlama yağı pompasına yeterli yağ gitmemesi nedeniyle meydana geldiğinin arızadan sonra düzenlenen tüm teknik inceleme raporları ve mahkememiz tarafından tayin edilen bilirkişiler tarafından düzenlenen raporlar ile tespit edildiği, arızanın ortaya çıktığı gemi ana makinasının üretim ve montajlamasının bir nolu davalı … tarafından yapıldığı, davalı üreticinin makina karterinin iç yüzeyine uygulanan boyanın uygun nitelikte olmasına ve boyama işlemine özen gösterilmemiş olmasından dolayı arızanın meydana gelmesine ve zararın doğumuna sebebiyet verdiği, bu kusurlu ve hukuka aykırı eylemi nedeniyle eBK’nun 41.maddesine göre haksız fiil ile uygun illiyet bağı içerisinde bulunan zararlardan sorumlu olması gerektiği, hasarın makina karterindeki ayıp yüzünden meydana geldiği ortaya konulduğundan gizli ayıp ile illiyet bağı içerisinde bulunan onarım masraflarından davalı üreticinin sorumlu bulunduğu, makul onarım masrafının bilirkişilerce 341.391,00 Euro olarak tespit edildiği, bilirkişi raporlarında hernekadar bu masraftan sigorta muafiyet tenzilinin yapılması gerektiği ileri sürülmüş ise de, davacının dava hakkı BK ‘nun 161.maddesindeki alacağın temliki hükümlerinden doğduğundan onarım masrafından indirim yapılmasının söz konusu olamayacağı, buna göre davacının isteyebileceği hasar onarım masrafının 341.391,00 Euro olması gerektiği kabul edilmiştir.Davalı vekili tarafından makinanın arızalı olarak çalıştırılmaya devam edilmesi nedeniyle hasarın artmış olduğu ileri sürülüp, ikinci bilirkişi raporunda da karter yüzeyinden boyanın koparak filtreyi tıkaması hadisesinin hasarın oluşumunu başlatan durum olduğu ancak makinanın bu haliyle çalıştırılmaya devam edilmesinin hasarı ve zararı tırmandırdığı yönünde değerlendirme yapılmış ise de, gemilerin amacı itibariyle bir yükü bir limandan diğerine en kısa sürede götürmek üzere hizmet verdiği, seyir esnasında zaman kayıplarının bu nedenle kabul edilemeyeceği, gemi seyir esnasında iken ana makinası stop edemeyecek durumlarda da karşı karşıya kalabileceği, geminin bulunduğu konumda yoğun gemi trafiğinin olması, hava şartları, liman giriş çıkışları, kanal veya boğaz seyirleri gibi durumlarda gemi ana makinasının stop ettirilmesinin mümkün olamayacağı, aksi takdirde çevreye ve diğer seyir halindeki gemilere hasar vermenin kaçınılmaz olduğu, gemi personelinin de gemi makinasını işletmek ve gemiyi gideceği limana ulaştırmakla görevli bulunduğu, bu sebeple somut uyuşmazlıkta geminin yağ basıncı düştükten sonra makinasının durdurulması halinde hasarın bu kadar büyümeyeceği ve krank şaftın değişmesine gerek kalmayacağı yönündeki iddia ve değerlendirmelerin denizcilik kuralları açısından kabul edilemeyeceği kanaatine varıldığından hasarın büyümesinde armatörün kusurlu olduğuna ilişkin değerlendirmeye itibar edilmemiştir. Dosya kapsamına göre, M/T … isimli tankerinde 05/02/2009 tarihinde makina arızasının ortaya çıkmasından sonra 237.000,00 Euro çeki ücreti ödenerek Fransa’nın Bunkirg Limanına çekildiği anlaşılmakta olup, bilirkişi raporlarında koruma tedbiri olarak kabul edilip, makul bulunan sözkonusu kurtarma ücretinin eBK ‘nun 41.maddesi uyarınca makina arızası ile uygun illiyet bağı içerisinde olduğu, bu nedenle bir nolu davalı gemi makinası üreticisinin çeki ücretinden de sorumlu olması gerektiği kabul edilmiştir.