Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/883 E. 2019/579 K. 18.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/883
KARAR NO : 2019/579
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/03/2018
NUMARASI : 2015/1035E. 2018/347K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ilişkin verilen hükme karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 31.01.1997 tarihinde acentelik sözleşmesi imzalandığını ve acente konumundaki davalıya poliçe üretim ve prim tahsil yetkisi verildiğini, davalının müşterilerden tahsil ettiği primleri davacıya ödememesi üzerine, tarafına ihtarname gönderildiğini, buna rağmen borcun ödenmediğini, acentelik sözleşmesinin 02 mart 2015 tarihinde feshedildiğini belirterek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla, acentelik sözleşmesinden kaynaklanan 19.199,11 Euro alacaklarının, sözleşmenin feshi tarihinden itibaren işleyecek ve Devlet bankalarının yıllık döviz mevduat hesabına ödenen en yüksek faizi ile birlikte, fiili ödeme tarihindeki TL karşılığının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; dava konusu alacağın 2005 ve 2006 yıllarında üretilen poliçelerin sigorta primlerine ilişkin olduğunu, davacı tarafa böyle bir borçlarının olmadığını, sigorta alacaklarında talep hakkının hak düşürücü süreye tabi olduğunu, hak düşürücü sürenin de geçmiş olduğundan davanın reddi gerektiğini beyan etmiş, davanın bu nedenlerle reddine karar verilmesini istemiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ”…Taraflar arasında, prim tahsiline yetkili acentelik sözleşmesi akdedildiği, sözleşme ve yetki kapsamında 02/01/2005-11/05/2006 tarihleri arasında toplam 19.199,11 EURO tutarlı poliçelerin tanzim edildiği, davacı iddiasına konu alacağın muacceliyet tarihinin 11/05/2006 olduğu, ancak davacının talebine konu alacağın acentelik sözleşmesinden kaynaklandığı, BK 126/b.4 ve TBK 147/b.5 maddeleri kapsamında alacağın 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, son poliçenin tanzim tarihinin 11/05/2006 nazara alındığında 5 yıllık zamanaşımının dava tarihi itibariyle dolduğu ve alacağın zamanaşımına uğradığı anlaşılmakla davanın zamanaşımı nedeniyle reddine” karar vermiştir.Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Acentelik sözleşmesinin Beyoğlu ….Noterliğinin 02 Mart 2015 tarih tarih … yevmiye nolu ihtarname ile sona erdirildiğini, acentelik sözleşmesi taraflar arasında sürekli borç ilişkisi doğurduğundan bu ilişki süresince zamanaşımının işlemediğini, cari hesap ilişkisi acentelik sözleşmesinin sona ermesi ile birlikte sona erdiğinden, zamanaşımının bu halde de taraflar arasındaki acentelik ilişkisinin / cari alacak-borç ilişkisinin sona erdiği tarihten (02.03.2015 tarihinden ) itibaren başladığını, Alacak borç ilişkisinde borca aykırılığın aynı zamanda cezayı gerektiren bir fiil olması halinde, taraflar arasındaki ilişkide uzamış ceza zamanaşımının tatbik edileceğini, acentenin eyleminin TCK m. 155/2 hükmü uyarınca ” hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanma” suçunu oluşturduğunu, bu halde failin fiilinin 1 ila 7 yıl arasında cezayı gerektireceğini ve bu suça ilişkin ceza zamanaşımı süresinin 15 yıl olduğunu, somut olayda 15 yıllık zaman aşımı süresinin dava tarihinde dolmadığını,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Uyuşmazlık konusunun, davalı acente tarafından düzenlenen sigorta poliçelerinin acentelik sözleşmesi uyarınca tahsil edilen primlerinin, davacı sigorta şirketine ödenmemiş olduğundan bahisle açılan alacak davası olduğu anlaşılmaktadır.Sigorta sözleşmelerinde belirlenen primin alacaklısı rizikoya teminat veren sigorta şirketidir. Ancak acente tarafından prim borçlusundan sigorta prim bedelinin talep edilebilmesi için, sigorta şirketi tarafından acenteye verilmiş prim tahsil etme yetkisinin bulunması gerekmekte olup, bu halde bile acentenin