Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/908 E. 2019/172 K. 07.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/908
KARAR NO : 2019/172
KARAR TARİHİ: 07/02/2019
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/02/2018
NUMARASI : 2017/1134 -2018/84 E.K
DAVANIN KONUSU: Genel Kurul Kararının İptali
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından, ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ara kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı, ortağı olduğu … Ltd. Şti.’ne ortaklar arasındaki anlaşmazlık nedeniyle mahkemece kayyum olarak …’ın atanmış olup, kayyuma “..hisse devri işleminin görüşülmesi, sicile tescil işleminin yürütülmesi, şirketin temsil ve imza yetkisinin görüşülmesi, şirketin adres naklinin görüşülmesi ve şirketin ana sözleşmesi ve TTK hükümlerine göre görüşülmesi gereken hususlarda gündemi belirleyerek TTK hükümlerine göre en kısa sürede genel kurul çağrısı yapmak üzere ve genel kurul tarihine kadar davalı şirketin faaliyetinin devamı için zorunlu kararları diğer yetkili temsilci ortak veya ortaklarla müşterek temsil ve imza yetkisi (en az çift imza ile) tanınmak suretiyle” yetki verildiğini, buna istinaden kayyum … tarafından 29.07.2015 tarihinde genel kurul toplantısı yapıldığını, ancak toplantı tarihi ve yeri ile ilgili olarak tarafına herhangi bir tebligat yapılmadığını, toplantıya katılımının engellendiğini, yokluğunda alınan yapılan toplantıda tarafına ait 1.300.000 TL tutarındaki hissenin ….. devri işlemi ile …. münferit temsil yetkisinin görüşülerek karara bağlandığını ileri sürerek dava konusu genel kurulda alınan kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … vekili, müvekkilinin ….Ltd. Şti.’nin iki ortağından bir olduğunu, müvekkili ile davacının şirkette eşit hisselere sahip olduğunu, davacı ortağın hissesinin %26’sına tekabül eden kısmını 29.09.2014 tarihli noter hisse devir sözleşmesi ile müvekkiline devrettiğini, bu devir ile birlikte müvekkilinin şirketteki hisse oranının %76 olduğunu, yapılan devir işlemi sonrasında hisselerin tescili için ortaklar kurulu kararı alınması talep edilmesine rağmen davacının buna yanaşmadığını, şirketin temsil ve ilzamının her iki ortağın müştereken atacakları imza ile mümkün olmasına rağmen davacının biraraya gelerek karar almaktan imtina ettiğini, bunun üzerine davacıya 31.12.2014 tarihinde noter yoluyla ihtarname keşide edildiğini ancak bundan sonuç alınamadığını, bunun üzerine talep doğrultusunda mahkemece, genel kurulun toplantıya çağrılması ve istenen hususların görüşülmesi için şirkete kayyum atandığını, davacının bilgisi dahilinde olan konularda genel kurulun toplantıya çağrıldığını, genel kurulun gündemi ve yapılması konusunda davacının kayyum tarafından bilgilendirildiğini, kötü niyetli olan davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili, davanın tarafı olmayan müvekkiline husumet düşmediğini, genel kurul toplantı çağrısının usulüne uygun olarak davacıya dava dilekçesinde de gösterdiği adrese iadeli taahhütlü olarak gönderildiği gibi şirket merkezinin olduğu adrese de tebligat çıkarıldığını, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davacı vekili, 02.06.2016 tarihli dilekçesi ile, HMK’nın 124/4. maddesi gereğince, davanın ….. San.Ltd. Şti.’ne karşı yönelterek davalı tarafın bu şekilde düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesinin 02.06.2016 tarihli ara kararıyla davacının taraf değişikliği talebi kabul edilerek davalının …. Ltd. Şti. olarak gösterildiğinin kabulüne karar verilmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 29.12.2016 tarih, 2015/873 Esas-2016/892 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiş, bu kararın davalılar …. ve …. Ltd. Şti. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemizin 09.10.2017 tarih, 2017/418-596 E.K sayılı kararıyla, dava dilekçesi ile taraf değişikliği dilekçesinin davalı şirket vekiline tebliği ile taraf teşkili tamamlandıktan sonra yargılamanın yürütülüp karar verilmesi gerekirken usulünce taraf teşkili sağlanmadan karar verildiği gerekçesiyle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak mahalli mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.Davacının tedbir talebinde bulunulması üzerine, ilk derece mahkemesince, davacının yüzüne karşı 08.02.2018 tarihli duruşmadaki ara kararıyla; “Eldeki davanın genel kurul kararının iptaline ilişkin olduğu, söz konusu ihtiyati tedbir taleplerinin ancak genel kurul kararı iptal edilip, bu kesinleştikten sonra açılacak davalarla istenebilecek taleplerden olduğu; mahkemece yargılama sonunda verilecek hükümle karar altına alınamayacak hususlarda tedbir kararının verilmesininde mümkün olmadığı” gerekçesiyle davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.İlk derece mahkemesince, kaldırma kararımızdan sonra yapılan yapılan yargılama sonucunda, istinafa konu aşağıdaki karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacının usulüne uygun genel kurul toplantısına davet edilmediği, toplantıda TTK’nın 418/1. maddesinde belirlenen nisap bulunsa da şirket adresinin nakli konusunda nitelikli çoğunluk arandığını, davacının %50 paya sahip olması sebebiyle genel kurula katılması halinde oy nisabının sağlanamayacağı, bu sebeple genel kurulda alınan kararların iptali gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir.Bu karara karşı davalı …Ltd. Şti. vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.İlk derece mahkemesinin 08.02.2018 tarihli ihtiyati tedbirin reddine ilişkin ara kararına ve karşı davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ A-Davalı şirket vekilinin istinaf dilekçesinde özetle;-Kayyum tarafından gerek telefonla ve gerekse de mesajla genel kurul yeri ve zamanının davacıyı bildirildiğini, genel kurul toplantı gündeminin Türkiye Ticaret Sicil gazetesinde ilan edilmiş olup yeri ve zamanının da belirtildiğini, -HMK’nın 124. maddesine dayalı taraf değişikliği koşullarının bulunmadığını, husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.B-Davacı vekili, ihtiyati tedbir talebinin reddine yönelik ara kararına karşı istinaf dilekçesinde özetle; genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğunu, mutlak butlanla batıl olduğunu, ortak ….. münferit temsil ve ilzam yetkisinin kaldırılması ile ilgili tedbir talebinin reddine karar verildiğini, oysaki kötü niyetli ortağın şirket aleyhine işlemler yaptığını belirterek, ilk derece mahkemesinin karanın düzeltilerek, genel kurulda alınan kararların yok mutlak butlanla batıl kararlar olduğunun tespitine, tedbir talebinin reddine dair ara kararının kaldırılarak şirket ortağı …. münferit temsil ve ilzam yetkisinin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE Davacı, pay sahibi olduğu davalı şirketin 29.07.2015 tarihinde yapılan ortaklar kurulunda alınan kararların usulsüz ve geçersiz çağrı nedeniyle yoklukla malul olduğunun tespitini, olmadığı takdirde kanuna, esas sözleşmeye ve afaki iyi niyet kurallarına aykırı dava konusu ortaklar kurulunda alınan kararların TTK’nın 445 vd. maddeleri uyarınca iptalini istemiştir.Davalı .. Ltd. Şirketi’ne … kayyum olarak atanmış ve … davalı gösterilerek dava açılmıştır. Dosya içeriği ve aşamalardaki beyanlardan anlaşıldığı üzere, aslında davacının, kayyumu taraf göstermek suretiyle davasını şirkete yöneltme iradesini ortaya koyduğunun kabulü gerekir. Bu sebeple ilk derece mahkemesince HMK’nın 124/4. maddesinde maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin kabulünde isabetsizlik bulunmamaktadır.İlk derece mahkemesince yukarıda belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.Davalı şirket iki ortaklı olup, davacı ile diğer ortak …. davalı şirkette 2.500.000 TL itibari değerli eşit %50 paya sahip oldukları, davacı ortağın şirketteki 2.500.000 TL hissesinin 1.300.000 TL’lik kısmını Büyükçekmece … Noterliğinin 29.09.2014 tarihli noter hisse devir sözleşmesi ile diğer ortak ….. devrettiği dosya kapsamıyla sabittir.Dava konusu 29.07.2015 tarihli ortaklar kurulu toplantısında, ortak ….. ve Kayyum … hazır olduğu halde, 2 nolu gündem maddesinde; davacının şirketteki hissesinin 1.300.000 TL’lik kısmını diğer ortak …. 