Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/865 E. 2019/573 K. 18.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/865
KARAR NO : 2019/573
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/11/2017
NUMARASI : 2016/672E. 2017/970K.
DAVANIN KONUSU: Şirket Genel Kurul Kararının İptali
Taraflar arasında görülen şirket genel kurul kararı iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne ilişkin verilen hükme karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, davalı şirketin sermayesinin %30 oranında hisseye sahip ortağı olduğunu, davalı şirketin 02/03/2016 tarihinde olağan genel kurul toplantısının yapıldığını, genel kurul toplantısında alınan ve müvekkilinin muhalefet şerhini yazdırarak olumsuz oy kullandığı (1) nolu kararın yasaya, ana sözleşmeye ve objektif iyi niyet kuralına aykırı olduğundan iptali gerektiğini, genel kurul toplantısından en az 15 gün önce şirket merkezinde bulundurulması gereken belgelerin müvekkiline tebliğ edilmediğini ve şirket merkezinde de incelemeye hazır bulundurulmadığını, müvekkilinin talebi üzerine şirket mali müşaviri tarafından belgelerin gönderildiğini, ancak bu belgelerin gerçeği yansıtıp yansıtmadığını incelemek için yeterli süreye sahip olmadığını, bu nedenle müvekkilinin (1) nolu karara şirketin diğer ortağı … ile birlikte muhalif kalarak olumsuz oy kullandığını, davalı şirket genel kurulunun (1) nolu kararının oy çokluğu ile alınmış olduğunu, şirketin hasıl olan kârının tamamının yasal ve olağanüstü yedek akçelere ayrılmasına karar verildiğini, kârın dağıtılmaması yönünde alınan kararın iptali gerektiğini, şirketin dönem brüt kârının 1.810.604,62 TL olduğunu ve dağıtılmaması için makul ve haklı bir sebebin bulunmadığını, kararın şirket ana sözleşmesinin 12. maddesine de aykırı olduğunu, davalı şirketin ana sözleşmesinin kârın dağıtımı başlıklı TTK hükümlerine uygun hale getirilerek uyarlamasının yapıldığını, davalı şirketin net dönem karından %5 kanuni yedek akçe ayrıldıktan sonra, kalanının hissedarlara dağıtılmasını öngören sözleşme hükmünün bulunduğunu, şirketin büyük hissedarı … tarafından verilen talimatla 12.02.2016 tarihinde müvekkili davacının kontrolünde olan şirket sistemlerindeki şifrelerin değiştirildiğini ve şirket içi iletişim mail gruplarından müvekkili ve diğer ortağın çıkarıldığını, zaten 02.03.2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında müvekkilinin % 55 hisseye sahip … ve diğer ortak tarafından şirket müdürlüğüne aday gösterilmediğini, 05.10.2011 tarihinde yapılan Genel Kurulda alınan (4) nolu karar ile yine 30.12.2012 tarihli genel kurul toplantısında (10) nolu karar ile 2010 ve 2011 yıllarında kar dağıtım kararı aldığını, sonuç olarak davalı şirketin 02.03.2016 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan (1) nolu kârın dağıtılmaması yönündeki kararının yasanın emredici kurallarına, ana sözleşmeye ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu belirterek, kararın iptaline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; usule ilişkin olarak iptal davasının TTK’ da öngörülen yasal süre geçtikten sonra açıldığını, esasa ilişkin olarak, müvekkili şirketin … A.Ş’den aldığı Yeni Altyapı Dönüştürme Projesi ile yüksek bir miktarda kazanç (2.797.750,00 TL) sağladığını, ancak yaşanabilecek aksaklıklar ve diğer risk faktörleri karşısında müvekkili şirketin elde ettiği kârı teminat olarak elde tutmak istemesinin makul olduğunu, bu projeden kaynaklı alacağın henüz %60’nın temin edildiğini, müvekkili şirketin aylık masrafının 250.000,00 TL civarında olduğunu, kâr dağıtıldığında şirketin ödeme güçlüğüne düşeceğinin açık olduğunu, davacının dava dilekçesinde müvekkili şirketin finansal tablolalırının, iddianın aksine, müvekkili şirkein mali tablolarının şirket merkezinde pay sahiplerinin incelemesi için hazır halde bekletildiğini, davacının muhalefet şerhinin usule uygun olmadığını, bu nedenle davacının davayı açmaya yetkisi bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ”…Davalı