Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/848 E. 2019/428 K. 21.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/848
KARAR NO : 2019/428
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/12/2017
NUMARASI : 2017/176E. 2017/829K.
DAVANIN KONUSU: Tespit
Taraflar arasında görülen tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hükme karşı davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …. Ticaret A.Ş. Genel kurul haziran cetvellerinde, şirketin %40 hissesinin davalıya aitmiş gibi hatalı kayıt düşüldüğünü, %40 hissenin, gerçek sahibinin kendileri olduğunu, bir aile şirketi olan … A.Ş.’ de şirket hisseleri için “nama yazılı muvakkat hisse senedi ilmühaberi” bastırılarak, hissedarlara dağıtıldığını, TTK ‘nın konu ile ilgili 489, 490, 494 ve 499. maddelerine göre payın devri için gerekli olan işlemlerin; “devir beyanı, ilmühaberin ciro edilerek devralana teslimi, yönetim kurulunun payın devrini onaylayan kararı, pay defterine kayıt” şeklinde olduğunu, somut olayda Hazirun Cetveli ile Pay Defteri’ne şirket muhasebecileri tarafından bazı kayıtlar düşülmüşse de bunlardan hiçbirinde Yönetim Kurulunun onayı ve/veya imzasının bulunmadığını, dava konusu olayda devir işleminden sonra hisse oranlarının %70 olduğunu, son hazirun cetvelinde kendilerine ait olan bu hissenin, %40’ının davalı ….. aitmiş gibi hatalı bir kayıt düşüldüğünü, yurtdışı firması Intersatin GmbH ve …A.Ş.’nin, “nama yazılı muvakkat hisse senedi ilmühaberinin arkasını bu devirlere uygun olarak ciroladıklan ve hisse senetlerinin zilyetliğini de taraflarına verdiklerini, davalı … ile aralarında hisse devri için herhangi bir sözleşme imzalanmadığı ve kendilerine davalı tarafından herhangi bir bedel ödenmediğini belirterek, davaya konu …. Ticaret A.Ş.’nin, %40 hissesinin, dava sonuna kadar üçüncü kişilere devir ve temlikinin, üzerinde herhangi bir hak tesisinin önlenmesi amacı ile ihtiyati tedbir kararı verilmesine, … Ticaret A.Ş.’nin %40 hissesinin, davalı yana devrinin yokluğunun, hükümsüzlüğünün ve hisselerin taraflarına aidiyetinin tespitine, davaya konu %40 hissenin, %20’sinin müvekkil … adına, diğer %20’sinin ise müvekkili…. adına pay defterine kaydıyla ortaklığının devamına, bu taleplerinin kabul görmemesi halinde, davaya konu %40 hissenin bedellerinin tespiti ile bu bedellerin %20’sinin müvekkili … adına, diğer %20’sinin ise müvekkili … adına, devir bedeli olarak davalı yandan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.Davalı … vekili savunmasında özetle; davacıların, dava dilekçesinde dava konusu olarak gösterdikleri şirket hisselerinin nama yazılı muvakkat hisse senedi ilmühaberi olduğunu ileri sürmelerine rağmen Mahkeme’ye sundukları hisse senedi ilmuhaberlerinin hamiline yazılı olmasının dahi davanın reddini gerektirdiğini, zira davacılarının nama yazdı hisse senetlerinin yerini tutmak üzere (bedeli tamamen ödenmiş olsa hile) hamiline yazılı ilmühaber çıkartılmasının TTK gereğince olanaksız olduğunu, işbu dilekçe ekinde sunulan hazirun cetvelleri incelendiğinde, tüm hazinin cetvellerinde ortaklık ve sermaye yapısının şirket pay defterine ve kayıtlara uygun olduğunun Yönelim Kurulu üyeleri, Denetçi ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığı komiserinin imzaları ile kayıt altına alınarak Ticaret Sicil Gazetesi’nde tescil ve ilan olunduğunu, işbu dilekçe ekinde sunulan İstanbul 18. ATM’nin 2013/319 Esas sayılı dosyasında şirketin feshinin, feshi olmadığı takdirde hisse paylarının değerinin hesaplanarak davalı müvekkiline verilmesi