29.09.2014 tarihli noter hisse devir sözleşmesi ile devrettiği, sözkonusu devir işleminin onaylandığı, 3 nolu gündem maddesinde ise hisse devrinin ticaret siciline tescili konusunda kayyuma yetki verildiği, 4 nolu gündem maddesinde ise şirket ortağı …. şirketi bir yıl süreyle münferiden temsil ve ilzam yetkilisi olarak atanmasına, 5 nolu gündem maddesinde, şirketin mevcut adresinin naklinin daha sonra karara bağlanmasına karar verildiği görülmüştür.Genel Kurul kararlarının butlanı ve iptal edilebilirliği meseleleri, huzurdaki uyuşmazlık bakımından uygulama alanı bulacak 6102 sayılı (yeni) Türk Ticaret Kanunu’nda (=TK) açıkça düzenlenmektedir. TK ile özel ve pozitif düzenlemeye kavuşturulan genel kurul kararlarının butlanı haline ilişkin olarak TK 447’de, “Genel kurulun, özellikle; a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilmez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan ” kararlarının batıl olduğu hüküm altına alınmıştır.Bir kararın butlanından söz edilebilmesi için, öncelikle geçerli bir genel kurul toplantısının yapılmış olması ve alınan kararların içeriği itibariyle TTK’nın 447.maddesinde sayılan aykırılıkları içermesi gerekir. Eğer yokluk söz konusu ise iptal veya butlanın tartışılmasına gerek bulunmamaktadır. Genel kurul toplantısı bir çağrı üzerine yapılmış ancak çağrıda bazı usulsüzlükler yapılmışsa, TTK’nın 446.maddesi uyarınca ortağın iptal davası açma hakkı vardır. Eğer çağrıdaki usulsüzlük, çağrıyı tamamen geçersiz hale getiriyorsa, artık bir çağrının varlığından söz edilemez. Limited şirket genel kurul toplatına çağrı, çağrısız genel kurul, kararların butlan ve iptali hakkında, TTK’nın 617 ve 622. maddelerindeki atıf nedeniyle, anonim şirketler hakkındaki hükümler uygulanır. Bir genel kurulun varlığından söz edilebilmesi için, geçerli bir çağrı üzerine, ortakların toplanmış olması veya çağrısız genel kurulun koşulların gerçekleşmiş olması gerekir. Somut olayda, dava konusu genel kurulun, mahkemece atanan kayyumun Ticaret Sicil Gazetesi’nde yaptığı ilan sonucu, ancak TTK’nın 414. maddesinde açıklanan ve emredici nitelikteki madde hükmüne uyulmadan ve ortaklara gönderilmesi gereken iadeli taahhütlü mektupla bildirim koşulu yerine getirilmeden yapıldığı sabittir. Çünkü, davacının şirketçe bilinen adresine tebligatın çıkarılmadığı anlaşılmaktadır. Farklı bir adrese tebligat çıkarılmış olması, yasanın amir hükmünün yerine getirildiği anlamına gelmez. Çünkü, davacı ortağa ait olmayan bir adrese tebligat gönderilmesiyle hiç gönderilmemesi arasında bir fark yoktur. Bu durumda kayyumun, TTK’nın 414. maddesindeki emredici düzenlemeye rağmen, davacının bilinen son adresine iadeli tahhütlü mektupla bildirilmediği sabittir. Bu durumda, usulsüz çağrı değil, geçersiz bir çağrı söz konusudur. Böyle bir toplantıda alınan kararlar yoklukla malüldür (Prof.Dr.Erdoğan Moroğlu, Anonim Otaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, 7.basım, İstanbul 2014, s.14 vd.).Geçerli bir çağrı bulunmadığından, sadece bir ortağın katılımıyla yapılan toplantının, genel kurul toplantısı olduğu söylenemez. TTK’nın 416. maddesi gereğince bütün paydaşlar toplantıya iştirak etmediğinden, çağrısız genel kurulun koşulları da yoktur. Bu şekilde bütün ortaklar toplantıya katılmadığı sürece toplanan genel kurulda alınan bütün kararlar hükümsüz ve geçersizdir. Diğer bir deyişle yoklukla maluldür. Bunun sonucu olarak, böyle bir toplantıda alınan kararların bu şekilde yoklukla malul olduğunun tespitini ise TTK’nın 445, 446 ve 448. maddelerindeki koşullar aranmaksızın, her zaman ileri sürülebilir. Yokluk hali, mahkemelerce de resen gözetilir. Dolayısıyla davaya konu edilen 29/07/2015 tarihli genel kurul toplantısı usulüne uygun çağrı olmaksızın yapıldığı gibi, çağrısız genel kurul koşullarının bulunmadığından toplantıda alınan kararların yoklukla malul olduğunun kabulü gerekir.Bu gerekçelerle, davalı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiş, ancak, ilk derece mahkemesince, dava konusu genel kurul kararlarının yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken, iptal kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, davacı vekilinin bu konudaki istinafı haklı