Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/851 E. 2019/1101 K. 12.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/851
KARAR NO : 2019/1101
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/12/2017
NUMARASI : 2014/322E. 2017/843K.
ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA
ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen davanın, ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle kısmen kabulüne ilişkin verilen hükme karşı her iki taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan 19.10.2005 tarihli, “DÜZENLEME ŞEKLİNDE TAŞINMAZ SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ” uyarınca … ili … ilçesi cicoz çiftliği mevkiinde bulunan 7/1 pafta 20807,20,809, 20,810, 20.812, sayılı parseller ile 215 parselin yaklaşık 20000 karelik kısmının mülkiyetinin davalıya devrinin kararlaştırıldığını, sözleşmenin 4.1. maddesi uyarınca satış bedelinin net 48.000.000,00 USD nakit ödeme +MDC …. tarafından kooperatif adına yapılarak ve sözleşmede belirtilen yaklaşık 2.000.000,00 USD giderler + ayni olarak yatırımcının proje bölgesinde ayrıntıları belirtilen 10000 metre karelik bir ofis binasının toplamından oluştuğunu, sözleşmenin 4.7. Maddesi uyarınca davalının bürüt 10000 metre karelik 1/5000 ve 1/1000’lik imar planlarında belirtilen fonksiyonu haiz bir binayı uluslararası kabul görmüş ekspertiz raporu temin edilmek üzere, tahmini metre kare birim piyasa fiyatı satış anında 2000-2500 USD’den az olmayacak şekilde, kalite ve imalat ile sözleşme tarihini takip eden üçüncü yılın sonunda kooperatife teslimini üstlendiğini, 15.07.2010 tarihinde ek bir protokol imzalandığını, binanın net metrekare piyasa satış fiyatının KDV dahil bedel olduğunun, kooperatif adına yapılacak her türlü harç ve masrafın 2.000.000,00 USD’lik kısmının kooperatiften talep edilmeyeceğinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin edimini yerine getirerek 18.4000 metre karelik araziyi davalı şirkete tapudan devredip fiilen teslim ettiğini, davalının 15.07.2010 tarihinde tapudan devir yapılmasına rağmen, sözleşmeye uygun binanın bugüne kadar teslim edilmediğini, kaba inşaatının tamamlandığını, ancak istenilen nitelikte olmadığını, 16.284,479,00 USD’lik bedel farkı oluştuğunu, davalı tarafından düzenlenen 30.09.2010 tarihli faturada 21.186.440,68 USD satış bedeli ödendiğinin gösterildiğini, davalının ayrıca tapu harç ve giderlerinden davacı adına 2.000.000,00 USD mahsup etmesi gerekirken bunu yapmadığını, giderlerin tamamının kooperatife yüklendiğini, bu nedenle 18.284.479,00 USD eksik ödeme yapıldığını, davacı kooperatifin eski yönetimi ile davalı şirket arasında danışıklı şekilde arazi satış bedelinin gerçeğin çok altında gösterildiğini, müvekkilinin bundan zarar gördüğünü belirterek, olması gereken bina değeri KDV hariç 21.186.440,68 USD ile binanın rayiç değeri olan 4.900.000,00 USD arasındaki fark olan 16.284.479,00 USD eksik ödemeden şimdilik 9.000.00 USD’lik kısmının ve sözleşmenin 5. maddesi kapsamında yapılacak masraflarla ilgili olarak 2.000.000,00 USD’den şimdilik 1.000.00 USD’nin 15.07.2010 tarihinden itibaren en yüksek döviz kredi faiz oranı üzerinden yürütülecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davacı vekili 27/04/2012 tarihli ıslah dilekçesinde 9.000.000,00 USD’lik dava konusu talebini 17.358.352,50 USD arttırarak 17.367.352,50 USD’ye çıkarıldığını belirtmiştir.Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında, ana davaya konu Beşiktaş … Noterliğinin 19/10/2005 tarih ve … yevmiye numaralı sözleşmenin imzalandığını, bu sözleşmeye göre müvekkili kooperatif mülkiyeti kendisine ait olan … Mevkii … Pafta … parseller ile henüz o tarihte ifrazı yapılmamış olan 4 pafta … parselin metro hattı içinde kalan 20.000 m2 ‘lik kısmı ile birlikte toplam 184.000 m2 ‘lik arsayı, davalı şirkete satmayı vaat ettiğini, satış bedeli olarak plaza binası hariç davalı şirket 48.000.000 USD nakit, 2.000.000 USD davacı adına harç ve vergi gibi masrafları üstlenmek suretiyle 50.000.000 USD’lik nakit ödeme yapmayı taahhüt ettiğini, satışa konu olan arsanın müvekkili tarafından zamanında davalı şirkete tapudan devir ettiğini, bu nedenle davalı şirket aleyhinde İstanbul 40.ATM’nin 2011/5 Esas sayılı dosyasından kısmi alacak davası ikame edildiğini, bu davanın hali hazırda derdest olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmeye göre davalı şirket tarafından 48.000.000 USD nakit ödeme yapılmak zorunda iken, İstanbul 40. ATM’nin 2011/5 Esas sayılı dosyası içinde mahkemece resen görevlendirilen Mali Müşavir Bilirkişi … tarafından hazırlanan 06/06/2013 tarihli bilirkişi raporuna göre, davalı şirket tarafından bu güne kadar 6 ayrı kalemde toplam 44.951.577,86 USD nakit ödeme yapıldığının belirtildiğini, sözleşmeye göre nakit ödenecek 48.000.000 USD yerine 44.951.577,86 USD nakit ödendiğini, 3.048.422,2 USD tutarında eksik ödeme yapıldığını, sözleşmeye göre satış bedeli kapsamında ödenmesi gerektiği halde ödenmeyen iki tutarın toplamının ise 4.167.683,2 USD olarak belirlendiğini, daha önce İstanbul 40. ATM’nin 2011/15 Esas sayılı dosyasında bu alacağın 1.000 USD ‘lik bölümü dava konusu edilmiş olduğunu, işbu davanın ek dava olarak kabulü ile her iki dosyanın daha önce açılan İstanbul 40. ATM’nin 2011/5 Esas sayılı dosyası içinde birleştirilmesi suretiyle hükme bağlanmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkili açısından davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, imzalanan protokol uyarınca borcun … A.