şirketin 2015 ve 2016 yılları ticari defterleri ve 2015 yılı kurumlar vergisi beyannamelerine göre davalı şirketin 2014 ve 2015 yıllarındaki karlılık durumları, şirketin +1.854.012,10 TL öz varlığı ile mevcut sermayesinin 37 katı olduğu, şirketin 50.000,00 TL lik mevcut sermayesinin 31/12/2015 tarihli bilançoda bu tutarın yasal olarak ayrılması gerekn %20 si olan 10.000,00 TL tutarın yasal yedek akçe olarak daha önce ayrıldığı, şirketin cari oranının %9,73 olduğu yani şirketin 1 birim borcuna karşılık 9,73 birim hazır değeri bulunduğu, dolayısıyla finansal yapı bakımından güçlü olduğu, karın dağıtılmamasının … A.Ş Projesinden oluşabilecek risklerden dolayı şirketin karı elde tutmak istediğini, şirketin uzun vadede daha büyük atılımlar yapıp daha büyük projeler alabilmesi ve ortaklarına daha yüksek miktarlarda kar dağıtılabilmesi maksadı kar dağıtımı yapmadığı yönündeki savunması doğrultusunda 31/12/2015 tarihli bilançosunda yatırım hesabı ve yatırım faaliyeti bulunmadığı anlaşıldığından i, davalı şirketin 02/03/2016 tarihli 2015 yılına ilişkin yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan 1 nolu; hasıl olan kardan herhangi bir temettü ayrılmaksızın tamamının yasal ve olağanüstü yedeklere ayrılmasına yönelik kararının TTK’nun 445. Maddesi uyarınca dürüstlük kuralına aykırı olduğundan…”. Davaya konu 1 nolu kararın iptaline karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; 2015 yılında …’la olan sözleşmede 3.301.345,00 TL tutarında cezai şart öngörüldüğünü, bu proje kapsamında karşı tarafa 559.550,00 TL tutarında bir de teminat mektubu verildiğini, proje sözleşmesine ilişkin giderlerle potansiyel giderin ve risk kalemlerinin bu bilanço yöntemine göre ilgili yıl kârına yansımamamış olduğunu, ne proje sözleşmesinde yer alan cezai şart riskinin ve teminat mektubunun bilançoda yer almadığını, bilirkişi raporunda bu hususlara hiç değinilmediği gibi raporun 16. sayfasında hangi sebeple kâr dağıtmama kararı alındığının anlaşılamadığının belirtildiğini,2015 yılında kârın dağıtılmamasının tek nedeninin … ile imzalanan sözleşmenin ağır koşulları, işin kapsamı ve zorluğu, iş için verilmiş olan teminat mektubu ve yine bu iş için harcanan ekstra giderler olduğunu, bu proje için ekstra personel işe alınmış olduğunu, Proje için müvekkili şirket çalışan personel sayısını iki katına çıkardığını, personel sayısında artışın müvekkili şirketin giderlerinde artışa yol açtığını, mevcut ofisin ihtiyaçları karşılamaması nedeniyle bir ofise geçildiğini, bunların hepsinin bu proje nediyle yapılmış olan masraflar olduğunu,Genel kurul kararına konu yıl kârla kapatılmış olsa dahi, projeden kaynaklı riskin devam ettiğini, öncelikle projenin bitirilmesi ardından, kâr dağıtımının gerçekleştirilmesine ilişkin oy çokluğu ile 2015 yılında kâr dağıtılmaması kararı alındığını, projenin tamamlanmasının akabinde 2016 yılında kâr dağıtımının yapıldığını, Sözleşme konusu Proje sözleşme ile taahhüt edilen zamanda teslim edilemediğinden, 262.100289.452 sayılı ve 3 Ekim 2016 tarihli 186.550,00.-TL tutarında, 6 Aralık 2016 tarihine kadar süreli ikinci bir kesin teminat mektubu …’a teslim edildiğini, bilirkişi kök ve ek raporunda bu husus değinilmemiş olduğunu, sözleşme bedelinin ancak 1.119.100,00-TL tutarındaki sadece 2 (iki) ödemesinin gerçekleştiğini, geriye kalan 1.678.650,00-TL’nin temin edilebileceği konusunun kesin olmadığını, dolayısıyla şirketin 2.797.750,00-TL tutarında cezai şart ödeme riski ile karşı karşıya olduğunu, Projenin 2017 senesinde sonlandırılabileceğini, bu nedenle kârın dağıtılmasına 2016 yılında karar verildiğini,Buna ilaveten, işbu Proje kapsamında … T. A.