bulunmuş, ilk derece mahkemesinin kararının bu nedenle düzeltilmesi gerekmiştir. Davacı ortağın tedbir yönünden esasen talebi, dava konusu ortaklar kurulu toplantısında 4 nolu gündem maddesindeki şirket ortağı ….. şirketi bir yıl süreyle münferiden temsil ve ilzam yetkilisi olarak atanmasına ilişkin kararının icrasının geri bırakılması istemine ilişkindir.TTK’nın 449. maddesine göre, genel kurul kararlarının iptali ve butlanı davası açıldığı taktirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra dava konusu kararların yürütmesinin geri bırakılmasına karar verebilir. Mahkemenin bu konudaki takdir hakkının nasıl kullanacağı konusunda, tamamlayıcı hukuk kuralı olarak HMK’nın 389 vd. maddelerinden yararlanmak gerekir.Dava konusu genel kurul ve kararları yönünden yukarıda yapılan değerlendirmeler ile iki ortaklı davalı şirketin her iki ortağın dava konusu genel kuruldan önce 29/05/2014 tarihinde yapılan genel kurulda 10 yıl süreyle ve müşterek imza ile şirketi yetkili müdür atanmış oldukları ve tarafların menfaat dengeleri de dikkate alınarak, dava konusu genel kurulun 4 nolu gündemde alınan kararının yürütmenin tedbiren durdurulması talebinin reddinde isabet görülmemiştir.Yukarıda açıklanan gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden ilk derece mahkemesinin kararının düzeltilmesi gerektiğinden, HMK’nın 353/1.b.2.maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, dava konusu genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine ve ihtiyati tedbir talebinin kabulüne dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;A) Davalı şirket vekilinin istinaf başvurusu yönünden;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,B) Davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden;HMK’nın 353/1.b.2.maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, işin esası hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine, bu doğrultuda;1-Davalı şirketin 29.07.2015 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan kararlarının yoklukla malul olduğunun tespitine,2-a)Davacı tarafın ihtiyati tedbir isteminin kabulüne; 29.07.2015 tarihli genel kurulun 4. nolu gündem maddesinde alınan şirket ortağı …… şirketi bir yıl süreyle münferiden temsil ve ilzam yetkilisi olarak atanmasına yönelik kararın TTK’nın 449. maddesi uyarınca yürütmesinin geri bırakılmasına,b)Kararının Ticaret Sicilinde tescil ve ilanına, tescil ve ilan masraflarının davacı tarafından karşılanmasına, bu konuda gerekli işlemlerin ilk derece mahkemesince yapılmasına,c)Tedbirin mahiyeti ve gerekçede açıklanan nedenlerle HMK’nın 392. maddesi uyarınca, takdiren teminat alınmasına yer olmadığına, 3-Dava maktu harca tabi olduğundan, maktu harçtan eksik 5,50 TL karar harcının davalı şirketen alınmasına, Hazineye irat kaydına,4-Tamamı davacı tarafça karşılanan 54,40 TL harç ile 4 davetiye gideri ( sadece duruşma gününün ve raporun kendisine tebliğine ilişkin giderler olup; ….. ve … için çıkartılan tebligat giderleri katılmadı) 28,00 TL ve 1.200,00 TL bilirkişi gideri toplamı 1.282,40 TL yargılama giderinin, davalı …. Ltd. Şti.’den tahsili ile davacıya verilmesine; karar kesinleştiğinde bakiye gider avansının davacıya iadesine,Davalı sıfatı sona eren ….. tarafından karşılanan 1 davetiye gideri 9 TL ve … için karşılanan 1 davetiye gideri 9 TL nin davacıdan alınarak bu şahıslara iadesine,5-Karar tarihindeki A.A.Ü.T gereği 2.180,00 TL maktu vekalet ücretinin davalı ….. Tic. Ltd. Şti.’den tahsili ile davacıya verilmesine,6-….. ve …’a vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, 8-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL istinaf peşin harcının talep halinde kendisine iadesine,9-Davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcı ile posta ve tebligat ücreti 64,00 TL olmak üzere toplam 162,10 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 10-Gerekçeli kararın bir örneğinin Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine, 11-Karar kesinleştikten sonra, dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 07/02/2019 tarihinde, oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.