Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/838 E. 2018/698 K. 05.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/838
KARAR NO : 2018/698
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/02/2018
NUMARASI : 2016/1183 E- 2018/218 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı ile 1980 yılından bu yana tanıştığını, davalının gümrük müşaviri olduğunu, kendisinin ise özel bir şirkette ithalat işleri ile uğraşan bir bölümde çalışırken davalının vermiş olduğu güvenden dolayı kendisine şirketin gümrük işlerini vermeye başladığını, …Tic. Ltd. Şti. ünvanlı şirketi Ocak 2003 yılında kurduklarını, şirketin hissedarlarının … ve kendisi olduğunu, şirketi temsil ve ilzama yetkili olarak tek müdür müvekkili olduğu halde, ısrarları sonucu …’ın da şirket ile ilgili tüm işlerde yetkili olduğuna dair genel vekaletname verdiğini, şirketin işlerinin gayet iyi olduğunu, bu durumu gören davalının ısrarlı bir şekilde şirket hisselerini almak için, nakit para ödemeyen .. .’un şirketten çıkarılmasını istediğini, neticede alınan 25/08/2014 tarihli karar ile ….’un şirket ortaklığından çıkarıldığını, hisselerinin davalı adına geçtiğini, davalının hisseleri kendi adına alarak mal varlığını arttırdığını, hisselerin gerçek değerinin en az 2 kat daha fazla olduğunu, ortağı olduğu şirketi göz ardı ederek, şahsi menfaatini düşünerek hareket ettiğini, şirketi iflasa sürüklediğini, ama kendi mal varlığını kat kat arttırdığını, davalının şirket ortaklığını tehditle sona erdirdikten sonra, kira alacağını bahane ederek icra takiplerini başlattığını, kesinleşen icra takipleri neticesinde işyerindeki makinaları ve malzemeleri haczederek muhafaza altına aldırdığını, sonra icra ile sattırdığını, 09/10/2012 tarihinde de tahliye kararı aldırarak davacıyı işyerinden çıkartığını, şirketin davalı tarafından kıskaca alındığından iş yapamaz duruma geldiğini, davalının eylemleri nedeniyle cezalandırılması için Şarköy Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduklarını, davalı aleyhine soruşturma başlatıldığını, davalının tehditleri ve yaptırımları aile düzenini bozduğunu ve eşinin olaylara dayanamayarak boşandığını belirterek uğramış olduğu manevi sıkıntıların kısmen giderilmesi için davalıdan 50.000TL manevi tazminatın tahsiline, maddi tazminat yönünden fazlaya ilişkin haklarını saklı kalması kaydıyla 10.000TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesiyle; dava dilekçesindeki iddia ve taleplerin, dava dışı müflis … Ltd. Şti.’nin, davalının eylemleri nedeni ile iflasa sürüklenmesi sonucu oluşuğu iddia olunan zararların ödenmesi istemine ilişkin olduğunu, haliyle zarara uğrayan şirket olduğuna göre, şirket ortağının kendi nam ve hesabına dava konusu talepleri ileri sürmesinin hukuken olanaklı olmadığını, bu nedenle öncelikle davanın aktif husumet yokluğundan reddi gerektiğini, davacının, işbu dava ile birebir aynı olan menfi tespit ve tapu iptal tescil davası açmış olduğunu, Şarköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/41 esas sayılı dosyası ile görülen dava neticesinde davanın reddine karar verildiğini, kararın temyiz aşamasında olup henüz kesinleşmediğini, bu nedenle karar kesinleşmediğinden öncelikle davanın derdestlik nedeni ile, kararın kesinleşmesi ile birlikte kesin hüküm nedeniyle davanın reddi gerektiğini, ayrıca davacının taleplerinin zaman aşımına uğradığını, ileri sürdüğü sebepsiz zenginleşme iddiasının zaman aşımına uğradığını, davalının iddia olunan eylemleri ile dava dışı şirketin iflası ve davacının iddia olunan zararları arasında illiyet bağının kurulamayacağını, davalının davacıya veya davacının ortağı olduğu dava dışı şirkete herhangi bir borcu veya bu kişilere karşı zarar verici bir işlemi olmadığını, dava dışı şirkete asıl zarar verinin, davacının ticari basirete sığmayacak eylemleri olduğunu, iddiaların aksine şirketin çoğu borcunun, davalının şahsi hesapları ile karşılandığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında ileri sürülmüş olan zamanaşımı defi, derdestlik ve kesin hüküm itirazları ve husumet itirazı konusunda herhangi bir değerlendirme yapılmadan işin esası hakkında değerlendirme yapılmış, davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, kısmen şirket yöneticisinin sorumluluğu iddialarına, kısmen haksız fiile ve kısmen de şirket ortaklığından doğan yükümlülüklerin ihlali iddialarına dayanmaktadır.
Davacı, davalının, şirket ortağı ve yöneticisi olduğu dönemde şirketi ve davacı ortağı zararlandırıcı bir takım usulsüzlükler yaptığını, davalının şirket ortaklığı sona erdikten sonra da şirketi taşınmazından tahliye etmek suretiyle şirkete ve davacıya zarar verdiğini iddia ederek maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Davalı taraf ise öncelikle derdestlik, kesin hüküm, husumet itirazlarında ve zamanaşımı definde bulunmuştur.