Ş. tarafından üstlenildiğini, dava konusu binanın sözleşmenin 4.7. maddesine uygun şekilde teslim edildiğini, 15.07.2010 tarihli ibraname ile kooperatif tarafından müvekilinin ibra edildiğini, iddiaların hayatın olağan akışına uymadığını, 30.09.2010 tarihli faturanın davacı kooperatif tarafından itiraz edilmeksizin kayıtlara geçildiğini ve kesinleştiğini, yokluğunda yapılan inceleme ile düzenlenen Eyüp 1. Sulh hukuk mahkemesinin 2011/64 D. İş sayılı dosyasındaki bilirkişi raporunun kabul edilemeyeceğini, sözleşmeye uygun bir taşınmaz değerleme şirketinden rapor alınması gerektiğini, süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığını, 2.000.000,00 USD’yi aşan harç ve masrafların müvekkilinden istenilemeyeceğini, bu miktara kadar ödeme yapıldığını, davanın … A.Ş.’ne ihbarının gerektiğini ve fahiş faiz isteminde bulunulduğunu belirterek asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Yapılan yargılamada toplanan delillere göre; taraflar arasında bağıtlanan Beşikta … Noterliğinin 19.10.2005 tarihli, … yevmiye numaralı, ‘düzenleme şeklinde taşınmaz vaadi sözleşmesi’ uyarınca davacı kooperatifin maliki bulunduğu, İstanbul, … Çiftliği mevkiinde bulunan … pafta … parseller ile o tarihte iflası yapılmamış olan 4 pafta 215 parselin metro hattı içinde kalan 20000 m.2’lık kısmının davacı tarafından davalıya satışının vadedildiği, toplam taşınmaz miktarının 18.400 m.2 olduğu, sözleşmenin 5. Maddesi ile satış bedelinin ne şekilde ödeneceğinin kararlaştırıldığı, 48.000.000,00 USD nakit ödeme + davalı tarafından yapılarak davacıya teslim edilecek en az 10.000 m.2 ve metre kare başına rayiç bedelinin 2000-2500 USD olacağı ofis binası + sözleşmenin ifası sırasında ortaya çıkacak harç ve masrafların 2.000.000.,00 USD lik kısmının davacı adına ödeneceğinin davalı tarafça taahhüt edildiği anlaşılmaktadır. Sözleşmenin kapsamı incelendiğinde, taşınmaz satış sözleşmesi ve eser sözleşmesini içeren karma bir sözleşme niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Taşınmaz satışı ve eser sözleşmesi ayıba karşı tekeffülün olduğu sözleşmelerdir. Sözleşmenin miktarı olarak da tam olarak yerine getirlmesi gerekmektedir. Sözleşme ile taahhüt edilen tüm edimler tam olarak yerine getirilmediği sürece, eserin tamamlanmış olmasından söz edilemeyeceği için ayıplı ifanın varlığından bahsedilemeyecek, eksik ifa olduğu kabul edilecektir. Taraflar arasındaki sözleşmede davalı tarafından davacıya tamamlanıp teslim edilmesi gereken binanın en az 10.000 M.2 olması ve nihai satış anındaki piyasi rayiç değerinin metrekare olarak 2000-2500 USD den az olmayacak kalitede olması gerekmektedir. Alınan bilirkişi raporları ile davacıya mülkiyeti devredilen ve teslim edilen ofis binasının kararlaştırılan değerde ve nitelikte olmadığı, bu nedenle davalının sözleşmeden kaynaklanan edimini eksik ifa ettiği kabul edilmelidir. Saptanan durum bu olunca; davacının eksik ifa edilen bedelin ödenmesini istiyebileceği, teslim edilen binanın olması gereken bedel 20.000.000,00 USD iken 15.07.2010 teslim tarihi itibarıyla belirlenen değeri 17.667.180,00 USD olduğundan aradaki fark olan 2.332.820,00 USD eksik ifa alacağının davalı tarafından davacıya ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.Davacı kooperatif yetkililerince imzalandığı çekişmesiz bulunan 15.07.2010 tarihli ibraname ile davalının sözleşmedeki edimlerini tam ve eksiksiz yerine getirdiği belirtilerek davacı kooperatif yetkililerince ibra edilmiştir. Bu ibranamenin davacıyı bağlıyacağı, ve dava konusu yapılan taleplerin bu nedenle yerinde olmadığı ileri sürülmüştür. İbranamede temerrüd nedeniyle geç ifadan doğan zararın karşılandığı, 10000 m.2 lik ofis binasının sözleşmeye uygun olarak teslim edildiği belirtilmektedir. Bu durumun gerçeği yansıtmadığı, teslim edilen ofis binasının sözleşmedeki nitelikleri taşımadığı, belirlenmiş bulunduğundan ibranamenin yanılma sonucu (hata ile) düzenlenmiş olduğu, ve davacının eksik ifadan kaynaklanan tazminat isteminde bulunabileceği kabul edilmiştir. Sözleşmenin 4. Maddesinde satış bedeli olarak ayrıca 48.000.000.00 USD nin nakit olarak davalı tarafından davacıya ödeneceği kararlaştırılmıştır. Mali müşavir bilirkişi … tarafından düzenlenen 06.06.2013 raporda; davalının davacıya 44.951.577,86 USD tutarında ödeme yaptığı belirlenmiş olup, bu durum taraflarında kabulündedir. Buna göre; eksik kalan 3.048.422,14 USD nin daha satış bedeline ilişkin olarak davalı tarafından davacıya ödenmesi, bu konudaki eksik ifanın bu şekilde tamamlanması gerektiği sonucuna varılmıştır.Sözleşmenin 4. Maddesinde satış bedeline ilişkin olarak ayrıca, 2.000.000.,00 USD tutarındaki davacıya ait tapu harç masraflarının davalı tarafından ödenmesi üstlenilmiş olup, yapılan yargılamada toplanan delilere göre; davalının davacı adına yaptığı masraf toplamının 25.12.2007 tarihi itibarıyla, 1.204.096,60 USD (1.413.368,59 TL karşılığı) olduğu belirlenmiştir.