Ş ve …San. Ve Tic. Ltd. Şti arasında 5 Nisan 2016 tarihli “Gizlilik Sözleşmesi” imzalandığını, bu sözleşme ile de müvekkili şirket ağır yükümlülükler ve riskler altına girdiğini,Bilirkişi raporunda şirketin herhangi bir yatırımı olmadığı yönünde yorum yapılmış olsa da … Projesinin 2015 yılında başlamış olup ancak 2017 yılında sonlandırılabildiğini, Müvekkili şirketin 27 Mayıs 2017 tarihinde yapılan 2016 yılına ait olağan genel kurulu toplantısında, … projesi sonlandığından ve potansiyel riskler çoğunlukla ortadan kalktığından kâr payı dağıtımını oybirliği ile karara bağlandığını,Bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanı reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, davalı şirketin 02/03/2016 tarihli olağan genel kurulunda alınan ve kârın dağıtılmamasına ilişkin 1 nolu kararın, TTK’nın 445. vd. maddeleri uyarınca iptali istemine ilişkindir.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, davalı şirket vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Genel kurul kararlarının yasa, anasözleşme ve afaki iyiniyet kurallarına aykırılık halleri ileri sürülerek iptalleri isteminde bulunabilmek için 6102 sayılı TTK’nın 446. maddesi uyarınca, toplantıya katılan üyenin karara ret oyu kullanarak muhalif kalması ve bu keyfiyeti zapta geçirmesi zorunludur. Oylama öncesi yapılan görüşme sırasında bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesinin veya ret oyu kullanılmasının, alınan karara muhalif olunduğu anlamını taşımadığı Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarındadır (Bkz. Yargıtay 11. HD, 08.12.2015 tarih, 2014/18887; 2015/13122 E.K sayılı ilamı). 02/03/2016 tarihinde Olağan Genel Kurul Toplantısının alınan tüm kararlarda davacının usulune uygun muhalefet şerhi bulunmaktadır. O halde dava açabilme şartı (özel dava şartı) gerçekleştiğinden, istinaf incelemesine konu olup genel kurul gündeminin 1. maddesinde alınan karara yönelik davacının iptal davası açma hakkı bulunmaktadır. Davalı, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığına yönelik itirazda bulunmuş olsa da ilk derece mahkemesi 12.10.2016 tarihli ön inceleme duruşmasındaki 1 nolu ara kararında belirtildiği üzere, iptal davasının TTK’nın 445.maddesi uyarınca üç aylık hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmaktadır.TTK’nın 507. maddesinde düzenlenen müktesep hak olan kâr payı hakkı ile bu hakkın istisnasını oluşturan anılan Yasa’nın 523. Maddesi arasındaki hassas dengenin kurulması zorunludur. Anasözleşmede ihtiyari ve kanuni yedek akçelerin ayrılmasından sonra kalan safi karın bir kısmının dağıtılmamasına ve olağanüstü yedek akçeye ayrılması mümkün ve bu konudaki genel kurul kararının anasözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırılığı sözkonusu olmamakla birlikte, tamamının yedek akçeye ayrılması halinde, bu durumun ortağın kar payına ilişkin müktesep hakkının ihlal edilmediğini kanıtlama yükü davalı şirket üzerindedir. Davalı taraf cevap dilekçesinde kar payı dağıtılmamasını … T.A.Ş.’den alınan yeni alt yapı dönüştürme projesine bağlamış, cevap dilekçesinde ayrıca müvekkili şirketin 2015 yılında elde ettiği kârın yasal ve olağanüstü yedek akçelere ayrılmasının şirketin uzun vadede daha büyük atılımlar yapması ve daha büyük projeler alarak ortaklarına daha yüksek kâr dağıtabilmesi maksadıyla yapıldığını belirtmiştir. Kârın olağanüstü yedek akçeye ayrılmasına ilişkin karar davaya konu genel kurulda gerekçelendirilmemiş olsa bile yargılama sırasında davalının bunu açıklayarak somut delillerle ispat etmesi gerekmektedir (Yargıtay 11.HD’nin 25/02/2014 tarih, 2015/994 E.,2015/5904 K.sayılı ilamı). Ancak, dosya kapsamında anılan … T.A.Ş. projesine ilişkin olarak 2015 yılı için kâr payının dağıtılmamasını gerektirir durumun ne olduğu somut verilerle ortaya konulamamıştır. Davalı, … Projesinin varlığından kaynaklı şirketin karşılaştığı riskler olduğundan bahsetmiş, ancak bu riskleri somut verilerle açıklayamadığından, ilk derece mahkemesince kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,6-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,7-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 3531.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 18/04/2019 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.