Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/840 E. 2019/422 K. 21.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/840
KARAR NO : 2019/422
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/11/2017
NUMARASI : 2014/1163E. 2017/1036K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hükme karşı davalılar vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … yetkili satıcısı olan … A.Ş.’den 29/06/2012 tarihinde 32.100,00 EURO ödemek suretiyle …5 plakalı 2012 model … davaya konu aracı satın aldığını, 13/07/2012 tarihinde 668 km’de yağ seviye sensörünün sarı olarak yandığını, bunun üzerine aracın …Esenyurt yetkili servisine teslim edildiğini, arızanın giderilerek teslim alındığını, sonradan aynı arızanın defalarca tekrar ettiğini ve servise verilen araçtaki arızanın giderilmediğini, 20 günlük onarımdan sonra yazılım güncellemesi yapılarak aracın teslim edildiğini, yazılım güncellemesi sonrasında, ikaz ışığı göstergesinin yazılım kaydından silindiğinin anlaşıldığını, soruna çözüm üretilmesi talebinin 04/02/2013 tarihinde ….Müşteri hizmetileri birimine ve Almanya merkezde sorumlu ilgililere bildirildiğini, ayrıca yine … İcra Kurulu Üyesi …. durumun yazıyla bildirildiğini, karşı tarafça 19/04/2013 tarihinde yazılı metin ile cevap verildiğini, ancak müvekkilinin her sabah yağ seviye çubuğu ile yağ seviyesini ölçmesinin, yolda giderken ikaz ışığı yanarsa trafiğin akış hızı ne olursa olsun aracını kenara çekmek suretiyle yağ seviyesini ölçmesinin önerilmesinin makul kabul edilemeyeeğini, araçtaki arızanın üretim hatası olup gizli ayıp niteliği taşıdığını, sıfır araç ile değiştirilmesi için davalılara ihtar keşide edildiğini, davalıların cevap vermediklerini beyanla, bir yıl içerisinde aynı arızanın ikiden fazla tekrarlaması, sıfır araçtan beklenen faydanın elde edilememesi nedeniyle, satıma konu aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar … Ticaret A.Ş. ile … Ticaret A.Ş. vekili savunmasında özetle; davada Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, TTK’nın 25. maddesine göre tacirler arasında ayıp konusunda uygulanacak zamanaşımı süresinin altı ay olduğunu, davacının dava konusu araçta oluştuğunu iddia ettiği yağ ikaz lambası ile ilgili şikayeti 13/07/2012, ikinci şikayeti 06/08/2012 tarihinde yapmış olmasına rağmen davayı 05/08/2013 tarihinde açtığını, davacının ihbar ve muayene sürelerine uymamış olması sebebiyle davanın reddinin gerektiğini, …A.Ş.’nin, … Ticaret A.Ş.’nin Kartal şubesi olduğunu, bu nedenle bu davalı yönünden davanın husumet nedeniyle reddinin gerektiğini, dava konusu araçta gizli ayıp bulunmadığını, davacının halen aracı kullanmakta olduğunu, sarı renkli motor yağ seviyesi biligilendirme lambasının bazı kullanım şartlarının bir araya gelmesi ile ve motor yağ seviyesinde gerçek bir değişim olmadığı halde yanabileceğini, davacının değişim talebinin kabulü halinde de aracı kullandığı süre için kullanım bedelinin mahsup edilmesi gerektiğini, araçta varsa değer kaybı miktarının belirlenmesi gerektiğini, yine araç üzerinde varsa takyidatların kaldırılması gerektiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Araçta bulunan arıza gizli ayıp niteliğinde olduğundan davacının söz konusu ayıbı ortaya çıktığı tarihte derhal satıcıya bildirmekle yükümlü olduğu, arızanın ortaya çıktığı tarihte davacının aracı servise götürdüğü, arızanın tekrarladığı her seferde de aracın servise götürüldüğü ve servis tarafından arıza giderilemediğinden davacının davalılara Noter ihtarı tebliğ ederek ihbarda bulunduğu, bu şekilde ihbar yükümlülüğünün yerine getirildiği , alınan bilirkişi raporu ile söz konusu arıza nedeniyle davacının araç ile güvenli bir şekilde seyahat etmesinin mümkün olmadığının ve aracın beklenen menfaatleri karşılamadığının tespit edildiği, davacı aracı bir süre kullanmış olmakla birlikte arızanın tüm süre boyunca devam ettiği ve giderilemediği, bu halde davacının seçimlik hakkı olan aracın misli ile değiştirilmesini talep etmekte haklı olduğu, anlaşılmakla davalılar ….Ticaret A.Ş. ile ….Ticaret A.Ş. yönünden davanın kabulü ile aracın misli ile değiştirilmesine, diğer davalının ayrı bir tüzel kişiliği haiz olmadığı, davalı …Ticaret A.Ş.’nin şubesi niteliğinde olduğundan, bu davalı yönünden davanın açılmamış sayılmasına… ” karar vermiştir.Bu karara karşı davalılar …Ticaret A.Ş. ile ….Ticaret A.Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalılar …. Ticaret A.Ş. ile … Ticaret A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde;Ayıp ihbarının süresinde yapılmadığını, davanın zaman aşımına uğradığını, dava konusu araçta ayıp/gizli ayıbın bulunmadığını, aracın kullanılmaya devam edildiğini, dolayısıyla araçtan faydalanamamanın söz konusu olmadığını, Konu şikayete istinaden yetkili serviste, teşhis amaçlı servis işlemleri yapılmış, yapılan bu işlemler sonucunda, onarım veya parça değişimi gerektirecek bir durumun bulunmadığı sonucunun ulaşıldığını, dosyaya rapor hazırlayan tüm bilirkişilerin, tespit anı olarak ve sürüş kontrollerinde aracın yağ yakmadığını, ikaz ışığının yanmadığını tespit etmiş olmalarına rağmen aracın ayıplı olduğu kanaatine vardıklarını, sorunlu/ayıplı olduğu iddia edilen bir araç dava süreci içerisinde dahi 105.000 km kullanılabildiğini, anılan nedenlerle, öncelikle araç üzerinde – aracın şu andaki durumunu da değerlendirilerek kullanıma/ faydalanmava engel bir durum olup olmadığı hususunun irdelenerek yeni bir heyetten rapor alınması gerektiğini,Araçtaki teknik durumun araç değişimini veya bedel iadesini gerektirecek nitelikte bulunmadığını ve TMK’nın 2. maddesi düzenlemesi kapsamında davacının ayıp oranında bedel indirimi ve ücretsiz onarım isteme yönündeki diğer seçim hakkının kullanılmasının uygun olacağını, Türk Borçlar Kanunu’nun 227. maddesi uyarınca alıcının sözleşmeden dönme hakkını kullanması halinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hakimin, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebileceğini, Davanın kabulüne karar verilmesi halinde de dava konusu araçta davacının kullanımı nedeniyle meydana gelen değer kaybının tespit edilerek mahsup edilmesi gerektiğini,Dava konusu aracın iadesine karar verilmesi halinde; dava konusu araç üzerinde bulunan/sonradan ortaya çıkabilecek ve yükümlüsünün davacı olduğu; rehin, haciz, vergi borcu ve sair tahditlerin davacı tarafça kaldırılması hususuna hükümde yer verilmesi gerektiğini,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve savunmaları doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itbariyle, satılan aracın ayıplı olması nedeniyle, ayıptan ari bir yenisiyle değiştirilmesi istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, iki davalı yönünden davanın kabulüne karar verilmiş, haklerindeki dava kabul edilen iki davalı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Hakkındaki hüküm istinaf edilmeyen davalı şirket hakkında verilen ilk derece mahkemesi hükmü inceleme kapsamı dışında tutulmuştur.Uyuşmazlığın çözümünde sözleşme ve dava tarihine göre 818 sayıl BK (eBK) ve 6762 sy TTK (eTTK) hükümleri uygulanacaktır.Dosya kapsamındaki alınan bilirkişi raporlarında, araçtaki ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu açıkça ortaya konulmuş olduğundan ve davacının söz konusu aracı hemen servise götürdüğünü ispatladığı anlaşılmakla, ayıp ihbar süresine riayet edildiği kanaatine varılmış, bu konudaki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Taşınır satışında, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin davanın zamanaşımı, satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Alıcının satılanın kendisine devrinden başlayarak bir yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz. Satıcı, alıcıyı iğfal etmişse bir senelik zaman aşımından yararlanamaz (BK m.207) (TBK m.231 satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamaz.) Yine, ticari satışlarda zamanaşımı (6) ay ise de satıcı alıcıyı aldatmışsa bu zamanaşımından yararlanamaz (BK.207/Son), (19.HD.12.2.2008, E.2007/11897 K. 2008/1114 sayılı emsal kararı).Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur.Dosyadaki bilirkişi raporunda, araçta sürücü iradesi dışında mevcut gizli bir ayıbın olduğu belirtilmiş, davalı tarafça rapora, değer kaybına neden olup olmayacağı hususunda bir açıklık bulunmadığı ileri sürülerek itiraz edilmiştir. Davalı istinaf dilekçesinde, dava konusu araçta davacının kullanımı nedeniyle meydana gelen değer tespitinin yapılması gerektiğini de belirtmektedir. 