(27.06.2016 tarihli Bilirkişi Raporu Sayfa 34) buna göre; davalının 2.000.000,00 USD tutarında masraf ödemesi gerekirken 1.204.096,60 USD lik kısmını ödediği, buna ilişkin edimin de eksik olarak yerine getirildiği, 795.903,40 USD nin daha masraflara ilişkin olarak davalı tarafından davacıya ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Açıklanan eksik ödemelerin tamamlanması halinde davalının sözleşmeden kaynaklanan edimin tam olarak yerine getirdiği söylenebilecektir. Davacının sözleşmeden kaynaklanan edimini tam ve eksiksiz yerine getirdiği çekişmesizdir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; asıl davadan bina değeri ile ilgili olarak 2.332.820,00 USD nin ve harç ve masraflarla ilgili olarak (taleple bağlı kalınarak) 1.000,00 USD nin daha davalı tarafından davacıya ödenmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır, birleşen davada ise; satış bedelinden dolayı, eksik ödenen 3.048.422,14 USD nin ve harç ve masraflarla ilgili olarak eksik ödenen 795.903,40 USD den asıl davada hükolunun 1.000,00 USD nin mahsubundan sonra bakiye 795.803,40 USD nin toplamı olan 3.844.225,54 USD nin davacı yararına davalıdan tahsili gerektiği sonuç ve kanaatine…” varıldığı gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulü ile bina ile ilgili olarak 2.332.820,00 USD’nin (9.000 USD’lık kısmı için 15/08/2011 dava tarihinden itibaren, bakiye kısım için ıslah tarihi olana 27/04/2012 tarihinden itibaren ) 3095 sayılı yasanın 4/a maddesine göre yürütülecek faizi ile birlikte davacı yararına davalıdan tahsiline, fazla istemin reddine; Birleşen 10.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/12 esas sayılı dosyasında davanın kısmen kabulü ile asıl davada hükmolunan 1000 USD’nin mahsubundan sonra harç ve masraflarla ilgili olarak 795.803,40 USD ile satış bedelinden eksik ödenen 3.048.422,14 USD’nin toplamı olan 3.844.225,54 USD’nin birleşen dava tarihi olan 13/01/2014 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesine göre yürütülecek faizi ile birlikte davacı yararına davalıdan tahsiline, fazla istemin reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı, yasal süreleri içinde, her iki taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ Davacı vekili asıl davaya yönelik istinaf başvuru dilekçesinde özetle:İlk derece mahkemesince, davacıya teslimi gereken inşaat metrekare birim fiyatının 2.000 USD olarak alınmasının sözleşmeye ve hukuka aykırı olduğunu, çünkü taraflar arasında imzalanan 19.10.2005 tarihli sözleşmenin 4.7.maddesi uyarınca, davalı tarafından yapılıp davacıya teslim edilecek 10.000 metrekarelik inşaatın metrekare fiyatının 2.000 – 2.500 USD olmasının kararlaştırıldığını, bu durumda inşaat metrekare fiyatının ne olduğu konusunda sözleşme hükmünün yorumlanması gerektiğini, bu yorum yapılırken TBK’nın 19.maddesinin ve yerleşik Yargıtay uygulamasının esas alınması gerektiğini, sözleşmede inşaat metrekare fiyatının 2.000- 2.500 USD’den az olamayacağının ve sözleşmenin toplam değerinin 102.187.500 TL olarak belirlendiğini, bu tutarın 75.000.000 USD’ye karşılık geldiğini, bu tutarın 48.000.000 USD’lik kısmının nakit ödeme, 2.000.000 USD’lik kısmının harç ve masraflara ilişkin ödeme ve 25.0000.000 USD’lik kısmının da yapılacak bina değeri olduğunu, buna göre 10.000 metrekarelik binanın metrekare değerinin 2.500 USD olacağının tarafların ortak kabulünde olduğunun açıkça anlaşıldığını, yine davalı tarafından 10.000 metrekarelik binanın toplam değerinin tapu sicil müdürlüğünde 25.000.000 USD olarak gösterildiğini, bu durumun da davacı iddialarını doğruladığını, buna rağmen mahkemenin, inşaatın toplam değerini 20.000.000 USD kabul ederek hüküm vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, kararın bu yönden düzeltilmesi gerektiğini, İlk derece mahkemesince bu yorum benimsenmese bile bu kez sözleşmede sözü edilen 2.000 USD – 2.500 USD aralığı ortalamasının alınarak hesaplama yapılması gerektiğini, tarafların sözleşmeye yazdığı ifadelerin ancak bu şekilde anlam kazanabileceğini, Davalı tarafın sunduğu ibranameye itibar edilemeyeceğini, çünkü ibranamenin verildiği tarih itibariyle ibranameyi düzenleyen kişilerin temsil yetkilerinin sona ermiş olduğunu, ayrıca herhangi bir ekspertiz raporu alınmadan soyut olarak verilen ibraya hukuki değer atfedilemeyeceğini, sözleşme hükümlerine göre de ekspertiz raporu alınmadan böyle bir ibra verilmesinin hukuki dayanağı bulunmadığını, çünkü sözleşmenin 4.1.ve 4.7.maddesine göre uluslararası değerleme raporu ibrazının şart olduğunu, bu belgeler olmadan kooperatif yönetiminin ibraname imzalamasının mümkün olmadığını, davalı taraf borcunu tam olarak yerine getirmeden ibra edilmesinin mümkün olmadığını, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun ilgili hükümleri uyarınca genel kuruldan karar alınmaksızın yönetim kurulunun böyle bir ibra vermesinin uygun olmadığını, böyle bir işlemin ivazsız bağış niteliğinde olup yönetim kurulunun yetkisi dahilinde olmadığını, bu nedenle davalı tarafın bu konudaki savunma sebeplerinin reddi gerektiğini, ilk derece mahkemesinin ibranameye itibar etmemesinin isabetli olduğunu, Birleşen dava yönünden ilk derece mahkemesinin verdiği tahsil kararının isabetli olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin asıl dava hakkında verdiği kararın usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle kararın kaldırılmasına, 10.000 metrekare nitelikli ofisin eksik ifasından kaynaklanan 7.332.820 USD alacağın 3095 sayılı Yasa’nın 4/a.maddesine göre dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini; birleşen dava hakkında verilen karar usul ve yasaya uygun olduğundan, karşı tarafın birleşen dava hakkında ileri sürdüğü istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir. Bu açıklamalara göre davacı tarafın istinaf talebi sadece asıl davaya ilişkin olup birleşen dava yönünden davacı tarafın istinaf başvurusu bulunmamaktadır. Davacı vekili istinaf talepleriyle ilgili olarak ek açıklamalarını 27.02.2018 tarihli dilekçesinde sunmuş, istinaf taleplerini tekrarlamıştır. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle:İlk derece mahkemesince maddi hukukun uygulanmasında ve sözleşmenin yorumlanmasında hata edildiğini, bu bağlamda mahkeme tarafından KDV ile ilgili yanlış değerlendirme yapıldığını, çünkü sözleşmenin eki olan ek protokolde fiyatlara KDV’nin dahil olduğunun belirtildiğini, mahkemenin bu hususu gözden kaçırarak tazminat hesabı yaptığını, çünkü hükme esas alınan bilirkişi raporunda müvekkilinin davalıya teslim ettiği inşaat metrekare fiyatı belirlenirken KDV hariç tespit yapıldığını ve böylece %18 oranında müvekkilinin fazla ödeme yapmasına hükmedildiğini, bu durumun kabul edilemez olduğunu, 27.06.2016 tarihli olup hükme esas alınan bilirkişi raporunda bina değerinin 27.230.424 TL olarak tespit edilmiş olup bu tutarın ABD Doları karşılığı 17.667.180 USD olduğunu ve bunun üzerine %18 oranında KDV eklenerek sonuca gidilmesi gerektiğini, %18 oranındaki KDV’nin 3.180.092,40 USD yaptığını, buna göre müvekkilinin davacıya teslim ettiği inşaat değerinin 17.667.180 USD + 3.180.092,40 USD KDV olmak üzere toplam 20.847.272 USD’ye ulaştığını, böylece müvekkilinin sözleşmeye göre teslim etmesi gereken 20.000.000 USD değerindeki inşaattan daha değerli inşaat teslimatını yapmış olması nedeniyle davacının bu kaleme ilişkin bir talep hakkının kalmadığının açık olduğunu, bu kaleme ilişkin talebin reddi gerekirken kabul kararı verilmesinin hukuka aykırı olup kararın bu nedenle kaldırılması gerektiğini, Ek protokolde KDV’nin dahil olduğu açıkça belirtildiğini, ancak protokolde yer almasaydı bile KDV mevzuatı gereğince, sözleşmede KDV’nin ayrıca hesaplanacağı ve ekleneceği belirtilmediğine göre, sözleşmede belirlenen fiyatlara KDV’nin dahil olduğunun kabulü gerektiğini, buna ilişkin hukuki tespitlerin dosyada yer aldığını, bu nedenle yukarıda açıkladıkları üzere, bilirkişinin bulduğu inşaat değerine KDV’nin de eklendiği bir hesaplamada müvekkilinin sözleşmedeki değerden daha fazla değerde inşaatı teslim etmiş olması nedeniyle davacının bu kaleme ilişkin talebinin reddi gerektiğini, Ana davadaki 1.000 USD ve birleşen davadaki 795.803,40 USD olmak üzere toplam 796.803,40 USD’ye ilişkin harç ve masrafların davalıdan tahsiline ilişkin asıl ve birleşen davadaki hükümlerin de usul ve yasaya aykırı olduğunu, çünkü müvekkilinin sözleşme uyarınca ödemesi gereken harç ve masrafları fazlasıyla ödediğini, buna ilişkin makbuzları dosyaya sunmuş olmalarına rağmen mahkemece bu belgeler değerlendirilmeden hatalı karar verildiğini, sunulan belgelerin dökümünün tablo halinde açıklandığını, buradan da görüleceği üzere bilirkişilerin hesaplama yaparken ödemeleri ve buna ilişkin belgeleri dikkate almadan sonuca gittiğini, oysa müvekkilinin sözleşme uyarınca ödemesi gereken 2.000.000 USD’den daha fazla harç ve masraf tutarını gerek sözleşme çerçevesinde gerekse tarafların 31.03.2016 tarihinde yazılı mutabakatlarına uygun şekilde ödediğini, fazla ödemelerin satış bedelinden mahsup edilmesi gerektiğini, İlk derece mahkemesince, davacı kooperatife net 48.000.000 USD nakit ödeme yapılması gerekirken 44.951.577,86 USD ödeme yapıldığı, böylece 3.048.422,20 USD eksik ödeme yapıldığı gerekçesiyle bu tutarın tahsiline ilişkin birleşen davada verilen hükmün de hukuka aykırı olduğunu, oysa müvekkilinin sunduğu ve bilirkişi raporunda değerlendirilen ödeme makbuzları dikkate alındığında bu hükmün hatalı olduğunun anlaşıldığını, bilirkişi raporunda 12.476.667,15 USD olarak görülen ödemenin gerçek tutarının 13.000.000 USD olmasına rağmen bu tutarın kooperatif hesaplarına eksik yazıldığını, bu ödemeye ilişkin dekontun ekte olduğunu, aradaki fark olan 523.332 USD’nin de ödeme olarak dikkate alınması gerektiğini, yine protokolün 4.maddesinin 1.bendinde davalının erken ödeme yapması sebebiyle toplam satış bedelinden 726.000 USD indirime gittiğini ve bu meblağın da satış bedelinden düşülmesi konusunda mutabakata varıldığını, buna ek olarak harç ve masraf ödeme dekontlarına göre toplam ödemenin 4.354.413,29 USD olup sözleşme uyarınca ödenmesi gereken miktar olana 2.000.000 USD’nin bu tutardan düşülmesi halinde artan 2.354.413,29 USD’nin de satış bedelinden yani 48.000.000 USD’den düşülmesi gerektiğini, böylece müvekkilinin eksik nakdi ödemesinin bulunmadığının ortaya çıktığını, bu kaleme ilişkin talebin de reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Kooperatif yetkililerince imzalanmış olan ibraname nedeniyle de davanın reddi gerektiğini, ilk derece mahkemesinin yanılmaya dayalı gerekçesinin hukuki dayanağının bulunmadığını, ibranameyi imzalayan kişilerin tapuda işlem yapan kişiler olup bu görüşün benimsenmesi halinde davacıya yapılan mülkiyet devirlerinin de tartışmalı hale geleceğini burada hataya dayanmanın TMK’nın 2. maddesine aykırı olduğunu, ibra metninin imzalanması ve işin oluş şekli birlikte değerlendirildiğinde bu ibra metninin davacıyı bağladığının açık olduğunu, TBK’nın 39. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde hataya dayalı irade fesadının ileri sürülmemesi nedeniyle ilk derece mahkemesinin gerekçesinin hukuka aykırı olduğunu, Açıklanan bu gerekçelerle ilk derece mahkemesinin asıl ve birleşen davalara ilişkin verdiği istinafa konu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, her iki dava yönünden kararın kaldırılmasına ve asıl ve birleşen davaların tümüyle reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl ve birleşen davalar hukuki niteliği itibariyle, taraflar arasında imzalanan ve satım ve eser sözleşmesinin özelliklerini birlikte taşıyan 19.10.2005 tarihinde noterde düzenleme şeklinde hazırlanarak imzalanan “Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi”nin eksik ifa edildiği iddiasına dayalı alacak ve tazminat davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı vekili tarafından sadece asıl davaya ilişkin hükme karşı, davalı vekili tarafından ise asıl ve birleşen davada verilen hükme karşı, yasal süreleri içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, taraflarca ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmışır.Davacı vekilinin istinaf başvuru nedenlerinin incelenmesinde: Yukarıda açıklandığı üzere, davacı vekili sadece asıl davaya ilişkin hükme karşı istinaf başvurusunda bulunmuş, birleşen davaya yönelik bir istinaf talebi ileri sürülmemiştir.Davacı vekili, istinaf başvuru sebebi olarak, sözleşmeye göre davalının davacıya teslim edeceği inşaat metrekare fiyatının 2500 USD olması gerektiğini, bu talep yerinde görülmez ise en azından 2000-2500 USD ortalamasın alınarak fiyat belirlenmesi gerektiğini, davalının ödemesi gereken tazminatın da buna göre hesaplanması gerektiğini iddia etmiştir. Bu istinaf sebebinin değerlendirilmesi için öncelikle sözleşmede buna ilişkin hükmün yorumlanması gerekir. Sözleşme ile davacı, davalıya taşınmaz satmış, satış bedelinin kısmen nakit olarak, kısmen de arsa üzerine yapılacak ofis binası verilmesi suretiyle ödenmesi kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin bunu düzenleyen, başlığı “Satış Vaadine Konu Arazinin Bedeli ve Ödeme Planı” olan 4. maddesine göre, “4.1 Arazinin satış bedeli net 48.000.000 (kırksekiz milyon Amerikan Doları) + MDC Turkmall tarafından Kooperatif adına yapılan ve iş bu Sözleşme’de belirtilen yaklaşık iki milyon Amerikan Doları (2.000.000 USD) masraflar + ayni olarak, Yatırımcı’nın proje bölgesinde Madde 4.7’de ayrıntıları belirtilen 10.000 m2’lik bir ofis binasının toplamından oluşmaktadır. Satış bedeli: (102.187.500,00 YTL.-) Harca esas değerdir.” düzenlemesi yer almış; aynı maddenin 7. bendinde ise: “4.7 Ayrıca Yatırımcı, ruhsat projeleri dahilinde bulunan, brüt 10.000 m2 lik, (1/5000) ve (1/1000)lik imar planlarında belirtilen fonksiyonu haiz müstakil bir binayı uluslararası kabul görmüş ekspertiz raporu bilahare temin edilmek üzere tahmini m2 birim piyasa fiyatı, nihai satış anında, 2.000 USD – 2.500 USD’den az olmayacak kalite ve imalat ile sözleşme tarihini takip eden 3.yılın sonunda kooperatife teslim edecektir” düzenlemesi yer almaktadır. Bu sözleşme hükmüne göre, davalı taraf davacıya, satış bedelinin bir kısmını ofis binası inşa edip teslim etmek suretiyle yerine getirecektir. Ancak davalı tarafından yapılıp davacıya teslim edilmesi öngörülen ofis binasının m2 değerinin 2.000 – 2.500 USD’den az olmayacak kalitede olması gerektiği kararlaştırılmıştır. Davacı vekili sözleşmenin bu hükmüne göre ve sözleşmenin diğer hükümleriyle paralellik kurarak, davalının yapacağı inşaatın m2 fiyatının 2.500 USD olması gerektiğini iddia etmekte ise de sözleşmedeki açık hükme göre 2.000 USD ile 2.500 USD aralığındaki değerde inşaatın, sözleşmeye uygun ifa olduğunun kabulü gerekir. Taraflar sözleşmede açıkça, 2000 USD metrekare değerinin geçerli bir ifa olacağını kararlaştırmış durumdadır. Sözleşmenin bu açık hükmüne rağmen, üst sınır olarak kararlaştırılan 2500 USD birim değerinin zorunlu bir değer olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Taraflar tacir olup tedbirli davranmak ve sözleşme maddelerini yazarken gerçek iradelerini sözleşmeye açıkça yansıtmak durumundadır. Nitekim somut olayda taraflar açıkça, m2 birim fiyatı 2000 USD değerinde olan bir ifayı geçerli bir ifa kabul etmişlerdir. Bu nedenle davalının edim borcunun belirlenmesinde m2 birim fiyatının 2000 USD olarak alınmasında bir usule aykırılık bulunmamaktadır. Diğer taraftan davacı vekilinin 2500 USD değeri kabul edilmese bile sözleşmede sözü edilen 2000 USD alt limit il 2500 USD üst limitin ortalama değerinin (yani 2250 USD değerinin) esas alınması gerektiğini ileri sürmüş ise de yukarıda açıklandığı üzere taraflar özgür iradeleriyle ifa değerinin alt ve üst limitlerini belirlemiş olup ortalama değerin esas alınacağına dair bir irade ortaya koymamıştır. Metrekare brim değeri 2000 USD olan bir ifa sözleşmeye