İlk derece mahkemesince yapılan ön inceleme duruşmasında, kesin hüküm ve derdestliğe ilişkin olumsuz dava şartları hakkında bir karar verilmemiştir. Ön inceleme tutanağında 1 nolu ara kararında, ” Uyuşmazlığın haksız fiilden kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olduğuna, davalı tarafın aktif husumet, derdestlik ve kesin hüküm itirazı ve zaman aşımı itirazlarında bulunduğu görülmekle itirazların deliller toplandıktan sonra değerlendirilmesine, ilk itirazlar ve ön inceleme konusunda değerlendirilecek bir husus olmadığından tahkikat aşamasına geçilmesine” karar verildiği, aynı ara kararının 4.bendinde ise “Bilirkişi incelemesinin aktif husumet, derdestlik ve kesin hüküm itirazı ve zaman aşımı itirazlarının değerlendirilmesinden sonra değerlendirilmesine” karar verildiği anlaşılmaktadır. Takip eden 30/11/2017 tarihli duruşmada, bu konularda bir karar alınmadan dosya heyete tevdi edilmiştir. Takip eden 30/01/2018 tarihli duruşmada, dosya heyet değişikliği nedeniyle incelemeye alınmış ve itirazların gelecek celse karara bağlanmasına karar verilmiştir. Son celsede ise usuli itirazlar ve defiler hakkında hiç bir karar verilmeden tahkikat bitirilerek aynı celse sözlü yargılamaya geçildiği ve davanın esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
HMK.m.137 f.2.uyarınca, ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez. Aynı Yasa’nın 140/1. ve 320/2. maddeleri uyarınca ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar hakkında öncelikle karar erilir.
HMK.m.114 f.1/ ı ve i betlerinde, kesin hüküm bulunmaması ve derdestliğin bulunmaması olumsuz dava şartları olarak gösterilmiştir. Bu dava şartlarına dair davalı tarafça ileri sürülen itirazın ön inceleme aşamasında karara bağlanması gerekirken bu konularda bir karar verilmeden tahkikata geçilmesi ve tahkikat aşamasında da bu konularda bir karar verilmemiş olması Yasa’nın emredici düzenlemesine aykırı olmuştur. Mahkemenin gerekçeli kararında bu dava şartı itirazların nasıl aşıldığına dair hiç bir değerlendirme yapılmamış, bu konularda ara kararı kurulmadığı gibi hükümde de bu hususlar karara bağlanmamıştır.
Davalının zamanaşımı defi de ilk derece mahkemesince karara bağlanmamıştır. HMK.m.142 uyarınca, ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra hakim, tahkikata geçmeden önce zamanaşımı defi ve hak düşürücü süreler hakkında karar verir. HMK.m.320/2.’de de ön inceleme duruşmasında zamanaşımı defi hakkında öncelikle karar verilmesi gerektiği emredici şekilde düzenlenmiştir. Buna göre mahkeme, öncelikle her bir talep kaleminin hukuki nitelemesini yapıp hangi zamanaşımı süresine tabi olduğunu belirledikten sonra zamanaşımı defini karara bağlaması gerekirken, bu zorunluluğa uymadan ve bu konuda tahkikat aşamasında da bir karar vermeden davayı esastan reddetmiş, hükümde de zamanaşımına hiç değinmemiş, sadece hak düşürücü süreyle ilgili bir değerlendirme yapılmıştır.
Davalı vekili, davacının iddia ettiği bir kısım zarar kalemlerinin dava dışı şirketin zararı olduğunu, davacının kendi adına dava açamayacağını belirterek husumet itirazında bulunduğu halde, ilk derece mahkemesi, kendi ara kararlarına rağmen bu konuda da bir değerlendirme yapmamıştır.
Özetle, ilk derece mahkemesi, emredici yasal düzenlemelere rağmen dava şartları (kesin hüküm ve derdestlik), zamamaşımı defi ve husumet itirazı hakkında hiç bir değerlendirme yapmadan, bu konudaki beyan ve delilleri hiç değerlendirmeden ve bu konuları karara bağlamadan hüküm vermiştir. Bu konularda deliller hiç değerlendirilmemiştir. Bu durumda, istinaf incelemesine elverişli bir ilk derece mahkemesi kararının varlığından söz edilemez.
HMK.m. 353/1.a.6 uyarınca, ilk derece mahkemesince tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri deliller hiç toplanmadan veya değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde, bölge adliye mahkemesince işin esası incelenmeden, mahkeme kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için, dosyanın kararı veren mahkemeye veya yargı çevresi içindeki başka bir mahkemeye gönderilmesine duruşma yapılmaksızın kesin olarak karar verilir. Aynı maddenin 4. bendi uyarınca, ilk derece mahkemesinin dava şartlarına aykırı karar vermesi de kaldırma sebebidir. Bu hususlar kamu düzenine ilişkin olup resen dikkate alınır.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK. m. 355/1.a. 4 ve 6.bentleri uyarınca, işin esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine karar vermesi için kararın kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK.353/1.a.6.maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinaf incelemesine konu kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,
4-Yapılan kanun yolu masraflarının ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-Kararın, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair;
HMK.353/1.a.6. maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 05/07/2018 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.