Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/891 E. 2019/575 K. 18.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/891
KARAR NO : 2019/575
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/10/2017
NUMARASI : 2016/59E. 2017/826MK.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne ilişkin verilen hükme karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında … Köyü … Kavşağı İnönü Eskişehir adresinde kurulu istasyona ilişkin olarak, 2010 yılından beri devam eden otogaz bayilik ilişkisinin, 27/01/2015 tarihli … satışına ilişkin bayilik sözleşmesinin yenilendiğini, davalının sözleşme ekinde yer alan satış taahhütnamesi ile sözleşme süresince müvekkilinden 2 ton … ürünü almayı taahhüt ettiğini, davalının … ürünü almadığı gibi keşide ettiği ihtarname ile sözleşmeyi tek taraflı olarak, sözleşmeye aykırı davranışla haksız olarak feshettiğini beyanla, dava dilekçeleri kapsamında bakiye 109.820 TL cezai şart alacağından fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak şartıyla şimdilik 9000 TL cezai şartın 03.07.2015 temerrüt tarihinden, yine kâr mahrumiyeti alacağı yönünden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1000 TL’ nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkili şirketinin her ne kadar davacı ile … bayilik sözleşmesi ve satış taahhüdü imzalamış ise de; kurulduğu tarihten itibaren sürekli zarar ettiğini ve tüm önlemlere rağmen durumun değişmemesi üzerine akaryakıt sektöründen çekilip tüzel kişiliğini sonlandırma kararı aldığını, başka bir dağıtıcı firma ile anlaşmadığını, sözleşmede yer alan ve davacı lehine kararlaştırılan cezai şartın dürüstlük kuralına aykırı genel işlem koşulu niteliğinde olduğunu, aksi düşünülse dahi cezai şart bedelinin müvekkilinin ekonomik yıkımına sebebiyet vereceğinden tenkis edilmesi gerektiğini, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini ve bu nedenle kâr mahrumiyeti talebinin yersiz olduğunu, ayrıca müvekkili tarafından, banka sicilinin bozulmaması için, 25.000 TL’lik banka teminat mektubu bedelinin nakit olarak ödendiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ”…Yanlar arasındaki sözleşmenin davalı tarafça haksız olarak feshedildiği, davacı tarafın haksız fesih sebebiyle kar mahrumiyeti ve cezai şart talebinde bulunabileceği, ancak belirlenen cezai şartın davalı tarafın ekonomik maliyetine sebep olacağı, dolayısıyla takdiren belirlenen cezai şartta 2/3 tenkise gidilmesinin gerektiği, yine ödemesi yapılan 25.000 TL teminat mektubunun bu miktardan mahsubunun gerektiği, kar mahrumiyeti yönünden ise ancak yeni bir bayilik sistemi için gerekli 3 aylık süre yönünden talepte bulunabileceği, davacının zararı azaltmakla yükümlü olduğu, bakiye kısım yönünden sebepsiz zenginleşme hususunun gündeme geleceği sübuta ermekle; davanın kabulü ile her nekadar davacı yanın cezai şart alacağı mübrez raporda 134.620,00 TL olarak belirlenmiş ise de, bu miktar cezai şartın davalı yanan ekonomik mahfiyetine sebep olacağı kanaati mahkememizde hasıl olmakla, takdiren 2/3 oranında indirime gidilerek davacı yanın cezai şart alacağının 44.873,33 TL olarak belirlenmesine, davalının 25.000 TL teminat mektubunun takas mahsup savunması değerlendirilerek bu miktarın mahsubu neticesi davacı yanın cezai şart alacağının neticeten 19.873,33 TL olarak tespitinin ve talep aşılamayacağından 9.000 TL cezai şart ve her ne kadar davacı yanın yeni bir bayi oluşturması için gerekli 3 aylık makul süreye ilişkin kar mahrumiyeti alacığı 3.650,46 TL olarak hesaplanmış ise de talep aşılamayacağından 1.000 TL kar mahrumiyeti olmak üzere toplam 10.000 TL’nin 03/07/2015 temerrüt tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine” karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, 