Öte yandan, iki nolu davalı … ise gemi makinasına ilişkin 17/02/2009 tarihli faturayı düzenlediği, internet üzerinden edilen bilgilere göre bir nolu davalının Türkiye temsilciliğini yaptığı, bu konuya ilişkin olarak bir nolu davalının bir itirazının da bulunmadığı, dolayısıyla Wartsila Empa’nın üretici firmanın Türkiye temsilcisi olarak kabulü gerektiği, ancak dosyadaki bilgi ve belgelerden makina karterinin ayıbı nedeniyle makina arızasının ortaya çıktığı olayda iki nolu davalının kusuru ve hukuka aykırı bir eyleminin bulunmadığı anlaşıldığından meydana gelen zarardan ve çeki ücretinden sorumlu tutulamayacağı kanaatine varılmıştır.Sonuçta, yukarıda yapılan tüm açıklamalar ışığında bir nolu davalı hakkında açılan davanın kabulüne, 341.391,00 Euro’nun 27/04/2009 tarihinden, 237.500,00 Euro’nun 24/04/2009 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince işleyecek faizi ile birlikte eBK’nun 83.maddesi kapsamından bu davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, iki nolu davalı hakkında açılanan davanın ise husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir….” gerekçesiyle 2 nolu davalıya karşı açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, 1 nolu davalıya karşı açılan davanın kabulüne, 341.391,00 Euro’nun 27/04/2009 tarihinden, 237.500,00 Euro’nun 24/04/2009 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince işleyecek faizi ile birlikte eBK’nun 83.maddesi kapsamından bu davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: 1 nolu davalı … yabancı bir şirket olmasına rağmen, usulüne uygun yurt dışı tebligat usulü izlenmemiş ve aslında 1 nolu davalıya hiçbir zaman tebligat yapılmadığını, bunun yerine, 1 nolu davalı …. “İZAFETEN” 2 nolu davalı … A.Ş.’ye tebligat yapıldığını, ancak, 2 nolu davalının, 1 nolu davalının acentesi ya da temsilcisi olmadığını, davacı tarafın meşakkatli olduğu herkesçe malum yurt dışı tebligat usulünü dolanmaya çalıştığını ve ilk derece mahkemesinin de buna olanak tanıdığını, bu fahiş hukuki hatanın düzeltilmesi gerektiğini, aksi takdirde, kanun ve yönetmelikle düzenlenmiş yurt dışı tebligat usulünün ortadan kaldırılmış olacağını, sonuç olarak, hakkında aleyhe hüküm kurulan 1 nolu davalı … açısından, aslında taraf teşkili sağlanmadığını, mahkeme kararının her şeyden önce bu çok önemli şekli hata sebebi ile kaldırılması gerektiğini, Haksız fiil şartlarının oluşmadığını, oluşmuş olsa bile dava hakkının zamanaşımına uğradığını, davanın süresinde açılmadığını, gerek aralarında Prof. Dr. … de bulunduğu doktrin, gerek davacıdan sadır sigorta dosyası, gerekse işbu dava dosyasında mukim 19/10/2017 tarihli bilirkişi raporuna göre, işbu davada haksız fiil sorumluluğuna gidilemeyeceğini, Bizzat davacının kendi sigorta eksperi Sn …. tarafından davacı … genel müdürlüğüne verilen ; 18 Mart 2009 tarihli raporda geminin denize elverişsiz olduğu ve bu nedenle poliçe kapsamında sigortalıya tazminat ödenmesine yer olmayacağı; 19 Mart 2009 tarihli raporda da, ana makina anzasındaki temel nedenin mürettebat hatası olduğunun yazdığını, yani davacı tarafından bizzat ibraz edilen “Sigorta hasar dosyasında” dahi, ortada bir kusur var ise bunun; gemi adamlarının özensizliğinden ve dolayısıyla donatanla işletenin ağır işletme ve teknik idari kusurundan kaynaklandığının açıkça görüldüğünü, kısacası, davacının kendisinden sadır raporlarda bile, meselenin davalılardan kaynaklı bir haksız fiil olmadığı açıkça görüldüğünü, 19/10/2017 tarihli bilirkişi raporunda da ; “sigortacı davalıları halefiyet sebebiyle sorumlu tutamayacağı gibi başka bir hukuki sebeple dahi sorumlu tutamaz. Davalılar ile davacı … artasında ne bir haksız fiil münasebeti meydana gelmiştir ve ne de akdi bir münasebet kurulmuştur” denilerek, davalıların hiçbir halde sorumlu olmadığının tespit edildiğini, ancak, mahkemenin bu tereddütsüz çıkarımı, hiçbir makul gerekçe göstermeksizin, tamamen sübjektif olarak görmezden geldiğini ve dosyada eksik inceleme yaparak karar verildiğini, Davalı “…. A.