uygun geçerli bir ifa kabul edilmelidir. Açıklanan bu nedenlerle davacı vekilinin asıl davaya yönelik istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmediğinden reddedilmiştir. Davalı vekilinin istinaf başvuru nedenlerinin incelenmesinde: Davalı vekili müvekkili tarafından yapılıp teslim edilen ofis binasının değerlinin hesaplanmasında KDV’nin dahil edilmemesinin sözleşmeye aykırı olduğunu ve müvekkilinin bu şekilde haksız olarak tazminata mahkum edildiğini ileri sürmüştür. Taraflar arasında imzalanan 19.12.2005 tarihli sözleşmenin 4. maddesinde sözleşme değerine KDV’nin dahil olduğuna ya da KDV’nin ayrıca hesaplanacağına ilişkin bir hüküm yer almamakla birlikte örneği dosyaya sunulan ek protokolün 3. maddesinde, asıl sözleşmenin 4.7. maddesindeki değerlere KDV’nin dahil olduğu konusunda tarafların mutabık olduğu belirtilmiştir. Ek protokoldeki bu hüküm olmasaydı bile, asıl sözleşmede belirlenen birim fiyatlara ayrıca KDV’nin de ekleneceğine dair bir açıklık bulunmadığından, KDV mevzuatı gereğince, sözleşmede belirlemiş olan fiyata KDV’nin de dahil olduğunun kabulü gerekir. Çünkü sözleşmede taraflar, belirlenen fiyatlara ayrıca KDV’nin de ekleneceğine, belirlenen fiyatlarda KDV’nin dahil olmadığına dair bir hüküm koymamışlardır. Bu durumda fiyatlara KDV’nin dahil olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin ana davada, teslime konu bina değeriyle ilgili tazminat hesabını yaparken, bilirkişi kurulu tarafından belirlenen KDV hariç bina değerini esas alması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Hükme esas alınan ve taraflarca da istinaf konusu yapılmayan bilirkişi kurulu raporuna göre davacının davalıya teslim ettiği ofis binasının KDV hariç değerinin 17.667.180 USD olduğuna dair bilirkişi kurulu tespitine karşı taraflar herhangi bir istinaf sebebi ileri sürmediğinden, bu değer esas alınarak ve %18 oranında KDV dahil edilmek suretiyle sonuca gidilmeli, yani davacının teslim ettiği ofis binasının birim değerinin sözleşmede öngörülen 2000 USD asgari metrekare değerini karşılayıp karşılamadığı buna göre belirlenmelidir.Davalının davacıya satım bedeline mahsuben teslim ettiği ofis binasının KDV hariç değeri 17.667.180 USD olduğuna göre %18 oranındaki KDV’nin eklenmesi halinde teslim edilen inşaatın değerinin (17.667.180 USD + 3.180.092,4 USD KDV = 20.847.272,04 USD) 20.847.272,04 USD olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı tarafın ofis binası teslim borcunu sözleşmeye uygun olarak yerine getirdiği ve bu nedenle davacının bu kaleme ilişkin tazminat talep hakkının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Çünkü, sözleşmeye göre 10.000 metrekare ofis binası, metrekare birim fiyatı 2000 USD üzerinden toplam değeri 20.000.000 USD yapmaktadır. Buna göre davalı tarafından ifa ve teslim edilen binanın toplam değeri bu asgari rakamın üstünde, yani sözleşmede kararlaştırılan asgari ve azami değer sınırlarının içinde (arasında) yer aldığından, davalının bu konudaki ifası sözleşmeye uygundur. Asıl davada bu kaleme ilişkin tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabul kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, davalı vekilinin buna ilişkin istinaf başvurusu kabul edilmiştir. Davalı vekili ana davadaki 1000 USD ve birleşen davadaki 795.803,40 USD olmak üzere toplam 796.803,40 USD’ye ilişkin harç ve masrafların müvekkilinden tahsiline ilişkin ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, çünkü müvekkilinin sözleşme uyarınca ödemesi gereken harç ve masrafları fazlasıyla ödediğini ileri sürmüştür. Bilirkişi raporunda davalı tarafından yapılan harç ve masraf ödemeleri değerlendirilmiş ve eksik kısma hükmedilmiştir. Sözleşme hükümlerine göre davalının sorumluluğunda olan başka harç ve masraflar da vardır. Yani davalı, davacının sorumluluğundaki harç ve masraflar yanında kendisinin sorumluluğunda olan harç ve masrafları da ödemeyi üstlenmiştir. Davalının istinaf gerekçesi yaptığı ödeme makbuzlarının kesin olarak sözleşmedeki 2.000.000 USD’ye mahsuben yapıldığını davalı taraf kanıtlayamamıştır. Davalının kendi defterlerinde harç ve masraflar için yaptığı gider kaydının 1.413.368,59 TL olduğu, bu tutarın 1.039.273,67 TL’lik bölümünün davalı tarafından davacıya fatura edildiği, 374.094,92 TL için mahsup işlemi yapıldığı, bu mahsuba davacının itirazının bulunmadığı, davacının bu faturaya da itiraz etmediği bilirkişi kurulunca tespit edilmiştir ( 27.06.2016 tarihli raporun 34.sayfası). Davalı taraf, davacıya fatura edilen bu miktarın, sözleşmedeki 2.000.000 USD’yi aşan miktar olduğunu iddia etmişse de bunu kanıtlayamamıştır. Bu durumda davalının kayıtlarında yer alan ve davacıyaya fatura edilen harcamaların mahkeme kararında dolara çevrilerek bulunan 1.204.096,60 USD’nin sözleşme gereği davalının davacıya ödemesi gereken 2.000.000 USD’den düşülerek bakiyesinin hüküm altına alınmasında usule aykırılık görülmemiştir. Hesaplama konusunda hükme esas alınan bilirkişi raporundaki değerlendirmeler isabetli bulunduğundan, davalı vekilinin bu konuya ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Davalı vekili müvekkilinin, satış bedeline mahsuben nakden ödemeyi üstlendiği 48.000.000 USD’lik nakit ödemeyi fazlasıyla yaptığını iddia ederek kararı istinaf etmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, kooperatif kayıtları da incelenmek suretiyle davalı tarafından yapılan toplam nakit ödeme hesaplanmış ve bakiye alacak tespit edilerek ilk derece mahkemesince hüküm altına alınmıştır. Davalı vekili protokolün 4. maddesinin 1. bendinde davalının erken ödeme yapması halinde 726.000 USD indirim yapılması gerektiğini savunmuştur. Taraflar arasında noterde düzenlenip imzalanan satış sözleşmesinde böyle bir hüküm yoktur. Davalı tarafından ilk derece yargılaması aşamasında sunulan ek protokolde satış bedellerine KDV’nin dahil olduğuna dair bir hüküm bulunmakla birlikte, erken ödeme halinde satış bedelinin indirileceğine dair bir hüküm yoktur. Davalı vekili istinaf dilekçesine ekli olarak (Ek 5) sunduğu 28.05.2007 tarihli protokolün 4. maddesine dayanmıştır. Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde delillerini sıralamış olup bu deliller arasında 28.05.2007 tarihli protokol yoktur. Bu protokol istinaf aşamasında sunulmuştur. Davacı vekili, davalının istinafına verdiği cevapta, böyle bir protokolün yargılama sürecinde sunulmadığını, mücbir sebep iddiası olmadan istinaf aşamasında yeni delil sunulamayacağını, kooperatifin eski yöneticileri ile işbirliği içinde böyle bir belgenin her zaman oluşturulmasının mümkün olduğunu beyan etmiştir. HMK’nın 145. maddesi uyarınca taraflar, kanunda belirtilen sürelerden sonra delil gösteremezler. Yine aynı Kanun’un 357. maddesi yarınca istinaf yargılaması aşamasında yeni delillere dayanılamaz. Bu nedenlerle, ilk derece yargılaması aşamasında yasal süresinde ileri sürülmeyen bir delilin ve savunmanın ilk defa istinaf aşamasında ileri sürülmesi mümkün olmadığından, davalı vekilinin bu konudaki savunmasına itibar edilemez.Davalı vekili harç ve masraflar nedeniyle yaptığı fazla ödemelerin nakit ödeme borcundan düşülmesi gerektiğini istinaf aşamasında ileri sürmüş ise de yukarıda açıklandığı üzere, davalı taraf bu konuda fazla ödeme yaptığına ilişkin savunmasını kanıtlayamadığından ve mahkememizce davalının ödemesi gereken 2000.000 USD harç ve masraftan bakiye borcu bulunduğu sonucuna varıldığından, davalının bu konudaki istinaf sebepleri yerinde değildir. Davalı vekili banka dekontuyla 13.000.000 USD olarak yapıldığı kanıtlanan ödemenin kooperatif kayıtlarına 12.476.667,15 USD olarak yansıtıldığını, bu nedenle aradaki fark olan 523.332 USD’nin de ödeme olarak düşülmesi gerektiğini savunmuştur. Yukarıda anılan ve istinaf aşamasında bir fotokopisi sunulan protokoldeki açıklamaya itibar edilemez. Hükme esas alınan bilirkişi hesap raporunda davalının ödemeleri değerlendirilmiştir. Bilirkişi tarafından rapora yansıtıldığı üzere, davalının 26.12.2006 tarihli 12.476.667,15 USD’lik ödemesi kooperatif kayıtlarına davalının ödemesi olarak yazılmıştır. Davacı bu ödemenin aslında 13.000.000 USD olduğunu iddia etmektedir. Bu farklılığın, davalının davacıya 13.000.000 USD tutarında bir çek vermiş olmasından, ancak çekin bankadan 12.476.667,15 USD olarak tahsil edilmiş olmasaından kaynaklandığ anlaşılmaktadır. Zaten davalının 13.000.000 USD ödeme savunmasını kanıtlamak üzere istinaf dilekçesi ekinde ek 5 olarak sunulan belge 20.12.2006 keşide tarihli çekin davacıya verilmesine ilişkindir. Salt çekin verilmesi yeterli olmayıp çek bedelinin ne kadarının fiilen ödendiğine bakmak gerekir. Kooperatif kayıtlarına göre çek bedelinin ödenen miktarı davalı ödemesi olarak muhasebeleştirilmiştir. Bu nedenle, davalının 523.332 USD’nin daha borçtan düşülmesi gerektiği yönündeki savunması ve istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Davalı vekili, kooperatif yetkilileri tarafından imzalanmış olan ibra protokolü ile müvekkilinin sözleşmeden doğan tüm edimleri yönünden ibra edildiğini, bu ibra nedeniyle davacının artık dava açma hakkının bulunmadığını ileri sürmüştür. Dosyaya sunulan 15.07.2010 tarihli “İBRANAME” başlıklı belgede, 10.000 metrekare ofis binasının sözleşmeye uygun olarak teslim alındığı ve davalının bu borcu nedeniyle tam olarak ibra edildiği yazılıdır.Bu ibranemeyi davacı kooperatif adına imzalayan yönetim kurulu üyelerinin, dosyada mevcut imza sirkülerindeki imzalara göre … ve … olduğu anlaşılmaktadır. Anılan kişiler 15.07.2010 tarihinde bu ibranameyi imzalamıştır. Bu yönetim kurulu üyeleri, davacı kooperatifin 28.04.2007 tarihli genel kurulunda üç yıl süreyle seçilmişlerdir. İbra tarihi itibariyle yönetim kurulunun görev süresinin dolduğu anlaşılmaktadır. Takip eden dönem için yeni yönetim kurulunun 25.10.2010 tarihli TSG’nde yayınlanan 16.10.2010 tarihli genel kurulda seçildiği anlaşılmaktadır. Süresi biten yönetim kurulu üyelerinin görevi, yenisi seçilinceye kadar devam eder. Ancak süresi dolan yötim kurulu, sadece acil ve zorunlu yönetim işlerini yapmaya yetkilidir. Kooperatifin oldukça önemli bir inşaat işinin kabulü olağan ve zorunlu bir yönetim işi sayılırsa da böyle bir işte ibra işleminin yapılması olağan, acil ve zorunlu bir yönetim işi olarak kabul edilemez. Yönetim kurulunun görev süresinin dolduğu ilan edilmiş bir husus olup, davalı taraf bunu bilmediğini iddia edemez. İbrayı veren yönetim kurulu üyelerinin, görev sürelerinin dolmuş olduğunu dikkate almadan verdikleri böyle bir ibraya hukuki sonuç da bağlanamaz. Diğer