9.000 TL cezai şart ve 1.000 TL kâr mahrumiyeti olmak üzere toplam 10.000 TL’nin 03/07/2015 temerrüt tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazla talebin reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;Taraflar arasmda 27/01/2015 tarihli ve beş yıl süreli … Bayilik Sözleşmesi imzalandığını, müvekkili şirketin kurulduğundan bu yana sürekli zarar etmesi ve alınan tüm önlemlere rağmen bu durumun değişmemesi nedeniyle akaryakıt sektöründen çekilip tüzel kişiliği sona erdirme kararı alındığını, tasfiyenin ileriye ertelenmesi ve müvekkili şirketin beş yıl daha sözleşme ilişkisine devam etmeye icbar edilmesinin TMK’nın 2. maddesiyle düzenlediği dürüstlük kuralıyla bağdaşmayacağını, sözleşme haklı bir gerekçeye dayalı olarak feshedildiğinden, tazminat ve cezai şart bedeli talep hakkı doğurmayacağını,Davacı lehine cezai şart bedeli öngören sözleşme hükmünün dürüstlük kuralına aykırı genel işlem şartı niteliğinde olduğundan, bu yöndeki savunmaları tartışılmaksızın hüküm kurulduğunu,Bir an için sözleşmenin haksız surette feshedildiği varsayılsa bile; cezai şart bedeline ilişkin hükmün geçerliliği bulunmadığını, sözleşmenin davacının tek taraflı olarak ağırlıklı kendi lehine, çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden hazırlayarak karşı tarafa sunduğu tip sözleşme olup, TBK’nın 20. maddesine göre “genel işlem şartı” niteliğinde olduğunu, TBK’nın 20 ve 25. maddeleri de nazara alındığında sözleşme özgürlüğünde bulunması gerekli güç dengesinin bir taraf aleyhine bozulduğunu, davacı lehine cezai şart bedeli öngörülen sözleşme maddelerinin hükümsüz olduğunu,Bilirkişi incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesinin 50.000 USD cezai şart bedelini davalının ekonomik mahvına sebebiyet verecek olması nedeniyle tenkis edilmesi gerektiği yönündeki kanaati isabetli olmakla birlikte, 2/3 tenkis oranı düşük olup işin realitesine uymadığını,Davacı yan belirtilen günde defterlerini ibrazdan kaçınmış olup, hukuken iddialarını ispatlayamadığı sonucu ortaya çıktığından kâr mahrumiyeti talebinin reddi gerektiğini,Hükme esas alınan bilirkişi raporunda sektördeki ticari alan sınırının “il” olarak kabul edildiğini, dava konusu istasyonun bulunduğu “il” içerisinde elde edilebilecek farklı bir bayiliğin, kaybedilen bayiliğin satışlarını telafi edebileceği, ancak dosyada yeni bir bayilik verilip verilmediğine dair veri bulunmadığının belirtildiğini, bu nedenle, EPDK’ya müzekkere yazılarak davaya konu istasyonun bulunduğu Eskişehir ilinde sözleşmenin feshedildiği tarih olan 03/06/2015 tarihinden sonra verilen bayiliklerin ilk tesis tarihlerinin araştırılması talep edilmişse de bu delillerinin toplanmadan ve değerlendirilmeden hüküm kurulduğunu, araştırma sonucunda davacı yanın eğer Eskişehir ili içinde üç aydan önce bir bayilik verdiğinin tespiti halinde kâr mahrumiyeti üç ay değil, fiilen bayilik verdiği tarih esas alınarak hesaplama yapılması gerektiğini,Hükme esas alınan bilirkişi raporunda kâr mahrumiyeti hesaplanırken ..’nin …’tan alım fiyatı ile bayiye satış fiyatı arasındaki farkın baz alındığını, bulunan tutar brüt kâr olduğundan, davacı yanın bu kârı elde etmek için yapacağı giderler düşülmek suretiyle tespit edilecek net karın esas alınması gerektiğini,İlk derece mahkemesinin istinafa konu kararının bu nedenlerle usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın savunmaları doğrultusunda reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, bayılık sözleşmesinin davalı tarafça süresinden önce haksız olarak feshedildiği gerekçesiyle, cezai şart alacağının ve kâr mahrumiyetinden kaynaklanan tazminatın tahsili istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, cezai şartın