kendi adına olmayıp acentesi bulunduğu şirkete izafeten prim tahsilini talep etmesi gerekmektedir. Somut olayda, davalının davacı sigorta şirketinin prim tahsiline yetkili acentesi olduğu hususu uyuşmazlık konusu değildir. Taraflar arasındaki çekişme, davalının davacı adına tahsil etmiş olduğu poliçelerin primlerini yasal süre geçmiş olmasına rağmen davacıya ödeyip ödemediği, ödememişse miktarı noktasında toplanmaktadır. Davalı vekili, diğer savunmalarının yanında zamanaşımı def’inde de bulunmuştur. Acenteler poliçenin düzenlenmesinde ve akdinde aracılık yapar, prim tahsil yetkileri var ise bunu temsil ettikleri şirket adına tahsil eder ve acentelik sözleşmesinde belirlenen süreler içerisinde şirkete intikal ettirir, yapmış oldukları her işlem üzerinden de komisyonlarını alırlar.Dosya kapsamındaki bilirkişi raporu incelendiğinde, dava konusu alacağın kaynağı poliçelerin 2005-2006 tarihli olduğu, davacı tarafından ödenmediği iddia edilen poliçelerin Euro olarak tanzim edildiği ve toplam tutarlarının 19.199,11 Euro olduğu anlaşılmaktadır.Her ne kadar davacı, acentelik sözleşmesinin fesih tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin başlaması gerektiğini ileri sürmüşse de; uyuşmazlığın kaynağı olan poliçeler 2005 ve 2006 tarihlidir. Sözkonusu poliçeler yeşilkart ve CMR poliçeleri olduğundan, acentelik sözleşmesinin 21. maddesi gereği acentenin bu poliçelerin tahsilatını peşin yaptığı, zaten aksine bir kayıt ve iddiada bulunmadığı, acentenin tahsil ettiği paraları sözleşmesinin 22. maddesine göre bir haftalık sürenin sonunda davacıya ödemesi gerektiği anlaşılmaktadır. O halde talep konusu alacak bakımından zamanaşımı süresi, 818 sayılı BK’nın 128.maddesi uyarınca 2005 ve 2006 tarihlerinde işlemeye başlamıştır.818 sayılı BK’nın 126/4. maddesi gereğince acentelik mukavelelerinden doğacak tüm davalar 5 yıllık zaman aşımına tabidir. Talep edilen alacak bakımından zamanaşımı sürelerinin işlemeye başladığı tarih itibariyle 818 sayılı BK ve 6101 sayılı TBK Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 5. maddesi gözönünde bulundurularak bir karar vermek gerekmektedir. Dolayısıyla acentenin, acentelik sözleşmesinden kaynaklanan ücret hakkı, olağanüstü masraflar ve diğer alacak talepleri için beş yıllık zamanaşımı süresi içinde talebini ileri sürmesi gerekir. Aksi takdirde zamanaşımına uğrayan alacak için, acenteye karşı zamanaşımı def’i ileri sürülebilecektir. Davacı istinaf dilekçesinde somut olaydaki uyuşmazlık konusunun ceza hukukuna göre suç teşkil etmiş olduğundan bahisle uzamış zamanaşımına ilişkin hükümlerin uygulanması gereğinden bahsederek buna ilişkin mahkeme kararları ibraz etmiştir. İleri sürülen bu eylem; malvarlığına karşı işlenen suç niteliğinde olup, haksız eylem aynı zamanda suç oluşturuyorsa uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanacağı kabul edilmektedir. Uzamış zamanaşımının uygulanması için ceza davasının açılması zorunlu değildir. Haksız eylemin aynı zamanda suç oluşturması yeterlidir. Ticaret Kanunu’na göre, bir şirketin yasal temsilcisi yönetim kuruludur. Ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi uyarınca şirket yönetim kurulu üyeleri bir şirketin faaliyeti sırasında işlenen bir suçun olağan şüphelileridir. Somut uyuşmazlıkta tüzel kişiliği bulunan davalı acentenin ceza hukuku anlamında fail kabul edilmesi beklenemeyceğinden, uzamış zamanaşımı süresinin uygulanması mümkün değildir (Yargıtay 4.HD’nin 17/03/2009 tarih, 2008/7101E., 2009/3902 K sayılı ilamı).Sonuç olarak beş yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan ve ihtilaf konusu olayda 818 sayılı Mülga BK’nın 133. maddesinde belirtilen zamanaşımını kesen bir sebep de bulunmadığından ilk derece mahkemesi kararı isabetlidir. Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 18/04/2019 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.