Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/905 E. 2019/269 K. 21.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/905
KARAR NO : 2019/269
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DAVA : İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile dava dışı … Ltd. Şti. arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davalı … sözleşmenin müşterek ve müteselsil kefili olduğunu, borcun zamanında ödenmemesi nedeniyle borçlulara Beyoğlu …. Noterliğinden 26/11/2014 tarih … yevmiye no ile kat ihtarı çıkartıldığını, 25/1/2014 tarihi itibariyle 476.385,07 TL’nin ödenmesinin istenildiğini, ödenmeyince İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takip başlattıklarını, borca , yetkiye, faiz ve ferilerine itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, İİK’nın 50. maddesinin yollamasıyla HMK’nın 7. maddesi gereğince, hakkında takip yapılan …Ltd. Şti.’nin adresi itibariyle İstanbul İcra Dairesinin yetkisinin mevcut olduğunu, ayrıca kredinin Osmanbey Şubesinden kullanılması nedeniyle HMK’nın 10. maddesi gereğince de icra dairesinin yetkisinin bulunduğunu, yapılan itirazın dayanaktan yoksun olduğunu, faizin sözleşmeye uygun olarak hesapladığını belirterek, itirazın iptaline ve %20 oranında hesaplanacak icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkilinin kefaletinin geçersiz olduğunu, kefaletinin geçerli olabilmesi için TBK’nın 584. maddesi gereğince eşinin rızasının alınması gerektiğini, 26/11/2012 tarihli yazıdaki imzanın müvekkilinin eşi …e ait olmadığını, ayrıca kefalet sözleşmesindeki yazıların da müvekkilinin elinin ürünü olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 01/02/2018 tarihli, 2015/731 Esas – 2018/89 Karar sayılı kararında, “…İki rapor arasında çelişki olması nedeniyle ayrıca kefalet beyanındaki yazı ve rakamların … eli ürünü olup olmadığının tespiti amacıyla dosya 3 kişilik grafolog bilirkişi heyetine tevdi edilmiş alınan rapor incelendiğinde kefalet beyanındaki imzanın … eli ürünü olmadığı, ayrıca kefalet beyanındaki yazı ve rakamların da … eli ürünü olmadığının tespit edildiği görülmüştür. Sözleşme tarihi 26/11/2012 olup, … bu tarih itibariyle şirket ortağı ve aynı zamanda 4 yöneticisinden biri iken sözleşmenin imzalanmasından kısa bir süre sonra 12/4/2013 tarihinde hissesini devrederek ortaklıktan ayrıldığı ve müdürlüğünde sona erdiği, … krediyi kullanan şirketin ortağı olmasına rağmen sözleşme tarihi itibariyle TBK 584. maddesine göre eş rızasının gerektiği, ayrıca TBK 583. maddeye göre, kefalet tarihi miktarı ve müteselsil kefalet beyanına ilişkin hususların kefilinin el yazısı ile yazılması şart olduğundan alınan raporlara göre kefalet beyanındaki yazı ve rakamların … eli ürünü olmadığı, eş beyanındaki imzanın da eşine ait olmaması nedeniyle davanın reddine, davalının kötü niyet tazminat talebinin koşulları oluşmadığı…” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Davalı borçlunun, savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağına aykırı davrandığını, davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasında yetkiye, borca ve fer’ilerine, faize, faiz giderlerine, faiz oranına yönelik itirazlar sunulduğunu, takibin devamının sağlanması amacıyla açılan davaya, cevap süresi geçtikten sonra davalının sunduğu 20/11/2015 tarihli cevap dilekçesinde ise borcun kaynağının genel kredi sözleşmesinde davalının o tarihte eşi olan … kefalete muvafakat verdiğine dair yazıda bulunan imzasının sahte olduğunun iddia edildiğini, davalının itiraz dilekçesinde dayanmadığı nedenleri ileri sürdüğünü, cevap süresinde olmadığı için davalı beyanlarının kabulünün mümkün olmadığını, davalının, kefaletin geçersizliğine yönelik iddialarının savunmanın genişletilmesi yasağına aykırılık teşkil ettiğini, savunmanın genişletilmesine muvafakatlerinin bulunmadığını, ayrıca kefalet muvafakatine ilişkin imzanın …. eli ürünü olup olmadığının tespiti amacıyla 05/01/2011 tarihli bilirkişi raporu düzenlendiğini, söz konusu imzanın … ait olduğunun tespit edildiğini, davalının itirazı üzerine Adli Tıp Kurumundan rapor alındığını ve 30/03/2017 tarihli raporda ise imzanın … ait olmadığı yönünde tespitte bulunulduğunu, İki rapor arasında çelişki olması nedeniyle dosyanın grafolog bilirkişilere tevdiine karar verildiği 05/10/2017 tarihli duruşmada ise davalının yasal süresinde dahi olmayan cevap dilekçesinde kefalet beyanındaki yazı ve rakamlara ilişkin herhangi bir savunması olmamasına rağmen söz konusu yazı ve rakamların… eli ürünü olup olmadığının tespitinin, davalının talebi olmaksızın ilk derece mahkemesince istenildiğini, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 28.12.2017 tarih ve 2015/21234 E. – 2017/31091 K. sayılı emsal kararında iddia ve savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağının açıklandığını, Davaya fer’i müdahil olarak kabulüne karar verilen …, İstanbul … İcra Müdürlüğünün …E. sayılı dosyasında taraf olmadığını, sözleşme tarihinde davalı … eşi olan …itirazın iptali davasına fer’i müdahil olarak dahil olmasında hukuki menfaati bulunmadığını, borçtan sorumluluğu bulunmayan, kefil sıfatını haiz olmayan, icra takibinde borçlu olarak dahi yer almayan şahsın fer’i müdahilliğine karar verilmesinin usule aykırı olduğunu, Davalının