tenkisi cihetine de gidilerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı sadece davalı vekili istinafa başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, davalı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesinin davalı bayi tarafından tek taraflı olarak haksız şekilde feshedildiğini belirterek, sözleşmede öngörülen cezai şart alacağının ayrıca mahrum kalınan kârın tahsilini istemiş, davalı bayi ise sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, bu nedenle kâr mahrumiyetinin talep edilemeyeceğini, sözleşmede öngörülen cezai şarta yönelik düzenlemenin haksız genel işlem şartı niteliğinde olduğundan geçersiz olduğunu, aksi kabul edilse dahi cezai şart bedelinin müvekkili açısından ekonomik yıkıma sebebiyet vereceğini ve tenkisi gerektiğini beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.Taraflar arasında 27/01/2015 tarihli bayilik sözleşmesinin imzalandığı, bu sözleşmede davalının bayi konumunda olduğu, sözleşmenin 9.5. maddesindeki düzenlemeye göre, bayinin kusurundan dolayı bayilik sözleşmesinin süresinden önce sonra ermesi halinde, …’ın tüm teminatları nakde çevirebileceği, ayrıca sözleşme veya ekinde bulunan satış taahhütnamesi veya ek protokollerle kararlaştırılan cezai şartı talep edebileceği, ayrıca sözleşmenin sona ermesine kadar mahrum kalınan kârı da talep edilebileceğinin hükme bağlanmış olduğu, sözleşmenin 10. maddesinde mücbir sebep olarak kabul edilen hallerin düzenleme bulduğu, sözleşmenin 8.1. maddesinde sözleşmenin teminatı olarak … tarafından sözleşme sebeplerine istinaden akdin feshi veya bayiinin sözleşme süresi bitmeden tek taraflı olarak akdin feshi hallerinde … doğmuş veya doğacak her türlü alacağına zarar ve ziyana, kar mahrumiyeti ve cezai şarta karşılık 25.000,00 TL’lik banka teminat mektubunun sözleşmenin imza tarihinde …’a verilmiş olduğu hüküm altına alınmıştır. Sözleşmenin 12.5. maddesinde ise, taraflar sözleşmenin hitam tarihinden önce bayi tarafından mücbir sebepler dışında tek taraflı feshedilemeyeceğini, feshedildiği taktirde bayinin …’a vermiş olduğu teminat tutarının 5 katı kadar tazminat ödemeyi kabul ettiğini, ancak cezai şart miktarının 50.000 USD’den aşağı olamayacağını kararlaştırmışlardır. Buna ilişkin düzenleme taraflar arasında imzalanmış bulunan 27/01/2015 tarihli satış taahhütnamesinin 2 nolu maddesinde de yer almaktadır.Dosya kapsamındaki … yevmiye numaralı Beyoğlu ….Noterliğince gönderilen ihtarnamede, davalının kurulduğundan beri zarar etmiş olduğu gerekçesiyle akaryakıt sektöründeki faaliyetine son vereceğini, bu sebeple taraflar arasındaki bayiilik sözleşmesinin 08/06/2015 tarihinden itibaren feshettiğini bildirmiş olduğu anlaşılmaktadır.Taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi uyarınca cezai şart talep edilmesi için sözleşmenin davalı tarafından mücbir sebepler dışında tek taraflı olarak feshedilmesi gerekmektedir. Somut olayda feshin davalı bayi tarafından yapıldığı ihtilafsız olmasına ve davalının davadan önce davacıya keşide ettiği ihtarnamesinde belirtilen sebebin bayilik sözleşmesinin 10. maddesi de göz önünde bulundurulduğunda mücbir sebep olarak veya genel hükümlere göre haklı sebep olarak kabulü mümkün değildir. Bu nedenle, ilk derece mahkemesince, davalının sözleşmeyi haksız olarak feshettiği benimsenerek sonuca gidilmesi isabetlidir.Taraflar tacir olup, sözleşme imzalanırken basiretli davranıp, sözleşmede öngörülen edimlerin sonuçlarını düşünmek zorundadırlar. Sözleşme, tarafların adeta yasası hükmündedir. Ahde vefa ilkesi gereğince taraflar sözleşme hükümlerine uymakla yükümlüdürler. Sözleşmede tarafların hak ve yükümlülükleri belirlenip cezai şart kararlaştırılmıştır. Sözleşme maddelerinin davalının durumunu