istemli derdest davada alınan bilirkişi raporunda, davalı müvekkilinin %40 hissedar olduğunun ve bu pay üzerinden hisse bedelinin ödeneceğinin Şirket merkezinde tüm kayıtların incelenmesiyle kanıtlandığını, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulanma Şekli Hakkında Kanun’un 5. maddesinde, “Bu Kanunda kazanılmış haklar korunur ” ibaresi ile davalı müvekkilinin 01.07.2012 yılma kadar kazanmış olduğu tüm hakların geçerli olduğunun TTK ile hüküm altına alındığını, davacı iddialarının asılsız olduğunu belirterek, ihtiyati tedbir talebinin ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun … sicil numarasına kayıtlı olarak faaliyet gösteren firmalarının hisseleri için nama yazılı hisse senedi ilmühaberinin bastırılarak, hissedarlara dağıtıldığını, davacıların, davaya konu %40 hisseye ait hisse senedi ilmühaberlerinin ciro yoluyla kendilerine geçtiğini bildirerek, hisse senedi ilmühaberlerini ibraz ettiklerini ve %40 hisse ile ilgili haklarının kullandırılmasını ihtar ettiklerini; bahsi geçen ihtar üzerine diğer davalı …’a, %40 hisse ile ilgili pay devrinin kendisine nasıl yapıldığı, pay devri ile ilgili herhangi bir sözleşme yapılıp yapılmadığı, … ile …’nin hisse senedi ilmühaberlerini ciro ederek pay senedinin zilyetliğini …’a verip vermediğinin 3 gün içinde bildirilmesi, hisse senedi ilmühaberi var ise aynı süre içerisinde ilmühaber aslının da şirkete ibraz edilmesini ihtar ettiklerini, diğer davalı …’ın ihtarnameyle verdiği cevabında, “ihtarname ile açıklanan nama yazılı hisse senetleri ile dava edilen hisse senetlerinin öncelikle nama yazılı hisse senedi mi yoksa hamiline yazdı hisse senedi mi olduğunun belirlenmesinin gerektiği ve İstanbul 18. ATM’nin 2013/336 sayılı dosyasının incelenerek aradaki büyük çelişkinin şirket yönetimince bir kez daha gözden geçirilmesi” gerektiğini bildirdiğini ve dava konusu %40 hisse ile ilgili herhangi bir hisse senedi ilmühaberi ibraz edemediği hususlarını beyanla, %40 hissenin kime ait olduğu konusu yargılamayı gerektirdiğinden, davacıların tedbir taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ”…Belirilen Hukuk Genel kurul kararında da açıkça anlaşıldığı üzere davanın konusunun zaten genel kuruldaki hamile yazılı ilmühaberlerin davacıda mı davalıda mı olduğu yani buna göre tespit istemine ilişkindir. Davalı başından beri bu ilmühaberleri sunmamıştır. Son beyan dilekçesinde de sunmamıştır. Dolayısıyla HMK.nın 145/2.maddesinde belirtilen davalının kusurundan kaynaklanan bir durum olmadığı, ayrıca yargılamayı geciktirme amacı taşıdığından bu itibarla davalının talebi yerinde görülmemiştir. Tüm bu belirtilen konular ve yargıtay kararlarına göre, davacıların hamile yazılı ilmühaberlerin sahibi olduğu, davaya konu şirketin aile şirketi olup ve ilmühaberleri davacı taraf sunduğundan bu yönden hisse senetlerinin davacılara ait olduğunun tespiti cihetine gidilmiş diğer talepleri ise reddedilmiştir…” gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı …’a ait davalı şirketteki 638.184 payın %40′ ının yarısına isabet eden 127.636 payın …, 127.636 …’ye ait olduğunun tespitine, sair taleplerin reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Davaya cevap dilekçemiz ekinde sunulan 2008, 2011 ve 2013 yıllarının genel kurul toplantılarına ilişkin tüm hazinin cetvellerinde ortaklık ve sermaye yapısının şirket pay defterine ve kayıtlara uygun olduğunun yönetim kurulu üyeleri, denetçi ve Sanayi Ve Ticaret Bakanlığının komiserinin imzaları ile kayıt altına alınarak, Ticaret Sicil Gazetesi’nde