05/06/2015 tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde; iade halinde taşıt değerinin %10’u oranında kullanımdan kaynaklı bir tenzilin ve taşıt iade edilmeden değer kaybına hükmedilmesi durumunda %25 değer kaybının uygun olduğuna ilişkin değerlendirme yapılmış olduğu görülmektedir. Kaldı ki araç kullanmakla elbetteki araçta değer kaybı meydana gelecektir. Bu durum olağan bir sürecin sonucudur. Dava konusu araç 29/06/2012 tarihli irsaliye fatura ile satılarak davacıya teslim edilmiş olup, bu tarihten sonra araçta gerçekleşen arızaların gizli ayıp olduğu bilirkişilerce tespit edilmiştir. Aracın satış belgesinden 2 (iki) yıl süre ile garanti verildiği anlaşılmaktadır.Satış tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 25/4. maddesinde ticari satışlarda ayıba karşı tekeffül sebebiyle açılacak davalarda zamanaşımı süresi 6 ay olarak belirlenmiştir. Ancak satılan mala daha uzun süreli garanti verildiği zaman bu sürenin garanti süresi sonuna kadar uzayacağı Yargıtay’ca kabul edilmektedir. Somut olayda davanın açılış tarihinin 05/08/2013 olduğu, garanti süresinin dava tarihi itibariyle geçmemiş olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu sebeple dava süresinde açılmıştır. Diğer taraftan, davalı tarafça satılan malın ayıbının garanti süresi içinde ortaya çıkması üzerine ihbarın yapıldığı, davalı tarafın bir kaç kez bu ayıbı gidermeye çalıştığı, böylece ayıbın tamamen giderileceği konusunda güven oluşturulduğu görülmektedir. Bu durumda, davalının, ayıbı giderememiş olmasına rağmen zamanaşımı defini ileri sürmesi MK m.2’de düzenlenen dürüstlük kuralına da aykırıdır.Davalı dosya kapsamındaki bilirkişi raporlarında dahi aracın tespit anında ayıplı olmadığının ortaya çıktığını beyan ederek buna ilişkin olarak da istinaf başvurusunda bulunmuştur. 05/06/2015 tarihli bilirkişi raporunda; taşıttaki arızanın dört kez tekrarlandığı ve her seferinde yetkili servis müdahalesine rağmen tekrarlanmış olduğu, bu kusurun taşıtta imalattan kaynaklı olarak mevcut olduğu, dolayısıyla gizli ayıp niteliğinde bulunduğu, arızanın tekrar etmesi halinde taşıtın misli ile değişiminin gerekeceği yönünde değerlendirme yapılmış olduğu görülmektedir. Her ne kadar davalı ayıplı olduğu iddia edilen aracın dava süresinde dahi kullanıldığını, aracın son servise girişinde 140.387 km de olduğunu beyan ederek bu durumun araçta bilirkişi raporunda belirlendiği şekilde ayıp bulunmadığına delalet ettiğine ilişkin istinaf başvurusunda bulunsa da bilirkişi raporunda gelen arızanın onanma rağmen tekrar ettiği, ikaz lambasının bazı kullanım şartlarının bir araya gelmesi etkisiyle ve motor yağ seviyesinde gerçek bir değişim olmadığı halde yanabiliyor olduğunun tespit edilmiş olması karşısında davalının bu yöndeki istinaf başvurusunun yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.Her ne kadar davalı MK’nun 2nci maddesi düzenlemesi kapsamında davacının ayıp oranında bedel indirimi ve ücretsiz onarım isteme yönündeki diğer seçim hakkının olduğunu, bu hakkını da kullanabileceğini istinaf dilekçesine konu etmiş olsa da değişim hakkının kullanılması TBK 227.maddesinde ve garanti belgesinde düzenleme bulan seçimlik haklardan olup somut olayda bu hakkın kullanılması dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmeyecektir.Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, mahkemece ayıpsız misli ile değişimine karar verilen araçta takyidat bulunup bulunmadığı araştırılıp araç üzerinde takyidat bulunması halinde misli ile değişim kararı verilemeyeceği gözetilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi, bulunmaması halinde ise kararda takyidattan ari olarak teslim edilmesi gerektiğinin belirtilerek hüküm oluşturulması gerekmektedir (Yargıtay 13.HD’sinin 26/09/2018 tarih, 2018/4276 E. 2018/8338 K.sayılı ilamı). Davalıların istinaf dilekçesinde bu hususu dile getirmiş oldukları anlaşılmakla Dairemizce UYAP ortamında yapılan araç tedbir mahrumiyet sorgulaması sonucu 34 JM 1085 plaka sayılı araç üzerinde herhangi bir mahrumiyet, takyidat bulunmadığı anlaşıldığından, ilk derece mahkemesinin bu konuda araştırma yapmamış olması sonuca etkili görülmemiş, davalılar vekilinin bu konuda ileri sürdüğü istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalılar vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Bakiye 4.475,58 TL nispi istinaf harcının davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına,4-Davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,6-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 21/03/2019 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.