dürüstlük kuralı aykırı şekilde ağırlaştırır nitelikte olmadığı, bu nedenle cezai şarta ilişkin sözleşme hükmünün TBK’nın 25.maddesi anlamında dürüstlük kuralı aykırı haksız işlem şartı olarak kabul edilemeyeceği kanaatine varılmıştır. Davalı cezai şarta yönelik düzenlemenin haksız şart niteliğinde olduğunu sözleşme süresinde hiç ileri sürmemiş ve ilk defa cevap dilekçesinde bu husus dile getirilmiş ve istinafa konu etmiştir. Davalının bu davranışı güven ve iyi niyet kuralı ile de bağdaşmamaktadır. O halde davalının haksız şekilde tek taraflı olarak bayilik sözleşmesini feshettiğinin kabulü gerekmektedir.İlk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda kâr mahrumiyeti hesaplanmış ise de Yargıtay 19.HD’nin yerleşik içtihadına göre, TBK’nın 114/2. Maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 52.maddesi uyarınca, davacının zararı azaltma yükümlülüğü bulunduğundan, kâr mahrumiyeti süresi, feshedilen sözleşmenin bakiye bölümü için değil, davacının aynı bölgede benzer bayilik kurabilmesi için gerekli makul süre kadar olmalıdır ( Yargıtay 19. HD’nin 04/04/2018 tarih, 2017/4479 E.- 2018/1825 K, sayılı ilamı). Nitekim bilirkişi kök raporunda bu süreye ilişkin değerlendirme yapılmış ve raporun 4-5. sayfalarında makul sürenin üç ay olduğu gerekçeli şekilde tespit edilmiştir. Bilirkişi tarafından üç ay olarak tespit edilen makul süre karşısında, somut olayda fesihten sonra daha kısa süre içinde yeni bir bayiliğin verilmiş olduğu hususu davalı tarafından usulüne uygun şekilde ispatlanamamıştır.Davacının mahrum kaldığı kazanç kaybı, kâr marjı üzerinde bulunan brüt tutardan davacının yapmak zorunda olduğu personel, kira, taşıt gibi giderlerin mahsubu gözetilerek ve net kar oranı tespit edilerek yapılmalıdır (Yargıtay 19.HD’nin 17/06/2015 tarih, 2014/12105 E., 2015/9030 K. Sayılı ilamı). Dosyanın incelenmesinde, davalının 17/01/2017 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde bu hususu dile getirmiş olduğu, taraflarınca yapılan giderler düşülerek net karın esas alınması gerektiğinden mevcut raporun hatalı olduğu, bu sebeple ek rapor alınmasını talep ettiği anlaşılmakla davalı taraf defterlerini bilirkişi incelemesine sunmadığı gibi ilk derece mahkemesince de asgari alım taahhüdü üzerinden muhtemel kâr miktarı sektör bilirkişisi tarafından tespit edilmiştir. Bilirkişinin yaptığı net kâr hesabına gör davalının bu yöndeki istinafı yerinde değildir.Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nun 22. maddesi uyarınca kural olarak tacir olan borçlu, cezai şartın fahiş olduğu gerekçesi ile indirim yapılmasını isteyemez. Ancak, kararlaştırılan cezai şartın borçlunun ekonomik yönden yıkımına neden olacak derecede fahiş olduğunun saptandığı hallerde cezai şarttan indirim yapılacağı Yargıtay’ca kabul edilmektedir. Somut olayda, ilk derece mahkemesince tenkis cihetine gidilmiş ve karar bu haliyle davacı tarafından istinaf edilmemiştir. HMK’nın 355.maddesi dikkate alındığında, artık tenkisin koşullarının bulunup bulunmadığının tartışılması mümkün değildir. Ancak, davacı, yapılan tenkisin yeterli olmadığını, hükmedilen miktarın fazla olduğunu savunmuşsa da bu miktarın, davalının mahvına neden olacak miktarda olduğuna dair somut bir delil davalı tarafından ortaya konulmamıştır. Bu nedenle, tenkisin yeterli olmadığına dair davlı istinaf nedenleri yerinde değildir.İlk derece mahkemesi kararında ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Bakiye512,33 TL nispi istinaf harcının davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına, 4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,6-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,7-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.18/04/2019