Ş.”nin dava konusu ile ilgisi dahi bulunmadığı zaten açık ve net olup, Yerel Mahkeme de bu yönde hüküm kurmuştur.Ancak, diğer davalı “…” ile Davacı … Şirketinin halef olduğu “… Ltd”. (MALTA) arasında hiçbir akdi ilişki bulunmamasına ve haksız fiil sorumluluğunun şartlan da oluşmamasına rağmen, bu davalı aleyhine hüküm kurulmuştur.Müvekkili “ … , “SATICI (davadışı … GEMİ) tarafından “Alıcıya (…. VE/VEYA MALTALI ATA SHİPPİNG’E) satılan ürünün (GEMİ) sadece bir parçasını (MAKİNEM üretmiştir; dolayısıyla, müvekkil davalının SATICI İle ALICI arasındaki ilişkide çıkabilecek ihtilaflar açısından hiçbir hukuki sıfatı ve dolayısıyla sorumluluğu bulunmadığını, zaten 19/10/2017 tarihli bilirkişi raporunun da bu durumu teyit ettiğini, 19/10/2018 tarihli bilirkişi raporunun önemi, daha evvelki iki rapor arasındaki çelişkileri ortadan kaldırması ve diğer bilirkişi heyetlerince yanıtsız bırakılan taraf itirazlarına tek tek yanıt vermesi olduğunu, zaten bilirkişiler de “….Dosyadaki raporlarda daha evvel bu konular üzerinde durulmadığı için değişik ve farklı sonuçlara varılmıştır.” diyerek bu önemi ortaya koyduklarını, hükme esas alınsa idi, hükmü tamamen değiştirebileceğini, dosyada, 3 kez bilirkişi incelemesi yapıldığını ve mahkemece ilk iki rapor arasındaki çelişkiyi gidermek için, 19/10/2017 tarihli bilirkişi raporu hazırlatıldığını, 19/10/2017 tarihli bilirkişi raporu, raporlar arasındaki çelişkiyi gidermiş ve tüm itirazlarına rağmen incelenmemiş hususların nihayet incelendiğini, hal böyle iken, mahkemenin bu raporu yok sayması ve dahası, çelişkili bilirkişi raporlarının da sadece müvekkili aleyhine olan kısımlarından yararlanarak hüküm kurması, sübjektif hukuki değerlendirme gerekliliğine aykırı olduğunu, davanın esasına ilişkin en önemli düğümlerin çözüldüğüü bu bilirkişi raporunun neden değerlendirme dışı bırakıldığı gerekçelendirilmeden, hangi bilirkişi raporundaki hangi esasın hangi objektif kritere göre değerlendirmeye alındığının tamamen muallak olup, bu şekilde “sübjektif” kurulmuş bir hükmün kanuna uygunluğundan söz edilemeyeceğini belirterek, ilk derece mahkemesince verilen hükmün kaldırılıp davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı tarafından, davadışı sigortalı … Ltd şirketine ait … isimli tankerin davacı … şirketi tarafından düzenlenen tekne sigorta poliçesi ile sigorta teminatı altında iken ortaya çıkan makina arızası nedeniyle sigortalıya ödenen 341.391,00 Euro hasar tazminatı ile 237.500,00 Euro çeki ücretinin 6762 sayılı TTK ‘nun 1361 ve devamı maddeleri uyarınca hasardan sorumlu olduğu iddia edilen davalılardan rücuen tahsili istemli açılan davada, mahkemece davanın 2 nolu davalı yönünden husumetten reddine , 1 nolu diğer davalı yönünden ise kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi HMK 355 maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı vekilince 1 nolu davalı …a tebligat yapılmayıp, usule uygun taraf teşkili sağlanmadığı ileri sürülerek istinaf nedeni yapılmıştır. Ancak 2 nolu davalı vekillerince 10.01.2011 tarihli sunulan beyan dilekçesi ekinde, iş bu davalıya ilişkin vekalet sunulduğu gibi, 1 nolu davalı müvekkillerince dava dilekçesinin tebliğ alındığı, cevap için süre talep edildiği, mahkemece verilen sürede de 02.02.2011 tarihli cevap dilekçesinin sunulduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin bu yöndeki istinafı yerinde değildir. Dava konusu uyuşmazlıkta, … tankerinin Tuzla’da yerleşik …. Tersanesinde inşa edildiği, tankerin ana makina imalatçısının bir nolu davalı Finlandiya ‘da yerleşik ….olduğu, alınan bilirkişi raporlarındaki teknik tespitlere göre, gemideki arızanın hatalı üretim