tescil ve ilanına ilişkin belgelerin mahkemeye sunulduğunu, şirket kayıtlarında ve genel kurul hazirun cetvellerinde müvekkilinin pay sahibi olduğunu ve davacıların buna bir itirazlarının bulunmadığını, Müvekkili tarafından İstanbul 18. ATM’ de 2013/319 esasında açılan ticari şirketin feshinin, feshi olmadığı takdirde hisse paylarının değerinin hesaplanarak müvekkiline verilmesi istemli davada, mahkemenin 19.04.2016 gün ve 2016/326 K. sayılı kararıyla, müvekkilimin söz konusu şirkette %40 hissedar olduğuna karar vererek bu pay üzerinden hisse bedellerinin ödenmesine hükmedildiğini, İstanbul 11. ATM’nin şirket merkezinde tüm kayıtların incelenmesi ile düzenlenen bilirkişi raporuna karşı ne şirket ne de davacıların hisse oranlarına itirazlarının olduğunu,Müvekkilinin %40 hisseye ait olan senet asıllarını mahkemenin talebi halinde sunulabileceğini belirtildiğini, burada tartışılması gereken davalının daha sonra delil ibraz edilip edilemeyeceğine ilişkin olduğunu, gerekçeli kararda taraflardan hisse senetlerini sunmaları istenildiğinin ve yargılamanın hangi aşamasında istenildiğinin bir muamma olduğunu, mahkemenin gerekçesinin dayanaksız olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18/01/2017 tarih 2014/1662-2017/34 sayılı kararında; HMK’nm 119/f maddesine göre dava dilekçesinde iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edilebileceğini, 129/e maddesine göre de cevap dilekçesinde savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin ayn ayn belirtilmesi gerektiğini, HMK’nın 137 ve 140. maddelerinde ise delillerin dava ve cevap dilekçelerinde belirtilmesinden en geç ön inceleme duruşmasında mahkemeye sunulması, başka yerden getirilecek olması halinde delillerin toplanması için gerekli işlemlerin yapılması gerektiğini, HMK’nın 145. maddesinde belirtilen tarafların etki alanı dışında kalan çok özel durumlar dışında, sonradan delil sunulamayacağını,Hisse senetlerinin kimde olduğunun belirlenmesinin önemli olduğunu, bu tespitin davacı tarafın fotokopi olarak sunulan geçici hisse senedi ilmühaberlerinin yok hükmünde olmasına neden olacağını, davanın esas unsuru olan müvekkilindeki %40 hisse senetleri mahkemece incelenmeden karar verildiğini,Açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacılar vekilince davalılar aleyhine açılan davada, davalı gerçek kişinin diğer davalı şirketteki hisselerinin kendilerine ait olduğunun tespitine, bu talebin yerinde görülmemesi halinde hisselerin devir bedeli değerinin davalı gerçek kişiden tahsilinin talep edildiği, davanın yapılan yargılaması sonunda mahkemece yazılı gerekçe ile tespit talebinin kabulüne karar verildiği, bu karara karşı davalı … vekilince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.İlk derece mahkemesince bilirkişi kök ve ek raporları alınmış, kararda bu raporlardan alıntılar yapılmıştır. Ayrıca, emsal olduğu gerekçesiyle çeşitli Yargıtay kararından alıntı yapılmıştır. Mahkemece, davacıların ilmuhaber sunduğu, davalının sunmadığı, bazı genel kurul hazirun cetvellerinde pay defterine uygunluk bulunduğu konusunda yönetim kurulu onayının bulunmadığı, HMK’nın 145. maddesi uyarınca davalının pay senedi ya da ilmuhaber sunmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.Anayasa’nın 141/3. maddesi ”Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmünü içermektedir. HMK’nın 297/c, 27/c maddelerinde ise mahkeme kararlarında her iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma nedenleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin açıkça gösterilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır.Gerekçe, kararın denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak, kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev görür. Anayasa Mahkemesinin 01/02/2017 tarihli, 2014/12158 başvuru numaralı kararında belirtildiği üzere, gerekçeli karar hakkı, Anayasa’nın 36.maddesi ile güvence altına alınan adil yargılanma hakkının bir unsurudur.Somut olayda, ilk derece mahkemesi, bilirkişi raporundaki hangi tespitleri esas aldığını, savunma sebeplerini nasıl aştığını ortaya koymamış, davalının delil olarak dayandığı genel kurul kararlarını, hazirun cetvellerindeki kayıtları, pay defterindeki kayıtları tartışmamıştır. Davalı adına kayıtlı payların en baştan itibaren nasıl elde edildiği, nasıl tedavül gördüğü, bu kayıtların kimden ve hangi hukuki sebeple elde edildiği hususları denetlenebilir bir şekilde ortaya konulmamıştır. Davalı uhdesindeki payların, davaya konu ilmuhaberlerle ilgisi gerekçeli bir şekilde ortaya konulmamıştır. Bilirkişi raporlarındaki belirsizliklerin, özellikle kök raporun sonuç bölümünün 1. ve 2. maddelerindeki belirsizliğin nasıl aşıldığı tartışılmamıştır. Mahkemece ek rapor alınmasına dair ara kararda, TTK’nın 416 ve 417. maddesine göre değerlendirme yapılması istenmişse de 416. madde çağrısız genel kurula, 417. madde ise hazır bulunanlar listesine (hazirun cetveline) ilişkindir. Ek raporda, yukarıda açıklanan belirsizlikler açıklanmamış, mahkemece de nihai hükümde gerekçelendirilmemiştir. HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesince tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde, bölge adliye mahkemesince işin esası incelenmeden, mahkeme kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için, dosyanın kararı veren mahkemeye veya yargı çevresi içindeki başka bir mahkemeye gönderilmesine duruşma yapılmaksızın kesin olarak karar verilir. Somut olayda davalının savunma sebepleri ve gösterdiği deliller gerekçeli kararda tartışılmadan, denetime elverişli bir gerekçe oluşturulmadan karar verilmiştir.Ayrıca, gerekçeli karar yazılırken, kararın okunmasını ve anlaşılmasını oldukça zorlaştıracak ve bir mahkeme ilamında bulunmaması gereken yazım hataları yapıldığı, kopyalayıp yapıştırmak suretiyle yapılan bu yazımın mahkeme hakimleri tarafından denetlenip düzeltilmeden imzalandığı anlaşılmaktadır. Tüm bu değerlendirmeler ışığında, somut uyuşmazlığa ilişkin dosyaya sunulan delillerin değerlendirilmediği, anayasal ve yasal zorunluluklara rağmen, davanın kabulüne dair gerekçelerin karar yerinde gösterilmediği, sadece bilirkişi raporuna atıf yapılarak ve emsal olduğu ileri sürülen bir kısım yargıtay kararlarına yer verilerek hüküm kurulduğu, kararın bu haliyle HMK’nın 297. maddesindeki zorunlu unsurları içeren bir karar olmadığı kanaatine varıldığından, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, davanın esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararın veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına,2-Davanın yeniden görülüp karara bağlanması için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 31,40 TL istinaf harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,4-Yapılan kanun yolu masraflarının ilk derece mahkemesince, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Kararın, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine çıkarılacak davetiyelerle tebliğine dair;HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 21/03/2019 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.