taraftan, bu kapsamdaki bir iş nedeniyle borçlunun ibra edilmesi olağan bir yönetim işi olarak kabul edilemeyeceğinden, bu kadar önemli bir konuda genel kurudan karar alınmadan yönetim kurulunun ibra kararı vermesi hukuken mümkün değildir. Diğer taraftan, 19.10 2005 tarihli düzenleme şeklindeki sözleşmenin 4.7. maddesinde taşınmaz değeri konusunda uluslararası kabul görmüş ekspertiz raporu alınması kararlaştırılmıştır. Yönetim kurulunun sözleşmeye uygun ekspertiz raporu almadan böyle bir ibra vermesi mümkün olmadığı gibi, davalının bu ibraya dayanması sözleşme hümlerine aykırıdır. Bu belge, sadece ofis binasının teslim edildiğine dair makbuz hükmündedir.Açıklanan bu gerekçelerle, davalı vekilinin ibranameye dayalı istinaf sebep ve gerekçeleri yerinde değildir.Açıklanan bu gerekçelerle, davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında dairemizce yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;I)Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca esastan reddine,1-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,2-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,II) Davalı vekilinin birleşen dosya yönünden istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine; davalı vekilinin asıl davaya yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin asıl davaya yönelik istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakında dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;A)Asıl Dava Yönünden:1-Asıl davada ofis binası değerinin sözleşmede kararlaştırılmış olan değerden daha düşük olduğu iddiasına dayalı tazminat talebinin reddine, 2-Asıl davada davalının sözleşmeye göre ödemesi gerekirken harç ve masraflara ilişkin alacak talebinin kabulü ile 1000 USD alacağın, 15/08/2011 dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesine göre yürütülecek faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine,3-Alınması gerekli 120,77 TL harcın, peşin yatırılan toplam 611.360,55 TL harçtan mahsubu ile artan 611.23,78 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 1.768,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Reddedilen kısım yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 371.987,99 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,6-Davacı tarafından sarf edilen 12.250,00 TL bilirkişi ücreti 5.241,30 TL posta masrafı, 21,30 TL başvuru harcı olmak üzere toplam 17.512,60 TL’nin kabul ve red oranı dikkate alınarak ve yargılama giderinin birleşen davayla da ilgili olduğu dikkate alınarak takdiren 1/3 oranında belirlenen 5.837,53 TL’lik bölümünün davalıdan alınıp davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,7-Davalı tarafından sarf edilen 250,00 TL bilirkişi ücreti 12,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 262,00 TL yargılama giderinin yukarıdaki ölçüte göre belirlenen 174,67 TL’lik bölümünün davacıdan alınıp davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, B)Birleşen dava yönünden (Her iki tarafın istinaf başvurularının reddedilmiş olması gözetilerek);1-Asıl davada hükmolunan 1000 USD’nin mahsubundan sonra harç ve masraflarla ilgili olarak 795.803,40 USD ile satış bedelinden eksik ödenen 3.048.422,14 USD’nin toplamı olan 3.844.225,54 USD’nin birleşen dava tarihi olan 13/01/2014 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesine göre yürütülecek faizi ile birlikte davacı yararına davalıdan tahsiline, fazla istemin reddine,2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gerekli 573.332,49 TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınmış olan 155.356,10 TL’den mahsubu ile artan 417.976,40 TL harcın davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davacı tarafından birleşen dava için harcanan peşin harç gideri olan 155.356,10 TL’nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 148.973,36 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davanın reddedilen bölümü için Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 42.057,99 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Taraflarca yapılan diğer yargılama giderleri asıl davada karara bağlandığından, bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına, C)İstinaf yargılaması yönünden; 1-Davalı tarafından, asıl dava için istinaf kanun yoluna başvuru harcı olarak yatırılan 98,10 TL’nin Hazineye gelir kaydına,2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından asıl dava için yatırılan 70.700,00 TL peşin istinaf harcının talep halinde iadesine,3-Davalı vekili tarafından asıl dava için istinaf aşamasında sarfedilen 98,10 TL istinaf yoluna başvuru harcı giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,4-Davalı tarafından birleşen dava için yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,5-Birleşen dava yönünden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiğinden; bakiye 430.262,49 TL nispi istinaf harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avans bakiyelerinin, karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,7-Gerekçeli kararın, Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,8-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 3531.b.1-2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 12/09/2019 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.