kefaletine muvafakat edildiğini gösteren imzanın, sözleşme tarihinde davalının eşi olan fer’i müdahil … eli ürünü olduğunu, Kefaletin geçersizliğinin ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı olup hakkın kötüye kullanılmasını ifade ettiğini, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 02.03.2017 tarih ve 2016/5618 E. – 2017/1675 K. sayılı kararının da bu yönde olduğunu, Bu nedenlerle istinafa konu ilk derece mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve talepleri gibi davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Dava konusu kredi sözleşmesindeki tüm imzaların ve kefalete ilişkin yazıların davacı banka yetkilileri huzurunda ilgililerince atılması ve yazılması gerekmesine rağmen, bilirkişi raporları ile davalı banka çalışanlarınca bir şekilde sahte imzaların atılmasına ve kefalete ilişkin sahte yazıların yazılmasına göz yumulduğu sabit olduğundan ve sözkonusu kredi sözleşmesine ilişkin olarak müvekkili aleyhine haksız şekilde işbu dava konusu icra takibi başlatıldığından, müvekkili lehine asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesi gerektiğini, ilk derece mahkemesince kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, bu yönden ilk derece mahkemesi kararının düzeltilmek suretiyle yeniden esas hakkında karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı tarafından dava dışı şirkete 26.11.2012 tarihli imzalanan kredi sözleşmesi uyarınca kullandırılan kredi borcu nedeniyle aynı sözleşmeyi müteselsil kefil olarak imzaladığı ileri sürülen davalıdan ödenmeyen kredi borcunun tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemli dava açıldığı, mahkemece davanın reddine karar verildiği, karara karşı her iki taraf vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı vekilinin istinaf başvuru nedenlerinin incelenmesinde;Takibe itiraz üzerine davacı tarafından İİK’nın 67. maddesi uyarınca açılan ve genel hükümlere göre yargılaması yapılacak olan itirazın iptali davasında, davalı takip borçlusu takibe yönelttiği itirazlarla bağlı ve sınırlı olmaksızın savunma nedenlerini ileri sürebilecektir. Bunun dışında davaya dayanak kredi sözleşmesinde TBK’nın 583 ve 584. maddeleri kapsamında müteselsil kefil sorumluluğunu düzenleyen hükümler emredici ve kamu düzenine ilişkin olup, sözleşmenin bu maddelerde belirtilen emredici kurallara aykırı düzenlendiği, imza ve yazıların sahte olduğu yönündeki iddia ve savunma yargılamanın her aşamasında ve savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında olmaksızın ileri sürülebilecektir. Buna göre davacı vekilinin davalının takibe itirazda ileri sürmediği ve yasal cevap süresinden sonra savunmasını genişletmek suretiyle ileri sürdüğü kefaletin geçersizliği ve imza-yazı sahteliği hususlarının mahkemece incelenemeyeceği yönündeki istinaf nedenleri yerinde değildir.Uyuşmazlığın kefaletin geçersizliği husunda olup, davalı kefilin eşinin sözleşmede muvafakatının bulunup bulunmadığının davanın esasına etkili olduğu, davalının eşinin feri müdahil olarak kabulünün kendisini taraf haline de getirmeyeceği, ayrıca davalının eşinin somut uyuşmazlık bakımından kefaletin geçersizliği kapsamında feri müdahil olmasında hukuki yararı bulunduğu değerlendirilmekle, davalının eşinin feri müdahil olarak kabulünün yerinde olmadığı yönündeki davacı vekili istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir.Taraflar arasındaki sözleşme tarihinin 26.11.2012 tarihi olup, sözleşme tarihinde yürürlükte olan hali ile TBK’nın 583 ve 584. maddelerindeki yasal düzenlemeler uyarınca kefaletin geçerliliğinin değerlendirilmesi gerekeceği, yargılama aşamasında alınan ve mahkemece hükme esas alındığı anlaşılan 30.03.2017 tarihli adli tıp raporu ve daha önce alınan rapor ile çelişki gözetilerek mahkemece alınan 14.11.2017 tarihli grofolog bilirkişi kurul raporu ile kefalet sözleşmesinde davalının eşinin imzasının eş … ait olmadığının tespiti karşısında, davacı vekilinin bu raporlardan önce 05.01.2017 tarihli alınan rapora itibar edilmesi gerekeceği yönündeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.Yine taraflar arasındaki ihtilafa konu sözleşmenin 26.11.2012 tarihli imzalandığı ihtilafsız olmakla, sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte olan hali ile TBK’nın 583 ve 584. maddesindeki yasal düzenlemeler uyarınca kefaletin geçerliliğinin değerlendirilmesi gerekecektir. Yukarıda da ifade edildiği üzere maddedeki düzenlemeler kamu düzenine ilişkin emredici düzenlemelerdir. Buna göre kefaletin daha sonradan geçersizliğinin ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı olacağı yönündeki davacı istinafı da yerinde değildir.Davalı vekilinin istinaf başvurusunun değerlendirilmesinde ise;Davacı bankanın sözleşmede kefil imzası bulunan davalı hakkında takip başlattığı da dikkate alındığında, takipte kötü niyeti sabit görülemeyeceğinden, davalı vekilinin müvekkili lehine kötü niyet tazminatı verilmesi gerektiği yönündeki istinaf nedeni yerinde değildir.İDM karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, 2-Taraflarca yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Taraflarca istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 21/02/2019 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.