sonucu karter iç yüzeyinden parçalar halinde kopan boya tabakalarının dizel ana makinasının yağ filtresini tıkamış olmasından kaynaklandığı, davalı üreticinin makina karterinin iç yüzeyine uygulanan boyanın uygun nitelikte olmasına ve boyama işlemine özen göstermediği, bu şekilde arızanın doğmasına sebebiyet verdiği, bu kusurlu ve hukuka aykırı eylemi nedeniyle ortaya çıkan zarardan BK 41 vd. Maddeleri uyarınca ve hasarın makina karakterindeki ayıp yüzünden meydana gelmiş olması karşısında gizli ayıbın sebebiyet verdiği üretici davalı firmanın makul onarım masrafı ve koruma tedbiri olarak kabul edilen kurtarma ücretinden sorumlu olacağından davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 11. HD 2007/9636 E 2008/12611 K 10.11.2008 T. Emsal karar içeriğine göre imalatçı- üretici sorumluluğu haksız fiil sorumluluğudur.)Davalı vekilince haksız fiil durumunda dahi zaman aşımı nedeniyle davanın reddi gerekeceği ileri sürülmüştür. Üretici 1. Nolu davalı tarafından üretilen makinanın gemiye montajından sonra 29/12/2008 tarihinde, 17/01/2009 tarihinde, 22/01/2009 tarihinde, 04/02/2009 tarihinde ve son olarak da 05/02/2009 tarihinde makina arızası meydana geldiği, 05/02/2009 tarihinde ortaya çıkan arıza sonrasında tankerin İngiltere – Fransa arasında Dover Boğazından geçişi sırasında ana makinasının düşük yağ alarmı nedeniyle aniden ve kendiliğinden durduğu, buna müteakip boğazdan geçiş yapan … isimli tanker vasıtasıyla halatla çekilmek suretiyle kurtarma faaliyetinde bulunulduktan sonra … isimli römorkör yardımıyla Fransa’nın Durkerue Limanına getirildiği anlaşılmakla BK 60 maddesi uyarınca 02.02.2010 tarihinde 1 yıllık zaman aşımı süresi içinde dava açılmış olmakla, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni de yerinde değildir.Davalı vekili davacı … şirketinin sigorta poliçe kapsamına girmeyen hasarı ödediği, buna göre halefiyet ilkesi uyarınca davalıya rucu edemeyeceği ileri sürülmüştür. Davacı … şirketi tarafından dava dışı sigortalıya hasar nedeniyle yapılan ödemeler kapsamında 13.04.2009 ve 20.04.2009 tarihli tazminat makbuz ve ibraname belgelerinde alacağın temlik alındığı anlaşılmakla, davacı tarafından halefiyet gereğince olmasa bile temlik nedeniyle hasar ödeme tutarından ötürü dava dışı sigortalıya karşı BK 41 maddesi uyarınca sorumlu olan üretici davalıya rucu edebilecektir. Bu nedenle davalı vekilinin bu yöndeki istinafı da yerinde değildir. Davalı vekilince kendi lehlerine tespitler içeren 3. Bilirkişi raporu dikkate alınmaksızın diğer raporlara göre hüküm kurulduğu ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. HMK 282 Maddesindeki yasal düzenleme uyarınca hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer deliller ile birlikte serbestçe değerlendirir. Buna göre bilirkişi raporları takdiri delil olup, mahkemece sunulan diğer delillerle birlikte, bilirkişi raporlarındaki tespitler de dikkate alınarak ve gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin bu yöndeki istinafı da yerinde görülmemiştir.İlk derece mahkemesince dosyaya sunulu deliller ile bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ışığında kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı …. vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine dair karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Bakiye 61.555,16 TL nispi istinaf harcının davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına, 4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,6-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,7-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 11.04.2019 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.